Necm suresinin okunuşu nasıldır? Necm suresinin meali nasıldır? Necm suresi Mekke döneminde nazil olmuştur. Necm suresi 62 ayeti kerimedir. Necm suresinde Kuranı Kerimin Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed'e indirilmiş olduğu anlatılmaktadır. İşte Necm suresinin okunuşu ve anlamı...
Hakkında
Mekke döneminde inmiştir. 62 ayettir. Sûre, adını ilk ayetin başındaki "en-Necm" kelimesinden almıştır. Necm, yıldız demektir. Sûrede başlıca, Kur'an'ın vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, herkesin yaptığının karşılığını göreceği, Allah'ın kudretinin delilleri konu edilmektedir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada elli üçüncü, iniş sırasına göre yirmi üçüncü sûredir. İhlas sûresinden sonra, Abese sûresinden önce Mekke'de nazil olmuştur. Sadece 32. ayetinin Medine'de indiği rivayet edilmiştir, fakat bu ayetin öncesi ve sonrasıyla olan sıkı anlam bağı ve üslûp birliği bu rivayeti tereddüde açık bırakmaktadır (Derveze, I, 212, 228).
Konusu
Kur'an-ı Kerîm'in Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed'e indirilmiş olduğu ve Hz. Peygamber'in Allah'tan aldıklarını sadakatle tebliğ ettiği ortaya konmakta, müşriklerin melekleri Allah'ın kızları, putları da melekleri sembolize eden varlıklar olarak kabul etme şeklindeki inançları mahkûm edilmekte, önceki peygamberlere gönderilen vahiylerle Resûlullah'ın getirdikleri arasındaki bazı ortak noktalara değinilmekte, inkarcılıkları sebebiyle helak edilmiş geçmiş toplumlardan örnekler verilmektedir.
NECM SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI
Necm 1 (Mealleri Karşılaştır): Ven necmi iza heva.
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.
Necm 2 (Mealleri Karşılaştır): Ma dalle sahıbukum ve ma gava.
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
(1-2) Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.
Necm 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma yentıku anil heva.
وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ
O, nefis arzusu ile konuşmaz.
Necm 4 (Mealleri Karşılaştır): İn huve illa vahyun yûha.
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ
(Size okuduğu) Kur´an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.
Necm 5 (Mealleri Karşılaştır): Allemehu şedîdul kuva.
عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ
(5-7) (Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
Necm 6 (Mealleri Karşılaştır): Zû mirreh(mirretin), festeva.
ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ
(5-7) (Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
Necm 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve huve bil ufukil a'la.
وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ
(5-7) (Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
Necm 8 (Mealleri Karşılaştır): Summe dena fe tedella.
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.
Necm 9 (Mealleri Karşılaştır): Fe kane kabe kavseyni ev edna.
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.
Necm 10 (Mealleri Karşılaştır): Fe evha ila abdihî ma evha.
فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.
Necm 11 (Mealleri Karşılaştır): Ma kezebel fuadu ma rea.
مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.
Necm 12 (Mealleri Karşılaştır): E fe tumar rûnehu ala ma yera.
أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
Necm 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve lekad reahu nezleten uhra.
وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
Andolsun ki, o, Cebrail'i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.
Necm 14 (Mealleri Karşılaştır): İnde sidretil munteha.
عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ
Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
Necm 15 (Mealleri Karşılaştır): İndeha cennetul me'va.
عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ
Me'va cenneti onun (Sidre'nin) yanındadır.
Necm 16 (Mealleri Karşılaştır): İz yagşes sidrete ma yagşa.
إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
O zaman Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Necm 17 (Mealleri Karşılaştır): Ma zagal basaru ve ma tega.
مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
Necm 18 (Mealleri Karşılaştır): Lekad rea min ayati rabbihil kubra.
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ
Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.
Necm 19 (Mealleri Karşılaştır): E fe reeytumul late vel uzza.
أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ
(19-20) Lat ve Uzza'ya ve diğer üçüncüsü Menat'a ne dersiniz?
Necm 20 (Mealleri Karşılaştır): Ve menates salisetel uhra.
وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ
(19-20) Lat ve Uzza'ya ve diğer üçüncüsü Menat'a ne dersiniz?
Necm 21 (Mealleri Karşılaştır): E lekumuz zekeru ve lehul unsa.
أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ
Erkek size de, dişi O'na mı?
Necm 22 (Mealleri Karşılaştır): Tilke izen kısmetun dîza.
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ
Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır.
Necm 23 (Mealleri Karşılaştır): İn hiye illa esmaun semmeytumûha entum ve abaukum ma enzelallahu biha min sultan(sultanin), in yettebiûne illez zanne ve ma tehvel enfus(enfusu), ve lekad caehum min rabbihimul huda.
إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ
Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilah edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tabi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.
Necm 24 (Mealleri Karşılaştır): Em lil insani ma temenna.
أَمْ لِلْإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır?
Necm 25 (Mealleri Karşılaştır): Fe lillahil ahiretu vel ûla.
فَلِلَّهِ ٱلْءَاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ
Oysa, Ahiret de dünya da Allah'ındır.
Necm 26 (Mealleri Karşılaştır): Ve kem min melekin fîs semavati la tugnî şefaatuhum şey'en illa min ba'di en ye'zenallahu limen yeşau ve yerda.
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ
Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah'ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.
Necm 27 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne la yu'minûne bil ahireti le yusemmûnel melaikete tesmiyetel unsa.
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ
Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar.
Necm 28 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma lehum bihî min ilm(ilmin), in yettebiûne illez zann(zanne), ve innez zanne la yugnî minel hakkı şey´a(şey'en).
وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا
Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.
Necm 29 (Mealleri Karşılaştır): Fe a´rıd an men tevella an zikrina ve lem yurid illel hayated dunya.
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
Öyle ise bizim zikrimizden (Kur'an'dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir.
Necm 30 (Mealleri Karşılaştır): Zalike mebleguhum minel ilm(ilmi), inne rabbeke huve a'lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a'lemu bi menihteda.
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ
İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir.
Necm 31 (Mealleri Karşılaştır): Ve lillahi ma fîs semavati ve ma fîl ardı li yecziyellezîne esaû bima amilû ve yeczîyellezîne ahsenû bil husna.
وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırması için (böyle)dir.
Necm 32 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yectenibûne kebairel ismi vel fevahışe lemem(lememe), inne rabbeke vasiul magfireh(magfireti), huve a´lemu bikum iz enşeekum minel ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehatikum, fe la tuzekkû enfusekum, huve a´lemu bi menitteka.
ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah'a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir.
Necm 33 (Mealleri Karşılaştır): E fe re'eytellezî tevella.
أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?
Necm 34 (Mealleri Karşılaştır): Ve a'ta kalîlen ve ekda.
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰٓ
(33-34) Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü?
Necm 35 (Mealleri Karşılaştır): E indehu ilmul gaybi fe huve yera.
أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
Gayb'ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor?
Necm 36 (Mealleri Karşılaştır): Em lem yunebbe' bima fî suhufi mûsa.
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ
(36-37) Yoksa, Mûsa'nın ve Allah'ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim'in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?
Necm 37 (Mealleri Karşılaştır): Ve ibrahîmellezî veffa.
وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ
(36-37) Yoksa, Mûsa'nın ve Allah'ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim'in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?
Necm 38 (Mealleri Karşılaştır): Ella teziru vaziretun vizre uhra.
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez.
Necm 39 (Mealleri Karşılaştır): Ve en leyse lil insani illa ma sea.
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
İnsan için ancak çalıştığı vardır.
Necm 40 (Mealleri Karşılaştır): Ve enne sa'yehu sevfe yura.
وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ
Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.
Necm 41 (Mealleri Karşılaştır): Summe yuczahul cezael evfa.
ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ
Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.
Necm 42 (Mealleri Karşılaştır): Ve enne ila rabbikel munteha.
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ
Şüphesiz en son varış Rabbinedir.
Necm 43 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehu huve adhake ve ebka.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır.
Necm 44 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehu huve emate ve ahya.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Şüphesiz O, öldürür ve diriltir.
Necm 45 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehu halakaz zevceyniz zekere vel unsa.
وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
Necm 46 (Mealleri Karşılaştır): Min nutfetin iza tumna.
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
(45-46) Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
Necm 47 (Mealleri Karşılaştır): Ve enne aleyhin neş'etel uhra.
وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ
Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
Necm 48 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehu huve agna ve akna.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı.
Necm 49 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehu huve rabbuş şı'ra.
وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ
Şüphesiz O, Şi'ra'nın Rabbidir.
Necm 50 (Mealleri Karşılaştır): Ve ennehû ehleke adenil ûla.
وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helak etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
Necm 51 (Mealleri Karşılaştır): Ve semûde fema ebka.
وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ
(50-51) Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helak etti ve hiç kimseyi bırakmadı.
Necm 52 (Mealleri Karşılaştır): Ve kavme nûhın min kabl(kablu), innehum kanû hum azleme ve atga.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
Daha önce de Nûh'un kavmini helak etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi.
Necm 53 (Mealleri Karşılaştır): Vel mû'tefikete ehva.
وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
(53-54) O, "Mu'tefike"yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
Necm 54 (Mealleri Karşılaştır): Fe gaşşaha ma gaşşa.
فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
(53-54) O, "Mu'tefike"yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür.
Necm 55 (Mealleri Karşılaştır): Fe bi eyyi alai rabbike tetemara.
فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
O halde Rabbi'nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!).
Necm 56 (Mealleri Karşılaştır): Haza nezîrun minen nuzuril ûla.
هَٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ
Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
Necm 57 (Mealleri Karşılaştır): Ezifetil azifeh(azifetu).
أَزِفَتِ ٱلْءَازِفَةُ
Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı.
Necm 58 (Mealleri Karşılaştır): Leyse leha min dûnillahi kaşifeh(kaşifetun).
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
Onu Allah'tan başka açacak kimse yoktur.
Necm 59 (Mealleri Karşılaştır): E fe min hazel hadîsi ta'cebûn(ta'cebûne).
أَفَمِنْ هَٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Necm 60 (Mealleri Karşılaştır): Ve tedhakûne ve la tebkûn(tebkûne).
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Necm 61 (Mealleri Karşılaştır): Ve entum samidûn(samidûne).
وَأَنتُمْ سَٰمِدُونَ
(59-61) Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur'an'a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
Necm 62 (Mealleri Karşılaştır): Fescudû lillahi va'budû. (SECDE ÂYETİ)
فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩
Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin.