Dolar (USD)
34.45
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
2923.67
BIST 100
9240.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Özkoçak’tan Yükseköğrenim Kanunu açıklaması

ÖGESEN (Öğretim Elemanları Sendikası) Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak Yükseköğrenim Kanunu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Özkoçak’tan Yükseköğrenim Kanunu açıklaması
16 Nisan 2020 17:13:00
ÖGESEN (Öğretim Elemanları Sendikası) Genel Başkanı Dr. Vahdet Özkoçak Yükseköğrenim Kanunu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Özkoçak'ın açıklaması şu şekilde;

Bilindiği üzere yaklaşık 10 yıldır sosyal medya ve forumlardan, 2013’ten bu yana da çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları ve Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) olarak Yükseköğretimin kronikleşen ama bizce çözümü basit olan sorunları dile getirmekteyiz. Akademisyen kimliğimiz yanı sıra çeşitli hesaplardan yaklaşık yarım milyonu aşkın takipçisi bulunan büyük, güçlü ve tek derdi Akademik sorunlar ve Türkiye’nin gelişmesi olan büyük bir Aileyiz. Durum böyle olunca Akademik Zam’dan, ÖYP 50d konusuna kadar tüm sorunların çözümünde beklentiler yüksek ve bizler de naçizane değerli meslektaşlarımıza ve Yükseköğretim paydaşlarına destek olmaya çalışıyoruz.

15.04.2020 tarihi ile TBMM’de yasalaşan Yükseköğrenim kanununa dair bazı yeniliklerin yer aldığı görülmektedir. Tarafımızdan yükseköğrenim kurumlarının ve akademisyenlerin tüm sorunlarına çözüm getirmemekle birlikte önemli bazı hususların çözüme kavuştuğu görülmektedir.

Bunlardan ilki yılda 2 kere yapılan doçentlik başvurularına yönelik karardır. Başvuru sayısının arttırılması ve belge takibinin elektronik ortamda yapılabilir olması zaman ve emek kaybını azaltabilecek önemli bir gelişme olarak görülebilir. YÖK tarafından belirlenen ve üretim sektöründe karşılığı olan fakat lisans ve lisansüstü eğitim programları haricindeki meslek yüksekokulları programlarına öğretim görevlisi olarak başvuracak adaylarda tezli yüksek lisans mezunu olma şartı getirilmiştir. Bu karar lisansüstü eğitimin önemini ortaya çıkarmakla birlikte üretime yönelik bazı özel alanlarda öğretim elemanı ihtiyacı oluşmasının da önüne geçecektir. Araştırma görevlisi kadrosuna başvurma şartlarından biri olan 35 yaşını doldurmama şartının yasa ile değil kanun ile yapılabileceği nedeniyle mahkeme tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu şartta kaliteyi arttırıcı düzenlemeler yapılması planlanmıştır. Üniversitelerin uygulamalı birimlerinde çalışan ve 7100 sayılı yasa ile kadroları öğretim görevlisine çevrilen uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlayıcısı kadrolarındaki personelin ders vermesine olanak tanınarak emsalleriyle aynı haklara sahip olmaları önemli bir yenilik olarak memnuniyet yaratmaktadır. Değişiklik ile yükseköğretim personelinin disiplin işlemleriyle ilgili de önemli yenilikler görülmektedir. 2547 sayılını kanun ile öngörülen disiplin hükümleri korunmuş olup 657 sayılı devlet memurlar kanununda yer alan disiplin hükümlerinden de sadece amaca uygun disiplin cezalarının akademik personele uygulanabilmesinin önü açılmıştır. Ayrıca etik bir problem olan ücretli ya da ücretsiz başkalarının bilimsel çalışmalarıyla unvan kazanma da disiplin suçu olarak belirlenmiştir. Bu fiilin suçu intihal, izinsiz olarak 1 yılda 20 gün işe gelmemek, ve terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütler için kullanmak ya da kullandırmak suçunu işleyenlerle birlikte “Üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasını gerektiren fiiller” arasına eklenmiştir. Ayrıca uyarma cezasına yönelik 2 yeni değişiklik dikkat çekmektedir. Bunlar; Maiyetindeki elemanların yetiştirilmesinde özen göstermemek ve destek alınarak yürütülen araştırmalar sonucu yapılan yayınlarda destek veren kişi, kurum veya kuruluşlar ile bunların katkılarını belirtmemektir fiilleridir. Bu açıdan akademik personelin etik olarak dikkat etmesi gereken hususların disiplin hükümlerine de bağlandığını görmekteyiz. Maddeye kınama cezası olarak eklenen “Görevi sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” fiili ise keyfi uygulamalara ve cezalara yol açabilecek bir maddedir. Sözlü saygısızlığın sınırının çizilmemiş olması keyfi uygulamaları beraberinde getirebilecektir. Bir diğer yenilik ise vakıf üniversitelerinde çalışan akademik personelin ekonomik hakları ile ilgilidir. “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez.” Maddesi ile vakıf üniversitelerinde çalışan akademik personelin maaşları devlet üniversitesinde çalışanlar ile eşitlenmiştir. Vakıf üniversitelerinin ayrıca lisansüstü eğitimde de burslu öğrenci kabul etme ve sermayesinin %2’sini teminat payı olarak ayırması zorunlulukları da yer almaktadır.

Madde 7. Söz konusu maddenin amacında Anayasa Mahkemesinin maddenin her bir disiplin cezasını düzenleyen fıkralarında yer alan “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak” ibarelerini iptalinden sonra maddeyi Anayasa 130’a uygun olarak düzenlemek olduğu belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesinin ilgili iptal kararının gerekçesi şöyledir:

“…Öte yandan 657 sayılı Kanun’da uyarma cezasını gerektiren hâller arasında “Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terk etmek” ve “Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak” fiilleri yer almaktadır. Ancak hiyerarşiye dayalı ve sınırları daha net çizilebilen çalışma koşulları içinde görev yapan memurlar ile yürüttükleri hizmetin niteliği gereği Anayasa’da ayrıca düzenlenen ve bilimsel özerklik temelinde farklı bir konumda değerlendirilen öğretim elemanlarına kılık ve kıyafet ile çalışma saatlerinin belirlenmesi konusunda aynı ölçütlerin uygulanamayacağı açıktır. Bu nedenle öğretim elemanları hakkında kılık ve kıyafet ile çalışma saatleri ve biçiminin belirlenmesi konusunda memurlar için öngörülen düzenlemelerin aynen uygulanmasında Anayasa’nın 130. maddesine uygunluk bulunmamaktadır.

Madde 9. Rektörün disiplin amiri olduğu kişilerden oluşan bir kurulun sağlıklı bir denetleme yapması beklenebilir mi? İtirazların sağlıklı çözülmesi için işlevsel bir kurulu oluşabilir mi?

Madde 40. Bu durumda öğretim elemanı, memur ve diğer personelden oluşan yükseköğretim kurumları kamu personeline ilişkin disiplin kuralları öngörülürken kanun koyucu tarafından bunlar arasında görevin niteliğinden kaynaklanan ve Anayasa tarafından öngörülen ayrım ve farklılıkların dikkate alınmayarak öğretim elemanları ile memur ve diğer personelin tümüyle aynı kurallara tabi kılınması ve dava konusu ibareler yoluyla öğretim elemanlarının disiplin sorumluluğu kapsamına 657 sayılı Kanun’da sayılan fiillerin tamamının dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kişiler için öngörülen güvencelerle örtüşmediği gibi gerek uygulayıcılar gerekse disiplin kurallarının muhatapları yönünden birtakım belirsizliklere de yol açtığından dava konusu kuralların Anayasa’nın 2., 27. ve 130. maddeleriyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Diğer yandan, Danıştay’ın müstekar içtihadı gereği “öğretim elemanlarının işlerinin niteliği gereği ofislerinde bulunmak zorunda kalmalarının beklenemeyeceği” kabul edilmekte, gerek yükseköğretim kurumu içerisinde gerekse kurum dışında araştırma ve incelemelerde bulunması gereken öğretim elemanlarının çalışmalarını mekânsal bir sınırlamaya zorlayan fiillerin Anayasanın 130. Maddesiyle uyumlu olmadığı düşünülmektedir. Tasarıdaki haliyle maddenin kötüye kullanılması mümkündür. Zira, yıl içerisinde 20 gün Milli Kütüphane gibi gelişmiş bir kütüphanede çalışması gereken bir öğretim elemanının ofisinde olmadığı günlerin tespiti yoluyla, meslekten çıkarma gibi çok ağır bir yaptırıma maruz bırakılabilmesi, kurum dışındaki araştırmaları oldukça itici hale getirecek ve hatta sona erdirecektir. Bunun bilimsel yayınlara olumsuz etkisi aşikardır.

Yerli ve Milli Üretimin kalesi Üniversiteler ve bu kalenin asli unsurları Akademik ve İdari Personel ile öğrencilerdir. Bu hususlar kapsamında devletimizin gerekli kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışmaya hazırız”

Dr. Vahdet ÖZKOÇAK

ÖGESEN Genel Başkanı

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin