Nur suresi kaç ayettir?
Nur suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim'in 24. suresidir. Nur suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Nur suresinde Allah'ın göklerin ve yerin Nuru olduğu anlatıldığı için bu adı almıştır. Peki Nur suresi kaç ayettir? Nur suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Nur suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 24. suresi olan Nur suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Nur Suresinin Faziletleri, Bir sureyi veye ayetleri okuyan kişilere manevi armağanlar verilir. Bu manevi armağanlara surelerin ve ayetlerin faziletleri denir. Birçok surenin ve ayetlerin faziletleri, hadisi şerifler ile ifade edilmiştir.
Kur’ân-ı kerîmin yirmi dördüncü sûresi.
Nûr sûresi Medîne’de nâzil oldu (indi). Altmış dört âyet-i kerîmedir. Otuz beşinci âyetinde Allahü teâlânın, göklerin ve yerin nûru olduğu bildirildiği için, Sûret-ün-Nûr denilmiştir. Sûrede, zinâ suçu işleyen kadın ve erkekler ile zinâ iftirâsında b ulunanların cezâları, evlere girerken izin istemek, selâm vermek gibi muâşeret kuralları, harama bakmanın kötülüğü, kadınların örtünmeleri ile müslümanların Peygamber efendimize saygı göstermeleri gerektiği bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, İmâm-ı Gazâlî, Râzî, Taberî)
NUR SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Erkeklerinize Mâide Suresini, Kadınlarınıza da Nur Suresini öğretiniz.” (Suyuti, Câmi’ussağir, 4/328, no.5482;Beyhaki, Şü’abül-İmân)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Nur suresini okursa, geçmişte ve gelecekte olan müminler sayısında Allah’ü Teala kendisine on hasene verir.” (Kâdı beyzavi, Beyzafi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut-Te’vil) 2/98)
Nur Suresinin Fazileti ve Sırları Hakkında Rivayetler
* Bu sureyi okuyan kimse, vesveseden kurtulur, imanı kemale ulaşır.
* Dil ile yapılan günahlardan kurtulmak için, Besmele ile beraber Nur suresinin 16-18. ayetleri okunmaya devam edilir.
* Kadınlara karşı şehevi duygular besleyen kişiye, Nur suresinin 33. ayeti bir kağıda yazılır, yazılar silininceye kadar bekletilip o sudan içirilir veya o su yemeklere katılırsa, Allah’ın yardımıyla o kötü huylarından kurtulur.
* Her kim, Perşembe ve Cuma günü oruç tutar, Cuma günü ikindi namazından önce Yasin-i şerif, ikindi namazından sonra da Kehf suresini, Nur suresinin 35-38. ayetleri ile beraber okur ve bu ayetleride üzerinde taşırsa, Allah’u Teala rızkına genişlik verir, isteklerine nail olur.
* Okunacak ve üzerinde taşınacak ayetler Nur Suresi 35-38 arası ayetlerdir. (Allah’u nurussemavati… ile başlayıp Bi ğeyri hisab ile biten 4 ayet)
* Göz ağrısı çeken kişi, Ayet’ül-Kürsi ile beraber Nur suresinin 35. ayetini okuyup dua ederse, Allah’u Teala’nın yardımıyla şifa bulur.
NUR SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
Nesaî Abdullah b. Amr’dan (r.a.) rivayet ediyor: Ümmü Mahzul (veya Üm-mü Mehdûn) denilen bir kadın vardı. Bu kadın zina ediyordu. Peygamberi-nıiz’in (s.a.) sahabilerinden biri bununla evlenmek istedi. Bunun üzerine Ce-nab-ı Hak şu ayeti indirdi: “Zina eden kadını zina eden veya müşrik olan erkek-:en başkası nikahlamaz. Bu, müminler üzerine haram kılınmıştır.”
Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve Hakim, Amr b. Şuayb’dan o babasından, o da dedesinden rivayet ediyor: Ensardan Mekke’ye taşımacılık yapan Mersed adlı bir adam vardı. Onun Mekke’de Anâk adı verilen bir hanım dostu vardı. Mersed bu kadını nikahlamak için Peygamberimiz’den (s.a.) izin istedi. Peygamberimiz (s.a.) ona hiçbir cevap vermedi. Bunun üzerine şu ayet indi: “Zina iden erkek zina eden veya müşrik olan kadından başkasını nikahlamaz.” Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.): “Ya Mersed! Zina eden erkek zina eden veya müşrik olan kadından başkasını nikahlamaz. O kadını nikahlama.” buyurdu.
Müfessirler diyor ki: Bu ayet ya adı geçen Mersed b. Ebî Mersed hakkında ya da Medine’de bulunan cariyelerden veya Hristiyanlardan fahişe kadınlarla evlenmek hususunda Peygamberimiz’den (s.a.) izin isteyen fakir muhacirlerden bir gurup hakkında nazil olmuştur. Allah onların hakkında bu ayeti indir-
Bu ayetin zahiri iffetli kadının zina eden erkeğe, zina eden kadının da iffetli erkeğe haram olmasıdır.
Buharî, Ebu Davud ve Tirmizî’nin İbni Abbas’tan (r.a.) rivayet ettiğine göre Hilâl b. Ümeyye (r.a.) Peygamberimiz’in (s.a.) huzurunda hanımının Şerik b. Sahmâ ile zina ettiği ithamında bulunmuştu.
Peygamberimiz (s.a.) ona şöyle demişti:
– Ya beyyine (delil) getirirsin ya da sırtına had vurulur. Hilâl b. Ümeyye (r.a.):
– Ya Rasulallah! İçimizden biri hanımıyla beraber bir adam görse gidip delil mi arayacaktır? dedi. Peygamberimiz (s.a.) ona yine:
– Ya beyyine (delil) getirirsin ya da sırtına had vurulur buyurdu. Hilâl:
– Seni hakla götüren Allah’a yemin olsun ki ben doğru sözlüyüm. Allah benim sırtımı had cezasından koruyacak hükmü mutlaka indirecektir.
Bunun üzerine Cebrail indi. Allah ona: “Hanımlarına zina ithamında bulunan ve kendilerinin kendilerinden başka şahitleri de bulunmayan kimselerden her birinin şahitliği…” ayetinden itibaren dört ayeti Peygamberimiz’e (s.a.) indirdi.
İmam Ahmed bu hadisi şu şekilde rivayet etti: “Muhsan (namuslu, hür, mükellef) kadınlara (zina ettikleri şeklinde) iftira atan, sonra da (bu iddiasına) dört şahit getiremeyen kimselere seksen değnek vurun. Ebediyyen onların şahitliklerini kabul etmeyin…” (Nur, 24/4) ayeti inince Ensar’ın reisi olan Sa’d b. Ubade (r.a.):
– Ayet bu şekilde mi indirildi, ya Rasulallah? dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.):
– Ey Ensar cemaati! Reisinizin söylediğini duymuyor musunuz? dedi. Ensar:
– Ya Rasulallah! Onu kınama. O kıskanç bir adamdır. Allah’a yemin olsun ki onun aşırı kıskançlığı sebebiyle bizden hiçbir adam onun evlenip de boşandığı bir kadınla evlenmeye cesaret edememiştir, dediler.
Sa’d dedi ki:
– Allah’a yemin olsun ki, ya Rasulallah! Ben bunun hak olduğunu, bunun Allah tarafından olduğunu da biliyorum. Fakat ben şayet alçak bir kadını bir adamla bulsam o adamı uzaklaştırmaya veya ona dokunmaya hakkım olmadığına ve gidip dört şahit getireceğime şaşıyorum. Vallahi o adam işini bitirinceye kadar ben o dört şahidi bulup getiremem.
Ravi diyor ki: Çok geçmeden Hilâl b. Ümeyye geldi. Hilâl Tebuk savaşma katılmayan ancak tevbeleri kabul edilen üç kişiden biriydi. Bahçesinden eve gelmiş, hanımının yanında bir adam bulmuş, adamı gözüyle görmüş, sözlerini kulağıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar ona dokunmamıştı.
Hilâl sabahleyin Peygamberimiz’e (s.a.) gelip:
– Ben akşamleyin evime geldim. Ailemin yanında bir adam buldum. Gözümle gördüm. Kulağımla duydum. Peygamberimiz (s.a.) Hilâl’in getirdiği bu haberi hoş karşılamadı. Bu haber ona ağır gelmişti.
