Dolar (USD)
34.12
Euro (EUR)
38.10
Gram Altın
2876.41
BIST 100
9900.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Maddeden Uzaklaşmak İçin Manaya Sarılmalı

Maddeden Uzaklaşmak İçin Manaya Sarılmalı
25 Eylül 2014 09:05:00

İnsanın en büyük imtihanı madde iledir. Bu yüzdendir ki Kuran-ı kerimde en uzun ayet olan "Müdayene ayeti" borç - alacak mevzusunu derinden derine işlemiş ve bu günkü noter kurumlarının kurulmasının gerekliliğini ifade etmiştir.

Tarih boyunca toprak, su, taht, altın ve miras kavgaları hiç bitmemiştir. İnsanoğlunun doymak bilmez maddeperestliği uğruna nice masum canlar ve namuslar heba olmuştur. Asırlar boyu medeniyetlerin, teknolojilerin ve imkanların gelişmesine rağmen mana ve ruh dünyamız da buna paralel olarak aynı oranda gelişmemiştir. Şekiller, suretler değişti ama nefisler değişmedi. Maddenin sırrına ve özüne ulaşmak varken, bizler zahir ile uğraşıp hayatımızı beyhude tükettik.

Evet, maddenin hayatımıza tesiri noktasında kıymetimiz varsa, madde gittiği zaman kıymetsiz bir varlık haline geliyoruz. Tarihin derinliklerinde maddi gücü ile krallığını yürüten kişiler, öldükten sonra geride sadece hayat hikayeleri kalmıştır. Krallıkları hayallerden kalplere, gönüllere ulaşmamıştır. Hele birde zulüm ile hükümran olmuşlarsa isimleri ancak lanetle anılmıştır.

Evet, "Her şeyi maddede arayanların gözü maneviyatta kördür" sözünü ne güzel söylemiş Bediüzzaman. Halbuki kırk yamalı hırka ve bir lokma ekmek ile yaşayan maneviyat insanları gönümüzün insanlarının gönüllerini, meclislerini ve hayatlarını aydınlatmışlardır. Ölümleri hayatlarından daha çok hizmet etmiş ve tüm gönüllerde taht kurmuşlardır. Ve bu tasarrufları zaman içerisinde büyüyerek ölümsüzleşmiştir.

Peki, öyle ise nereden geliyor bu madde bağımlılığı? Bu istek ve arzular, aslında insanın doğasında var. Allah insanı madde ve manayla beraber yaratmıştır. Ruh ve beden gibi, gece ve gündüz gibi, şer ve hayır gibi, kalp ve nefis gibi. Hayatı boyunca imtihan gereği insanın önüne binlerce tuzak gelecektir. İnsan bu tuzaklara aldanmadan, yenilmeden mücadele ederek yoluna devam etmesi onun sahili selamete ulaşmasına vesile olacaktır. Denizdeki dalgalarla, fırtınalarla mücadele eden bir gemi gibi sahili selamete ulaşacaktır. Ne zaman insan mücadeleyi elden bırakırsa işte o zaman yenildiğini ve maddeperestliğe adım attığını görecektir. Helal dairesi keyfe kafi iken, haram dairesine girmeye hiç lüzum yoktur. Kalpte ancak Allah sevgisi ve bağlılığı bulunması gerekirken onun yerine kan uyuşmazlığı gibi kalple uyuşmayan her neyi kalbimize bağlamaya çalışırsak hastalıklar ve sıkıntılar başlayacaktır. İşte depresyon ve psikolojik hastalıkların birçoğu bu manevi uyuşmazlığın sırrından ileri geliyor. Buna en güzel delil maneviyat büyüklerinin hiç birisinin psikiyatrik bir hastalığının olmamasıdır. Ama binlerce psikolog huzuru bulmak için maneviyat büyüklerinin önüne diz çökmüştür. Nasıl ki binlerce kavak ağacının başında bin yıl dolaşmakla Hindistan cevizi bulunmadığı gibi huzur ve mutluluk da, asla madde de bulunamayacaktır.

Evet, dünyanın her türlü gayri meşru bağımlılığı insanı helaketten ve felaketten başka bir şeye götürmüyor. Son yıllarda çığ gibi büyüyen uyuşturucu madde bağımlılığının sebebi de yukarıda izah ettiğimiz hakikatlerin neticesidir. Bu aynen şu misale benzer ki; bir adam susamış, hararetini gidermek için deniz suyu içiyormuş. Ama her ne kadar içerse içsin harareti gitmiyor, aksine daha çok içmek istiyor. İçtikçe içi parçalanıyor. Bu hal böyle devam edip gidiyor. İşte uyuşturucu madde bağımlılığı bir sonuçtur. Nedeni ise hayatın hakiki ve elemsiz lezzetini yanlış yerlerde ve yanlış şeylerde aramaktan geliyor. Ülkemizde sadece altı ayda bonzai denilen uyuşturucudan ölen kişi sayısı beş yüzdür.

Bu insanların kaybettiği güzelliğin yerini, şimdi dünyanın hangi lezzeti doldurabilir. Aileler, hastaneler, yetkililer ve hatta devlet bile bu durum karşısında çaresiz. Allah insana on beş sene kadar doğumdan sonra mühlet vermiştir. Hayatın her türlü tehlikelerine karşı savunma mekanizmalarını geliştirsin ve kendini donanımlı hale getirsin diye. Çocuklara küçük yaşta aşı yapılmasının nedeni de ileride gelebilecek hastalıklara karşı bağışıklık kazansın değil midir? Öyle ki Allah bu süreç zarfında insanın bazı şehvani hislerini ortaya çıkarmıyor. Ta ki yetişmesi ve gelişmesi için müsait bir zaman ve zemin olsun diye. Bizler ise Allah'ın bizlere vermiş olduğu bu zamanı oyun ve eğlenceden ibaret zannedip ruhumuzu, kalbimizi ve aklımızı geliştirmeyi unutuvermişiz. Nasıl ki bir araba motoru çalışır iken tamir edilmez veya tamir edilmesi çok zordur. Çünkü tamir, motor çalışmadan yapılır. Aynen öyle de bir insanı on beş yaşından sonra kötü alışkanlıklardan kurtarmak da o kadar zordur.

Her taraftan hücum eden kötülüklere karşı kendimizi ve sorumlu olduklarımızı donanımlı hale getirmezsek, bütün dünyayı yönetebilecek hislerimizi ve kabiliyetlerimizi bir maddenin esiri haline getiririz. Her şeyin efendisi olan bir insanken zerre kadar kıymeti olmayan maddenin esiri oluruz.

Regaip BOSTAN

[email protected]