PKK'de Öcalan, CHP'de Atatürk Sorunu
CHP ve PKK kuruluş retoriği olarak birbirlerine paralellik arz etmesinin yanısıra, kuruluş amaç ve ilke(sizlik)leri ile de birbirine benziyor. İkisi de Tepkisel ve konjonktürel hareket. İntikamcı ve bütün tarihi reddiyeci bir teorik alt yapısı olmayan reaksiyonlardır. İkisinin de ilham kaynağı Batı. Ve Batı değerleri değiştikçe bu iki ideolojik (!) hareket de kendi içinde aşılmaz bir kaos yaşıyor.
Türkiye’de sınırları, teorik alt yapısı ve eylem pratiği olmayan Kemalizm ve Apoizm, konjonktür duvarına son bir kez daha toslayarak tarihin çöplüğüne doğru savruluyor.
Mustafa Kemal ve Abdullah Öcalan kurdukları yapı tarafından bugün dışlanan birer figüre dönüşmüş durumdalar. Öcalan, PKK için Atatürk, CHP için derhal kurtulması gereken birer ifrazata dönmüşlerdir. Her iki kısır yapı bu ifrazatı atsalar da atmasalar da kendini tüketme sürecinin sonuna geldi. Hasım olarak değerlendirilmesi gereken Kemalizm ve Apoizm bugün birlikte aynı çukura gömülmeleri, tarihin ülkemiz üzerindeki minik bir cilvesidir.
Türkiye, yaklaşık son 50 yılını
Kemalizm ve Apoizm cenderesinde geçirdi. Apoizm ve Kemalizm cenderesine
sıkıştırılmış Türkiye, artık korku duvarlarını yıkmış ve 20. yüzyıl
gerçeklerine uygun bir yol haritasını çizmeye başladı. Ne var ki 50 yıldır
ülkedeki bu cendereden beslenen Apoizm ile 100 yıllık Kemalizm gericiliği artık
hitap ettikleri tabanın dahi düşünsel ve pratik ihtiyaçlarını karşılamaz hale
gelmiş bulunmaktalar.
Öcalan’ın dönemin Milli İstihbarat
Teşkilatı’nın ilgili daire başkanlığı ile birlikte kurduğu PKK, yurt dışına
kaçınca yaşamını sürdürebilmek için birçok kirli ilişkiler içerisine girmek
zorunda kaldı. Öcalan, Türkiye’den ve Türkiye’deki “ağabey”lerinden
uzaklaştıkça uluslararası bir casusluk, ihanet ve suç işleme örgütü lideri haline
dönüştü.
BUGÜNKÜ PKK İÇİN ÖCALAN NE İSE, CHP İÇİN DE ARTIK ATATÜRK DE ODUR
Aynı şekilde Kemalizm de ilham
aldığını sandığı Batılı değerleri anlamadan, bire bir tercüme edip Türk toplum
hayatına dayatınca ilk gününden bu yana sürekli reddiye ile karşılaştı. Bu yönü
ile Kemalizm, 100 yılı aşkın süreçte hiçbir şartta Türk toplumundan kabul
görmedi. Hep marjinal bir “bürokratik saplantı” olarak topluma süngü,
dipçik ve yağlı urgan ile dayatılarak bugüne kadar var olageldi. Kurumsal
olarak CHP çatısı altında varlığını sürdüren Atatürkçülük, yaklaşık çeyrek yüz
yıldır artık buradan da kovulmaya çalışılıyor.
Ve gelinen noktada Abdullah Öcalan PKK
için ne ise, Atatürkçülük ve hatta Atatürk de CHP için o pozisyona gelmiştir. Yani
Mustafa Kemal Atatürk, artık kesin bir şekilde CHP’de istenmeyen figür haline
gelmiştir.
Bu yüzdendir ki Kafkas
kökenlisinden, “Kılıç artığı”na kadar ne kadar Türk olmayan unsur ve
rezil siyasi figür varsa, Atatürkçülük kisvesine bürünmeye çalışıyorlar. Oysa
Atatürkçülüğün kendine bir faydası olsaydı CHP’den atılmaya çalışılmazdı.
APOCULUKLA ATATÜRKÇÜLÜK NASIL BU HALE GELDİ?
Takvim yaprakları 20 Ekim 1991’i
gösterdiği gün ülke genelinde Genel Seçimler yapılmış ve Atatürkçülerin kurduğu
Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)’den 18 tane Apocu/Kürtçü/bölücü isim
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giriyordu.
Ulusal Kurtuluş savaşının banisi,
hamisi, hadimi olarak övünenlerin partisi S(C)HP’den, Türkiye’yi
bölmek/yıkmak isteyen, Marxist-Leninist temellere dayalı bir Kürdistan
kurmak isteyen seküler, jakoben laik/faşist bir grup Kürtçü siyasi Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne girdi. TBMM’nin dünyadaki diğer bütün ulusal
meclislerden ayıran yegâne özelliği, dünyanın tek “gazi meclisi” olma
sıfatını taşımasıdır.
Yani Gazi Meclis’e Gazi
Mustafa Kemal’in adamları tarafından “teröristler” sokuluyordu.
İşte o günden bu yana “Atatürk’ün partisi”
CHP’de gün geçtikçe Atatürk, bir ayrık otu haline gelmeye başladı.
Özellikle 2018 yılında “Her CHP’linin
evinden bir oy HDP’ye” kampanyası ile Atatürk, CHP’den taş ve sopa ile
kovuldu adeta.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun
devrilmesi ile birlikte ilk başta bir nebze umutları yeşeren “müntehibi sani
devri” artıkları umutlandılar. Ne var ki yeni dönem CHP liderliği ve CHP’de
en etkin isimler, küresel güçlerin Türkiye ve bölgemiz üzerindeki
projeksiyonları hayata geçiren kadrolar olmasından dolayı Atatürkçülük bir kez
daha dışarı doğru itildi.
Bu sefer son genel seçimde, birçok
büyükşehir ve büyükşehir düzeyindeki ilçelerde PKK’lı isimler CHP çatısı
altında belediye başkanlığı koltuğuna oturdular.
Para ve gücün var olduğu belediyelerde
“bölücülük, Kürtçülük, ayrılıkçılık” naraları Anıtkabir’in bütün
sütunlarını tavanını tabanını delik deşik ediyordu. Ama ne hikmetse “Atatürk’ün
partisi CHP” bu kepazeliğe sessiz kalıyordu.
Tam da bu süreçte MHP lideri Devlet
Bahçeli’nin “Öcalan Meclise gelip konuşsun, örgütün feshettiğini söylesin”
çıkışı ak koyunla kara koyunu çok net bir şekilde gösterdi.
ATATÜRK DE ÖCALAN DA KURDUKLARI ÖRGÜTTEN KOVULDULAR
Ve Terör örgütü PKK tarihinde ilk kez
PKK’nin en tepesinden Öcalan’ın örgüt içerisinde boş bir sembol olduğu ortaya
çıktı ve örgüt bunu ifade etti.
Aynı şekilde CHP’de kendi içindeki
PKK’li yerel yöneticilere sahip çıkarak Atatürk ve Atatürkçülüğün CHP’de boş
bir mukavva olduğunu dünya âleme deklare etti.
Şimdi Atatürk ve Öcalan’ın kendi
kurdukları örgütten kovulmalarının teknik ne gibi sonuçları olabilir ona bakmak
istiyorum
Önce Çocuk katili, uluslararası casus
ve istihbarat servislerinin kucak gediklisi PKK ve Öcalan Boyutuna bir bakalım:
- Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan
yaptığı barış çağrıları, örgüt yönetimi tarafından kabul görmüyor.
- Kandil'deki yönetim ile Öcalan
arasında görüş ayrılıkları derinleşiyor
- Örgüt içinde Öcalan'ın etkisinin
azaldığı görülüyor
- Bu durum, çatışmasızlık sürecinin
önünde ciddi bir engel oluşturuyor
Şimdi de CHP ve Atatürk çizgisine
bakalım:
- CHP'nin son çeyrek yüzyıldır
izlediği siyaset geleneksel Atatürkçü çizgisinden uzaklaştı.
- HDP/DEM Parti ile yakınlaşma, parti
içinde ve seçmen tabanında tartışmalara yol açıyor
- Bu durum partiyi kronik kimlik
krizine soktu.
Peki bundan sonra ne olur:
- Her iki durumda da kurucu figürlerle
(Öcalan ve Atatürk) mevcut yönetimler arasında çok kesin ve net bir çizgi
farklılaşması görülüyor
- Bu ayrışmalar hem PKK'nın hem de
CHP'nin iç dinamiklerini olumsuz etkiliyor
- Türkiye'nin terörle mücadele ve
siyasi istikrar açısından bu durumları dikkatle değerlendirmesi gerekiyor.
Öcalan'ın etkisinin azalmasının PKK
için muhtemel sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz:
İç Yapıda Olası Değişimler:
- Başta CIA, MOSSAD, İngiliz
İstihbarat Servisi, Arap ve İran istihbarat aparatı Kandil merkezli yönetimin
daha terörize eylemlere yönelme ihtimali
- Örgüt içinde farklı fraksiyonların
güç mücadelesinin artması
- Genç militanlar üzerindeki ideolojik
kontrolün zayıflaması
- Yerel grup liderlerinin özerk
hareket etme eğiliminin güçlenmesi Ve mikro hücresel terör faaliyetlerinin
artması.
İki Krizin Ortak Noktaları:
1. Kurucu figürlerle çatışma:
- PKK'da Öcalan'ın etkisinin ciddi
anlamda azalması
- CHP'de Atatürk çizgisinden uzaklaşma
sürecinin tamamlanması
2. İç tutarlılık sorunları:
- PKK'nın stratejik belirsizliği
- CHP'nin kimlik arayışıyla Neo
Liberalliğe kayması.
3. Taban tepkileri:
- PKK'da alt kadroların farklılaşması
- CHP'de geleneksel seçmenin diğer ulusalcı
faşist partilere geçmesi
Bu süreçler Türkiye'nin:
- İç güvenlik politikalarını
- Siyasi dengelerini
- Toplumsal barışını
doğrudan etkileme potansiyeline sahip
görünüyor.
Bu saydıklarım ihtimal. Ama tek gerçek ver ki a da Atatürkçülük ve Apoculuk tarihin çöplüğüne kesin bir şekilde atılmıştır.