Lokman suresi kaç ayettir?
34 ayet olan Secde suresi hidayet rehberimiz Kuranı Kerimin 31. suresidir. Mekke döneminde nazil olan Lokman suresinde Lokman aleyhisselamın kıssası anlatılmaktadır. . Peki Lokman suresi kaç ayettir? Lokman suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Lokman suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 31. suresi olan Lokman suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...
Kısaca Konusu: Lokmân’ın oğluna öğütlerini içeren âyetlerde özetlenen şirk inancının yasaklanması, ana babaya saygı gösterip meşrû buyruklarına uyma, sorumluluk duygusu, iyilik için çalışma, sabır, tevazu gibi dinî ve ahlâkî ödevlerdir. Daha sonra putperestleri şirkten vazgeçirmeyi ve onlara kurtuluş yolunu göstermeyi amaçlayan bilgiler, kanıtlar ve uyarılara yer verilmiştir.
Fazileti : Kim Lokman sûresini okursa, Lokman’a (aleyhimürrahme) kıyâmet günü refîk (arkadaş) olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
LOKMAN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam mîn
2. Tilke ayatül kitabil hakîm
3. Hüdev ve rahmetel lil muhsinîn
4. Ellezîne yükîymunes salate ve yü’tunez zekate ve hüm bil ahîrati hüm yukînun
5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
6. Ve minen nasi mey yeşterî lehvel hadîsi li yüdîlle an sebîlillahi bi ğayri îlmiv ve yettehîzeha hüzüva ülaike lehüm azabüm mühîn
7. Ve iza tütla aleyhi ayatüna vella müstekbiran ke el lem yesma’ha keenne fî üzüneyhi vakra fe beşşirhü bi azabin elîm
8. İnnellezîne amenu ve amilus salihati lehüm cennatün neîym
9. Halidîne fîha va’dellahi hakka ve hüvel azîzül hakîm
10. Halekas semavati bi ğayri amedin teravneha ve elka fil erdî ravasiye en temîde biküm ve besse fîha min külli dabbeh ve enzelna mines semai maen fe embetna fîha min külli zevcin kerîm
11. Haza halkullahi fe erunî maza halekallezîne min dunih beliz zalimune fî dalalim mübîn
12. Ve le kad ateyna lukmanel hîkmete enişkür lillah ve mey yeşkür fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe innellahe ğayniyyün hamîd
13. Ve iz kale lukmanü libnihî ve hüve yeîzuhu ya büneyye la tüşrik billah inneş şirke le zulmün azîym
14. Ve vessaynel insane bi valideyh hamelethü ümmühu vehnen ala vehniv ve fisalühu fî ameyni enişkür lî ve li valideyk ileyyel mesîyr
15. Ve in cahedake ala en tüşrike bî ma leyse leke bihî ilmün fe la tütî’hüma ve sahîbhüma fid dünya ma’rufev vettebî’ sebîle men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta’melun
16. Ya büneyye inneha in tekü miskale habbetim min hardelin fe tekün fî sahratin ev fis semavati ev fil erdî ye’ti bihellah innellahe latîyfün habîr
17. Ya büneyye ekîmîs salate ve’mur bil ma’rufi venhe anil münkeri vasbir ala ma esabek inne zalike min azmil ümur
18. Ve la tüsa’îr haddeke lin nasi ve la temşi fil erdî meraha innellahe la yühîbbü külle muhtalin fehur
19. Vaksîd fî meşyike vağdud min savtik inne emreral asvati le savtül hamîr
20. E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdî ve esbeğa aleyküm niamehu zahiratev ve batîneh ve minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri îlmiv ve la hüdev ve la kitabim münîr
21. Ve iza kîyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kaneş şeytanü yed’uhüm ila azabis seîyr
22. Ve mey yüslim vechehu ilellahi ve hüve muhsinün fe kadistemseke bil urvetil vüska ve ilellahi akîbetül ümur
23. Ve men kefera fe la yahzünke küfruh ileyna merciuhüm fe nünebbiühüm bima amilu innellahe alîmüm bizatis sudur
24. Nümettiuhüm kalîlen sümme nadtarruhüm ila azabin ğalîyz
25. Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya’lemun
26. Lillahi ma fis semavati vel ard innellahe hüvel ğaniyyül hamîd
27. Ve lev enne ma fil erdî min şeceratin aklamüv vel bahru yemüddühu min ba’dihî seb’atü ebhurim ma nefidet kelematüllah innellahe azîzün hakîm
28. Ma halkuküm ve la ba’süküm illa ke nefsiv vahîdeh innellahe semîum basîyr
29. E lem tera ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehara fil leyli ve sehhareş şemsi vel kamera küllüy yecrî ila ecelim müssemmev ve ennellahe ve ma ta’melune habîr
30. Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve enne ma yed’ une min dunihil batîlü ve ennellahe hüvel aliyyül kebîr
31. E lem tera ennel fülke tecrî fil bahri bi nî’metillahi li yüriyeküm min ayatih inne fî zalike le ayatil li külli sabbarin şekur
32. Ve iza ğaşiyehüm mevcün kez zuleli deavüllahe muhlisîyne lehüd dîn felemma neccahüm ilel berri fe minhüm muktesîd ve ma yechadü bi ayatina illa küllü hattarin kefur
33. Ya eyyühen nasütteku rabbeküm vahşev yevmel la yezî validün av veledihî ve la meludün hüve cazin av validihî şey’a inne va’dellahi hakkun fe la teğurranekümül hayatüd dünya ve la yeğurraneküm billahül ğarur
34. İnnellahe îndehu îlmüs saahve yünezzilül ğays ve ya’lemü ma fil erham ve ma tedrî nefsüm maza teksibü ğada ve ma tedrî nefsüm bi eyyi erdîn temut innellahe alimün habîr.
LOKMAN SURESİ ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Elif. Lâm. Mîm.
2. Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir.
3. O Kitap ki, muhsinler için hidayet rehberi ve rahmettir.
4. Onlar ki namazı kılarlar, zekâtı verirler ve onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.
5. İşte onlar Rablerinin yolunda olanlardır. İşte onlar saâdete erenlerdir.
6. İnsanlar arasında öyleleri var ki, bir bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlara alçaltıcı bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında ağırlık varmış da işitmiyormuş gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. Artık sen ona acıklı bir azap ile müjde ver.
8. İman edip de sâlih ameller işleyenlere Naîm cennetleri vardır.
9. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, Allah’ın gerçek vaadidir. O, Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
10. O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı. Yere de sizi sarsmasın diye sağlam ve yüksek dağlar koydu ve orada her çeşit canlıları yaydı. Gökten su indirdik ve orada her güzel çiftten bitirdik.
11. İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. Şimdi gösterin bana, O’ndan başkaları ne yaratmıştır? Hayır! Zâlimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
12. Andolsun ki biz Lokman’a Allah’a şükretmesi için hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olandır.
13. Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Oğulcuğum! Allah’a şirk koşma, doğrusu şirk koşmak çok büyük bir zulümdür.”
14. Biz insana anne ve babasına (iyi davranmasını) tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlüğe düşerek (nice sıkıntılarla) taşımıştı. Sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. Öyleyse bana ve anne-babana şükret. Dönüş ancak banadır!
15. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme! Onlarla dünyada iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber veririm.
16. “Oğulcuğum! Yapılan iyi veya kötü bir iş hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu mutlaka çıkarır. Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, her şeyden haberdardır.”
17. “Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan! Çünkü bunlar azmedilmeye değer işlerdendir.”
18. “İnsanları küçümseyip yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenip öğünen ve böbürlenen kimseleri aslâ sevmez.”
19. “Yeryüzünde mütevâzi ol. Söz söylerken yavaş sesle söyle! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.”
20. Görmediniz mi? Göklerde ve yerdeki her şeyi Allah size musahhar kılmıştır. Zâhir ve bâtın (açık ve gizli) her türlü nimetlerini bol bol vermiştir. İnsanlar içinde ne bilgisi, ne rehberi ne de aydınlatıcı bir kitabı yokken Allah hakkında tartışan kimseler vardır.
21. Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde: “Hayır! Biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız.” derler. Ya şeytan babalarını alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!
22. Kim kendini Allah’a muhsin olarak, O’nu görür gibi tamamen teslim ederse, muhakkak ki o en sağlam kulpa yapışmış olur. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.
23. Kim kâfir olursa, onun küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Şüphesiz ki Allah göğüslerin özünü bilendir.
