Dolar (USD)
34.64
Euro (EUR)
36.66
Gram Altın
2935.73
BIST 100
9639.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Mekke döneminde inen Nahl suresinin Arapça okunuşu nasıldır?

Mekke döneminde nazil olan Nahl suresinin son üç ayeti Medine''de inmiştir. 128 ayet olan Nahl suresinde Allah''ın kudretini gösteren yaratıklardan bahsedilmektedir. İşte Nahl suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası ve tefsiri...
Mekke döneminde inen Nahl suresinin Arapça okunuşu nasıldır?
29 Aralık 2019 12:57:00
Mekke döneminde nazil olan Nahl suresinin son üç ayeti Medine''de inmiştir. 128 ayet olan Nahl suresinde Allah''ın kudretini gösteren yaratıklardan bahsedilmektedir. İşte Nahl suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası ve tefsiri...

Mekke döneminde nazil olan Nahl suresinin son üç ayeti Medine'de inmiştir. 128 ayet olan Nahl suresinde Allah'ın kudretini gösteren yaratıklardan bahsedilmektedir. İşte Nahl suresi Arapça ve Türkçe okunuşu ile manası ve tefsiri...

Her bir ayet ve sure Allah kelâmı olmakla beraber herbirinin ayrı ayrı özellikleri vardır. Kuranı Kerim’de olan Nahl süresinin fazileti ve sırları anlamak için birinci kaynağımız kendisi ve Hz. Peygamberimizin hadisleridir. Kur’an okumanın faziletiyle ilgili bütün rivayetler Kur’an’ın her suresi ve ayeti için geçerlidir. Onun için unutulmamalıdır ki, Kur’an’dan bir harf okuyana bir hasene verilir. Bir hasenede on misli sevap vardır.

Ayrıca Kur’an tilâveti İslam’da faziletli amellerden biridir. Kur’an okumaktan maksat, öncelikle onun emir ve nehiylerine uymaktır. Fakat sadece okumanın da sevabı ve mükâfatı vardır. Kur’an kendisiyle amel edenlere ve inanarak ibadet kastıyla okuyanlara kıyamet gününde şefaatçi olacaktır..

Yüce kitabımız kuran-ı kerim’i okumanın faydaları oldukça fazladır. Bu konu hakkında bildirilen hadisi şeriflerde ise içinizde en hayırlınız kuranı okuyan ve öğreteninizdir buyrulmuştur. Kuran-ı Kerimi okumanın faydalarının yanında kuranı anlayarak da okumak en güzelidir.

Kur’ân-ı kerîmin on altıncı sûresi.
Nahl sûresinin son üç âyeti Medîne’de, diğer âyetleri Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz yirmi sekiz âyet-i kerîmedir. Altmış sekizinci âyette bal arısından söz edildiği için, Sûret-ün-Nahl denilmiştir. Sûrede; Allahü teâlânın kudretini gösteren yaratık lardan bahsetmek sûretiyle insanlar gafletten uyanmaya dâvet edilmekte, bu âlemdeki nice varlıkların insanlara hizmetçi ve fayda verici olduğu bildirilmekte, insanların seçkin bir varlığa sâhib oldukları ve insanoğlunun doğru yola ve hidâyete kavuşabilmeleri için, kendilerine vahy gönderilen peygamberlere muhtâc oldukları bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Ebû Hayyân)

NAHL SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
1- Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Nahl Suresini okumaya devam ederse, Allah’u Teala ona vermiş olduğu nimetlerden hesaba çekmez, ve vasiyyeti en güzel şekilde yazıp vefat etmiş kişiye verilen ecir gibi sevap verilir.”(1)

Nahl Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
1 – Fitne ve Fesadın kaldırılması için 10 defa okunur.

2 – Zulmeden kişinin helak olması için 100 kere okunur. (OnlineKuran.net Admin notu: Gerçekten zalim olduğuna eminseniz. yapınız lakin unutmayın ki bunu yaparsanız ahirette bir şey bırakmamış olursunuz. bu şekilde siz ahiretteki cezanın bu dünyada verilmesini istemiş olursunuz. Kul sabredip Allah’u Teala’dan rızasını ve ecrini beklemelidir. Unutmayın ki Allah’u Teala’dan gizli hiç bir iş ve kişi yoktur.)

3 – Her hangi bir ihtiyacın karşılanması için bu sure okunup dua edilirse, Bi-iznillah duası kabul olur.

Dipnotlar
Kadı Beyzavi, Beyzavi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut-Te’vil), 1/587

NAHL SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?

“Onlar Allah’ın nimetini biliyorlar” 83. ayetin indiriliş sebebi ile ilgili olarak, İbni Ebî Hatim Mücahid’den naklediyor: Bir bedevî Peygamberimiz (s.a.) e gelip soru sordu. Efendimiz (s.a.)

-“Allah evlerinizi sizin için huzur ve oturma yeri kıldı” ayetini okudu. Be­devî:

-“Evet” dedi. Peygamberimiz (s.a.)

-“Sizin için hayvanların derilerinden gerek yolculuk zamanı, gerekse otur­ma zamanında kolayca taşıyabileceğiniz çadırlar yapma imkânı verdi” ayetini okudu. Bedevî:

-“Evet” dedi. Sonra bu ayetin tamamını okudu. Bedevî daima: “Evet” di­yordu.

Efendimiz (s.a.) nihayet “Allah sizin üzerinizdeki nimetini bu şekilde ta­mamlamaktadır” ayetini okudu. Bedevî dönüp gitti. Bunun üzerine Cenab-ı Hak:

“Onlar Allah ‘m nimetini bilirler ama sonra da bu nimeti inkâr ederler. On­ların çoğu kâfirdirler.” (Nahl, 16/83) ayetini indirdi. [5]

91. ayetin Nüzulü ile ilgili olarak İbni Cerir, Büreyde’den naklediyor: Bu ayet Peygamberimiz (s.a.)’in bey’atı hakkında nazil oldu.

Yine İbni Cerir, Mezyede b. Cabir’den rivayet ettiğine göre; Bu ayet Pey­gamberimiz (s.a.) in bey’atı hakkında nazil oldu. Müslüman olanlar İslâm üze­rine biat ediyordu. Bunun üzerine “…Allah adına verdiğiniz sözü yerine geti­rin. ” ayeti nazil oldu. Yani her ne kadar müslümanlarm sayısı az, müşriklerin sayısı çok olsa bile, Muhammed (s.a.) ve Ashabının azlığı ve müşriklerin çoklu­ğu, sakın İslâm üzerine yaptığınız bey’ati bozmanıza sebep olmasın.

92. ayetin nüzulü ile ilgili olarak da İbni Ebî Hatim, Ebubekir b. Ebî Haf-s’dan rivayet ediyor: Saîde el-Esediyye mecnun bir kadındır. Kıl ve lif toplardı. Bunun üzerine: “İpliğini sağlam eğirip de sonra onu söküp bozan (şaşkın) kadın gibi olmayın.” ayeti nazil oldu. [18]

101. ayetin nüzulü: Müşrikler: Muhammed (s.a.) ashabıyla alay ediyor bu­gün bir şeyi emrediyor, yarın da bundan nehyediyor ya da daha kolay bir şeyi ortaya koyuyor. Muhammed (s.a.) bir iftiracı olup bütün bunları kendi tarafın­dan söylüyor deyince Cenab-ı Hak bu ve bundan sonraki (101 ve 102.) ayeti in­dirdi.

103. ayetin nüzulü ile ilgili İbni Ebî Hatim, Husayn tarikiyle Abdullah b. Müslim el-Hadramî’den naklediyor: Bizim iki kölemiz vardı. Birisine Yesar di­ğerine Cebr deniyordu. Bunlar Sicilyalı (hristiyan) idiler. Her ikisi de kendi ki­taplarını okuyorlar, bu kitapların ilmini biliyorlardı. Rasulullah (s.a.) da bunla­ra uğrar. Onların okuduklarım dinlerdi. Bunun üzerine müşrikler: Muhammed (s.a.) bunlardan ilim öğreniyor, dediler. Bu sebeple bu ayet indi. [28]

106. ayetin nüzulü ile ilgili olarak İbni Ebî Hatim, İbn-i Abbas (r.a.)’dan şöyle naklediyor: Peygamberimiz (s.a.) Medine’ye hicret etmek istedikleri zaman Bilâl, Habbab ve Ammar b. Yasir’e eziyet ettiler.” Ammar işkenceden kendini korumak için onların hoşuna gidecek bir söz söyledi. Peygamberimiz (s.a.)’e müracaat edip durumu anlatınca Efendimiz (s.a.):

-Bu sözü söylerken kalbin nasıldı? Söylediğin sözden kalbin razı mıydı? Ammar:

-Hayır, dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak: “Kalbi imanla huzur bulduğu halde inkâra zorlanan kimse müstesna…” ayetini indirdi.

Yine İbni Ebî Hatim, Mücahid’den naklediyor: Bu ayet Mekke’lilerden iman eden bir gurup insan hakkında nazil oldu. Bunlara Medine’deki bazı sahabîler hicret edin diye mektup yazdılar. Bu müminler de Medine’ye gitmek üzere yola çıktılar. Kureyşliler yolda onlara yetiştiler ve onları işkenceye tabi tuttular. Bunlar da zorlama altında küfrü kabul ettiler. Bu ayet onlar hakkın­da nazil oldu.

Bu ayetin nüzulü hakkındaki diğer rivayetler:

İbn Cerir, İbn Merdüveyh ve Beyhakî Delâil kitabında rivayet ediyorlar ki:

“Müşrikler Ammar b. Yasir’e işkence ettiklerinde Peygamberimiz (s.a.)’e kötü söz söyleyip ilâhlarını iyi olarak zikretmedikçe bırakmadılar. Rasulullah (s.a.) gelince Ammar’a:

-Ardında ne bıraktın? Sana ne yaptılar? dedi. Ammar:

-Bıraktığım şey çok kötü. Sana dil uzattım. Onların ilâhlarını iyilikle zik­rettim, dedi. Efendimiz (s.a.):

-Kalbini nasıl buluyorsun? diye sordu. Ammar: -İmanla mutmain halde, dedi. Efendimiz (s.a.):

-Eğer onlar tekrar eziyet ederlerse aynen söyle dedi. Bunun üzerine: “Kal­bi imanla huzur bulduğu halde inkâra zorlanan kimse hariç” ayeti indi.

Rivayet edildiğine göre: Kureyşliler, Ammar ile babası Yasir ve annesi Sümeyye’yi dinden dönmeye zorladılar ama bunlar kabul etmediler. Sümey-ye’yi iki deve arasında (sağ eli-ayağı bir deveye ve sol eli-ayağı bir deveye) bağ­ladılar. Sümeyye avret yerinden mızrakla vuruldu. Müşrikler Sümeyye’ye:

—Sen erkekler için (onlarla ilişki kurmak için) müslüman oldun, dediler. Onu da Yasir’i de öldürdüler. Bu iki şehid İslâm’daki ilk şehidlerdi.

Ammar’a gelince onların kendisini zorladıkları şeyi diliyle söyledi. Pey­gamberimiz (s.a.)’e:

-Ya Rasulallah! Ammar kâfir oldu, dediler. Rasulullah (s.a.):

-Hayır! Ammar hiç şüphesiz baştan ayağa imanla doludur. İman, eti ve kamyla karışmıştır.

Ammar ağlayarak Rasulullah (s.a.)’a geldi: Rasulullah (s.a.) Ammar’ın gözyaşlarını silerek:

-Onlar tekrar böyle davranırlarsa sen yine aynı sözü söyle, buyurdu.

111. ayetin nüzulü ile ilgili İbni Sa’d Tabakatta Ömer b. Hakem’den nak­lediyor: Ammar b. Yasir’e azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyor­du. Suheyb’e azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyordu. Ebu Fükeyhe’ye azap ediliyor ne dediğini bilemiyecek duruma geliyordu. Bilâl, Amir b. Füheyre ve müslümanlardan bir gurup da bu durumdaydı. Bu ayet “Sonra senin Rabbin mihnete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra cihad eden ve (işkencelere) sabreden kimseleri affeder.” onlar hakkında nazil oldu.

İbni Ebî Hatim, Katâde’den naklediyor: Ebu Cehlin süt kardeşi olan Ay­yaş, Ebî Cendel b. Süheyl, Seleme b. Hişam, Abdullah b. Seleme es-Sekafî’ye müşrikler işkence ve azap etmişlerdi. Bunlar da Kureyş’in şerrinden emin ol­mak için Kureyşlilerin arzu ettikleri bazı şeyleri verdiler. Bundan sonra da hic­ret ettiler ve cihada katıldılar. Bu ayet onlar hakkında nazil oldu. [35]

126. ayetin nüzulü ile ilgili olarak Hakim, Beyhakî Delâil kitabında ve Bezzar Afüsnedinde Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet ediyorlar ki: Peygamberimiz (s.a.) amcası Hz. Hamza şehid olduğu ve tanınmayacak bir şekilde kulağı, bur­nu vs. azalarının kesildiği (müsle yapıldığı) zaman onun başında ayakta durmuş:

– Yemin olsun ki, senin yerine onlardan yetmiş kişiye böyle müsle yapacağım, demişti. Henüz peygamberimiz (s.a.) ayakta iken Cebrail, Nahl Suresi’nin son ayetlerini indirmişti: “Ceza verirken size verilen cezanın aynıyla karşılık verin..” (Nahl, 16/126-128) Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.) bu ar­zusundan vazgeçmiş, bu isteğini yerine getirmemişti.

Tirmizî’nin “hasendir” diyerek, ayrıca Hakim’in Mustedrekin.de Übeyy b. Ka’b’dan rivayet ettiği bir hadis-i şerifte anlatılıyor ki: Uhud savaşı yapıldığın­da Ensardan 64, muhacirlerden içlerinde Hz. Hamza’nın da bulunduğu 6 kişi) şehid olmuştu. Hz. Hamza’ya müsle yapılmıştı. Ensar:

-Biz de birgün onları mağlup edersek, mutlaka onlara bu muameleyi yapacağız, dediler.

Mekke feth olunca, Allah şu ayeti indirdi. “Ceza verirken size verilen cezanın aynıyla karşılık verin.”

Suyûtî diyor ki: Bu ifadenin zahirinden bu surenin nüzulünün Mekke fet­hine kadar geciktiği anlaşılmaktadır. Önceki hadiste ise bu surenin Uhud’da indirildiği söz konusudur. İbnü’l-Hısar bu surenin önce Mekke’de nazil olduğu, ikinci olarak Uhud’da ve Allah tarafından bir hatırlatma olarak üçüncü olarak Fetih günü indirildiği şeklinde bu rivayetleri cem’etti.

Özetle: Bu ayet müfessirlerin çoğunluğunun görüşüne göre Medine’de inen ayetlerden olup, Uhud günü Hz. Hamza’ya “müsle” konusunda nazil oldu. Bu rivayet Buharî’nin Sahihinde Kitabu’s-Siyer’de yer almaktadır. [60]

Kur’ân-ı kerîmin on altıncı sûresi. Kehf sûresinden sonra, Nûh sûresinden önce olmuştur.
Nahl sûresinin son üç âyeti Medîne’de, diğer âyetleri Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz yirmi sekiz âyet-i kerîmedir. Altmış sekizinci âyette bal arısından söz edildiği için, Sûret-ün-Nahl denilmiştir. Sûrede; Allahü teâlânın kudretini gösteren yaratık lardan bahsetmek sûretiyle insanlar gafletten uyanmaya dâvet edilmekte, bu âlemdeki nice varlıkların insanlara hizmetçi ve fayda verici olduğu bildirilmekte, insanların seçkin bir varlığa sâhib oldukları ve insanoğlunun doğru yola ve hidâyete kavuşabilmeleri için, kendilerine vahy gönderilen peygamberlere muhtâc oldukları bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Râzî, Taberî, Ebû Hayyân)

Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Nahl süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Fazileti : Kim Nahl sûresini okursa, Allahü teâlâ onu dünyâda verdiği nîmetleri için hesâba çekmez. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

Kısaca Konusu : Sûrede ulûhiyyet, vahiy, öldükten sonra dirilme ve Allah’ın huzurunda hesap verme gibi dinin temel konuları ele alınmakta; ardından göklerde ve yerde Allah’ın mutlak kudretinin delilleri gösterilmekte, daha sonra O’nun nimetlerini görüp takdir etmemenin, şükretmemenin sonuçları hatırlatılarak bu hususta insanlar uyarılmakta; adalet, ihsan, sözünde durma, yemin, haram ve helâller, tövbe gibi dinî-ahlâkî konular üzerinde durulmakta; ayrıca Hz. Peygamber’e Allah yoluna davetin yöntemi hatırlatılarak adaletli, sabırlı olması istenmektedir.

NAHL SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Eta emrullahi fe la testa’ciluh subhanehu ve teala amma yuşrikun

2. Yunezzilul melaikete bir ruhî min emrihî ala mey yeşau min îbadihî en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun

3. Halekas semavati vel erda bil hakk teala amma yuşrikun

4. Halekal insane min nutfetin fe iza huve hasîymun mubiyn

5. Vel en’ame halekaha lemuk fîha dif’uv ve menafiu ve minha te’kulun

6. Ve lekum fîha cemalun hîyne turîhune ve hîyne tesrahun

7. Ve tahmilu eskalekum ila beledil lem tekunu baliğîyhi illa bi şikkîl enfus inne rabbekum le raufur rahîym

8. Vel hayle vel biğale vel hamira li terkebuha ve zîneh ve yahluku ma la ta’lemun

9. Ve alellahi kasdus sebîli ve minha cair ve lev şae le hedakum ecmeîyn

10. Huvellezî enzele mines semai mael lekum minhu şerabuv ve minhu şecerun fîhi tusiymun

11. Yumbitu lekum bihiz zer’a vez zeytune ven nehîyle ven a’nabe ve min kullis semarat inne fî zalike le ayetel li kavmiy yetefekkerun

12. Ve sehhara lekumul leyle ven nehara veş şemse vel kaner ven nucumu musahharatum bi emrih inne fî zalike le ayatil li kavmiy ya’kîlun

13. Ve ma zerae lekum fil erdî muhtelifen elvanuh inne fî zalike le ayetel li kavmiy yezzekkerun

14. Ve huvellezî sehharal bahra li te’kulu minhu lahmen tariyyev ve testahricu minhu hîlyeten telbesuneha ve teral fulke mevahîra fîhi ve li tebteğu min fadlihî ve leallekum teşkurun

15. Ve elka fil erdî ravasiye en temîde bikum ve enharav ve subulel leallekum tehtedun

16. Ve alamat ve bin necmi hum yehtedun

17. E fe mey yahluku ke mel la yahluk e fe la tezekkerun

18. Ve in teuddu nî’metellahi la tuhsuha innellahe le ğafurur rahîym

19. Vallahu ya’lemu ma tusirrune ve ma tu’linun

20. Vellezîne yed’une min dunillahi la yahlukune şey’ev ve hum yuhlekun

21. Emvatun ğayru ahya’ ve ma yeş’urune eyyane yub’asun

22. İlahukum ilahuv vahîd fellezîne la yu’minune bil ahîrati kulubuhum munkiratuv ve hum mustekbirun

23. La cerame ennellahe ya’lemu ma yusirrune ve ma yu’linun innehu la yuhîbbul mustekbirîn

24. Ve iza kîyle lehum maza enzele rabbukum kalu esatîyrul evvelîn

25. Li yahmilu evzarahum kamiletey yevmel kîyameti ve min evzarillezîne yudîllunehum bi ğayri îlm e la sae ma yezirun

26. Kad mekarallezîne min kablihim fe etellahu bunyanehum minel kavaîdi fe harra aleyhimus sakfu min fevkîhim ve etahumul azabu min haysu la yeş’urun

27. Summe yevmel kîyameti yuhzîhum ve yekulu eyne şurakaiyellezîne kuntum tuşakkune fîhim kalellezîne utul îlme innel hîzyel yevme ves sue lalel kafirîn

28. Ellezîne teteveffahumul melaiketu zalimî enfusihim fe elkavus seleme ma kunna na’melu min su’ bela innellahe alîmum bima kuntum ta’melun

29. Fedhulu ebvabe cehenneme halidîne fîha fe lebi’se mesvel mutekebbirîn

30. Ve kîyle lillezînettekav maza enzele rabbukum kalu hayra lillezîne ahsenu fî hazihîd dunya haseneh ve le darul ahîrati hayr ve le nî’me darul muttekîyn

31. Cennatu adniy yedhuluneha tecrî min tahtihel enharu lehum fîha ma yeşaun kezalike yeczillahul muttekîyn

32. Ellezîne teteveffahumul melaiketu tayyibîne yekulune selamun aleykumudhulul cennete bima kuntum ta’melun

33. Hel yenzurune illa en te’tiyehumul melaiketu ev ye’tiye emru rabbik kezalike fealellezîne min kablihim ve ma zalemehumullahu ve lakin kanu enfusehum yazlimun

34. Fe esabehum seyyiatu ma amilu ve haka bihim ma kanu bihî yestehziun

35. Ve kalellezîne eşraku lev şaellahu ma abedna min dunihî min şey’in nahnu ve la abauna ve la harramna min dunihî min şey’ kezalike fealellezîne min kablihim fe hel aler rusuli illel belağul mubîn

36. Ve le kad beasna fî kulli ummetir rasulen enî’budullahe vectenibut tağut fe minhum men hedellahu ve minhum men hakkat aleyhid dalaleh fe sîru fil erdî fenzuru keyfe kane akîbetul mukezzibîn

37. İn tahrîs ala hudahum fe innellahe la yehdî mey yudîllu ve ma lehum min nasîrîn

38. Ve aksemu billahi cehde eymanihim la yeb’asullahu mey yemut bela va’den aleyhi hakkav ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

39. Li yubeyyine lehumullezî yahtelifune fîhi ve li ya’lemellezîne keferu ennehum kanu kazibîn

40. İnnema kavluna li şey’in iza eradnahu en nekule lehu kun fe yekun

41. Vellezîne haceru fillahi mim ba’di ma zulimu le nubevviennehum fid dunya haseneh ve le ecrul ahîrati ekber lev kanu ya’lemun

42. Ellezîne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun

43. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhîy ileyhim fes’elu ehlez zikri in kuntum la ta’lemun

44. Bil beyyinati vez zubur ve enzelna ileykez zikra li tubeyyine linnasi ma nuzzile ileyhim ve leallehum yetefekkerun

45. E fe eminellezîne mekerus seyyiati ey yahsifellahu bihimul erda ev ye’tiyehumul azabu min haysu la yaş’urun

46. Ev ye’huzehum fî tekallubihim fe ma hum bi mu’cizîn

47. Ev ye’huzehum ala tehavvuf fe inne rabbekum le raufur rahîym

48. E ve lem yerav ila ma halekallahu min şey’iy yetefeyyeu zîlaluhu anil yemîni veş şemaili succedel lillahi ve hum dahîrun

