Dolar (USD)
34.65
Euro (EUR)
36.36
Gram Altın
2928.16
BIST 100
9636.12
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Nasr suresi, Nasr suresinin okunuşu ve anlamı

Nasr suresi Kuranı Kerim''de 110. sıradadır. Kuranı Kerimin son surelerinden olan Nasr suresi iniş sırasına göre 114. suredir. Nasr suresi Medine döneminde nazil olan surelerdendir. Nasr suresi 3 ayeti kerimedir. Nasr yardım anlamına geliyor. İşte Nasr suresi hakkında bilgiler ve Nasr suresinin okunuşu ve anlamı...
Nasr suresi, Nasr suresinin okunuşu ve anlamı
28 Mart 2020 10:09:00
Nasr suresi Kuranı Kerim''de 110. sıradadır. Kuranı Kerimin son surelerinden olan Nasr suresi iniş sırasına göre 114. suredir. Nasr suresi Medine döneminde nazil olan surelerdendir. Nasr suresi 3 ayeti kerimedir. Nasr yardım anlamına geliyor. İşte Nasr suresi hakkında bilgiler ve Nasr suresinin okunuşu ve anlamı...

Nasr suresi Kuranı Kerim'de 110. sıradadır. Kuranı Kerimin son surelerinden olan Nasr suresi iniş sırasına göre 114. suredir. Nasr suresi Medine döneminde nazil olan surelerdendir. Nasr suresi 3 ayeti kerimedir. Nasr yardım anlamına geliyor. İşte Nasr suresi hakkında bilgiler ve Nasr suresinin okunuşu ve anlamı...

Nasr suresi Medine döneminde nüzul olmuştur. Sure, 3 ayettir. Nasr, yardım demektir.

NASR SURESİ HAKKINDA BİLGİLER
Nasr Suresinin Nüzûlü

Nasr suresi, Mushaftaki sıralamada yüz onuncu, iniş sırasına göre yüz on dördüncü sûredir. Medine döneminde Tevbe suresinden sonra nâzil olduğu ve tam sûre olarak Kur’an’ın en son inen suresi olduğu kabul edilmektedir. (Elmalılı, IX, 6234). Surenin Vedâ haccı esnasında Mina’da indiği rivayet edilir. (bk. Şevkânî, V, 602)

Nasr Suresinin Adı
Sure adını ilk âyetinde geçen ve “yardım, zafer” anlamına gelen nasr kelimesinden almıştır. Hz. Peygamber’in vefatına işaret olarak değerlendirildiği için “Tevdî” (Vedâ) adıyla da anılmaktadır; ayrıca “İzâ câe...” ve “Fetih” adları da vardır.

Nasr Suresinin Konusu
Nasr suresinde Allah’ın Hz. Peygamber’e nasip ettiği zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslâm’a girmelerinden bahsedilmektedir.

Nasr Suresi Arapça Okunuşu
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ ﴿١﴾ وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجاًۙ ﴿٢﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّاباً ﴿٣

Nasr Suresinin Türkçe Yazılışı ve Okunuşu
-Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.

1- “İzâ câe nasrullâhi ve’l-fethu.

2- Ve raeyte’n-nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ.

3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehû kâne tevvâbâ.

Nasr Suresinin Türkçe Anlamı
-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,

2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman,

3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.

Hakkında

Medine döneminde inmiştir. 3 âyettir. Nasr, yardım demektir.

Nuzül

Mushaftaki sıralamada yüz onuncu, iniş sırasına göre yüz on dördüncü sûredir. Medine döneminde Tevbe sûresinden sonra nâzil olduğu ve tam sûre olarak Kur’an’ın en son inen sûresi olduğu kabul edilmektedir (Elmalılı, IX, 6234). Sûrenin Vedâ haccı esnasında Mina’da indiği rivayet edilir (bk. Şevkânî, V, 602).

Konusu

Sûrede Allah’ın Hz. Peygamber’e nasip ettiği zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslâm’a girmelerinden bahsedilmektedir.

Nasr Suresi Tefsiri

Müfessirlere göre “Allah’ın yardımı”ndan maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı Allah’ın Hz. Peygamber’e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen “dinin kemale ermesi, son şeklini alması” anlamında da yorumlanmıştır. “Fetih”ten maksat ise başta Râzî’nin “fetihlerin fethi” dediği Mekke’nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber’e nasip olan bütün fetihlerdir. Fetih mecaz olarak “Hz. Peygamber’e verilen ilimler, dünya nimetleri, cennet” olarak da yorumlanmıştır (Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî, V, 602-603).

Sûrede Hz. Peygamber’in şahsında genel olarak müminlere hitap edilerek Allah Teâlâ kendilerine bir nimet ve yardım lutfettiğinde O’na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz. Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi tarafından din konularında yalan söylemekle suçlanıyordu (bk. Hûd 11/12; En‘âm 6/33-35). Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden inkârcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve fetihler başladı. Bu durum Araplar’ın İslâm’a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke’nin fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm’ın hâkimiyetini kabul etmiş ve akın akın İslâm’a girmişlerdir. 2. âyet bunu ifade etmektedir. 3. âyette ise daha önce müşrikler tarafından “sihirbaz, şair, kâhin, mecnûn” gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete mâruz bırakılan Hz. Peygamber’e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah’a hamd ve şükretmesi buyurulmaktadır. Mekke’den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte Mekke’yi fethetmiş, bu arada tarihin en büyük ve en yapıcı inkılâbını gerçekleştirmişti. İşte bu sebeple müminlerden yüce Allah’a hamdetmeleri, kendilerine nasip edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir.

Hz. Peygamber’in günahtan korunduğu bilinmektedir (ismet). Buna rağmen ona Allah’tan af dilemesi emredildiğine göre bunun mânası ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya –günahtan uzak dursa bile– Allah’tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için “Allah karşısında alçak gönüllülük sergilemesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel görmeyip bu sebeple O’ndan af ve özür dilemesi”dir. Bu sûre indikten sonra Hz. Peygamber’in, “Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!” anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir (İbn Kesîr, VIII, 532-533; ayrıca bk. Fetih 48/1-3). Sahabeden bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber’in görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 110). Bundan dolayı sûreye “vedalaşma” anlamında “Tevdî” ismi de verilmiştir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber’in ancak seksen gün gibi kısa bir süre yaşadığı rivayet edilmektedir (bk. Kurtubî, XX, 233).

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin