Dolar (USD)
34.67
Euro (EUR)
36.65
Gram Altın
2941.46
BIST 100
9640.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

RUHUNA PRANGALAR VURULAN İBADETHANE: AYASOFYA

RUHUNA PRANGALAR VURULAN İBADETHANE:   AYASOFYA
04 Nisan 2014 11:58:00
Aylar yıllar geçti, hala ağlarsın,
Artık yaşlarını sil Ayasofya.
O mahzun halinle yürek dağlarsın,

Fethin sembolüsün bil Ayasofya**

Özlem DOĞAN

[email protected]

Fethin sembolü Ayasofya'nın müzeye çevrilişinin üzerinden yıllar geçti. Küskün, kırgın ve Müslümanların Rabbe yakarışlarından uzak tam yetmiş dokuz yılu2026

Oysa Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya Vakfiyesi olarak bilinen bedduası dilden dile yazıdan yazıya dolaşmaktadır. Ayasofya Müslümanlara açılana dek muhataplarının yakasını da bırakmayacaktır:

"Eğer bu hayır müesseseleri yıkılacak olursa, ikinci defa, üçüncü defa ila ahir yeniden inşa olunau2026 Bütün bu şerh ve ta'yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle VAKIF olmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah'ın diğer haramları gibi haramdır. Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen batıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer'-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri'a-ta ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikab eylemiş olur. Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların la'neti üzerlerine olsun. Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir."**

Dünya mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip olan Ayasofya görkemi, mimarisi, konumu itibarıyla hem Hristiyan alemi hem de Osmanlı'nın devamı olan Türk milleti nezdinde önemli bir mevkide bulunmaktadır. Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa ettiği en büyük kilise olup imparatorların taç giyme merasimlerinin yapıldığı mabeddir. İmparator Justinianos tarafından 527-565 yılları arasında yaptırılan muazzam kilisenin açılışında Justinianos'un, "Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun" dedikten sonra, Kudüs'teki Hz. Süleyman Mabedi'ni ima ederek "Ey Süleyman seni geçtim" dediği bazı kaynaklarda yer almaktadır. Bizans'ın görkemli kilisesi Justinianos'un övünç kaynağı olmuştur. Ta ki 1453 te Fethin mimarı, muzaffer kumandan Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul fethedilinceye kadar. İslam peygamberinin Konstantiniyye hakkındaki fetih övgüsüne mazhar olan padişah, Bizans İmparatorluğunun gözdesi Ayasofya'yı derhal camiye çevirtmiş ve bakım onarım çalışmalarıyla birlikte 'eski kilise yeni cami'nin kuzeyine medrese inşa ettirmiştir.

Yüzyıllar boyunca Hristiyanların ayin yaptıkları, imparatorların taç giydiği devasa kilise de artık tekbir sesleri yükselirken, Müslümanlar secdeye giderek defalarca fethe şükretmişlerdir. Adeta fetih, Bizans'a atılan Osmanlı sillesi, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi ise Doğu Roma İmparatorluğu'nun kalbine indirilen zümrütlü bir hançer olmuştur.

İstanbul, fetihten sonra yüzyıllar boyunca İmparatorluğun payitaht şehri olarak kalmıştır. Burada yaşayan halk kadar yabancı seyyahlar da İstanbul'un kudretli güzelliği karşısında hayranlıklarını gizlememişlerdir. Keza bu seyyahların gezi notlarını oluşturan kitaplarından bunu açıkça müşahede edebiliriz.

Lakin 'her nefis ölümü tadacaktır' ayetinde olduğu gibi yaşayan canlı tarih İstanbul'u bugün bize miras bırakan Osmanlı İmparatorluğu'da mucizevi kudret ve kuvvetini kaybederek tarih sahnesindeki yerini Cumhuriyet'e bırakıp gitti. Cumhuriyet'in ilanından sonra birbiri ardına yapılan baskıcı inkılapların yanında alınan diğer bir kararla Ayasofya Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935'de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır.

Fatih'in vakfını tutarız müze Torunuyuz deyip çıkarız düze , Gün gelip bu hesap sorulur bize Görecek göz neden mil Ayasofya.

1935' ten beri süregelen bir esaret hala devam ediyor. İki dinin arasında kalan yorgun mabed Ayasofya 2014 yılında da ruhunda derin yaralarla turistleri ağırlamaya devam ediyor. Kubbesinde Bizans'ın el işçiliğinden müteşekkil Meryem ve İsa resimleri, hemen yanında ise Allah ve Muhammed (s.a.v) lafzıyla adeta çifte prangalarla hapsolunan dünyanın ve dahi Türkiye'nin en eski ibadethanesi mahzun bir şekilde içinde Müslümanların namaz kılacağı günü bekliyor.

** M. Hilmi Yıldırım ** Tarih ve Düşünce Dergisi, sayı:66
En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin