Lâiklik felâkettir!
GÜNÜN AYETİ
De ki: Ey
inkârcılar! Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam. Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Ben sizin taptıklarınıza
tapacak değilim. Siz de benim taptığıma
tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim
dinim banadır.
(Kâfirun Sûresi)
GÜNÜN HADİSİ
Sahabeden
Amir İbni Şuayb (ra) anlatıyor, Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “ Bizden başkasına benzeyen bizden değildir.
Yahudilere ve Nasranilere benzemeyin“ diye buyurduğunu söyledi.
(Ramüz-ül Hadis, Cilt/4 S/366)
Ayasofya'nın,
Fatih Sultan Mehmet Han'ın vasiyetine uygun olması için yıllar sonra yeniden ibadete açılması, bazı
çevreler tarafından, "Lâiklik elden
gidiyor" biçiminde yorumlandı.
CUMHURİYET dönemi eğitim sisteminin
en başarısız yönlerinden biri; sorgulayıcı, yürekli
insan tipini yetiştirememesidir. Yakinen tanıdığım için Diyanet ve İlahiyat
camiasını bu yönden yetersiz bulurdum ama üç aşağı beş yukarı bütün kurumlarımız
ve üniversite mezunlarımız da böyledir.
Yürekli bir ses
Neredeyse “Kurucu iradenin temellerini attığı
laik düzen bize yeter” diyecek konuma gelen yarı ölü camiamız içinde yürekli
bir ses çıktı.
Ayasofya baş imam hatibi Prof. Dr. Mehmet
Boynukalın aynen benimsediğimiz ifadelerinde şöyle dedi:
“… Anayasa’da var olan vesayetin en büyüğü,
bazı kanunların değiştirilmesinin teklif dahi edilememesidir. Hakimiyet kayıtsız
şartsız milletinse milletin anayasasını istediği zaman değiştirme hakkına sahip
olması gerekir. Milletin böyle bir hakkı yoksa o zaman hakimiyet milletin değil.1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam’dı ve laiklik yoktu.
Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün.”
Kardeşimizi tebrik ederim
Lâmı cimi yok, kardeşimizi tebrik
ederim. Tebrik ederim de söyleyeceklerim var. Bu olay vesilesiyle yazdığım bir
makaleyi hatırladım. Her ikisi de Prof. Dr. olan Mehmet Boynukalın kardeşimle,
yazımıza konu Mehmet Karali kardeşimiz özdeşleştiği için o yazımdan alıntılar
yapacağım:
Sevgili Mehmet Karali hocam
A güzel kardeşim! Profesör olmuşsun. Yetmemiş bir de “Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı” olmuşsun. Üstüne üstlük imanından kaynaklanan değerlerine sahip çıkıp ”İLAN EDİYORUM... Aile hayatına yönelik bazı politikaları YANLIŞ buluyorum. İyi bir çocuk yetiştirmek, iyi bir ev hanımı olmak Bakan ya da Başkan olmaktan veya Başarılı! bir iş kadını olmaktan çok daha elzemdir. Yeril seçimde hiçbir kadın belediye başkan adayına oy vermeyeceğim” demiştin. Ama yoğun tepkiler alınca da görevinden istifa etmiştin.
Aziz
kardeşim…Sen Ali Rıza Demircan değilsin. O hocadır, yaşlıdır söyleyebilir. Ona
yapabilecekleri bir şey de yok. Yürekleri de yetmez. Bunun için gündeme de
getirmezler. Ama sen “Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı” sın. Sen,
senin konumunda olandan beklenemeyecek laflar ettin. Bak hele ne cüret, bir de
Kral Çıplak dedin.
Kültürel cihad
Üzerine gelineceğini bilemeyecek kadar saf mısın?
Hükümet cenahından, YÖK’ten, Üniversitenden ve çoğu davasız mesai arkadaşlarından destek
görmeyeceğini bilemeyecek kadar ülkemiz gerçeklerinden uzak mısın?
Mehmet Hoca kardeşim, bu anlamda iyi ki de saf
ve ülke gerçeklerinden uzaksın. İftihar edebilirsin. Çünkü yaptığın kültürel
cihaddır. Elbette yara alacaktın, berelenmeden büyük ecirler alınmaz, ahiret
yatırımı yapılamaz. Aslında âhiretimize zarar vermeyecek hiçbir oluşumun ve
gelişimin önemi de yoktur.”
Aziz Kardeşim Mehmet Boynukalın
Muhalif medya, modern yobazlar ve bizim
mahallenin yüreksizleri üzerine gelirlerse, Mehmet Karali gibi seni de istifa
ettirirler. Sakın ha istifa etme. Diyanet’e de güvenme. Seni bir kalemde
silerler.
Ayasofya baş imamı olan senin konumundaki bir
kişiden gelecek sistem eleştiresi Hubel’e, Lat’a, Menat’a balta göstermektir. Bırak,
görevden alacaklarsa, alma zilletini karar alabilecekler ve siyasi kadrolar
üstlensin.
İslâm’ın omurgasını oluşturan Kur’ân’ı Kerim'in 23 senelik nüzûl süreci iyi değerlendirilmeli,
sloganların ardına düşülmemelidir. Biz, İslâm’ı bütünlüğü
içerisinde anlayıp insanlığın demokratik tercihlerine sunacak ilim ve düşünce
insanlarımızı yetiştirecek özgün ve özgür şartlara muhtacız. Hudeybiye
antlaşması sonrasının hür ortamı gibi bir havaya ihtiyaçlıyız.
Diyelim ki fabrika ayarlarına döndük!
Ayasofya-i
Kebir Camii Şerifi Başimamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın'ın sözleri, bazı çevreleri çok tedirgin
etti.
A kardeşim Mehmet
Boynukalın! Önce tebrik ettiğim için, şimdi de eleştiri hakkımı kullanayım.
Diyelim ki fabrika ayarlarına döndük ve Anayasa’ya İslâm maddesini yazdık.
Birileri, senin bu talebinin gerçekleşmesiyle pek çok şeyin hal yoluna gireceği
hayallerine kapılabilirler. Oysa ki olabilecek hiçbir şey yoktur. Soralım:
Anayasa’ya İslâm maddesi yazılmakla çoğu
Avrupalı gavurlardan mülhem ve tercüme yasalar, İslam’a uygun hale getirilmiş
mi olur?
Milli eğitim sistemi ve Üniversite düzeni,
materyalist temellerinden koparılır, yaratılan ve indirilen ayetlerin birlikte
tedris ve talim edileceği vahyî, aklî, ilmî ve ahlakî temellere mi oturtulur?
Ülkemizin kanını emen borca ve faize dayalı
ekonomik düzen değiştirilir, adil ve merhametli bir yapıya mı kavuşturulur.
Yazılı, görsel ve sosyal medyamız hakka çağırıcı
ve batıllardan sakındırıcı erdemler ortamına mı dönüşür.
Değişik ekollere bağlı Tağutlar, insanlaşır da
değerlerimize düşman olmaktan mı çıkar?
Diyanet, ilahiyatlar, cemaatler ve tarikatlar
korkuları ve hurafelerinden arınır, Kuran ve Sünnet’ten hareketle gerçek İslâm’la tanışır, kültürel
bir devrim mi başlatır?
Soruları çoğaltabiliriz. Ama hiç birisine
müsbet cevap alamayız.
Evet Mehmet Boynukalın kardeşim …İşte böyle. İhlasla
söyleyebildiysen geri adım adım atma, ama gereksiz ve de boş ümit aşılayacak
laflar da etme.
Laiklik,dinsizlik demek midir?
50 yıldır sistemle mücadele halindeyim. İslâm’ın
bir bütün halinde uygulanması gereğine ve insanlığı mutlu edeceğine inanan
insanım. Egemen dünya düzeninden
gafil, kamplaşan cahil Müslümanları gördükçe gelecekten ümidi mi keser gibi
oluyorum. Hiç şüphemiz olmasın, İslam söz konusu olduğunda laiklik tam bir din
karşıtlığıdır. İnsanı, insan üzerinde ilahlaştırdığı ve İslam’la çelişip insan
doğasıyla çatıştığı için de insanlığın felaketidir.
Demokratik bir hamleyle “Anayasa’ya devletin
dini İslam’dır” elbette yazılabilir,
ama değinildiği üzere bir faydası da olmaz. Yazılıydı da ne oldu? Biz
bundan vaz geçtik. Ötekileştirici, baskıcı
ve dışlayıcı jakoben laiklikten vazgeçilerek demokratik özgürlükçü laikliğe
geçilsin, kerhen de olsa kabulümüzdür.
Sizin dininiz size, benim dinim bana
Yarım asırlık mücadele insanı olarak geldiğim
nokta, Kâfirun sûresinin “ Sizin laik inançlarınız ve yaşantınız sizin olsun,
benim dinim bana yeter.” anlamındaki son âyetini haykırmak ve gücüm ölçüsünde İslam’ı
yaşamak ve Nisa sûresinin 77. âyetini hatırlatarak yaşanması gereğini duyurmak
olmuştur.
Maddî ve manevî işkenceler altında yaşadıkları
için aileleri ve mallarını bırakıp Medine’ye hicret eden müminler, Bedir savaşı
ve zaferinden sonra Mekke’ye yürümek için Peygamberimize talepte bulunmaya
başlar. Bu ısrarlı istek üzerine Nisa sûresinin 77. âyeti indirilir:
“Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, namazı
kılın ve zekâtı verin, denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca,
içlerinden bir gurup hemen Allah’tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku
ile insanlardan korkmaya başladılar da ‘Rabbimiz! Savaşı bize niçin yazdın!
Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (bir müddet daha savaşı farz kılmasan)
olmaz mıydı?’ dediler. Onlara de ki: Dünya menfaati önemsizdir. Allah’ın
yasalarına aykırılıktan korunanlar için ahiret daha hayırlıdır ve mükafatınız kıl
payı kadar olsun eksiltilmez.”
Biz maddi anlamda işkence görmedik,
ailelerimizi ve mallarımızı terk etmedik ve henüz Kurân ile terbiye edilip
bilgili ve bilinçli adalet ve merhamet insanı haline dönüşemedik. Bu
sebeple bizden adalet, barış ve erdem
devrimcileri çıkmaz.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.