Ensar toplandı. Şöyle diyorlardı:
– Sa’d b. Ubade’nin söylediği sözle imtihana tabi tutulduk. Rasulullah (s.a.) Hilâl b. Ümeyye’ye celde vuracak ve insanlar içinde şahitliğini de reddedecek.
Hilâl: “Allah’a yemin olsun ki, ben Allah’ın bu meselede bir çıkış yolu vereceğini ümid ediyorum.” dedi.
Rasulullah (s.a.) Hilâl’e celde vurmayı düşünüyordu. Bunun üzerine Allah vahiy indirdi. Hilâl’i serbest bıraktılar. Nihayet vahiy sona erdi. “Hanımlarına zina ithamında bulunanlar…” hakkındaki önceki ayet (Nur, 24/4) nazil olup bu ayetin zahiri kocaları da başkalarını da içine alınca Sa’d dedi ki:
– Ya Rasulallah! Ben hanımımın yanında bir adam bulsam ona mühlet verip dört şahit mi getireceğim? Allah’a yemin olsun ki onu anında kılıçla vururum, öldürürüm, dedi. Peygamberimiz (s.a.):
– Sa’din kıskançlığına mı şaşıyorsunuz? Vallahi ben ondan daha kıskancım. Allah da benden daha kıskançtır, buyurdu.
Buharî ve Müslim’in Sehl b. Sa’ddan rivayetine göre Uveymir Asım b. Adiyy’e gelip:
– Benim için Rasulullah’a (s.a.) sor bakalım: Bir kişi hanımının yanında bir adamı görse ve onu öldürse o sebeple o kişi öldürülür mü? Yahut ona nasıl davr anılır?
Asım bu soruyu Peygamberimiz’e (s.a.) sordu. Rasulullah (s.a.) bu soruyu soranı ayıpladı. Uveymir Asım’ı gördü. Asım’a:
– Ne yaptın? diye sordu. Asım:
– Ne yapayım, sen bana hayırlı bir iş vermedin, dedi. Ben bunu Rasulullah’a (s.a.) sordum. O da bu çeşit soru soranları ayıpladı, dedi. Bunun üzerine Uveymir:
– O halde Allah’a yemin olsun ki, ben gidip Rasulullah’a soracağım, dedi. ütti, sordu. Efendimiz (s.a.):
– Allah senin hakkında ve arkadaşının hakkında -yani bu gibi olayla karşıdan herkes hakkında- vahiy indirdi, dedi.
Hafız İbni Hacer diyor ki: Bu konuda hadis imamları ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı bu ayetlerin Uveymir’in meselesi hakkında nazil olduğu tercihinde bulunurken, bir kısmı da Hilâl’in meselesi hakkında nazil olduğu görüşünü rercih etmiştir. Diğer bir kısmı da bu olayla ilk defa Hilâl’in karşılaştığı, Uveymir’in gelişinin de buna rastladığı ve bu ayetin bu ikisi hakkında nazil olduğu şeklinde bu iki rivayeti birleştirmişlerdir. Nevevî bu görüşe meyletmiş, Hatib-i Bağdadî de ona tabi olmuş, Hatib şöyle demiştir: Belki de bu olay her ikisi için aynı vakitte meydana gelmiştir.
İbni Hacer diyor ki: Nüzul sebeplerinin birden fazla olmasına hiçbir engel yoktur.
Kurtubî diyor ki: Meşhur olan rivayet Hilâl’in olayının daha önce olduğu ve bu olayın ayetin nüzul sebebi olduğu şeklindedir. Bir başka görüşe göre, Uveymir b. Eşkar’ın olayı daha önce meydana gelmişti. Bu sahih, meşhur bir hadis olup hadis imamları bunu rivayet etmişlerdi. Süheyli de: “Bu sahihtir.” demiştir. Kelbî diyor ki: Daha açık olan husus Uveymir el-Aclâni ile hanımı arasında Han yaptığı şeklindeki rivayetlerin çokluğu sebebiyle, hanımının yanında Şerik’i gören Uveymir el-Aclanî idi.
Önemli olan bütün rivayetlerin şu üç noktada birleşmesidir:
Birincisi: Lian ayetleri namuslu kadınlara iftira etmek hakkındaki ayetten bir müddet sonra ve o ayetten ayrı olarak nazil olmuştur.
İkincisi: Müminler lian ayetlerinin inmesinden önce “Namuslu kadınlara zina ithamında bulunanlar…” ayetinden hem hanımı hem de yabancı kadınları söz konusu ettiğini anlıyorlardı.
Üçüncüsü: Bu ayet kocaya bir hafifletme olmak üzere nazil olmuştur.
Sûrenin konularını şöylece sıralamak mümkündür:
1. Zina suçu işleyenlerin cezası ve bunlarla evlenmenin hükmü.
2. Namuslu kadınlara iftira edenlerin ispat yükümlülüğü, cezası ve lânet-leşme usulü.
3. Hz. Âişe’nin, münafıklar tarafından yapılan iftiradan berâeti (Allah’ınmünafıkları yalanlaması, Hz. Âişe’yi temize çıkartması).
4. Namusla ilgili dedikoduların ve ahlâksızlığın yayılmasına sebep olanların kınanması. 5. Evlere girip çıkma ile ilgili muaşeret kuralları.
6. Müslümanlar arasındaki (kadın-erkek) sosyal ilişkiler ve selâmlaşma kuralları.
7. Köle ve câriyelere iyi davranma, onları evlendirme ve özgürlüklerine kavuşturma konularıyla ilgili teşvikler.
8. Fuhşun yasaklanması, iffetli olmanın teşviki.
9. Şeytanın tuzakları hakkında uyarı.
10. Allah’ın doğru yolu göstermesi ve imana giden yola ışık tutmasıylailgili temsilî açıklamalar.
11. Allah’ın büyüklüğü ve eşsiz nitelikleri, O’na kulluk edenlere sevgisi ve ödülleri konularında önemli açıklamalar ve müjdeler.
NUR SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Suratun enzelnaha ve feradnaha ve enzelna fîha ayatim beyyinatil leallekum tezekkerun
2. Ezzaniyeu vez zanî feclidu kulle vahîdim minhuma miete celdetiv ve la te’huzkum bi hima ra’fetun fî dînillahi in kuntum tu’minune billahi vel yevmil ahîr velyeşhed azabehuma taifetum minel mu’minîn
3. Ezzanî la yenkihu illa zaniyeten ev muşriketev vezzaniyetu la yenkilhuha illa zanin ev muşrik ve hurrime zalike alel mu’minîn
4. Vellezîne yermunel muhsanati summe lem ye’tu bi erbeati şuhedae fecliduhum semanîne celdetev ve la takbelu lehum şehadeten ebeda ve ulaike humul fasikun
5. İllellezîne tabu mim ba’di zalike ve aslehu fe innellahe ğafurur rahîym
6. Vellezîne yermune ezvacehum ve lem yekul lehum şuhedau illa enfusuhum fe şehadetu ehadihim erbeu şehadatim billahi innehu le mines sadikîyn
7. Vel hamisetu enne la’netellahi aleyhi in kane minel kazibîn
8. Ve yedrau anhel azabe en teşhede erbea şehadatim billahi innehu le minel kazibîn
9. Vel hamisete enne ğadabellahi aleyha in kane mines sadikîyn
10. Ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu ve ennellahe tevvabun hakîm
11. İnnellezîne cau bil ifki usbetum minkum la tahsebuhu şerral lekum bel huve hayrul lekum li kullimriim minhum mektesebe minel ism vellezî tevella kibrahu minhum lehu azabun azîym
12. Lev la iz semî’tumuhu zannel mu’minine vel mu’minatu bi eğfusihim hayrav ve kalu haza ifkum mubîn
13. Lev la cau aleyhi bi erbeati şuheda’ fe iz lem ye’tu biş şuhedai fe ulaike îndellahi humul kazîbun
14. Ve lev fadlullahi aleykum ve rahmetuhu fid dunya vel ahîrati ve messekum fî ma efadtum fîhi azabun azîym
15. İz telekkavnehu bi elsinetikum ve tekulune bi efvahikum ma leyse lekum bihî îlmuv ve tahsebunehu heyyinev ve huve îndellahi azîym
16. Ve lev la iz semî’tumuhu kultum ma yekunu lena en netekelleme bi haza subhaneke haza buhtanun azîym
17. Yeîzukumullahu en teudu li mislihî ebeden in kuntum mu’minîn
18. Ve yubeyyinullahu lekumul ayat vallahu alîmun hakîm
19. İnnellezîne yuhîbbune en teşîal fahîşetu fillezîne amenu lehum azabun elîmun fîd dunyu vel ahîrah vallahu ya’lemu ve entum la ta’lemun
20. Ve lev la fadlulluhi aleykum ve rahmetuhu ve ennellahe raufur rahîym
21. Ya eyyuhellezîne amenu la tettebiu hutuvatiş şeytan ve mey yettebî’ hutuvatiş şeytani fe innehu ye’muru bil fahşai vel munker ve lev la fadlullahi aleykum ve rahmetuhu ma zeka minkum min ehadin ebedev ve laninnellahe yuzekkî mey yeşa’ vallahu semîu alîm
22. Ve la ye’teli ulul fadli minkum ves seati ey yu’tu ulil kurba vel mesakîne vel muhacirîne fî sebîlillahi vel ya’fu velyasfehu e la tuhîbbune ey yağfirallahu lekum vellahu ğafurur rahîym
23. İnnellezîne yermunel muhsanatil ğafilatil mu’minati luînu fid dunya vel ahîrati ve lehum azabun azîym
24. Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bima kanu ya’melun
25. Yevmeiziy yuveffîhimullahu dînehumul hakka ve ya’lemune ennellahe huvel hakkul mubîn
26. Elhabisatu lil habîsîne vel habîsune lil habisat vet tayyibatu lit tayyibîne vet tayyibune lit tayyibat ulaike muberraune mimma yekulun lehim mağfiratuv ve rizkun kerîm
27. Ya eyyuhellezîne amenu la teodhulu buyuten ğayru buyutikum hatta teste’nisu ve tusellimu ala ehliha zalikum hayrul lekum leallekum tezekkerun
28. Fe il lem tecidu fîha ehaden fe la tedhuluha hatta yu’zene lekum ve in kîyle lekumurciu ferciu huve ezka lemum ve in kîyle lekumurciu ferciu huve ezka lekum vlalahu bima ta’melune alîm
29. Leyse aleykum cunahun en tedhulu buyuten ğayra meskunetin fîha metaul lekum vallahu ya’lemu ma tubdune ve ma tektumun
30. Kul lil mu’minîne yeğuddu min ebsarihim ve yahfezu furucehum zalike ezka lehum innellahe habîrum bima yasneun
31. Ve kul lil mu’minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne furucehunne ve la yubdîne zînetehunne illa ma zahera minha vle yadribne bi humurihinne ala cuyubihinne ve la yubdîne zînetehunne illa li buuletihinne ev abaihinne ev abai buuletihinne ev ebaihinne ev ebnai buuletihnne ev îhvanihinne ev benî îhvanihinne ev benî ehavatihînne ev nisaihinne ev ma meleket eymanuhunne evit tabiîyne ğayri ulil irbeti miner ricali evit tîflillezîne lem yazheru ala avratin nisai ve la yadribne bi erculihunne li yu’leme ma yuhfîne min zînetihinn ve tubu ilellahi cemîan eyyuhel mu’minune leallekum tuflihun
32. Ve enkihul eyama minkum ves salihîyne min îbadikum ve imaikum iy yekun fukarae yuğnihimullahu min fadlih vallahu vasiun alim
33. Vel yesta’fifillezîne la yecidune nikahan hatta yuğniyehumullahu min fadlih vellezîne yebteğunel kitabe memma meleket eymanukum fe katibuhum in alimtum fîhim hayrav ve atuhum mim malillahillezî atakum ve la tukrihu fetaytikum alel biğai in eradne tehassunel li tebteğu aradal hayatid dunya ve mey yukrihhunne fe innellahe mim ba’di ikrahihinne ğafurur rahîym
34. Ve le kad enzelna ileykum ayatim mubeyyinativ ve meselem minellezîne halev min kablikum ve mev’îzatel lil tuttekîyn
35. Allahu nurus semavati vel ard meselu nurihî ke mişkatin fîha mîsbah elmisbahu fî zucaceh ezzucacetu ke enneha kevkebun durriyyuy yukadu min şeceratim mubaraketin zeytunetil la şerkîyyetiv ve la ğarbiyyetiy yekadu zeytuha yudîy’u ve lev lem temseshu nar nurun ala nur yehdillahu li nurihî mey yeşa’ ve yadribullahul emsale lin nas vallahu bi kulli şey’in alîm
36. Fî buyutin ezinellahu en turfea ve yuzkera fîhesmuhu yusebbihu lehu fîha bil ğuduvvi vel asal
37. Ricalul la tulhîhim ticaratuv ve la bey’un an zikrillahi ve ikamis salit ve îtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebu fîhil kulubu vel ebsar
38. Li yecziyehumullahu ahsene ma amilu ve yezîdehum min fadlih vallahu yerzuku mey yeşau bi ğayri hîsab
39. Vellezîne keferu a’maluhum keserabim bi kîy’atiy yahsebulhuz zam’anu maa hatta iza caehu lem yecidhu şey’ev ve vecedellahe îndehu feveffahu hîsabeh vallahu serîul hîsab
40. Ev ke zulumatin fî bahril lucciyyiy yağşahu mevcum min fevkîhî mevcum min fevkîhî sehab zulumatum ba’duha fevka ba’d iza ahrace yedehu lem yeked yeraha ve mel lem yec’alillahu lehu nuran fe malehu min nur
41. E lem tera ennellahe yusebbihu lehu men fis semavati vel erdî vet tayru saffat kullun kad alime salatehu ve tesbîhah vallahu alîmum bima yef’alun
42. Ve lillahi mulkus semavati vel ard ve ilellahil mesîyr
43. E lem tera ennellahe yuzcî sehaben summe yuellifu beynehu summe yec’aluhu rukamen fe teral vedka yahrucu min hîlalihv ve yunezzilu mines semai min cibalin fîha mim beradin fe yusîybu bihî mey yeşau ve yasrifuhu ammey yeşa’ yekadu senaberkîhî yezhebu bil ebsar
44. Yukallibullahul leyle ven nehar inne fî zalike le îbratel li ulil ebsar
45. Vallahu haleku kulle dabbetim mim ma’ fe minhum mey yemşî ala batnih ve minhum mey yemşî ala ricleyn ve minhum mey yemşi ala erba’ yahlukullahu ma yeşa’ innellahe ala kulli şey’in kadîr
46. Le kad enzelna ayatim mubeyyinat vallahu yehdî mey yeşau ila sîratîm mustekîym
47. Ve yekulune amenna billahi ve bir rasuli ve eta’na summe yetevella ferîkum minhum mim ba’di zalik ve ma ulaike bil mu’minîn
48. Ve iza duu ilellahi ve rasulihî li yahkume beynehum iza ferîkum minhum mu’ridun
49. Ve iy yekul lehumul hakku ye’tu ileyhi mus’înî
50. E fî kulubihim meradn emrtabu em yehafune ey yehîyfellahu aleyhim ve rasuluh bel ulaike humuz zalimun
51. İnnema kane kavlel mu’minîne iza duu ilellahi ve rasulihî li yahkume beynehum ey yekulu semî’na ve eat’na ve ulaike humul muflihun
52. Ve mey yutîîllahe ve rasulehu ve yahşellahe ve yettakhi fe ulaike humul faizun
53. Ve aksemu billahi cehde eymanihim lein emartehum le yahrucunn kulla tuksimu taatum ma’rufeh innellahe habîrum bima ta’melun
54. Kul etîy’ullahe ve etîy’ur rasul fe in tevellev fe innema aleyhi ma hummile ve aleykum ma hummiltum ve in tutîy’uhu tehtedu ve ma aler rasuli illel belağul mubîn
55. Veadellahullezîne amenu minkum ve amilus salihuti le yestahlifennehum fil erdî kemestahlefellezîne min kablihim ve le yumukkinenne lehum dinehumul lezirteda lehum ve le yubeddilennehum mim ba’di havfihim emna ya’budunenî la yuşrikune ve şey’a ve men kefera ba’de zalike fe ulaike humul fasikun
56. Ve ekîymus salate ve atuz zekate ve etîy’ur rasule leallekum turhamun
57. La tahsebennellezîne keferu mu’cizîne fil ard ve me’vahumun nar ve le bi’sel mesîyr
58. Ya eyyuhellezîne amenu li yeste’zinkumullezîne meleket eymaukum vellezîne lem yebluğul hulume minkum selase merratv min kabli salatil fecri ve hîyne tedaune siyabekum minez zahîrati ve mim ba’di salatil îşa’i selasu avratil lekum leyse aleykum ve la aleyhim cunahum ba’dehunn tavvafune aleykum ba’dukum ala ba’d kezalike yubeyyinullahu lekumul ayat vallahu alîmun hakîm
59. Ve iza beleğal atfalu minkumul hulume fel yeste’zinu kemeste’zenellezîne min kablihim kezalike yubeyyinullahu lekum ayatih vallahu alîmun hakîm
60. Vel kavaîdu minen nisaillatî la yercune nikahan fe leyse aleyhinne cunahun ey yeda’ne siyabehunne ğayra muteberricatim bi zîneh ve ey yesta’fifne hayrul lehunn vallahu semîun alîm
61. Leyse alâl a’mâ haracun ve lâ alâ a’raci haracun ve lâ alâl marîdı haracun ve lâ alâ enfusikum en te’kulû min buyûtikum ev buyûti âbâikum ev buyûti ummehâtikum ev buyûti ihvânikum ev buyûti ehavâtikum ev buyûti a’mâmikum ev buyûti ammâtikum ev buyûti ahvâlikum ev buyûti hâlâtikum ev mâ melektum mefâtihahû ev sadîkıkum, leyse aleykum cunâhun en te’kulû cemîan ev eştâtâ(eştâten), fe izâ dahaltum buyûten fe sellimû alâ enfusikum tahıyyeten min indillâhi mubaraketen tayyibeten, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
62. İnnemel mu’minunellezîne amenu billahi ve rasulihî ve iza kanu meahu ala emrin camiîl lem yezhebu hatta yeste’zinuh innellezîne yeste’zinuneke ulaikellezîne yu’minune billahi ve rasulih fe izeste’zenuke li ba’dî şe’nihim fe’zel li men şi’te minhum vestağfir lehumullah innellahe ğafurur rahîym
63. La tec’alu duaer rasuli beynekum ke duai ba’dîkum ba’da kad ya’lemullahullezîne yetesellelune minkum livaza fel yahzerillezîne yuhalifune an emrihî en tusîybehum fitnetun ev yusîybehum azabun elîm
64. E la inne lillahi ma fis semavati vel ard kad ya’lemu ma entum aleyh ve yevme yurceune ileyhi fe yunebbiuhum bi ma amilu vallahu bi kulli şey’in alîm
NUR SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
2.Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.
3.Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah’a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya Allah’a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır.
4.Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.
5.Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
6,7.Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah’ın lânetinin kendi üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.
8,9.Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır.
10.Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
11.O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır.
12.Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!
13.Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.
14.Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!
15.Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.
16.Bu iftirayı işittiğiniz vakit, “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır” deseydiniz ya!
17. Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor.
18.Allah, size âyetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
19.İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
20.Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
21.Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
22.İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
23,24.İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü’min kadınlara zina isnat edenler, gerçekten dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok büyük bir azap vardır.
25.O gün Allah, onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir.
26.Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
27.Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.
28.Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, “Geri dönün” denirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir.
29.İçinde size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir günah yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir.
30.Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.
31.Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!
32.Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
33.Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden “mükâtebe” yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah’ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
34.Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.
35.Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
36,37. Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
38.(Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırsın ve lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah, dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.
39.İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah, hesabı çabuk görendir.
40.Yahut (inkârcıların küfür içindeki hâlleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan, elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için nur diye bir şey yoktur.
41.Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah’ı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir.
42.Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak Allah’adır.
43.Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. Nihayet yağmurun, onların arasından yağdığını görürsün. O, gökten, oradaki dağ (gibi bulut)lardan dolu indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de geri çevirir. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alacak.
44.Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir ibret vardır.
45.Allah, bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
46.Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.
47.(Münâfıklar), “Allah’a ve peygambere inandık ve itaat ettik” derler. Sonra da onların bir kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Hâlbuki onlar inanmış değillerdir.
48.Aralarında hüküm vermesi için Allah’a (Kur’an’a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir.
49.Ama gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler.
50.Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar asıl zalimlerdir.
51.Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
52.Kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir.
53.Münâfıklar, sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir şekilde Allah’a yemin ettiler. De ki: “Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
54.“Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
55.Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.
56. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.
57.İnkâr edenlerin (Allah’ı) yeryüzünde âciz bırakacaklarını sanma! Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varış yeridir o!
58.Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
59.Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
60.Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
61.Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.
62.Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O hâlde bazı işlerini görmek için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
63.(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.
64.Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. Allah’a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah’ın onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.