Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2958.55
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Haziran 2021

mRNA aşısı neyi hedefliyor?

“Propaganda insanları aldatmaz, sadece kendilerini aldatmalarına yardımcı olur. ” Eric Hoffer

Bugün sosyal statükonun dokusunu paramparça eden ve korkunç zararlar veren adı konmamış küresel bir darbe süreci yaşıyoruz. Korku pompalamak ve bilimi kullanarak insanlara yalan söylemek neredeyse bir sanat formu haline geldi.

Onca itirafa ve uyarıya rağmen meselenin dönüp dolaşıp aşı sektörüne gelmesi gerçek anlamda bilimle uğraşan çevreleri kuşkulandırıyor.

BioNTech reklamlarıyla meşhur bir muhafazakâr haber sitesi, geçenlerde bir profesörün “sentetik mRNA’yı hücre duvarını kolayca geçebilsin, hücrenin içine rahatça girebilsin diye yağ kaplı nanoparçacıkların içine yerleştirdiler” şeklinde devam eden açıklamalarını, “mucize gelişmeler işte tam da bu noktada başlıyor” diyerek duyuruyordu.

Kanada Guelph Üniversitesi'nden Profesör Byram Bridle, aşılamadan sonra mRNA aşısının tam olarak nereye gittiğini gösteren bir araştırmayı paylaştı. Buna göre ilk başta omuz kasında kalacağı varsayılmıştı.

Oysa durumun böyle olmadığı ortaya çıktı. Spike protein kana karıştıktan sonra dokularda, özellikle dalakta, kemik iliğinde, karaciğerde, böbreküstü bezlerinde ve ayrıca yumurtalıklarda birikiyor. Profesör Bridle ise özellikle ikincisi için endişeleniyor.

Açıkçası gençleri bu şekilde kısırlaştırıp kısırlaştırmadığımızı merak ediyor. Ve “spike proteinin bir patojen olduğunu ve kan dolaşımımıza girerse vücudumuza zarar verebileceğini bir süredir biliyorduk" diyerek aslında “biz büyük hata yaptık” itirafında bulunuyor.

mRNA teknolojisinin mucidi Luigi Warren aşılanmış insanların "süper yayıcılar" olduğuna dair attığı bir twet, kuralları ihlal ettiği iddiasıyla twitter tarafından kaldırılmıştı.

Warren ise “Bakın ben Moderna'nın dayandığı teknolojinin mucidiyim ve ne bahsettiğimi iyi biliyorum” diyerek buna tepki göstermişti.

Profesör Bhakdi ise “çocuğunuza bu aşıyı (mRNA) yaparsanız suç işlemiş olursunuz” diyerek en başından beri uyarıda bulunuyor.

Texas A&M Üniversitesi'nde profesör olan Brian McCullough ise malum aşı sürecini şöyle izah ediyor. "Bu, birinin iğne size girene kadar sizin üzerinizde çalıştığı anlamına gelir.” Dolayısıyla Profesör, "Bu aşı korkunç bir fikir, korkunç bir biyolojik silahtır" diyor.

Geçenlerde “justpaste.it” adlı bir blog sitesinde de “Aşı Deneylerinde Etkinlik Oranı Hesabı” adlı bir makaleye denk geldim.

Burada aşı etkililiğinin nasıl ölçüldüğüne dair karşılaştırmalı veriler sunuluyor ve aşı adaylarının gerçek hayat uygulamalarına dair verilerle elde edilen sonuçlar olarak sunulan bilgilerin yönlendirmeye açık ve pazarlama amaçlı olabilmesi riskidir deniliyor.

Örneğin İsrail Sağlık Bakanlığı ve Pfizer ortaklığında yayınlanan bir makalede 24 Ocak -3 Nisan 2021 tarihleri arasındaki vakalara ait veriler üzerinden yapılan anketlerle, toplamın %66’sı oranında vaka üzerinden bir çalışma yapılmıştır.

Söz konusu makalede ülke genelinde etkinlik düzeyinin %95,3 olduğu iddia edilmiştir. Medyada ve bazı uzmanlar tarafından sıklıkla paylaşılan bu rakamın ötesinde makaledeki verilere göre bu dönemde incelenen vakalarda gerçekleşen ölümlerin %12,4’ü iki doz aşılı kitlede olduğu görülmektedir.

Bu durumun sebepleri ise çalışmada nedense inceleme dışı bırakılıyor. Ayrıca İsrail’in aşılılar için makalede de belirtildiği üzere farklı test kriterleri uygulaması da toplam vaka sayısını etkileyecek bir kriterdir.

Kısacası bireysel bir koruma gayreti olan ve bulaşıcılığı net olarak önlediğine dair veri bulunmayan aşıların, üstelik de söz konusu ürünler henüz aşı adayı statüsünde iken toplumun tümü için gerekliymiş ve de tek çareymiş gibi sunulması ise bilimsel verilerle tezat oluşturan bir durum teşkil etmektedir.

Profesör Serhat Fındık ise “Gen teknolojisiyle üretilen aşıdaki bu RNA’nın nereye yapışacağına nereyi etkileyeceğine dair henüz elimizde hiçbir bulgu yok” diyor.

Bu aşının yaptığı şey; DNA’mızı bireysel genetiğimizin gerçek bir senteziyle değiştirmek, mRNA ve crispr teknolojisiyle kodlama yaparak DNA’yı belirlenmiş bir noktada keserek ve kaldırarak makas veya yapay bir kodla yeni bir sıra eklemek. Dolayısıyla hedef, her erkeğin, kadın ve çocuğun tek dünya düzenine uymasını sağlamak. Bunu ben değil Gates söylüyor.

Bu durum mRNA aşısından yeterince kuşkulanmamız için yeterli değil mi? O halde neden bunun reklamını yapıyorsunuz? Bu kul hakkına girmiyor mu?