Mısır Tarlası Kabristanı
ÖZLEM DOĞAN
İstanbul’da tarihi yarımadada bulunan kadim mezarlıklar adeta bir açıkhava müzesini andırıyor. Özellikle Edirnekapı'da İstanbul'un fethi sırasında çok geniş bir alan boyunca şehit düşen askerlerimizin defnedildiği şehitliklerin önünden her gün sayısız insan ve toplu taşıma aracı geçiyor. Edirnekapı Şehitliği'nin hemen karşısında ise adres bakımından çok bilindik olduğu halde ismi ve medfun bulunan misafirlerinin cisminin pek bilinmediği Mısır Tarlası Kabristanı yer alıyor.
Şehrin gürültüsüne dur diyenler
Bir akşamüzeri bunca işlek trafiğin arasında sessiz sedasız ziyaretçilerinden Fatiha bekleyen kabristanın kapısından içeri girdim. Olabildiğince geniş yemyeşil bir alanda yüzlerce mezar taşı boyunlarını göğe uzatmış, ziyaretçilerini bekliyorlardı. Kabristanı çevreleyen duvarların ardında şehrin temposuna uygun koşuşturmaya inat içeride huzurlu ve dingin sükûnet kol geziyordu. Çimenler, çiçekler, mezarlıklarımızın başlıca sembolü selvi ağaçları ve mezarlar…
Osmanlı taşları toprağa karışmış
Kabristanda ilerledikçe huzurun yerini hüzün alıyor. Zira Osmanlı sanatının nakşedildiği mezar taşlarının çoğu paramparça, birçoğu da toprağa karışmış. Ölen bedenle birlikte adeta ondan geriye kalan hatırası da kabristan toprağı tarafından yer altına çekilmeye başlamış. Çoğunda durum böyle. Nice din adamının, hafızın, gazelhanın, mesnevihanın, mevlidhanın, bestekârın, sanatkârın emek verilerek yapıldığı mezarı bakımsızlıktan çimenlerin ve toprağın bağına gömülmüş.
Kabristanın hazin yalnızlığı
Mezarlığı adım adım gezerken uzaktan en az 10 köpeğin bana doğru koşarak geldiklerini gördüm. Saldırırlarsa hiçbir şekilde kurtuluş imkânım yoktu zira kabristan kapısından oldukça uzaktaydım. Yardım edebilecek biri var mı diye bakınırken ilerdeki bir mezarlığın başında Kuran okuyan biri çekti dikkatimi. Hızla onun yanına koştum. O da köpekleri görmüştü ve yalnız başına burada dolaşmanın çok tehlikeli olduğunu sadece köpek tehlikesinin değil, kabristan içlerinde uyuşturucu madde kullanan bağımlıların barındığını söyledi.
Bosna Şehidi Selami Yurdan’ın abisi
Sekiz yıl önce 22 yaşında çaresiz bir hastalıktan ötürü vefat eden oğlunun mezarına sık sık gelen ve Kuran okuyan abinin acısının hala taptaze olduğu gözlerinden belli oluyordu. Biraz sohbet edince kendisinin Bosna Şehidi Selami Yurdan’ın abisi Recai Yurdan olduğunu öğrendim. Hem çok şaşırdım hem de çok duygulandım zira Selami Yurdan “Biz buraya şehit olmaya geldik. İnna Lillahi ve İnna ileyhi raciun” ayetini tekrarlayarak Bosna Savaşında katil Sırplara karşı Müslüman Boşnakları savunmak için cihada gitmiş ve Sırp kurşunları altında şehit düşmüştü. Allah hem Müslümanların derdiyle dertlenip gencecik yaşında savaşa koşan Selami Yurdan’a, hem de abisinin vefat eden oğluna rahmet eylesin.
Köpekçi Hasan Baba
Anıtlar Kurulu kararıyla Mısır Tarlası Mezarlığı’na uzun yıllardır defin işlemi yapılmadığını öğrendim. Sadece özel izinle birkaç kişiye defin izni verilmiş. Kabristanı dolaşırken bir Boşnak ailesinin bakımlı mezarlarının yanında İstanbul’un meşhur meczublarından Köpekler Babası olarak tanınan ve Fâtih Camii’nin Karadeniz kapısında yatıp kalkan Köpekçi Hasan Baba’nın kabrine de denk geldim. Kerametlerine de şahit olunan Köpekçi Hasan Baba yanına en az beş-altı sokak köpeği alır ve öyle gezer ve bu köpeklere dilediği gibi hükmedermiş. Bu yüzden kendisine bu isim takılmış.
Mezar taşları bağımlıların yatağı
Kabristanın derinliklerine ilerledikçe eski mezar taşlarının çifterli şekilde üst üste yatırılmış olduğunu gördüm. Uçucu madde koklayan evsizler bu taşları geceleri yatak olarak kullanıyorlarmış. Bazı mezarlar da hem bakımsızlıktan hem de çok eski olduğundan mütevellit toprağı içine göçmüş, neredeyse ceset ortaya çıkacak gibi duruyordu. Oysa bu mezarlık hak ettiği ilgiyi görüp gerekli bakımları yapılsa tarihimize ve kültürümüze büyük bir katkısı olacağı şüphesiz.
Bugünden geleceğe bir servet
Kabristanda yaşadıkları dönemin önemli isimleri medfun: Şeyhülislam Paşmakçızâde Seyyid Ali Efendi, Osman Kemâlî Efendi ile emektarı Gelibolulu Mevlevî İbrahim Ethem Dede Efendi, Melâmî meşayihinden Hacı Osman Efendi ile Bursalı Seyyid Haşim Efendi, Uşşâkî şeyhlerinden Abdurrahman Sâmî Niyazi, Fatih dersiamlarından Beyşehirli Ahmed Nuri Efendi’yle birlikte kıyamet gününe kadar bu alanda birlikte son uykusunu uyumakta. İstanbul’un kadim tarihi öylesine zengin ki, her karış toprağından adeta servet fışkırıyor. Ecdadımızın bize bıraktıklarının değerini hakkıyla bildiğimiz zaman gelecek nesillere de kendi geçmişimizi çok daha iyi anlatıp sevdirebileceğiz.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.