Medeniyet yürüyüşümüz 'Oku' emriyle başladı
İbrahim Kalın, Ümraniye Belediyesince Ümraniye Santral Etkinlik Meydanı'nda düzenlenen 2. Ümraniye Kitap Fuarı'nda gerçekleştirilen söyleşide yaptığı konuşmada, millet kıraathanelerinin sayılarının artıyor olmasının kendileri için büyük bir memnuniyet kaynağı olduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bu konuda büyük bir okuma seferberliği yapıldığını dile getirdi.
Okuma, yazma ve kitap medeniyetinin, Türk tarihi kimliğinin ve varlığının en temel unsurlarından biri olduğunu belirten Kalın, 8. yüzyıldan itibaren tarihteki en büyük kütüphanelerin ve araştırma merkezlerinin hem nitelik hem nicelik olarak İslam coğrafyasında kurulduğuna, bu birikimlerin 18-19. yüzyıla kadar devam ettiğine dikkati çekti.
Kalın, "Bazen biz Avrupa tarihini, dünya tarihini, Avrupa merkezli bir perspektiften okuduğumuz için kendi tarihimize haksızlık ediyoruz. Çöküş dönemi, gerileme dönemi gibi bir takım tasniflerle kendi tarihimizi olduğundan daha hızlı sonlandırma ve başka tarihleri merkeze taşıma gibi bir hastalığımız var." değerlendirmesini yaptı.
Gerileme-çöküş dönemi gibi tanımlanan 17. 18. ve 19. yüzyılda bile bir Osmanlı'nın ilim kültür seviyesine, çevresine yaydığı etkiye bakıldığında bambaşka bir tabloyla karşı karşıya kalındığını anlatan İbrahim Kalın, İbn-i Sina'nın tıpla ilgili yazdığı temel kitabın, özellikle farmakoloji kısmının, 18. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa kütüphanelerinde, tıp fakültelerinin araştırma merkezlerinde okutulmaya devam ettiğini dile getirdi.
- "Türkiye kendi yolunda kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyor"
Devletin bünyesi güçlü olduğunda, kültürel kökleri sağlam olduğunda, çeşitli türbülansların, geçiş döneminde yaşanan bir takım krizlerin aşılamayacak şeyler olmaktan çıktığını vurgulayan Kalın, "Bugün de Türkiye Cumhuriyeti'nin bünyesi sağlamdır. Dönem dönem karşımıza çıkan türbülanslar, krizler aşılamayacak krizler değildir. Bunlar elbette doğru yönetimle güçlü bir iradeyle aşılabilecek türbülanslardır. Bir ülke, toplu olarak ayağa kalkmaya başladığında, ekonomiden savunma sanayine, eğitimden kültüre, dış politikadan güvenliğe kadar çok farklı alanlarda sağlam adımlar atmaya başladığında, karşısına bu tür engellerin çıkması gayet normaldir. Bunları aşılamayacak engeller olarak asla görmemek lazım. Türkiye, kökleri sağlam, ufku açık bir büyük çınar gibi kendi yolunda kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, özellikle dünyanın geçirdiği dönüşüm akılda tutulacak olursa, Türkiye'nin öneminin ve konumunun daha da iyi anlaşılabileceğini belirtti.
Soğuk savaş döneminin sona ermesinden sonra yükselişe geçen küreselleşmenin, artık dünyada kimliklerin, aidiyetlerin, medeniyetlerin, tarihlerin, hafızaların önemini kaybedeceğini, izafi hale geleceğini, aslolanın artık küreselcilik olduğu tezini telkin ettiğini ifade eden Kalın, şunları kaydetti:
"Fakat çok kısa bir süre sonra bununla paralel şekilde giden postmodern anti-realizmin de inişe geçmeye başladığını gördük. Yani, 'Gerçeklik diye bir şey yok. Hakikat, gerçeklik senin benim inşa ettiğim bir şeydir. Bunlar birer konvansiyondur, üzerine mutabık kaldığımız şeylerdir ama bunun ötesinde bir gerçekliği yoktur. Dolayısıyla din, tarih, gelenek, metafizik, medeniyet gibi büyük anlatılar artık anlamını ve etkinliğini yitirmiştir, modern dönemde bunları bir kenara koymalıyız.' diyen bakış açısı 1980'lerin-90'ların temel bakış açışıydı. Ama 90'ların sonlarından itibaren biz şu gerçeği gördük. Hayır, tarih hala önemli, aidiyet kime ve nereye ait hissettiğiniz kendinizi, sizin kararlarınızı, kültür anlayışınızı, politikanızı, dünyada kendinizi nasıl konumlandırdığınızı belirlemeye devam eden temel göstergelerdir."
- "Dünyaya söyleyecek bir hikayemiz varsa bunu gene kendi kaynaklarımızdan anlatacağız"
İbrahim Kalın, medeniyet kimliğinin önemli olduğunu vurgulayarak, "Bu kendimizi dünyaya kapatmak anlamına gelmez. Bir yere ait olmak, sizin dışınızdaki her şeyi ve herkesi düşman olarak görmek demek değildir. Sartre 'Öteki cehennemdir' dediğinde, belki kendi Avrupalı entelektüel tecrübesine ilişkin bir şey söylüyordu ama o tanımlama bizim gerçekliğimizi ifade etmez. Bizde öteki, bizden olmayan, başka olarak görülen tanınmanın her neyse başka kültürler, başka tarihler, başka gelenekler, birer düşman, birer şeytan, birer cehennem olarak görülmemiş. Tam tersine Allah'ın yarattığı o büyük zenginlik içerisinde farklı renkler, sesler, dokular olarak hep görülmüş ve 'İyilikte yarışın, iyilikte müsabaka edin' emri mucibince de daha iyisini nasıl yapabiliriz kaygısıyla yeri geldiğinde kendisinden bir şeyler öğrendiğimiz, örnek aldığımız bir kültürel zenginlik olarak ortaya çıkmıştır." diye konuştu.
İbrahim Kalın, farklılıkların, zıtlıkların insanları illa çatışmaya, kavgaya, düşmanlığa, husumete, ötekileştirmeye, şeytanlaştırmaya, gayri insanileştirmeye götürmek zorunda olmadığını, tam tersine onların bütünlüğünden, ötesinden gelen birlik mesajını ve bununla gelen rahmet, merhamet, dostluk, kardeşlik, birlik, beraberlik mesajını alabilmek olduğunu ifade etti.
Dolayısıyla dünyaya bakarken insanların kendilerini dünyaya kapatmak zorunda olmadıklarını ancak ayaklarının nereye bastığını iyi bilmek zorunda olduğunu anlatan Kalın, şöyle konuştu:
"Dünyaya söyleyecek bir hikayemiz varsa bunu gene kendi kaynaklarımızdan, destanlarımızdan, türkülerimizden, ninnilerimizden, şiirimizden, musikimizden devşirerek anlatacağız. Başkalarının hikayelerini naklederek taklit ederek değil, kendi hikayemizi en güzel şekilde ifade ederek, yeniden yorumlayarak, yeniden anlatarak önce kendimize sonra bütün dünyaya bu hikayeyi anlatacağız. Çünkü bize lazım olan sadece tarih değil bir hikayedir. Ve bizim büyük bir hikayemiz var. Tarihten daha da önemli, daha da derinlerde bizim bir büyük hikayemiz var. O hikayeyi yeniden hatırlamamız gerekiyor. Yeryüzündeki serüvenimiz bizim hikayemizdir. İyi olma, erdemli olma çabamız bizim hikayemizdir. Aklı ve erdemi kurarak bir insanlık medeniyeti kurmak, bir dünya medeniyeti kurmaktır bizim hikayemiz."
- "Kitap, öyle boş vakitte okunacak bir şey değildir"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bugün insanlığın bir anlam krizi içinde yaşadığı, kulağa sürekli "Evrenin bir anlamı yok. Bu anlamsızlık evreni içerisinde kendine ne anlam biçiyorsan biç" denildiği bir çağda, varlığa anlam katan bu kimliğin, birikimin, medeniyetin yeniden hatırlanması gerektiğini, bunun için okumak gerektiğini ifade etti.
Okumanın insanın yeryüzündeki varlığına anlam katabileceği en önemli eylemlerden biri olduğunu belirten Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"Oku emriyle başlayan medeniyet yürüyüşümüz, 100 yıl gibi kısa bir süre içerisinde dünyanın en büyük kütüphanelerini, araştırma merkezlerini üretmiştir. Kitap en kıymetli değer haline gelmiştir. Alınıp satılan bir meta değil, kendisiyle kıymet kazandığımız, değer kazandığımız bir dost, yoldaş, serüven haline gelmiştir. O yüzden ben 'Boş vakitlerimde kitap okumayı seviyorum.' diyenlere biraz gönül koyuyorum. Diyorum ki, bu kitaba saygısızlıktır. Kitap, öyle boş vakitte okunacak bir şey değildir. Kitapla geçirdiğiniz vakit zaten kıymetli bir vakittir. O artık boş vaktin şu şekilde bu şekilde değerlendirmesi değildir. Kitap okumanın kendisi ciddi bir iştir. Bunun için vakit ayırdığınız zaman kitap okumak anlamlı bir eylem haline gelir. O zaman kitap size kendini açmaya başlar. Kitabın kendini açması, kapağını açıp satırlarını okumanız demek değildir. Satırdakinin sizin göğsünüzde olana tekabül ettiği, ulaştığı, onunla buluştuğu yerde kitap kendini açmaya başlar. O zaman siz kitapla bir dostluk ilişkisi kurarsınız. O zaman okuduğunuz sizde bir karşılık bulmaya başlar."
Konuşmasının ardından okurları için kitaplarını imzalayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, fuardaki kitap stantlarını da gezdi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.