49. Ve lillahi yescudu ma fis semavati ve ma fil erdî min dabbetiv vel melaiketue hum la yestekbirun

50. Yehafune rabbehum min fevkîhim ve yef’alune ma yu’merun

51. Ve kalellahu la tettehîzu ilaheynisneyn innema huve ilahuv vahîd fe iyyaye ferhebun

52. Ve lehu ma fis semavati vel erdî ve lehud dînu vasîba e fe ğayrallahi tettekun

53. Ve ma bukum min nî’metin fe minellahi summe iza messekumud durru fe ileyhi tec’erun

54. Summe iza keşefed durra ankum iza ferîkum minkum bi rabbihim yuşrikun (49.ayet secde ayetedir.)

55. Li yekfuru bima ateynahum fe temetteu fe sevfe ta’lemun

56. Ve yec’alune li ma la ya7lemune nasîybem mimma razaknahum tellahi le tus’elunne amma kuntum tefterun

57. Ve yec’alune lillahil benati subhanehu ve lehum ma yeştehun

58. Ve iza buşşira ehaduhum bil unsa zalle vechuhu musveddev ve huve kezîym

59. Yetevara minel kavmi min sui ma buşşira bih e yumsikuhu ala hunin em yedussuhu fit turab e la sae ma yahkumun

60. Lillezîne la yu’minine bel ahîrate meselus sev’ ve lillahil meselul a’la ve huvel azîzul hakîm

61. Ve lev yuahîzullahun nase bi zulmihim ma terake aleyha min dabbetiv ve lakiy yuehhîruhum ila ecelim musemma fe iza cae eceluhum la yeste’hîrune saatev ve la yestakdimun

62. Ve yec’alune lillahi ma yekrahune ve tesîfu elsinetuhumul kezibe enne lehumul husna la cerame enne lehumun nara ve ennehum mufratun

63. Tellahi le kad erselna ila umemim min kablike fe zeyyene lehumuş şeytanu a’malehum fe huve veliyyuhumul yevme ve lehum azabun elîm

64. Ve ma enzelna aleykel kitabe illa li tubeyyine lehumullezîhtelefu fîhi ve hudev ve rahmetel li kavmiy yu’mininun

65. Vallahu enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba’de mevtiha inne fî zalike le ayatel li kavmiy yesmeun

66. Ve inne lekum fil en’ami le îbrah nuskîykum mimma fî butunihî mim beyni fersiv ve demil lebenen halisan saiğal liş şaribîn

67. Ve min semaratin nehîyli vel a’nabi tettehîzune minhu sekerav ve rizkan hasena inne fî zalike le ayetel li kavmiy ya’kîlun

68. Ve evha rabbuke ilen nahli enittehîzî minel cibali buyutev ve mineş şeceri ve mimma ya’rişun

69. Summe kulî min kulles semarati feslukî subule rabbiki zulula yahrucu mim butuniha şerabum muhtelifun elvanuhu fîhi şifaul linnas inne fî zalike le ayatel li kavmiy yetefekkerun

70. Vallahu halekakum summe yeteveffakum ve minkum mey yuraddu ila erzelil umuri li keyla ya’leme ba’de îlmin şey’a innellahe alîmun kadîr

71. Vallahu faddale ba’dakum ala ba’dîn fir rîzk femellezîne fuddîlu bi raddî rizkîhim ala ma meleket eymanuhum fe hum fîhi seva’ ife bi nî’metillahi yechadun

72. Vallahu ceale lekum min enfusikum ezvacev ve ceale lekum min ezvacikum benîne ve hafedetev ve razekakum minet tayyibat e fe bil batîli yu’minune ve bi nî’metillahi hum yekfurun

73. Ve ya’budune min dunillahi ma la yemliku lehum rizskam mines semavati vel erdî şey’ev ve la yestetîy’un

74. Fe la tadribu lillahil emsal innellahe ya’lemu ve entum la ta’lemun

75. Darabellahu meselen abdem memlukel la yakdiru ala şey’iv ve mer razaknahu minna zirkan hasenen fe huve yunfiku minhu sirrav ve cehra hel yestevun elhamdu lillah bel ekseruhum la ya’lemun

76. Ve darabellahu meseler raculeyni ehaduhuma ebkemu la yakdiru ala şey’iv ve huve kellun ala mevlahu eynema yuveccihhu la ye’ti bi hayr hel yestevî huve ve mey ye’muru bil adli ve huve ala sîratîm mustekîym

77. Ve lillahi ğaybus semavati vel ard ve ma emrus saati illa ke lemhîl besari ev huve akrab innellahe ala kulli şey’in kadîr

78. Vallahu ahracekum mim butuni ummehatikum la ta’lemune şey’ev ve ceale lekumus sem’a vel ebsara vel ef’idete leallekum teşkurun

79. E lem yerav ilet tayri musehharatin fî cevvis sema’ ma yumsikuhunne illellah inne fî zalike le ayatil li kavmiy yu’minun

80. Vallahu ceale lekum min culudil en’ami buyuten testehîffuneha yevme za’nikum ve yevme ikametikum ve min asvafiha ve evbariha ve eş’ariha esasev ve metaan ila hîyn

81. Vallahu ceale lekum mimma haleka zîlalev ve ceale lekum minel cibali eknanev ve ceale lekum serabiyle tekîykumul harra ve serabiyle tekîykum be’sekum kezalike yutimmu nî’metehu aleykum leallekum tuslimun

82. Fe in tevellev fe innemu aleykel belağul mubîn

83. Ya’rifune nî’metellahi summe yunkiruneha ve ekseruhumul kafirun

84. Ve yevme neb’asu min kulli ummetin şehîden summe la yu’zenu lillezîne keferu ve la hum yusta’tebun

85. Ve iza raellezîne zalemul azabe fe la yuhaffefu anhum ve la hum yunzarun

86. Ve iza raellezîne eşraku şurakaehum kalu rabbena haulai şurakaunellezîne kunna ned’u min dunik fe elkav ileyhimul kavle innekum le kazibun

87. Ve elkav ilellahi yevmeizinis seleme ve dalle anhum ma kanu yefterun

88. Ellezîne keferu ve saddu an sebîlillahi zidnahum azaben fevkal azabi bima kanu yufsidun

89. Ve yevme neb’azu fî kulli ummetin şehîden ala haula’ ve nezzelna aleykel kitabe tibyanel likulli şey’iv ve hudev ve rahmetev ve buşra lil muslimîn

90. İnnellahe ye’muru bil adli vel îhsani ve îtai zil kurba ve yenha anil fahşai vel munkeri vel bağy yeîzukum leallekum tezekkerun

91. Ve evfu bi ahdillahi iza ahettum ve la tenkudul eymane ba’de tevkîdiha ve kad cealtumullahe aleykum kefîla innellahe ya’lemu ma tef’alun

92. Ve la tekunu kelletî nekadat ğazleha mim ba’di kuvvetin enkasa tettehîzune eymanekum dehalem beynekum en tekune ummetun hiye erba min ummeh innema yeblukumullahu bih ve le yubeyyinenne lekum yevmel kîyameti ma kuntum fîhi tahtelifun

93. Ve lev şaellahu le ceallekum ummetev vahîdetev ve lakiy yudîllu mey yeşau ve yehdoî mey yeşa’ ve le tus’elunne amma kuntum ta’melun

94. Ve la tettehîzu eymanekum dehalem beynekum fe tezille kademum ba’de subutiha ve tezukus sue bima sadedtum an sebîlillah ve lekum azabum azîym

95. Ve la teşteru bi ahdillahi semenen kalîla innema îndellahi huve hayrul lekum in kuntum ta’lemun

96. Ma îndekum yenfedu ve ma îndellahi bak ve le necziyennellezîne saberu ecrahum bi ahseni ma kanu ya’melun

97. Men amile saliham min zekerin ev unsa ve huve mu’minun fe le nuhyiyennehu hayaten tayyibeh ve la necziyennehum ecrahum bi ahseni ma kanu ya’melun

98. Fe iza kara’tel kur’ane festeîz billahi mineş şeytanir racîm

99. İnnehu leyse lehu sultanun alellezîne amenu ve ala rabbihim yetevekkelun

100. İnnema sultanuhu alellezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî muşrikun

101. Ve iza beddelna ayetem mekane ayetiv vallahu a’lemu bima yunezzilu kalu innema ente mufter bel ekseruhum la ya’lemun

102. Kul nezzelehu ruhul kudusi mir rabbike bil hakkî li yusebbitellezîne amenu ve hudev ve buşra lil muslimîn

103. Ve le kad na’lemu ennehum yekulune innema yuallimuhu beşar lisanullezî yulhîdune ileyhi a’cemiyyuv ve haza lisanun arabiyyum mubîn

104. İnnellezîne la yu’minune bi ayatillahi la yehdîhimullahu ve lehum azabun elîm

105. İnnema yefteril kezibellezîne la yu’minune bi ayatillah ve ulaike humul kazibun

106. Men kefera billahi mim ba’di îmanihî illa men ukrihe ve kalbuhu mutmeinum bil îmani ve lakim men şeraha bil kufri sadran fe aleyhim ğadabum minellah ve lehum azabun azîym

107. Zalike bi ennehumustehabbul hayated dunya alel ahîratu ve ennellahe la yehdil kavmel kafirîn

108. ulaikellezîne tabeallahu ala kulubihim ve sem’îhim ve ebsarihim ve ulaike humul ğafilun

109. La cerame ennehum fil ahîrati humul hasirun

110. Summe inne rabbeke lillezîne haceru mim ba’di ma futinu summe cahedu ve saberu inne rabbeke mim ba’diha le ğafurur rahîym

111. Yevme te’tî kullu nefsin tucadilu an nefsiha ve tuveffa kullu nefsim ma amilet ve hum la yuzlemun

112. Ve darabellahu meselen karyeten kanet aminetem mutmeinnetey ye’tîha rizkuha rağadem min kulli mekanin fe keferat bi en’umillahi fe ezakahallahu libasel cuî vel havfi bima kanu yasneun

113. Ve le kad caehum rasulum minhum fe kezzebuhu fe ehazehumul azabu ve hum zalimun

114. Fe kulu mimma razekakumullahu halalen tayyibev veşkuru nî’metellahi in kuntum iyyahu ta’budun

115. İnnema harrama aleykumul meytete ved deme ve lahmel hînzîri ve ma uhille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağîv ve la adin fe innellahe ğafurur rahîym

116. Ve la tekulu lima tesîfu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li tefteru alellahil kezib innellezîne yefterune alellahil kezibe la yuflihun

117. Metaun kalîluv ve lehum azabun elîm

118. Ve alellezîne hadu harramna ma kasasna aleyke min kabl ve ma zalemnahum ve lakin kanu enfusehum yazlimun

119. Summe inne rabbeke lillezîne amilus sue bi cehaletin summe tabu mim ba’di zalike ve aslehu inne rabbeke mim ba’diha le ğafurur rahîym

120. İnne ibrahîme kane ummeten kanitel lillahi hanîfa ve lem yeku minel muşrikîn

121. Şakiral li en’umih ictebahu ve hedahu ila sîratîm mustekîym

122. Ve ateynahu fid dunya haseneh ve innehu fil ahîrati le mines salihîyn

123. Summe evhayna ileyke enittebî’ millete ibrahîme hanîfa ve ma kane minel muşrikîn

124. İnnema cuîles sebtu alellezînahtelefu fîh ve inne rabbeke le yahkumu beynehum yevmel kîyameti fîma kanu fîhi yahtelifun

125. ud’u ila sebîli rabbike bil hîkmeti vel mev’îzatil haseneti ve cadilhum billetî hiye ahsen inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn

126. Ve in akabtum fe akîbu bi misli ma ukîbtum bih ve lein sabertum le huve hayrul lissabirîn

127. Vasbir ve ma sabruke illa billahi ve la tahzen aleyhim ve la teku fî daykîm mimma yemkurum

128. İnnellahe meallezînettekav vellezîne hum muhsinun

Nahl Suresinin meali

1 - Allah'ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.

2 - Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.

3 - Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

4 - O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.

5 - Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.

6 - O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.

7 - Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

8 - Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.

9 - Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

10 - Sizin için gökten su indiren O'dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.

11 - Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır.(1)

12 - Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

13 - Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.

14 - Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.

15 - Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.

16 - Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.

17 - Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?

18 - Halbuki Allah'ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

19 - Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

20 - Kâfirlerin Allah'tan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratılmışlardır.

21 - O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.

22 - İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.

23 - Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.

24 - Onlara: "Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman "Öncekilerin efsanelerini" dediler.

25 - Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür!

26 - Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.

27 - Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: "Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim verilmiş olanlar: "Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir." diyeceklerdir.

28 - (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."

29 - "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!

30 - Kötülüklerden sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" denilince: "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah'tan korkanların yurdu ne güzeldir!

31 - O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada Allah'tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

32 - Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet'e..." derler.

33 - Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.

34 - Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.

35 - Allah'a ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık" Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden, ibarettir.

36 - Andolsun ki biz her ümmete, "Allah'a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının." diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün?

37 - (Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.

38 - Kâfirler, "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye en kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah'ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.

39 - Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.

40 - Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. O da hemen oluverir.

41 - Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.

42 - O Muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.

43 - (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.

44 - Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.

45 - Sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın kendilerini yerin dibine geçiremeyeceğinden, yahut bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

46 - Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah'ın azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.

47 - Yahut ta kendilerini azar azar yakalayıp helak etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.

48 - Onlar, Allah'ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah'ın kudretine boyun eğip secde ederek, sağa sola döner, dolaşır.

49 - Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler, kibirlenmeden Allah'a secde ederler.

50 - Kendilerine hakim olan Rabblerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi yaparlar.

51 - Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.

52 - Göklerde ve yerde olan her şey yalnız O'nundur. Din de daima O'nundur. Böyle iken, siz Allah'tan başkasından mı korkarsınız?

54 - Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız ki, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar.

55 - Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.

56 - Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

57 - Onlar, Allah'a kızlar isnad ediyorlar. O, bundan münezzehtir. Kendilerine ise erkek çocukları isnad ederler.

58 - Halbuki onlardan birine, kız doğum haberi müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir.

59 - Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!

60 - Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En yüce sıfatlar ise, Allah'ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

61 - Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.

62 - Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah'a isnad ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır.

63 - Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azab vardır.

64 - (Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.

65 - Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır.

66 - Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size işkembelerindeki yem artıklarıyla kandan meydana gelen, içenlere içimi kolay halis bir süt içirmekteyiz.

67 - Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.

68 - Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.

69 - Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.

70 - Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir.

71 - Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

72 - Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

73 - Müşrikler, Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendileri için hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri yetmeyen şeylere taparlar.

74 - Artık Allah'a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah, (eşi bulunmadığını) bilir, siz bilmezsiniz.

75 - Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.

76 - Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?

77 - Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

78 - Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.

79 - Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.

80 - Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.

81 - Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.

82 - Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.

83 - Hem Allah'ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.

84 - Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.

85 - O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.

86 - Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

87 - O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.

88 - İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.

89 - Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.

90 - Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.

91 - Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.

92 - Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.

93 - Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.

94 - Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.

95 - Allah'ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.

96 - Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah'ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.

97 - Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafat

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin