Dolar (USD)
34.12
Euro (EUR)
38.10
Gram Altın
2876.41
BIST 100
9900.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Pyrus Zaferi ya da Yenilgi Yenilgi Büyüyen Bir Zafer

Abdulbaki DEGERÖzgür Eğitim Sen Genel [email protected]
Pyrus Zaferi ya da Yenilgi Yenilgi Büyüyen Bir Zafer
03 Eylül 2013 00:00:00
Abdulbaki DEGERÖzgür Eğitim Sen Genel [email protected]

Ortadoğu'nun uzun yıllardır baskıcı bir sessizliğe bağlanan siyasal, sosyal yapısını parçalayan gelişmeler, genel isimlendirme ile Arap Baharı'na yol açmıştı. Bozulan siyasal dengelerin eski rayına oturtulmasına dönük Mısır eksenli uluslar arası ölçekli operasyon, dünyanın gözleri önünde binlerce insanın canına kastedilecek şekilde yürütülmektedir. Dünyada meşru siyasal sistemleri olumlu anlamda niteleyen tüm ilke ve değerlerin askıya alınarak Mısır'da kotarılan askeri darbe ve buna eşlik eden uluslar arası güç merkezlerinin sessiz onamaları, bölgede on yıllardır toplumun geniş kesimlerinin dışlandığı, baskılandığı bir siyasal düzene kan pompalamaya çalışmaktadırlar.

Askeri cuntanın ve uluslar arası camianın temel insani değerleri hiçe sayan uygulamaları karşısında, yirmi birinci yüzyılın tartışmasız en büyük sivil itaatsizlik eylemi ile İhvan hareketinin öncülük ettiği Mısır Halkı, insanlığın temel değerlerinin muhafazası ve müdafaası noktasında destansı bir mücadele vermektedir. Onlarca yıldır verili sistem içerisinde hayatları pahasına verdikleri mücadele ile bu hareket, atlatılan her badire ile heybesinde yeni bir tecrübe biriktirerek olgunlaşmakta ve toplumun siyasal merkezine doğru meşru tek aktör olarak yol almaktadır. Uzun ve sancılı yolculuk, ağır bir maliyet ile faturalansa da hem Mısır içindeki muhalefetin niteliğine hem de uluslar arası camianın işleyişine derin stratejik analizleri boşa çıkartacak bir berraklıkta ayna tutmaktadır. Askeri darbeyi yapanların ve onlarla iş tutanların yapıp ettikleri, Adeviye, Nahda ve diğer meydanlarda el üstünde tutulmaya çalışılan değerlerle sigaya çekilmektedir. Haklı ve meşru taleplerin siyasal sistem içerisinde bugün için karşılık bulamamış, bir takım güç ve baskı aygıtlarıyla engellenmiş olmasının anlamsızlığı tarihsel olarak ortadadır. Zira ortada ilke ve değerleri eş düzeyli olan iki tarafın çarpışmasına dayanan siyasal bir mücadele ile değil, ayrışmanın temel insani değerlerde yaşandığı bir pratik ile karşı karşıyayız.

İnsani değerler üzerinde yaşanan ayrışmanın kazananı, dünyanın tarihsel, sosyal ve siyasal dönüşümleri dikkate alındığında, meşruiyetlerini dayandıkları güç ve baskı aygıtlarına indirgeyenler lehine uzun vadede olamayacağı aşikardır. Hatta uzun vadede güç, baskı, şantaj ve entrikalarla bastırılacak, yaşam hakkı verilmeyecek olsa bile bu insanlık müdafaasının yanında olmak, destekçisi olmak seçeneklerden bir seçenek değil, bir zorunluluk olarak belirmektedir. Siyasal olaylarda ayrışmaların bu netlikte yaşandığı, haklı ile haksızın bu keskinlikte belirmesi ender olup genellikle kritik tarihsel eşiklerde açığa çıkmaktadır. Bu kritik dönemlerde ortaya çıkan taraflardan hanesine zafer yazılanların yanında yer almak bile başlı başına büyük bir yenilgidir. Hayatları karartılan, canları alınan kesimlerin yanında yenilgiden pay almak, dünyada kimseye nasip olmayacak büyük bir zaferin, onurun, izzetin sahibi olmak ile eş değerdedir.

İktidar paylaşımının nasıl olacağı gibi sorunsal düzlemine oturuyor gibi görünse de, olayın büyük bir coğrafyayı etkileyecek derin bir ilkesel hesaplaşmaya dayandığı görülmektedir. Söylemlerin, eylemlerin sınandığı bu meydanda yeni bir dünyanın kurulacağına dair, kurulması gerektiğine dair ya da en azından eski dünyanın sürdürülemez olduğuna dair derin dip dalgalarının işaretleri görülmektedir. İnsani duyarlılıkların nüfuz edemediği reel politiğin temel insan hak ve özgürlükleri pahasına sürdürülmesi çabası halkların rızası olmadan bir takım iktidar seçkinleri üzerinden yürütülemez oluşu bir arzunun, romantik bir fantazyanın dile getirilişi değildir. On yıllardır süre gelen düzenin devam edemeyeceğinin en büyük dayanağı sosyolojik gerçekliğin kendisidir ve bu açıdan askeri darbe ve uluslar arası sistem, doğrudan Mısır'ın sosyolojisine dönük bir operasyon yürütmektedir. Uluslar arası camianın özellikle Batı'nın kıskançlıkla sahiplendiği değerlere dönük 'acıktığında kendi putlarını yiyen' tutumu, diğer ülkelerin reel politik öncelikleri milyonlarca erkek ve kadının canları ellerindeki bu kararlı yürüyüşünü geri püskürtmesi mümkün değildir. Geri püskürttüğünü düşünüp zafer sarhoşluğuna kapılanların zaferi ancak bir Pyrus zaferi olarak nitelendirilebilir. Zira Büyük Şair Sezai Karakoç'un belirttiği gibi ortada "yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır..."