Sadaka Taşı deyip geçme
Üsküdar Doğancılar'daki
İmrahor Camii Önündeki Sadaka Taşı
ANADOLU'DA BİLE
VARDI: Şaban Ağa Camisi Muğla ili Yatağan ilçesinde Stratonikeia
antik yerleşim yerindedir. Cami'nin hemen
giriş kapısının önünde tarihi
sadaka taşı bulunmaktadır. Evliya Çelebi köyün
camisini Tabakhane Camisi olarak aktarmıştır.
1876'da camiyi yeniden yaptıran kişi Şaban Ağa'dır ve cami bugün de onun adıyla
adlandırılmaktadır. Cami 2018 yılında Muğla
Valiliğince restore edilmişti.
Başkan Erdoğan,
2019 yılında Muğla'nın Yatağan ilçesindeki Osmanlı dönemine ait Şaban Ağa Camisi'ni de gezdi. Erdoğan,
cami önündeki sadaka taşının yanına gelerek yetkililerden bilgi aldı. Ardından
sadaka taşının üzerine bozuk para bıraktı.
FAHRİ
SARRAFOĞLU-İSTANBUL SEYYAHI
SON yıllarda
sosyal medyada ve çevremizde gördüğümüz "Askıda ekmek" olayı yıllar önce Sadaka Taşı olarak biliniyordu.
Sosyal dayanışmanın sembolü olarak gösterilen "askıda
ekmek" kavramından asırlar önce, atalarımız bunu zaten fiiliyata dökmüştü. Sadaka taşları
sayesinde, fakir fukara ve ihtiyaç sahipleri rencide
edilmezdi.
İhtiyacın
giderilmesi
Sadaka
Taşları'nın esas amacı ihtiyacının karşılanmasıdır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şuuruyla kurulan Osmanlı
Devleti’nde, insan onuru her
şeyin üzerindeydi. Fakir fukaranın da bir onuru, gururu olduğu unutulmamıştı. Kökeni
Selçuklulara kadar uzanan Sadaka
Taşları fakir insanları rencide etmemek için düşünülmüş bir modeldi. Osmanlılar
döneminde daha da yaygınlaştırıldı. Yardım yapan ile alan birbirini görmez, tanımaz ve bilmez. Alan mahçup olmaz,veren ise gösterişten uzak kalırdı.
İstanbul'da
çoktu
Sadaka taşları, genellikle, birkaç sokağın birleştiği bir köşede; İmaret
veya diğer sosyal yardım kurumlarının yakınlarında; tekke, dergâh, zaviye,
mezarlık, türbe gibi yerlerin yakın çevresinde, mescit, cami gibi ibadethanelerin avlularında bulunurdu. Ensar Çetin Bey’in araştırmasında
yer alan bilgiye göre bir zamanlar sadece İstanbul'da yaklaşık 170 adet sadaka taşı vardı.
Tercih
akşam saatleri
Sadaka taşlarının bazıları kısadır, bazıları da bir buçuk- iki metre
civarında boya sahiptir. Normal ölçülerdeki bir insanın göz seviyesinden daha yukarıda
olan bu taşlara birkaç basamakla çıkılır. Ama genellikle normal boylu bir insanın elinin uzanacağı büyüklükte (120-130 cm) yapılırdı. Sadaka taşlarına
para bırakmak ve oradan para almak için genelde akşam saatleri tercih edilirdi.
İki türlü yardım
Sadaka
Taşları'na iki türla yardım bırakılırdı.
1. Nakdî yardım: Para yardımı özellikle, uçup kaybolmaması
için de kâğıt para (kayme) yerine madeni paralar bırakılarak gerçekleşirdi.
2. AynîYardım: Giyim, kuşam
eşyaları ve çeşitli besinler Sadaka Taşı'nın
çevresine bohça veya küçük sandıklar içinde bırakılırdı.
İstismar
yoktu
Bazı sadaka
taşları, cami duvarlarının içine yapılırdı.
Sadaka Taşı'ndan
yararlanan kimselerin özellikle önem verdikleri konu
şuydu: İhtiyacın olduğu kadarını al. Diğerini başka muhtaçlara b.ırak. Sık sorulan
sorular arasında, acaba sadaka taşları istismar edilir miydi? Bazen ihtiyacı
olmayan da gelir alır mıydı? Ya da ihtiyacı olandan daha fazlasını alan olur muydu?
Farklı
semtler
Bu soruların cevabı genelde hayır! İhtiyaç sahibi sadaka taşlarına gelir
ve ihtiyacı kadar alırdı. Bu kanaat ve diğer-gamlık her türlü takdire layıktır.
Burada dikkati çeken bir nokta da, bir semtin fakirlerinin başka bir semtin
Sadaka Taşı’na; başka semtin fakirlerinin ise bu semtinkine gelip, ihtiyaçlarını
karşılayabilmeleridir. Böylece, mahalleli kendi semtindeki muhtacın
kim olduğunu bilmiyordu.
Diğer
isimleri
Çeşitli bölgelerde “Zekat Taşı”, “Zekat Kuyusu”, “Dilenci Mihrabı”,
“Hacet Taşı”, “İhtiyaçgâh”, “Fıkara Taşı”, “Hayrat Deliği” gibi isimlerle de anılmakta
olan bu taşların, genellikle, cami, tekke, medrese avluları, çeşme başları, üç
beş semtin birleştiği köşelere, fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların
önlerine dikildiği görülmektedir.
İngilte'ye
yollandı
İstanbul'umuzun muhtelif yerlerinde bulunan sadaka taşlarının yurtdışından
da meraklısı çoktu. 1799 yılında İngiltere'nin İstanbul elçisi İstanbul'un
muhtelif, mahallerinde terkedilmiş görülen, kendi tabiri ile
"bilüzum" ve "metruk" halde bulunan somaki taşı sütunların İngiltere
de "çok makbul ve muteber" olduğunu dile getiriyordu. Hatta Büyükelçi
bu sadaka taşlarından birkaç tanesinin Londra’ya hediye edilmesini dönemin
sadrazamından istiyordu. Türk kültüründe “sadaka taşı” adıyla bilinen ve Tanzimat
dönemine kadar devam etmiş olan yardımlaşma usulü dilenciliğin önlenmesi veya
asgari düzeye indirilmesi için alınmış bir tedbir mahiyetindedir.
Zimen
defterleri
Diğer bir güzel uygulama ise zimen defterlerinin yırtılmasıdır. Zenginler ve
yardım yapmak isteyenler kılık kıyafet değiştirerek hiç tanımadıkları semt ve
mahallelere gidip; bakkalın, kasabın,
manavın tenha zamanlarını seçerlerdi. Veresiye mal alan mahallenin fakirlerine
ait veresiye defterlerini (Zimen defteri) sorarlar ve buradaki veresiye yapılan
alışveriş kayıtlarını sildirir, hiç tanımadıkları fakirlerin borçlarını
öderler, ne ödeyen ne de borcu ödenen birbirini bilmezdi. Bu yardımlaşma
kültürü gösterişsiz, bir karşılık beklemeden, muhtaç olanların sıkıntısını
gidermek amacıyla sırf
Allah rızası için yapılırdı. Son yıllarda,
bu geleneği yaşatanların olduğunu medya yayımlanan haberlerden öğreniyoruz.
**********************
İstanbul'un bir çok yerinde var
* Laleli Camii'nin, Aksaray tarafından
girişte solda bir çeşmenin önünde vardır.
* Nuruosmaniye Camii'nin Çağaloğlu tarafından girişinde var.
* Eyüpsultan'da Cafer Paşa medresesi avlusunda halen duruyor.
* Eyüpsultan'da Nakkaş Hasan Paşa türbesinin haziresinde var.
* Eyüpsultan'da Nişancı Mustafa Paşa cami bitişiğinde 2 tane var.
* Eyüpsultan Mezarlığı'nda, Piyer Loti'ye çıkan yolda 2 tane var.
* Sultanahmet Camiinin bahçe kapısının iki yanında duvara gizlenmiş sadaka taşı var.
* Ayasofya Camii avlusundaki sütunlardan bazıları sadaka taşıdır.
* Süleymaniye Camii avlu
içinde var,
* Karaköy Arap Camiii giriş kapısı yanında var.
* Cağaloğlu Hacı Beşir Ağa çeşmesi karşısında duruyor.
* Üsküdar Doğancılar İmrahor
Camii yanında var.
* Üsküdar Karacaahmet Fethi
Ahmet Paşa Camii yanında var.
* Karacaahmet Aşçıbaşı Camii avlusunda var.
* Fatih Mehmed Ağa Camii
ana giriş kapısı sağında duruyor.
* Aksaray Sofular caddesi ile Ragıp Bey sokağının
birleştiği köşede halen duruyor.
* Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii'nin avlusunda var.
* Kocamustafapaşa Hekimoğlu
Ali Paşa Camii'nin avlusunda var.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.