Sâhibü'l Vefâ Hâce Mûsâ Topbaş'ın hayatı
SÜLEYMAN KARAKULLUK
O ne güzel bir kuldu
Dr. Adem Ergül'ün, hocamızın evlatlarının da teşvikiyle kaleme aldığı "Sâhibü'l Vefâ, Mûsâ Topbaş (Kuddise Sirruhu) isimli kitabı okumaktan büyük bir feyz aldığımı söylemeden edemeyeceğim. Üstazın oğlu Osman Nuri Topbaş hocamızın TAKRİZ'iyle başlayan kitabı okurken, hakiki bir mü'minin nasıl yaşaması gerektiğini son derece net bir şekilde görüyoruz. Osman Nuri bey, babasını "O ne güzel kuldu" diyerek anlatırken, onun vefatını şöyle dile getiriyor: "Kâmil mü'minler ölmezler!. Sadece dünya evinden âhiret yurduna hicret ederler."
Nefis bir kitap
Erkam Yayınları'ndan çıkan kitabın baskısı, kâğıt seçimi ve sayfa düzeni gerçekten harika... Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bir Allah
dostunun, bir velinin hayatı, ancak bu kadar güzel aktarılabilirdi
gelecek nesillere...
Aldığım notlar
Kitabı baştan sona dikkatlice okudum... O
kadar çok notlar aldım ki... Şimdiden sürçi lisan edersem affola diyorum. Hatta, yazımı 3 günde 5 kez tekraren okudum. Herhangi bir hataya ve tashihe uğramamak için gayret gösterdim. Gene de kusur kaldı ise beni
affedin efendim. Zira, Musa Topbaş gibi bir evliyaullah'ın İslâmî yaşayış tarzını tam mânâsıyla anlatabilmek benim harcım değil...
Siz en iyisi bu kitaptan edinmeye bakın... Benim haklı olduğumu o zaman
anlayacaksınız.
Mûsâ Tobpaş hocaefendi, günün büyük kısmını ilim öğrenmekle geçirirdi.
Yolumuz Sohbet Yolu
Hocamızın sohbet halkasına büyük önem verdiğini
anlıyoruz en başlarda: "Sohbetlerinde bambaşka bir güzellik ve istifâdeler olurdu. Letâfet, halâvet ve feyz-i ilâhî, bütün gönülleri kuşatır
ve dinleyenleri âdeta dünya
ikliminden, âhiret iklimine taşıyarak mânevi reçeteler verirdi."
Adem hocanın önsözü
Muhterem Dr. Adem Ergül hocamız, Önsöz'ünde; kitabın yazılış gayesini şöyle anlatıyor:
"Elinizdeki eser, Sâhibü'l Vefâ Mûsâ Topbaş
Hazretlerine karşı bir vefânın tezâhürü olarak, Muhterem mahdumları Osman Nuri
Topbaş üstazımızın hususi arzusu üzerine kaleme alınmıştır. Bu arzu aynı
zamanda, sevenlerinin gönlünde dolup
taşan hissiyatın da tabii bir tercümânı
olmuştur."
Gerçekten de,
bu kitap Mûsâ Topbaş
(k.s) hocaefendinin daha iyi tanınmasına, bilinmesine bir vesile olmuştur,
olacaktır da..
Asil bir aileye mensuptu
Muhterem babaları Ahmed Hamidullah Efendi
Kitabın başlarında hocamızın yaşadığı dönemlerden ve çevresinden bahsediliyor. Bu bölümlerde, onun Konya'dan İstanbul'a göçen asil bir aileye mensup olduğunu öğreniyoruz.
Babası Ahmed Hamdi Efendi'nin, dini hükümlere
ne kadar bağlı olduğunu anlıyoruz. Öyle ki, İstanbul'a ilk geldiklerinde yerleştikleri Aksaray muhitini,
daha sonra, "Çocukların ahlâkına zarar verecek" düşüncesiyle terk eden bir babadır o...
Çetrefilli bir dönem
Mûsâ Topbaş'ın çocukluk yılları çok çetrefilli bir döneme rast gelmiştir. Dînî eğitim yasaklanmış, mâbedler ve vakıflar ihmâl edilmiş, Kur'an öğrenimi yasaklanmış, Ezan Türkçe okunmaya
başlanmıştır... İşte böyle bir dönemde
yetişen Mûsâ Topbaş,
babasının himmetiyle; Allah, Peygamber ve Kur'an-ı Kerîm sevgisiyle
büyütülmüştür...
Aldığı Aile Terbiyesi
Kitapta, bir çocuğa
verilmesi gereken aile terbiyesinin nasıl olması gerektiği gayet sarih cümlelerle anlatılıyor. Meselâ, Mûsâ Topbaş Hocaefendi, babasının kendisini sabah namazına kaldırış
şeklini anlatırken, nice babalara bunun nasıl olması gerektiğini gösteriyor: "Babam beni Sabah Namazı'na kaldırırken, 'Oğlum
haydi namaza kalk' diye tatlı bir lisanla uyandırırdı."
Çocukluk bu ya, zaman zaman kalkıp hemen
ardından uyuya kaldığında bile babası yine gelir aynı tatlı dille, hiç kızmadan, bağırıp çağırmadan, tekrar tekrar 'Haydi oğlum namaza kalk' diye uyandırırmış...
Erenköy Bahçeleri
Çocukluğunun geçtiği Erenköy dolaylarını anlatan Mûsâ Topbaş
(k.s) her sabah evden çıkarken annesinin kendisine yaptığı şu
nasihati aktarıyor: "Aman evladım, komşu bahçelerinden en ufak bir şey dahi olsa, sakın sahibinin haberi olmadan
yeme. Çünkü haram
olur."
Demek ki, o zamanlar Erenköy'deki evler bahçeliymiş ve bir yerlere gidilirken o bahçelerden geçiliyormuş ki, merhumun Muhtereme anneleri
böyle tembihlerde bulunuyormuş.
Bir baba nasıl karşılanır!
Hocaefendi, aile hayatını anlatırken şu önemli noktayı aktarıyor bizlere: "Ailede İslâmî nezâket vardı.
Akşam oldu mu anam, babam gelmeye yakın mutfak elbiselerini değiştirip dolabındaki
güzel elbisesini giyerdi. Babamızı her daim
güler yüzle karşılardı."
Dönemin üstadları
Mûsâ Efendi, Abdurrahman Gürses ve Emin Saraç hocalarla birlikte.
Mûsâ Topbaş'ın (k.s.) çocukluk yıllarında dönemin üstadlarıyla hasbihâl olduğunu da öğreniyoruz. Öyle ki, babası dinî eğitim almasını murad edince Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’dan Kur’ân-ı Kerîm, Mustafa Âsım Yörük’ten Arapça ve dinî bilgiler, hattat Hamit Aytaç’tan hüsn-ü hat dersleri aldı. Bekir Hâki Yener, Tâhirül Mevlevî, Babanzâde Ahmed Naim, Ali Yektâ Saraç ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi âlimlerin sohbetlerinden faydalandı. Hatta 1950’li yıllarda bir müddet Said Nursi Hazretleri'nin de hizmetinde bulundu.
Evdeki yemek âdâbı
Evliyaullah'ın yemek âdâbını da öğreniyoruz:
"Evin çoluğu çocuğu, aile
fertleri hep beraber yiyecek. Besmeleyle başlanacak, dua ile bitirilecek.... İki
de bir evin eşyasını değiştirmek falan gibi şeyler mevzu bahis edilmez."
Çocuk terbiyesi
Sâhibü'l Vefâ'dan çocuk
terbiyesinin nasıl olması gerektiğini de öğreniyoruz:
"Dînî terbiye vermeden evlât yetiştirmek sobada yakmak için ağaç yetiştirmek gibidir."
Eyvah ki ne eyvah... Zamanımızda aileler,
çocuklarını böyle mi yetiştiriyor!.. Belli ki evlâtların çoğu, sobada yakmak için hazırlanan ağaç gibi yetiştiriliyor.. Rabbim bizleri böyle ana-baba olmaktan alıkoysun...
Terbiyede itidâl
Çocuk terbiyesindeki ince nüansı bakın Hâce nasıl anlatıyor: "Zeki, akıllı
kimseler çocuklarının terbiyesi hususunda itidâlli hareket ederler. Ne fazla şımartırlar, ne de ürkütürler. Lüzumundan fazla korkutmazlar. Çünkü fazla korku, çocuğun ana-babaya karşı sevgisini azaltır."
Hâce'nin
ticaret hayatı
Adem Ergül hocamız, Üstazın ticaret hayatına dair son derece detaylı bilgiler veriyor. Bahariye
Mensucat'ın kurucusu olduğunu ilk defa ben bu kitapta okudum. Ardından Kader
Mensucat, Hisar Mensucat ve Marmara Mensucat... Tabii bunlar, büyüyen ve genişleyen Topbaş ailesi için dargınlık olmadan yapılan yeni ve gerekli oluşumlardır.
Ticaretin amacı nedir?
Mûsâ Topbaş Hocaefendiye göre ticaretin asıl amacı Allah'a
hizmetttir. "El kârda gönül yârda olmak Kur'an ve sünnet ruhuna daha uygun bir hayat tarzıdır. Çalışmak,
helâlinden bol bol kazanmak ve Ümmet-i Muhammede faydalı olmak, onun
ticari hedeflerinden biri olmuştur."
Ticaretin ölçüleri nelerdir?
Onun ticari hayatta dikkat ettiği ölçüler, zamanın iş insanlarının asla ihmâl etmemesi gereken düsturlardır:
Tefviz: Allah'a güvenip yola çıkmak.
Sermaye: Sermayesiz yola çıkmamak.
Kalite: Yapılan
işi baştan savma değil, en güzel şekilde yapmanın yollarını aramak.
Randıman: Maliyet hesaplarını doğru yapmak.
Pazarlama: Ne kadar kaliteli olursa olsun, mal iyi pazarlanmazsa güzel bir netice elde edilemez.
Ve tabii ki ticari hayatta dinin emir ve
yasaklarına azami ihtimam göstermek gerekir.
Zenginlere uyarı!
"Büyük servet sahiplerinin hırsları arttıkça ölümü göz önüne getirmek
istemezler, hayır yapamazlar. Yahut istekli olsalar bile, sanki yaşayacaklarına
teminat almışlar gibi diğer senelere atarlar. Tek tük yapabilseler bile Allah'ın rızasını kastetmeyip halkın övmesini beklerler."
Rabbimiz zenginlerimizi böyle durumlara düşmekten korusun...
İsrafa karşıydı
Mûsâ Topbaş (k.s) hâli vakti son derece yerinde olmasına rağmen
asla israfa meyl edecek bir fiiliyata girişmezdi. Bu konuda şöyle buyurdu: "İsraf bir çok aile yuvalarını yıkmıştır ve yıkmaktadır.
Elhamdülillah memleketimiz refah halinde, açlık sıkıntısı
yok. Buna mukabil aşırı bir israf var. İsraf olan yerde nasıl bereket
olur!.."
Zamanımızda, bir çok insanın
kanaat etmek ve şükretmek yerine; çocuğuna aldığı
son model cep telefonuna, krediyle aldığı
son model arabaya, oturduğu modern evine bakmadan, eve aldığı ekmeğin yarısını çöpe atmasına rağmen, fuzûlî
harcamalarla mali durumunu sıkıntıya düşürmesine rağmen
fakirlik edebiyatı yapması, israf kaynaklı bir düşünce değil de nedir?
Onun Mürşîdi kimdi?
Mûsâ efendinin hayatının en önemli bölümü Mânevi eğitimidir. Onun hayatı, muhterem Mürşidi Sultânül Ârifin Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s) Hazretlerini tanımakla yeni bir boyut kazanmıştır. Yıllarca hocasına büyük bir hürmetle hizmet etmiştir. Bu öyle bir hürmettir ki, en yakınında olmasına rağmen, edebinden hocasına yıllarca soru dahi soramamıştır. Şeyhinden icâzet aldıktan sonra, hizmete aynen onun yaptığı gibi devam etmiştir. Bir çok konuda kendisine sual sorulunca, büyüklük kibrine kapılmamak için "Şeyhimiz bu konuda şöyle derdi" diyerek kendisini aradan çıkarmıştır.
Allah
dostlarının vasıfları
Sâhibü'l Vefâ'da Allah dostlarının vasıfları anlatılırken
şu cümleler kullanılmış: "Yürüyüşlerinde İslâmî bir vakar,
oturuşlarında İslâmî bir edeb
sezilir. Daima önlerine, edeb üzere nazar
ederler. Gelişigüzel, sağa sola göz atmazlar,
yüksek sesle gülmezler, tebessüm ile iktifâ ederler. Allahü Teâlâ'nın ledünnî ilmiyle süslenmişlerdir. Gecelerini namaz, istiğfar, dua, zikrullah ve Kur'an
okumakla geçirdikleri gibi, gündüzlerinde de halka yardım ve nasihat ederler, cenazelerde bulunurlar. Sülahâyı, zuâfâyı ziyareti ihmal etmezler, yetimlerle, ihtiyaç sahipleri
ile alâkadar olurlar, ellerinden geldiği kadar yardım ederler."
Tesettüre riayet
Mûsâ Topbaş veliyullah'ın tesettüre ne kadar düşkün olduğunu, muhtereme gelinlerinden Süreyyâ hanımefendi şöyle anlatıyor: "Babamız Mûsâ Efendi, Kur'an ve sünnetin emir buyurduğu çerçeve dışına çıkmazdı. Ev içinde bile olsa, tesettüre riâyet etmemizi emir buyururlardı."
Terbiyenin temeli
Mûsâ fendi (k.s) terbiyenin temeline Kur'an ve sünneti
yerleştirmişti. Zira ona göre bu iki kaynağa dayanmayan terbiye
sistemleri, insanı ıslâh değil, ifsâd ederdi.
Sohbeti çok severdi
Sohbeti çok seven Mûsâ efendinin bu konudaki sözleri de şöyle: "Sohbete gitmeden önce kendimi biraz hasta hissediyordum. Kardeşlerle bütünleşip, sevdikten sonra, muhabbet
kaynaşmasından dolayı kendimi çok daha iyi hissediyordum."
Hâce'nin
hizmet âdâbı
Mûsâ Efendi, hizmet hususunda da son derece ince ruhlu bir insandı. Zaman
zaman yanlış gördüklerini
izah eder ve bizzat nasıl yapılacağını gösterirdi.
Bir keresinde arabanın kapısının, içeride oturanları rahatsız etmeden nasıl
kapanması gerektiğini bile hizmet ekibine bizzat kendisi göstermişti.
Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı
Mûsa Efendi,
hayır hasenât işlerini çok severdi.
1985 yılında Üsküdar'da "Aziz
Mahmud Hüdâyi Vakfı"nın kuruluşuna maddi ve mânevi destek vermişti. Sokakta kalan
gariplerin barınması için "Hüdâyi Huzur Yurdu"nun açılmasını sağladığı gibi, kimsesiz
hastaların tedavi olabileceği "Hüdâyi Kliniği"nin kurulmasına da öncülük etmişti.
Hastalara yardım
Mûsa Efendi,
yardım yapılmasını lüzûm gördüğü her yerde
gerekeni yapan merhametli bir insandı. 20 yıl kadar boyunca Vakıf Gureba
Hastanesi'nde ameliyat veya muayene olup da parasını ödeyemeyen fakir fukaranın faturalarını bizzat ödediğini özel doktoru anlatıyor.
Yolculuk düsturu
Sâhibü'l Vefâ'da, Mûsâ Efendi'nin yolculuk düsturundan şöyle
bahsediliyor: "Seyahatlere özel
otomobllle gidilirdi. Çoğunlukla Pazartesi veya Perşembe günü yola çıkılır ve
yine bugünlerden birinde dönülmesi plânlanırdı.
Gece yolculuğu hiç tercih edilmezdi. Yolculuk boyunca hız sınırı
90 km'yi geçmezdi."
Sıfır numara hediye paraları
Mûsâ Efendi, hediyeleşmeyi çok sever ve teşvik ederdi. Özellikle çocuklara hediye vermeye özen gösterirdi.
Kardeşlerinden Abidin Topbaş Bey, Üstazın
hediye konusundaki hassasiyetini şöyle anlatıyor: "Mûsâ ağabeyim, seyahatlere çıkmadan önce fabrikadan para isteyecekse, onun en
düzgün ve en
yeni paralardan olmasını isterdi. Çocuklara
verdiği harçlıkları, hiç kullanılmamış bu yeni paralardan seçerdi.
Yolculuğa çıkacaklarında öncelikle Kur'an-ı Kerim, arabanın mûtenâ ve en yüksek yerine konurdu."
Üstazın
şemaili
"Mûsâ Efendi (k.s), orta boylu, münasip vücutlu, nurânî yüzlü, hafif gül rengi karışımı beyaz tenliydi. Gözleri elâ, kaşları gür ve arası
açıktı. Yanakları hafifçe dolgun gibiydi. Saç ve sakallarındaki nurânî beyazlık,
yüzünün nuruyla
birleşince, dolunay halindeki ay gibi parlardı.
Kendisini ilk kez görenler ona hayran olurdu. Bir bakan bir
daha bakmak ister, ona doyamazdı.
Kur'an dinlemek nasıl olmalı?
Mûsâ Efendi'nin Kur'an-ı Kerim dinlemesinde de ayrı bir özellik ve güzellik vardı. Bir mecliste Kur'an-ı Kerim
okunacaksa; Kârî'nin,
oturanlardan aşağıda olmasına asla rıza göstermezdi.
Camilerde namaz sonlarında, müezzinlerin cemaatin arka tarafında aşrı
şerif okumasına çok üzülürdü.
Okuyucunun mihraba davet edilmesini isterdi. Kur'an okunurken, dinleyenlerin Kârî'nin yüzüne dönük olmasını
arzu ederdi.
Gerçekten vefalı
insandı
Üstaz öylesine vefâlı bir insandı ki bir keresinde, mahdumu Osman Nuri Topbaş hoca
efendiye 2 yaşlarındayken candan hizmet eden ve sonra adresini kaybettikleri
hemşire hanımın bulunmasını istedi. Gazeteye ilan verildi ve onun bir
huzurevinde olduğu öğrenilince de gidip ziyaret edildi, gönlü alındı, helâlleşme yapıldı.
Üstazın İnfak Fonları
Mûsâ Efendi, her yıl yardım yapacağı alanlar için belirli
miktarda fonları ayırır, yılbaşında bütçesini buna
göre tanzim ederdi. Bu fonlardan bazıları, ilaç fonu,
yetim fonu, kitap fonu, evlilik fonu, hayır hasenât fonuydu.
Altınoluk Dergisi
Mûsâ Efendi irşad vazifesini; sohbet, hizmet ve himmet yoluyla yaptığı
gibi yıllarca Altınoluk Dergisi'nde yayınlanan makaleleriyle ışık saçtı. Onun Altınoluk'taki yazılarını okuyanların çoğu, Üstaz sayesinde islâmi yaşama tarzlarına daha farklı bir çeki düzen verdi.
Umulur ki, Dr. Adem Ergül hocaefendinin büyük emeği geçen bu kitap, nice müslüman
kardeşimizin doğru yolu bulmasında vesile olsun, doğru yolda olanlara da daha güzel bir İslâmî yaşama
arzusu aşılasın.
Amin...
--------------
KÜNYESİ
HÂCE MÛSÂ TOPBAŞ -Kuddise Sirruhu-
Babası: Ahmed Hamdi (Hamidullah) Efendi
Annesi: Âdile Hanım
Doğum Yeri: Konya Kadınhanı
Doğum Tarihi: 1917
Vefatı: İstanbul, 16 Temmuz 1999
Medfun Bulunduğu Yer: Sahrayı Cedid
Mezarlığı
Şeyhi: Mahmud Sâmi Ramazanoğlu
(Nakşıbendî Hâlidî Şeyhi)
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.