Rektör seçimi ve İNCE işler!
REKTÖRLÜK seçimlerini bahane ederek ülkeyi yeni bir kaosun içine itmek isteyenlerin çok "ince" bir hesapları olmalı...
CHP içinde bir
türlü kendini kabul ettiremeyen, Cumhurbaşkanlığı
adayı olduğunda bile partisinden yeterli desteği bulamadığını söyleyen ve bugünlerde CHP'den istifa edeceğini açıklayan Sayın Muharrem İnce, geçtiğimiz çarşamba günü Twitter
adresinden şöyle bir
mesaj paylaştı.
İstifa yetmezmiş!
"Melih Bulu'nun istifası yetmez! İstifa
ettiğinde asıl sorun çözülmeyecek. Rektörlük seçimleri geri gelmeli. Rektörün kim olacağına Cumhurbaşkanı
değil üniversiteler
karar vermelidir."
Peki Sayın İnce, neden böyle bir
paylaşım yapma gereği duydu...
Rektörlük seçimlerinin yıllardır Cumhurbaşkanları
tarafından yapıldığını bilmiyor muydu? Yıllardır buna tepki koyulmadı da
neden şimdilerde tepki güdüsü uyandırıldı!
Seçimlerin geçmişi
Rektörlük seçimleri ilk defa 1946 yılında çıkarılan bir kanunla, Fakülte Profesörler Kurulları
tarafından yapılıyordu. 12 Eylül 1980
darbesinin ardından bir yıl sonra 1981 Kasım ayında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ihdas edildi.
YÖK'e göre seçim
YÖK
kanununa göre
(Madde 13) rektör seçimi şöyle yapılıyordu: Her üniversiteye rektör, Yüksek Öğretim
Kurulu'nun önereceği, üniversitelerde görevli profesörlerden olmak üzere 4 kişi arasından Cumhurbaşkanınca beş yıl için atanır.
1992'de kanun değişti
7 Temmuz 1992’de Yüksek Öğretim Kanunu’nun rektörlük seçimlerini düzenleyen
maddesi yeniden değiştirildi.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dı.
Başbakan Süleyman
Demirel'di. Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü idi. Yani Doğru Yol Partisi ve
Sosyal Demokrat Halkçı Parti
koalisyon hükümeti görevdeydi. Yapılan
değişikliğe göre 6
kişilik rektör
adaylarını üniversite öğretim üyeleri belirleyecek,
YÖK bunlardan 3 tanesini eleyecek
ve kalan 3 tanesini Cumhurbaşkanı'na sunacak, son atama Cumhurbaşkanınca yapılacaktı. Vakıf üniversite rektörlerini ise mütevelli heyetleri belirleyecekti.
O yıllarda, sol partiler ve laik kesimler bu uygulamaya hiç tepki vermemişlerdi.
15 Temmuz sonrası
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden üç ay sonra 29 Ekim 2016'da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile rektör seçiminde bir kez daha değişikliğe gidildi.
MADDE 85- Devlet
üniversitelerinde rektör, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış, önerilecek 3 aday arasından Cumhurbaşkanınca atanır.
Buna göre 1981
yılından bu tarihe kadar üniversitelerde
rektör
adaylarını son raddede YÖK
belirliyor, Cumhurbaşkanı da adaylardan birini atıyordu. 2016'daki değişiklik,
aslında şimdilerde esip gürleyenlerin
söylediği kadar tepki verecek bir
değişiklik değildi. Bu kez Rektör
adaylarını üniversite
öğretim üyeleri değil, YÖK belirleyecekti.
Peki Yüksek Öğretim Kurulu üyeleri, üniversite öğretim üyelerinden gelme insanlar değil
mi ki itiraz ediliyor. YÖK üyeleri, üniversite öğretim üyelerinden sayılmıyor mu?
Neden sadece Boğaziçi
Yıllardır bu atamalara yüksek
sesten tepki vermeyenler, şimdi ne oldu da karşı çıkmaya başladılar. İşin püf noktası şu: Bu karşı çıkma, neden sadece Boğaziçi Üniversitesi rektörü için yapılıyor? Diğer üniversitelerde neden böyle bir tepki yok. Bu da çok garip doğrusu.
Anlayacığınız, iş rektör ataması falan değil. İşin arka planında çok ama çok gizli "ince işler" var. Çünkü bunun başka bir izahı yok!...