Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.62
Gram Altın
2934.25
BIST 100
9640.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Rum Suresi iniş (Nüzul) sebebi nedir?

Dinimizin direği olan namaz için okunması şart koşulan sureler, Kur''an''da yer alıyor. Bunlardan biri olan Rum suresinin iniş (Nüzul) sebebi merak ediliyor. Bu haberimizde, Rum Suresi iniş (Nüzul) sebebi nedir? sorusunun cevabını bulacaksınız.
Rum Suresi iniş (Nüzul) sebebi nedir?
26 Kasım 2019 10:07:00
Dinimizin direği olan namaz için okunması şart koşulan sureler, Kur''an''da yer alıyor. Bunlardan biri olan Rum suresinin iniş (Nüzul) sebebi merak ediliyor. Bu haberimizde, Rum Suresi iniş (Nüzul) sebebi nedir? sorusunun cevabını bulacaksınız.

Dinimizin direği olan namaz için okunması şart koşulan sureler, Kur'an'da yer alıyor. Bunlardan biri olan Rum suresinin iniş (Nüzul) sebebi merak ediliyor. Bu haberimizde, Rum Suresi iniş (Nüzul) sebebi nedir? sorusunun cevabını bulacaksınız.

İbn Abbâs ve İbnu'z-Zübeyr'den rivayete göre Sûre Mekkî'dir hattâ İbn Atıyye Cumhurun görüşü olarak hilâfsız bütün Sûrenin Mekke'de nazil olduğunu söylemiştir. Hasen'den rivayete göre ise "Akşama girerken ve sabaha ererken hepiniz Allah'ı teşbih edin (âyet: 17) âyet-i kerimesi dışında Sûre Mekkî'dir.
Rûm Sûresi, nüzul sırası itibariyle İnşikak Sûresinden sonra nazil olmuştur.[1]

l. Elif Lâm Mim.
2. Rumlar yenildiler.
3. Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir.
4. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah 'indir. O gün mü 'minler de sevineceklerdir.
5. Allah 'in yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azız 'dir, Rahim 'dir.
Meşhur rivayetlere göre bu âyet-i kerimeler, İran kralı (Kisrâ) Şâpûr'un, Şam beldeleri ile ondan sonra gelen Cezîre ve Rum diyarının içlerine kadar olan yerleri ele geçirip Rum Kralı Hirakl'ı zor durumda bırakıp Kostantıniyye'ye (İstanbul) sığınmaya mecbur bıraktığı zaman nazil olmuştur.[2]
Müfessirler şöyle anlatıyor: Kisrâ (Fars kiralı) Rumlara karşı bir ordu gönderdi. Ordunun başına da Şehrîrân diye bir kumandanını getirdi. Şehrîrân, Rumların üzerine yürüyüp onları bozguna uğrattı, şehirlerini tahrib etti, zeytinliklerini doğradı. Daha sonra Rum Kayseri de Yuhannes adında bir kumandanının komutasında Şehrîrân üzerine bir ordu gönderdi. İki ordu Arap beldelerine Şam'ın en yakın yerleri olan Ezruât ve Busrâ'da karşılaştılar ve İranlılar, Rumları yendiler. Bu haber henüz Mekke-i Mükerreme'de bulunan Hz. Peygamber (sa) ve ashabına ulaşınca bu, onlara ağır geldi. Hz. Peygamber (sa), kendileri gibi ehl-i kitab olan ramların, ümmî ve mecusî İranlılara yenilmelerinden hoşlanmamıştı. Nitekim İranlıların galip gelmelerine sevinen Mekke müşrikleri, Hz. Peygamberin ashabına rastladıklarında: "Siz kitab ehlisiniz, hristiyanlar da ehl-i kitab. Biz ise ümmîleriz. Bizim gibi olan kardeşlerimiz nasıl sizin gibi Ve kardeşleriniz olan ramları yenilgiye uğratmışsa siz de şayet bizimle savaşacak olursanız elbette biz de sizi yeneriz." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ "Elif, Lâm, Mîm, Rumlar yenildiler, yakın bir yerde..." âyet-i kerimelerini indirdi.[3]
Niyâr ibn Mükerrem el-Eslemî'den rivayette o şöyle anlatıyor: "Elif Lâm Mîm. Rumlar yenildiler.Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir. Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mü'minler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile." âyetleri nazil olduğunda İranlılar Rumlar'a galip durumdaydılar. Müslümanlar, Rumların galip gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitab idiler. "O gün mü'minler de sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile. O, dilediğine yardım eder ve O Azîz'dir, Rahîm'dir." kavl-i şerifi işte bunun hakkındadır. Kureyş müşrikleri ise İranlıların galip gelmelerini istiyorlardı. Çünkü onlar da kendileri gibi ehl-i kitabdan olmayıp yeniden diriltilmeye de imanları yoktu. İşte bu âyet-i kerimeler nazil olduğunda Hz. Ebu Bekr Mekke içinde çıkıp muhtelif yerlerde yüksek sesle bu âyet-i kerimeleri okudu. Kureyş müşriklerinden bazıları Ebu Bekr'e: "Ne dersin, bu hususta bizimle bahse girer misin? Arkadaşın, Rumların İranlılara birkaç sene (Bid'ı sinîn) içinde galip geleceklerini iddia ediyor." dediler. Ebu Bekr de "kabul, bahse girelim." dedi. Bu, bahis tutuşmak haram kılınmazdan önceydi. Bahse tutuştukları mallan ortaya koydular (veya yed-i emine verdiler), sonra da müşrikler, Ebu Bekr'e: "Süreyi kaç yıl koyacaksın? -Bid'ı sinîn, 3'ten dokuza kadar olan sayılar demekti.- İkisinin ortası (3'le 9'un ortası) bir sayı söyle de onu biz de kabul edelim." dediler ve aralarında altı sene süre koydular (Bu altı sene içinde Rumlar galip gelirse Ebu Bekr, değilse müşrikler bahsi kazanmış olacaklardı).
Rumlar galip gelmeden altı sene geçti ve müşrikler, Ebu Bekr'in bahiste koymuş olduğu malı aldılar. Fakat yedinci sene girdiğinde Rumlar, İranlılara galip geldiler (ki galibiyyetleri haberinin müslümanlara gelmesiyle Bedr Gazvesi zaferi aynı günde olmuştur) ve bazı müslümanlar, (âyet-i kerimede bid'ı sinîn buyrulduğu halde) bahiste süreyi altı yıl koyduğu için Ebu Bekr'i ayıpladılar. Ravi der ki: (Ayet-i kerimede müjdelendiği üzere) Rumların galip gelmesi üzerine bir çok kişi müsiüman oldular.[4]
Bu rivayete göre âyet-i kerimeler Mekke'de nazil olmuştur ve Kur'ân-ı Kerim'in istikbale matuf ğaybî haberleri cümlesindendir.
Ancak Ebu Saîd'den rivayette onun: Bedr günü olduğunda Rumlar, İranlılara galip geldiler. Bu, mü'minlerin hoşuna gitti de bunun üzerine "Elif Lâm Mîm, Rumlar galip kılındılar..." âyet-i kerimeleri nazil oldu[5] dediği de rivayet edilmişse de bu, âyetlerin nazil olduğu değil de hükmünün tecelli ettiği zamana işaret olmalıdır. Değilse Sûre tamamıyla Mekkî'dir, içinde medenî âyetler (biraz önce işaret olunduğu üzere 17. âyeti dışında) olduğu da rivayet olunmamıştır.[6]

