Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2437.09
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Eylül 2021

'Muhalefet Medyası Erdoğan'a çalışıyor!'

“MuhafazaKÂR” Medya’nın Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Eski AK Partili Ali Babacan’a, biraz da Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın kesiminde, “Böyle giderse Recep Tayyip Erdoğan’ı deviremeyebiliriz!” yollu yazıların sıklaşması dikkat çekici.

Deniyor ki özetle,

“Evet, çarşı pazarda büyük sıkıntılar var.

Evet, ülke yönetilemiyor!

Evet, iktidar hayli yıpranmış durumda.

Evet, bugüne kadar Ak Parti’ye, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermiş olanların önemli bir bölümü, tercihlerini gözden geçiriyor.

Toplumda bir değişim arzusu var.

Ancak…

Seçmenin, iktidar ülkeyi iyi yönetemiyor diye, ‘muhalefete’ yöneleceğinden emin değiliz!..

Vatandaş, yine ‘beklemediğimiz” bir karara imza atabilir!”

*

Evet, bir yandan İktidar Partisi’nin eksi hanesine (tam bir tarafgirlik havasıyla) sadece olumsuzlukları yazıyor, diğer yandan da “Bütün bunlara rağmen yine Erdoğan kazanabilir ve biz kaybedebiliriz!” diyorlar!

Acaba niçin?

AK Parti çevrelerinde genellikle “Bizim Genel Merkez ve diğer teşkilât birimleri, milletvekilleri, belediye başkanları vesaire, seçime pek de hazırlanmıyorlar!” muhtevalı tepkiler yükseliyor.

“Radikal muhalefet” çevreleri ise, partilerinin, yöneticilerinin azimlerinden, tempolarından genellikle memnunlar.

Bu kesimin tanınmış yazarlardan biri, geçtiğimiz günlerde, “CHP, İyi Parti, Deva Partisi ve Gelecek Partisi yöneticilerinin –eskilerin deyimiyle- ayakta demir çarık, elde demir asa, ülkenin her yanına gittiklerinden” bahsediyordu.

Öte yandan…

Sayın Erdoğan’ın yanında olduklarını açıklayan yazarlardan da,
“içeriye” dönük önemli ikazlar geliyor…

Mesela…

Sayın Erdoğan’a destek vermeye devam eden kıymetli yazarımız Avukat Ercan Ezgin’in sosyal medya hesabındaki şu satırlar dikkat çekici:

“Hiçbir irtibat ve ilgim olmamasına rağmen hemen her gün İBB Basın Danışmanlığı’ndan, DEVA Partisi Basın Ofisi’nden, Beylikdüzü Belediyesi Basın’dan, Kadıköy Belediyesi’nden, Bağımsız Türkiye Partisi’nden faaliyetlerine ilişkin Email geliyor ama AK Parti’den tık yok!”

Yani, özetle…

Diğer tarafı destekleyen de, İktidar Partisi’ni destekleyen de, “Radikal Muhalefet”in çok daha aktif, dinamik olduğunu söylüyor, kabul ediyor.

Peki, bütün avantajlarına rağmen “Radikal Muhalefet”in “MuhafazaKÂR Medya” kanadı, niçin ısrarla “Erdoğan’a bu sefer de yenilebiliriz!” diye feryat ediyor?

Bunun sebeplerinden biri, “Nasılsa bunlar bitti diye gevşemeyelim, işi çok sıkı tutmaya devam edelim!” mesajını vermeye çalışmak olabilir.

“MuhafazaKÂR” Medya’nın Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Eski AK Partili Ali Babacan’a, biraz da Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın kesimindeki, “Böyle giderse Recep Tayyip Erdoğan’ı deviremeyebiliriz!” yollu yazıların odaklandığı noktaya baktığımızda, daha çok “kin ve intikam” hisleriyle hareket etmenin zararlarına işaret edildiğini görüyoruz.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, geçtiğimiz günlerde, Erdoğan’ı devirebilmek için (aritmetik gereği) işbirliği yapmak mecburiyetinde oldukları kesimlerden bir bölümünü “Azgın Azınlık” olarak nitelendirmişti.

Buradaki “Azgın Azınlık” düpedüz, “28 Şubatçılar” oluyor, “Mukaddesât Karşıtları” oluyor!..

*

Sayın Babacan’ın “mahalle baskısından dolayı” yumuşatmak, tev’il etmek mecburiyetinde kaldığı “Azgın Azınlık” nitelendirmesinin, kendisine çok yakın yazarlar tarafından devam ettirildiğini görüyoruz.

Ağırlıklı olarak “Radikal Muhalefet”in ‘Kökten Laikçi” malûm medya organlarına seslenen bu “MuhafazaKÂR” yazarlar, “Din ile Diyanet ile ilgili sözlerinize, haberlerinize dikkat edin! Eski Türkiye’nin refleksleriyle hareket eder, aklınızı kullanmazsanız, Din’i Diyanet’i hedef alan haberlere son vermezseniz… Bu seçimi de kaybedebiliriz!” özetli makaleler kaleme alıyorlar.

Bunlardan bazılarında “Bir zamanların Yeni Şafak Gazetesi’ni, Kanal 7’sini örnek almalısınız! Oralarda, her kesimden insana yer açılmış, her fikrin ifadesine imkân tanınmıştı. AK Parti’nin iktidara gelmesinde de bu iki medya organının büyük katkısı vardı!” yollu “telkinler” dikkat çekiyor.

Bu yazılar,

“Bir vakitlerin Yeni Şafak Gazetesi nasıl, ‘liberal solculara’ yer verdiyse, sizler de, bizim gibilere yer verin. Recep Tayyip Erdoğan’ın zeminini ancak bizler aşındırabiliriz! Sizin Din, Diyanet meselelerindeki siciliniz malûm, ne deseniz ters teper!” diye okunabilir rahatlıkla.

*

Sayın Gül, Sayın Babacan ve biraz da Sayın Davutoğlu’na yakın yazarlar, Sayın Erdoğan’ı devirebilmek için yapılması ve yapılmaması gerekenleri, “Radikal Laikçi” medya organlarına anlatmaya çalışıyorlar…

İktidar Partisi tabanını yakından tanıdıkları için kendilerince “faydalı” bir iş yaptıklarına inandıkları belli…

Ama…

Bunların, şu anda işbirliği yapmak durumunda oldukları zihniyeti benim kadar iyi tanımaları çok zor.

Zira ben, o zihniyetin göbeğinden geldim!

Buradaki mesele “ontolojik”tir.

AK Parti’nin daha çok Demokrat Parti’ye benzeyen yapısı, “manevralara” müsaittir ama lâf anlatmaya çalıştıkları “radikal laikçilerin” statükocu zihniyetleri buna pek izin vermez.

Onlar, 1930’larda takılı kalmışlardır!

İki gün, üç gün, hadi iki hafta, üç hafta “rol kesseler” bile kendilerini belli ederler!..

Bir şey daha söyleyelim…

Bu çabalar sonuç verse ve Erdoğan devrilip yerine “Radikal Laikçiler” gelse bile, o yapı “Bak, sonucun böyle olmasında bunların da büyük hissesi var, önden buyursunlar!” demez!..

Geçtiğimiz günlerde, bunların yandaş televizyon kanalında “Ak Parti çevrelerinden” kopmuş ve “Laikliğe bağlılığını her fırsatta ifade eder olmuş” bir “gazeteci”…

“Ben o tarafı, Erdoğan’ın en güçlü olduğu dönemde terk ettim! Bunca yıldır bedavaya yazıyor, bedavaya konuşuyorum

Buna rağmen, hâlâ benim laikliğime bağlılığımı sorguluyorlar!..” diye feryat ediyordu!

Bu ontoloji meselesidir.

Onlar için bir “beyazlar” vardır, bir de “zenciler!”

Ne yaparsanız yapın, sizi benimsemezler!

28 Şubat’ı unuttunuz galiba, kendileri gibi yaşamayan herkesi nasıl da aynı kaba yerleştirmişlerdi!

Esas kızdıkları ne Cumhurbaşkanı, ne de Diyanet İşleri Başkanı!