24. Onları az bir süre geçindiririz, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
25. Andolsun ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah!” derler. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Hayır! Onların çoğu bilmezler.
26. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Şüphesiz ki Allah zengindir ve övülmeye en çok lâyık olandır.
27. Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez. Şüphe yok ki Allah Aziz’dir, hükmünde hikmet sahibidir.
28. Sizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de ancak bir tek kişinin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir.
29. Görmez misin ki Allah geceyi gündüze ve gündüzü de geceye katmaktadır. Güneşi ve ay’ı da buyruğu altına almıştır. Bunların her birisi belirli bir süreye kadar hareketine devam eder. Ve şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.
30. Çünkü Allah hakkın tâ kendisidir. O’ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz bâtıldır. Doğrusu Allah çok yücedir, büyüktür.
31. Görmez misin ki, gemiler denizde Allah’ın nimetiyle akıp gider. Böylece size âyetlerini (varlığının delillerini) gösterir. Bunlarda pek sabırlı ve çok şükreden kimseler için âyetler (işaretler) vardır.
32. Dağlar gibi dalgalar onları sardığında, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkararak kurtardığı zaman içlerinden bir kısmı orta yolu tutarlar. Zaten bizim âyetlerimizi gaddar ve nankörlerden başkası inkâr etmez.
33. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğluna, oğulun babaya hiçbir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Allah’ın vaadi şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, aldatıcı şeytan Allah’ın affına güvendirerek sizi yoldan çıkarmasın.
34. Kıyamet saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.
LOKMAN SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
İbni Cerir, İbni Abbas (r.a.)’ın “Öyle insanlar vardır ki, bilgisizce insanları Allah yolundan saptırmak için … boş sözler satın alırlar.” ayetinin (6. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak şöyle dediğini nakletmektedir: Bu ayet Kureyş’ten şarkıcı cariye satın alan adam hakkında nazil olmuştur.
Cüveybir, İbni Abbas (r.a.)’ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bu ayet Nadr b. Haris hakkında inmişti. Nadr şarkıcı bir cariye satın almıştı. İslâm’a girmek isteyen birini duyduğu zaman hemen bu cariye ile onun yanına gider ve cariyeye: Bu adama yedir, içir ve ona şarkı söyle, derdi. Yeni müslümana: Muhammed’in davet ettiği oruç, namaz ve onun huzurunda çarpışmaktan daha hayırlıdır, derdi. Ayet bunun üzerine nazil olmuştur.
Mukatil diyor ki: Ayet, Nadr b. Haris hakkında nazil olmuştur. Nadr tüccar olarak İran’a gidiyor, Acemlerin kitaplarını satın alıyor, bu kitapları anlatıyor ve şöyle diyordu: “Muhammed size Ad ve Semûd kavimlerinin haberlerini anlatıyor. Ben de size Rüstem ve İsfendiyar’ın, kisraların haberlerini anlatıyorum.” derdi. Kureyşliler de onun sözlerinden hoşlanıyor, Kur’an’ı dinlemeyi terkediyorlardı. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/138-139.]
“Eğer yeryüzünde ağaçlar kalem olsa…” ayetinin (27. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Cerir, İkrime’den naklediyor ki: Ehl-i Kitap Peygamberimiz (s.a.)’e “Ruh” hakkında soru sormuşlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak “Sana ruhu sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.” (İsra, 17/85) ayetini indirdi. Ehl-i Kitap da şöyle dediler:
– Sen bize ilimden pek az bir şey verildiğini iddia ediyorsun. Halbuki bize Tevrat verildi. O ise hikmetli kitaptır. “Kime hikmet verilirse, ona çok hayır verilmiş olur.” (Bakara, 2/269).
Bunun üzerine Lokman suresinin “Eğer yeryüzünde ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa…” mealindeki 27. ayeti nazil oldu.
İbni İslak ve İbni Ebî Hatim, Ata b. Yesar’dan naklediyorlar: Mekke’de, “Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.” (İsra, 17/85) ayeti nazil oldu.
Peygamberimiz (s.a.) Medine’ye hicret edince Yahudi ilim adamları ona gelip:
– Bize ulaşdığına göre sen “Size ilimden pek az bir şey verilmiştir.” diyorsun. Bununla bizi mi, yoksa kavmini mi kastediyorsun? dediler. Peygamberimiz (s.a.):
– Herbirini kastettim, dedi. Yahudiler:
– Peki, sen bize içinde herşeyin açıklamasının bulunduğu Tevrat’ın verildiği ayetlerini okuyorsan, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.):
– O Allah’ın ilminde azdır, diye cevap verdi. Cenab-ı Hak da “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa…” (Lokman, 31/27) ayetini indirdi.
Ebu’ş-Şeyh İbni Hayyan el-Ensarî el-Azame kitabında, İbni Cerir Tefsirinde Katade’den naklediyorlar: Müşrikler, bu ilâhî kelâm yakında tükenecek bir kelâmdır, dediler. Bunun üzerine: “Eğer yeryüzünde ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa …” ayeti nazil oldu.
“Sizin yaratılmanız da…” ayeti (28. ayet) Übeyy b. Halef, Übeyy b. Esedîn, Münebbih b. Haccac b. Sebbak ve Nebîh b. Haccac b. Sebbak hakkında nazil oldu. Bunlar Peygamberimiz (s.a.)’e şöyle dediler:
– “Allah Tealâ bizi merhaleler halinde yarattı. Önce nutfe, sonra kan pıhtısı, sonra et parçası, sonra da kemikler halinde yarattı, diyorsun. Sonra da: Biz hep birlikte bir saat içinde yeni bir yaradılışla diriltileceğiz, diyorsun!..”
Bunun üzerine Cenab-ı Hak: “Sizin yaratılmanız da, tekrar diriltilme-niz de tek bir kişinin yaratılması gibidir.” ayetini indirdi. (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/173-175.)
“Kıyametin bilgisi ancak Allah kalındandır.” ayetinin (34. ayet) nüzul sebebi ile ilgili olarak İbni Cerir ve İbni Ebî Hatim, Mücahid’den naklediyor ki: Badiye’den Haris b. Amr isimli bir adam geldi.[Katade’nin rivayetine göre bu zatın ismi Varis b. Amr b. Harise’dir. Zira hiçbir kimse Allah’ın izni olmaksızın kimseye şefaat edemeyecektir. Allah nezdinde dünya hayatında işlenen salih amelden başka hiçbir şeyin faydası olmayacaktır.] Peygamberimiz
(s.a.)’e:
– Benim hanımım hamiledir. Doğuracağı çocuğu bana haber ver. Bizim beldemiz kuraktır. Yağmurun ne zaman yağacağını bana haber ver. Ben ne zaman doğduğumu öğrendim. Bana ne zaman öleceğimi de sen haber ver, dedi.
Bunun üzerine Allah “Kıyametin bilgisi Allah katındadır….” mealindeki 34. ayeti indirdi. [Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/183.]
LOKMAN SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Kim Lokman sûresini okursa, Lokman’a (aleyhimürrahme) kıyâmet günü refîk (arkadaş) olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Lokman suresini okursa, Emri bil maruf yapanların sayısınca o kişiye on sevap verilir ve kıyamet gününde Lokman (aleyhisselam)’a arkadaş olur.” (Kâdı beyzavi, Beyzafi Tefsir (Envarut-Tenzil ve Esrarut-Te’vil) 2/98)
Rivayet edildi ki:
Maddi ve manevi hastalıklara karşı 7 kere okunur. Ayrıca bu sure yazılıp zemzem olan bir kabın içine konulup içilirse, birçok hastalığa Allah’ın izniyle şifa olur.
Bu sureyi okuyup da bir vasıatya binse, meydana gelmesi muhtemel kazalara karşı kendisini korumuş olur.
Ruhi sıkıntılarından kurtulmak isteyen kişi, aktarlarda satılan günlük tabir edilen sakızı balla karıştırdıktan sonra Lokman suresinin 27-28 ayetlerini bu karışıma üfler ve sabahları aç karnına yemeğe uzun bir müddet devam etmelidir.
“Her kim Lokman sûresini okursa kıyamet gününde Lokman ona arkadaş olur.”
Lokman Suresini, ruhi bunalım geçiren bir kimse yedi defa okursa, maddi ve manevi hastalığı ve bilinmeyen hastalığına Allah şifa ihsan eder. Lokman Suresi Kuran-ı Kerimin 412. sayfasındadır.34 ayettir.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.