Kuranı Kerimde 114 sure bulunuyor. Son mukaddes kitap Kuran'ın surelerinden biri de Nur suresidir. Nur suresi Kuranı Kerimin 24. suresidir. 64 ayeti kerime olan Nur suresi Medine döneminde nazil olmuştur. İşte Nur suresi, Nur suresinin okunuşu ve anlamı
NUR SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI
Nûr 1 (Mealleri Karşılaştır): Sûratun enzelnaha ve faradnaha ve enzelna fîha ayatin beyyinatin leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ سُورَةٌ أَنزَلْنَٰهَا وَفَرَضْنَٰهَا وَأَنزَلْنَا فِيهَآ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍ لَّعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık ayetler indirdik.
Nûr 2 (Mealleri Karşılaştır): Ez zaniyetu vez zanî feclidû kulle vahıdin min huma miete celdetin ve la te'huzkum bi hima ra'fetun fî dînillahi in kuntum tu'minûne billahi vel yevmil ahır(ahırı), vel yeşhed azabehuma taifetun minel mu'minîn(mu'minîne).
ٱلزَّانِيَةُ وَٱلزَّانِى فَٱجْلِدُوا۟ كُلَّ وَٰحِدٍ مِّنْهُمَا مِا۟ئَةَ جَلْدَةٍ ۖ وَلَا تَأْخُذْكُم بِهِمَا رَأْفَةٌ فِى دِينِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ ۖ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَآئِفَةٌ مِّنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.
Nûr 3 (Mealleri Karşılaştır): Ez zanî la yenkihu illa zaniyeten ev muşriketen vez zaniyetu la yenkihuha illa zanin ev muşrik(muşrikun), ve hurrime zalike alel mu'minîn(mu'minîne).
ٱلزَّانِى لَا يَنكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوْ مُشْرِكَةً وَٱلزَّانِيَةُ لَا يَنكِحُهَآ إِلَّا زَانٍ أَوْ مُشْرِكٌ ۚ وَحُرِّمَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱلْمُؤْمِنِينَ
Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.
Nûr 4 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yermûnel muhsanati summe lem ye'tû bi erbeati şuhedae feclidûhum semanîne celdeten ve la takbelû lehum şehadeten ebeda(ebeden), ve ulaike humul fasikûn(fasikûne).
وَٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا۟ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَ فَٱجْلِدُوهُمْ ثَمَٰنِينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا۟ لَهُمْ شَهَٰدَةً أَبَدًا ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْفَٰسِقُونَ
Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fasık kimselerdir.
Nûr 5 (Mealleri Karşılaştır): İllellezîne tabû min ba'di zalike ve aslehû, fe innallahe gafûrun rahîm(rahîmun).
إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُوا۟ مِنۢ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Nûr 6 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yermûne ezvacehum ve lem yekun lehum şuhedau illa enfusuhum fe şehadetu ehadihim erbeû şehadatin billahi innehû le mines sadıkîn(sadıkîne).
وَٱلَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَٰجَهُمْ وَلَمْ يَكُن لَّهُمْ شُهَدَآءُ إِلَّآ أَنفُسُهُمْ فَشَهَٰدَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِ ۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
(6-7) Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.
Nûr 7 (Mealleri Karşılaştır): Vel hamisetu enne la'netallahi aleyhi in kane minel kazibîn(kazibîne).
وَٱلْخَٰمِسَةُ أَنَّ لَعْنَتَ ٱللَّهِ عَلَيْهِ إِن كَانَ مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
(6-7) Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.
Nûr 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve yedraû anhel azabe en teşhede erbea şehadatin billahi innehu le minel kazibîn(kazibîne).
وَيَدْرَؤُا۟ عَنْهَا ٱلْعَذَابَ أَن تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَٰدَٰتٍۭ بِٱللَّهِ ۙ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
(8-9) Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah'ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır.
Nûr 9 (Mealleri Karşılaştır): Vel hamisete enne gadaballahi aleyha in kane mines sadikîn(sadikîne).
وَٱلْخَٰمِسَةَ أَنَّ غَضَبَ ٱللَّهِ عَلَيْهَآ إِن كَانَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
(8-9) Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah'ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır.
Nûr 10 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu ve ennellahe tevvabun hakîm(hakîmun).
وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ
Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, haliniz nice olurdu?
Nûr 11 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne caû bil ifki usbetun minkum, la tahsebûhu şerren lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mektesebe minel ism(ismi), vellezî tevella kibrehu minhum lehu azabun azîm(azîmun).
إِنَّ ٱلَّذِينَ جَآءُو بِٱلْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْ ۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُم ۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۚ لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُم مَّا ٱكْتَسَبَ مِنَ ٱلْإِثْمِ ۚ وَٱلَّذِى تَوَلَّىٰ كِبْرَهُۥ مِنْهُمْ لَهُۥ عَذَابٌ عَظِيمٌ
O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.
Nûr 12 (Mealleri Karşılaştır): Lev la iz semi'tumûhu zannel mu'minûne vel mu'minatu bi enfusihim hayran ve kalû haza ifkun mubîn(mubînun).
لَّوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ ٱلْمُؤْمِنُونَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا۟ هَٰذَآ إِفْكٌ مُّبِينٌ
Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu, apaçık bir iftiradır" deselerdi ya!
Nûr 13 (Mealleri Karşılaştır): Lev la caû aleyhi bi erbeati şuheda(şuhedae), fe iz lem ye'tû biş şuhedai fe ulaike indellahi humul kazibûn(kazibûne).
لَّوْلَا جَآءُو عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَآءَ ۚ فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا۟ بِٱلشُّهَدَآءِ فَأُو۟لَٰٓئِكَ عِندَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ
Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.
Nûr 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu fîd dunya vel ahırati le messekum fî ma efadtum fîhi azabun azîm(azîmun).
وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِى مَآ أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Eğer size dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!
Nûr 15 (Mealleri Karşılaştır): İz telakkavnehu bi elsinetikum ve tekûlûne bi efvahikum ma leyse lekum bihî ilmun ve tahsebûnehu heyyinen ve huve indallahi azîm(azîmun).
إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌ
Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.
Nûr 16 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev la iz semi'tumûhu kultum ma yekûnu lena en netekelleme bi haza subhaneke haza buhtanun azîm(azîmun).
وَلَوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَٰنَكَ هَٰذَا بُهْتَٰنٌ عَظِيمٌ
Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu, çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya!
Nûr 17 (Mealleri Karşılaştır): Yeızukumullahu en teûdû li mislihî ebeden in kuntum mu'minîn(mu'minîne).
يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُوا۟ لِمِثْلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.
Nûr 18 (Mealleri Karşılaştır): Ve yubeyyinullahu lekumul ayat(ayati), vallahu alîmun hakîm(hakîmun).
وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِ ۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Allah, size ayetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Nûr 19 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yuhıbbûne en teşîal fahışetu fîllezîne amenû lehum azabun elîmun fîd dunya vel ahırah(ahırati), vallahu ya'lemu ve entum la ta'lemûn(ta'lemûne).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلْفَٰحِشَةُ فِى ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Nûr 20 (Mealleri Karşılaştır): Ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu ve ennallahe raûfun rahîm(rahîmun).
وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ
Allah'ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, haliniz nice olurdu?
Nûr 21 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû la tettebiû hutuvatiş şeytan(şeytani), ve men yettebi' hutuvatiş şeytani fe innehu ye'muru bil fahşai vel munker(munkeri) ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu ma zeka minkum min ehadin ebeden ve lakinnallahe yuzekkî men yeşau, vallahu semî'un alîm(alîmun).
۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّبِعُوا۟ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ ۚ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ فَإِنَّهُۥ يَأْمُرُ بِٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِ ۚ وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ مَا زَكَىٰ مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُزَكِّى مَن يَشَآءُ ۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Nûr 22 (Mealleri Karşılaştır): Ve la ye'teli ulul fadlı minkum ves seati en yu'tû ulil kurba vel mesakîne vel muhacirîne fî sebîlillah(sebîlillahi), vel ya'fû vel yasfehû, e la tuhıbbûne en yagfirallahu lekum, vallahu gafûrun rahîm(rahîmun).
وَلَا يَأْتَلِ أُو۟لُوا۟ ٱلْفَضْلِ مِنكُمْ وَٱلسَّعَةِ أَن يُؤْتُوٓا۟ أُو۟لِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينَ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ ۖ وَلْيَعْفُوا۟ وَلْيَصْفَحُوٓا۟ ۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَكُمْ ۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah'ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Nûr 23 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yermûnel muhsanatil gafilatil mu'minati luınû fid dunya vel ahırati ve lehum azabun azîm(azîmun).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْغَٰفِلَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ لُعِنُوا۟ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
(23-24) İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü'min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.
Nûr 24 (Mealleri Karşılaştır): Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bima kanû ya'melûn(ya'melûne).
يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
(23-24) İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü'min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.
Nûr 25 (Mealleri Karşılaştır): Yevme izin yuveffîhimullahu dînehumul hakka ve ya'lemûne ennallahe huvel hakkul mubîn(mubînu).
يَوْمَئِذٍ يُوَفِّيهِمُ ٱللَّهُ دِينَهُمُ ٱلْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ ٱلْمُبِينُ
O gün Allah, onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir.
Nûr 26 (Mealleri Karşılaştır): El habîsatu lil habîsîne vel habîsûne lil habîsat(habîsati), vet tayyibatu lit tayyibîne vet tayyibûne lit tayyibat(tayyibati), ulaike muberraûne mimma yekûlûn(yekûlûne), lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
ٱلْخَبِيثَٰتُ لِلْخَبِيثِينَ وَٱلْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَٰتِ ۖ وَٱلطَّيِّبَٰتُ لِلطَّيِّبِينَ وَٱلطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَٰتِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ ۖ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
Nûr 27 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû la tedhulû buyûten gayra buyûtikum hatta teste'nisû ve tusellimû ala ehliha, zalikum hayrun lekum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَدْخُلُوا۟ بُيُوتًا غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتَّىٰ تَسْتَأْنِسُوا۟ وَتُسَلِّمُوا۟ عَلَىٰٓ أَهْلِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.
Nûr 28 (Mealleri Karşılaştır): Fe in lem tecidû fîha ehaden fe la tedhulûha hatta yu'zene lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve ezka lekum, vallahu bima ta'melûne alîm(alîmun).
فَإِن لَّمْ تَجِدُوا۟ فِيهَآ أَحَدًا فَلَا تَدْخُلُوهَا حَتَّىٰ يُؤْذَنَ لَكُمْ ۖ وَإِن قِيلَ لَكُمُ ٱرْجِعُوا۟ فَٱرْجِعُوا۟ ۖ هُوَ أَزْكَىٰ لَكُمْ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün" denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.
Nûr 29 (Mealleri Karşılaştır): Leyse aleykum cunahun en tedhulû buyûten gayre meskûnetin fîha metaun lekum, vallahu ya'lemu ma tubdûne ve ma tektumûn(tektumûne).
لَّيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَن تَدْخُلُوا۟ بُيُوتًا غَيْرَ مَسْكُونَةٍ فِيهَا مَتَٰعٌ لَّكُمْ ۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا تَكْتُمُونَ
İçinde size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir günah yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.
Nûr 30 (Mealleri Karşılaştır): Kul lil mu'minîne yaguddû min ebsarihim ve yahfezû furûcehum, zalike ezka lehum, innellahe habîrun bima yasneûn(yasneûne).
قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا۟ مِنْ أَبْصَٰرِهِمْ وَيَحْفَظُوا۟ فُرُوجَهُمْ ۚ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ
Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
Nûr 31 (Mealleri Karşılaştır): Ve kul lil mu'minati yagdudne min ebsarihinne ve yahfazne furûcehunne, ve la yubdîne zînetehunneilla ma zahera minha, vel yadribne bi humurihinne ala cuyûbihinne, ve la yubdîne zînetehunne illa li buûletihinne ev abaihinne ev abai buûletihinne ev ebnaihinne ev ebnai buûletihinne ev ıhvanihinne ev benî ıhvanihinne ev benî ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanuhunne evit tabiîne gayri ulîl irbeti miner ricali evit tıflillezîne lem yazharû ala avratin nisai, ve la yadribne bi erculihinne li yu'leme ma yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilallahi cemîan eyyuhel mu'minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَٰتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَٰرِهِنَّ وَيَحْف #1