27. O, ilkin yaratıp sonra onu iade edendir. Bu, elbette O'nun için en kolaydır, O'nundur göklerde ve yerde en yüce misaller. Ve O, Azîz'dir, Hakîm 'dir.
İbn Ebî Hâtim'in İbn Abbâs'tan rivayetle tahric ettiği bir haberde o şöyle demiştir: Kâfirler, Allah Tealâ'nın ölüleri dirilteceği haberine şaştılar da "O, ilkin yaratıp sonra onu iade edendir. Bu, elbette O'nun için en kolaydır." âyet-i kerimesi bunun üzerine nazil oldu.[7]

28. O, size kendi nefislerinizden bir misal verdi. Size verdiğimiz rızıklarda sağ ellerinizin malik olduklarından ortaklar olmasını ister de onlarla eşit olur ve birbirinizi saydığınız (korktuğunuz) gibi bunları da sayar mısınız? İşte Biz, akleden (aklını kullanan) bir kavim için âyetleri böyle tafsil eder açıklarız.
Taberânî'nin İbn Abbâs'tan rivayetle tahric ettiği bir haberde o şöyle anlatıyor: Şirk ehli müşrikler telbiyelerinde "Buyur ey Allahım, buyur; senin hiçbir ortağın yok. Ancak sana ait olan, kendisine ve sahip olduklarına Senin sahip olduğun bir ortağın müstesna." diyerek telbiye yaparlardı. İşte bunun üzerine Allah Tealâ: 'Size verdiğimiz rızıklarda sağ ellerinizin malik olduklarından ortaklar olmasını ister de onlarla eşit olur ve birbirinizi saydığınız (korktuğunuz) gibi bunları da sayar mısınız?" âyet-i kerimesini indirdi.[8]

39. İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Allah 'in rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise böyle değildir. İşte onlar, o zekât verenler sevablarım kat kat artıranlardır.
Süddî'den rivayete göre Sakîfliler'in aldıkları faizler hakkında nazil olmuştur.
Nehaî'den bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi olarak garip bir rivayet zikrederler. Demiş ki: Bu âyet-i kerime yakınlarına, akrabalarından ihtiyaçlı olanlara infakta bulunarak bu infakları sayesinde mallarının artmasını bekleyen, bu infakları üzerine Allah'ın mallarını artıracağını uman bazı müslümanlar hakkında nazil oldu.[9]

[1] Râzî, age. XXV,95.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/694.
[2] ibn Kesîr, Tefsîrui-Kur'âni'l-Azîm, VI.304.
[3] Taberî, age. xxi,B; vahidî, age. s. 243.
[4] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 30/4, hadis no: 3194.
[5] Tirmizî,Tefsîmi-Kur'ân, 30/2, hadis no: 3192.
[6] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/694-696.
[7] Suyûtî, uibâbu'n-Nukûi, n,55.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/696.
[8] ibn Kesîr, age. VI.319.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/696.
[9] Alûsî, age. xxi,45.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/697.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin