Dolar (USD)
34.35
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2845.40
BIST 100
9300.3
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Pandemi döneminde süresiz nafaka zulmü

Nikâhı kıyılan ancak virüs tedbirler kapsamında düğün yapamayan bazı çiftler anlaşamayarak boşanma sürecine girdi. Aynı çatı altına bile yaşamayan çiftlerin nafaka davaları hukukçuları bile şaşırttı.
Pandemi döneminde süresiz nafaka zulmü
23 Haziran 2020 00:01:00
Nikâhı kıyılan ancak virüs tedbirler kapsamında düğün yapamayan bazı çiftler anlaşamayarak boşanma sürecine girdi. Aynı çatı altına bile yaşamayan çiftlerin nafaka davaları hukukçuları bile şaşırttı.

Ezgi ÇELİKANKARA

Toplumun kanayan yarası haline gelen ‘nafaka’ sorununu sıklıkla gündeme getiren Milat gazetesi, nafaka uygulamasının yaşattığı mağduriyetlere “Süresiz Nafaka Sorunu ve Psikolojik Etkileri” konulu online panelle dikkat çekti. “Milat Aktüel” ismiyle gerçekleşen panele, Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu Başkanı İlknur Birsel Büyükakça, Avukat Seyfullah Yıldırım ve Uzman Psikolojik Danışman Emine Koçer video konferans yöntemiyle katıldı. Ankara Temsilcimiz Neşat Gündoğdu’nun moderatörlüğünde, yoğun bir katılımla gerçekleşen panelde “Süresiz Nafaka” konusu kapsamlı bir şekilde ele alındı.

Adil denge korunmalı

Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu Kurucusu İlknur Birsel Büyükakça, süresiz nafaka uygulamasının 32 yıldır sürekli mağdur ürettiğini ve insanların yaşamlarının ipotek altında alındığını aktardı. 1988 yılından önce 1 yıl ile sınırlandırılan nafakanın 1988 itibarıyla süresize çevrildiğini hatırlatan Büyükakça, konuya yönelik hükümetin bir takım çalışmalarının olduğunu ve sonuca henüz ulaşılamadığını dile getirdi. Boşanan taraflar arasındaki adil dengenin korunmasını istediklerini anlatan Büyükakça, “Evlilik süresi, kadının yaşı, sağlığı, iş gücü hiçbir kritere bakılmaksızın nafaka süresiz olarak uygulanmaktadır. Bu insanlar haksızlığa uğramışlık sendromu yaşamaktadır. Bir tarafı korumanın yolu diğer tarafı yok saymak olmamalıdır.”

Aile kurumunu çökertiyor

Süresiz nafakanın aile yapısına ciddi zararlar verdiğini belirten Büyükakça, “Bu yasa erkeği evlilikten soğutmaktadır. Kadını resmi nikâhsız yaşama itmektedir ve kayıtsız çalışmasına teşviktir. Ayrıca kadının çalışma konusunda gelişimine engeldir. İkinci evliliklerde ekonomik sorunlarla boğuşmak demektir. Süresiz nafaka demek ömür boyu nafaka arttırma davaları, ömür boyu nafaka hapsi cezaları ve ceza kâbusuyla yaşamaktır. Yıllar boyunca giden tonlarca avukat, icra ve mahkeme masrafları demektir. Yani insana, aileye ve ülkeye zarardır. Aile kurumunu çökertmektedir. Süresiz nafaka, ömür boyu husumet ve travma demektir. Bu durum cinnet vakalarında artış demektir. Nafakayı ödeyemeyecek durumda olan kişiler ciddi psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Burada şunu vurgulamamız gerekir biz kadının elinden nafaka hakkı alınsın istemiyoruz. Nafaka süresiz hakim taktirine bırakılmamalı. Evlilik yılı, çocuk durumu ve kadının mesleğine bağlı olarak sınır getirilerek 1 ile 5 yıl süresinin baz alınmasını istiyoruz” dedi.

Pandemi boşanmaları etkiledi

Avukat Seyfullah Yıldırım, Türk Medeni Kanunu 175. maddesindeki boşanma sonrası nafaka konusunu hatırlatarak “Kanun metni oldukça açık. Vatandaş bir evlilik yapıyor. Süresi önemli değil. Her iki taraf eşit kusur sayılabilecek eylemlerde bulunmuş. Boşanma noktasına geliniyor. Fakat boşanan eş eşit kusurlu olsa bile nafaka alabilecektir. Böyle bir tezat var. Boşanmış eşe verilen yoksulluk nafakası bazı durumlarda kaldırılabiliyor. Boşanmış eşin yeniden evlenmesi veya çalışmaya başlaması durumunda nafaka kalkarken aksi durumda bu gerçekleşmiyor. Yani boşanan erkek yeniden evlenince nafaka düşmüyor ama boşanan kadın evlenince nafaka düşüyor. Bu durum mantıkla bağdaşmıyor. İki tarafı da mağdur eden konular söz konusu. Bunun fikir birliği çerçevesinde ortak bir komisyon vasıtasıyla ele alınıp hakkaniyetli ve kadın hakları kılıfına kesinlikle sığınmadan ele alınıp çözülmesi gerekmektedir.”

Pandemi dönemi dolayısıyla bazı çiftlerin boşanmak için müracaatları olduğu bilgisini veren Yıldırım, “Özellikle yeni evlenecek olan çiftleri etkileyen bir süreç söz konusu. Çiftlerin nikâhları yapılmış. Düğünleri ise ertelenmiş. Bu süreçte yaşanan tartışmalar nedeniyle boşanmak için başvuruyorlar. Henüz aynı çatının altına bile girilmemiş. Hâkim bu noktada kim ne anlatırsa o kadarını bilecektir. Böyle bir durumda yıllarca nafakaya mahkûm edilebilir” dedi.

Duygusal boyutu gör arda edilmemeli

Uzman Psikolojik Danışman Emine Koçer, boşanmanın bir kriz süreci olarak tanımlandığını ve evliliğin sonlanması sonrasında kişilerde özgüven kaybı, kaygı ve öfke gibi yaşam işleyişini olumsuz etkileyen düşüşlerin meydana gelebileceğini aktardı. Boşanma sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin önemine dikkat çeken Koçer, “Biz boşanmayı kaliteli bir şekilde konuşamazsak aile kurumuna ciddi zararlar verebiliriz. Boşanma sonrasında kişilerin yaşadığı psikolojik sorunların yanı sıra bir de muhatap olduğu ilgili kurumlar tarafından desteklenmemesi ve sürecin zorlaştırılması yaşam standartlarını ciddi şekilde etkiliyor. Bu noktada boşanmanın duygusal alt boyutu asla göz arda edilmemeli. Boşanma sosyal, duygusal ve mahrem anlamda hiçbir bağının kalmaması demektir. Fakat süresiz nafaka ile kişilere ekonomik anlamda bir zorunluluk ve yaptırım uygulanıyor. Hapis cezaları ile kişi hürriyetinden mahrum edilebiliyor. Bu çok zorlayıcı bir yaşam biçimi.”

Mağdurlara kulak verilmeli

Süresiz nafaka ile boşanan kişinin gelecekle ilgili iyimserliğinin ve yeni yaşam umudunun elinden alındığını aktaran Koçer, “Kimse geçmişle birlikte yaşamaya mahkum edilmek istemez. Yabancı olduğunuz bir kişiyle ekonomik olarak bir bağ sürdürmenizin beklenmesi ve mecburiyet haline getirilmesi ciddi sorunlara yol açar. Biz eğer sadece bu konuya masa başında teorik bilgilerle yasal çerçevede bakarsak ve insan yaşamına çözüm bulmaya çalışırsak kendimizi kandırırız. Bu anlamda mağdurların yaşadığı problemler kesinlikle göz önünde bulundurulmalı. Sadece süresiz nafaka değil, kusur ispatı, dava sürecinin uzunluğu, ayrılan ebeveynin çocuk ilişkisi bunlar çok ciddi problem alanları. Kesinlikle kişiler mağdur edilmemeli. Kadın her zaman mağdur ve erkek her zaman vericidir şeklindeki bir ön kabulde sakıncalı bir yaklaşım olacaktır” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin