Kovid-19 salgını ve petrol savaşı yenilenebilir enerji sektörünü nasıl etkileyecek?
Bugünlerde tüm dünyada yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ve bunun çeşitli alanlarda uluslararası sisteme etkileri tartışılıyor. Dünyayı etkileyen bu pandemi, ülkeleri sınırları içine kapatırken hem ülke içi hem ülkeler arası hareketliliği sınırlandırmış durumda.
Buna ek olarak dünya çapında üretim yavaşladı, ticaret önemli ölçüde azaldı. Bu azalış ulaştırma sektörüne de yansıyarak gerek uçuşları gerek diğer araçlarla yapılan seyahatleri çok büyük ölçüde sınırlandırdı; ayrıca ülkelerde uygulanan karantinalar yahut evde kalma çağrıları ülke içi ulaşımı da azalttı. Kovid-19 kaynaklı bu etkenlere ek olarak, 2020 Şubat ve Mart aylarının dünyada 1981-2020 periyodundaki en sıcak şubat ve mart aylarından biri olarak kaydedildiği geçtiğimiz günlerde belirtilmişti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü de bu bilgiyi teyit ederek uzun yıllar Türkiye’de Mart ayı ortalama sıcaklığı 7.1°C iken, 2020 Mart ayı ortalama sıcaklığının 9.5°C olarak gerçekleştiğini açıkladı. Tüm bu etkenlerin bir araya gelmesiyle içinden geçtiğimiz süreçte enerjiye olan talebin düşmesi, karşımıza olağan bir sonuç olarak çıkıyor.
Kovid-19 ve sıcak geçen kış dışında enerji piyasasını etkileyen çok önemli gelişmelerden biri de Mart ayı başında gerçekleşen OPEC+ toplantısında yaşandı. OPEC içerisinde Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir grup devlet, fiyatları aşağı çeken düşük talebin yarattığı problemi çözmek için arzın kısılmasını önerdi. Rusya ise bu hızlı talep düşüşünü takip etmek gerektiğini, pandeminin ekonomik etkilerini görmeden hızlı bir reaksiyon vermemek gerektiğini savundu. Bu anlaşmazlık ortamında Suudi Arabistan üretimi artırdı ve petrol fiyatlarının hızlı şekilde düşmesine sebep oldu. Böylece 2020 başında 66 ABD Doları olan bir varil petrol fiyatı son 17 yılın en düşük seviyesini görerek 25 Dolar civarına indi. Nisan ayı ortalarında taraflar üretimin kısılması konusunda anlaşmaya varsa da bu gelişme de petrol fiyatlarındaki düşüşü engelleyemedi. Bu anlaşmaya rağmen 15 Dolar bandını gören petrol fiyatı, geçtiğimiz günlerde ancak 22 Dolar civarına kadar çıkabilmişti. Bu gelişmelerin sonucu olarak, talep ve fiyatların düşmesi devletlerin petrolü depolamasına ve bu fiyat düşüşünden faydalanarak stok açıklarını kapatmaya çalışmalarına neden oldu. Geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük bağımsız petrol depolama şirketi olan Rotterdam merkezli Vopak, petrol depolama terminallerinin tamamının dolduğunu ve artık yer kalmadığını açıkladı.
Bozulan rekabet koşulları
2019 BP Dünya Enerji İstatistikleri Raporuna göre, 2018 yılında, dünyadaki toplam enerji tüketiminin yüzde 33,6’sını tek başına karşılayan petrol piyasasında Kovid-19 etkisi, talep azalması, arz/talep dengesi konusunda yaşanan anlaşmazlıklar ve düşük petrol fiyatlarından dolayı devletlerin depolama yapmaya çalışması gibi gelişmeler yaşanırken tartışmanın bir diğer boyutu da tüm bunların yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarına nasıl bir etkisi olacağı sorusuyla ortaya çıkmakta.
Petrol fiyatlarının yenilenebilir enerji sektörü üzerine olası etkileri konusunda tartışma iki farklı görüş çerçevesinde devam ediyor. Tartışmanın taraflarından biri, düşük petrol fiyatlarının yenilenebilir enerji sektörünü olumsuz etkileyeceğini savunuyor. Başka bir değişle, özellikle kısa dönemli düşünüldüğünde enerji piyasasındaki talep eksikliği ve petrol fiyatlarındaki düşüşün enerji dönüşümünde olumsuz bir rol oynayacağı tahmin ediliyor. Buna göre, mevcut durumda düşen benzin ve yakıt fiyatları karşısında elektrikli araçların çok daha az rekabet edebilir olması yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelimi olumsuz etkileyecek bir unsur olarak gösteriliyor. Sadece araçlar açısından değil, fiyatlardaki düşüşün elektrik üretiminde rüzgâr ya da güneş enerjisinin kullanılmasından ziyade, doğalgaz kullanımını daha anlamlı kılacağı ve dolayısıyla elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerjinin yine daha az rekabet edebilir olacağı düşüncesinin bu sektördeki yatırımları azaltacağı öngörülüyor.
Bunların ötesinde, enerji piyasasının mevcut durumunun olumsuz ekonomik sonuçları, devletlerin ilk ödün verecekleri alanların yenilenebilir enerji yatırımları ve desteklemeleri olma ihtimalini güçlendiriyor. Bunun dışında da yenilenebilir enerji, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda devletlerin emisyonlarını düşürmek ve kullandıkları enerji tiplerini dönüştürmek konusunda en önemli zorunlulukları olarak karşılarına çıkıyor. Enerji piyasası ve fiyatların mevcut durumuna bakılarak bu maliyetli dönüşümü devletlerin erteleme eğiliminde olacağı, bunun da yenilenebilir enerji sektörü yatırımlarını en azından kısa vadede olumsuz etkileyeceği de değerlendirilen olasılıklardan bir diğeri olarak gösterilebilir. Bunlara ek olarak, doğalgaz fiyatları çoğunlukla petrol fiyatlarıyla bağlantılı olarak belirlenmektedir. Doğalgaz da aynı zamanda pek çok ülkede elektrik üretiminde kullanılan önemli girdilerden biri olduğu için petrol fiyatlarındaki düşüş doğalgaz fiyatlarını düşürecek, dolayısıyla elektrik üretim maliyeti aşağı inecektir. Bu çerçevede yenilenebilir enerjiden üretilen elektrik enerjisi daha pahalıya mal olarak rekabet edemez hale geleceğinden bu durumun yenilenebilir enerji yatırımlarını olumsuz etkileyeceği de ortaya konulan diğer bir öngörü.
Krizlere karşı alternatif yenilenebilir enerji
Petrol fiyatlarının yenilenebilir enerji sektörüne olası etkileri konusundaki tartışmanın ikinci tarafında ise enerji piyasasındaki ve enerji fiyatlarındaki mevcut durumun yenilenebilir enerji yatırımları üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı yönündeki öngörü yer alıyor. Bu görüşün dayanaklarından ilkini, enerji yatırımlarının uzun dönemli planlanması ve petrol fiyatlarındaki değişikliklerin diğer kaynaklara yatırımları etkilemeyeceği yönündeki düşünce oluşturuyor. Bu nedenle de şu anki talep düşüşü ve petrol fiyatındaki düşüş, yenilenebilir enerji sektöründeki uzun dönemli yatırım planlamalarını etkilemeyecektir.
Bu görüşün bir başka dayanağını, yenilenebilir enerji kaynaklarının, dışa bağımlılıkların ve cari açığın azaltılması konusunda devletlerin faydalanabilecekleri en iyi araçlardan biri olması oluşturmakta. Bunu daha iyi anlamlandırmak için 1973 petrol krizine bakmak gerekir. 15 Ekim 1973 yılında, OAPEC’in (Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği) Yom Kippur Savaşında Batı’nın İsrail’e destek vermesine karşılık olarak petrol arzını kısmasıyla beraber petrol fiyatlarının artması bir krize neden olmuştu. Bundan daha da önemlisi, bu olayın devletlere petrolün bir dış politika aracı olarak kullanılabileceğini göstermişti. Bu krizin sonucunda Batılı devletler ve başta Fransa böyle bir krizi bir daha yaşamamak için nükleer enerji yatırımlarına hız vermişti. Yani bağımlılıktan kurtulmak için alternatif bir yol tutmuştu. 2006, 2009 ve 2014 yıllarında Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimlerin enerji krizlerine dönüşmesi, diğer taraftan Rusya’nın Ukrayna’ya giden boru hattını kısa süreli de olsa kapatması Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğinin olumsuz etkilenmesine neden olmuş, bu da tıpkı 1973 krizindeki gibi Avrupalı devletleri Rusya bağımlılığından kurtulmak için alternatif arayışına itmişti. Bu alternatif de yenilenebilir enerjidir. Dolayısıyla, uzun dönemli böyle bir dönüşüm sürecini kısa süreli talep ve fiyat düşüşlerinin olumsuz etkilemesi -özellikle uzun vadede- zor görünüyor.
Gelecek yenilenebilir enerjide
Enerji piyasasının mevcut durumunun yenilenebilir enerji yatırımlarını olumsuz etkilemeyeceği yönündeki görüşün bir başka iddiası da uluslararası ekonomik sistem temelindedir. 2008 ekonomik krizi neredeyse tüm dünyayı olumsuz etkilemiş, üretimler yavaşlamış, ülke ekonomileri ciddi zararlara uğramıştı. Yenilenebilir enerji bu ekonomik durgunluk döneminde uluslararası ekonomiyi canlandırabilecek, yeni bir üretim, yeni bir pazar ve yeni bir rekabet alanı olarak gündeme gelmiştir. Bu nedenle, geçici olması beklenen bir talep ve fiyat düşüşünün uzun vadede yenilenebilir enerji sektörünü olumsuz etkilemeyeceğini düşünmek yanlış olmayacaktır. Tüm bunların ötesinde, Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği Başkanı Thomas Becker de petrol fiyatlarındaki düşüşün yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırımları kesinlikle azaltmayacağını, petrol fiyatlarındaki düşüşün geçici olduğunu ve yenilenebilir enerji dönüşümünün yeni değil Ukrayna krizi ile başlayan bir süreç olduğunu ifade etti. Becker ayrıca enerjide dışa bağımlılığın sürdürülebilir bir şey olmadığını o nedenle uzun vadede yenilebilir enerjinin Avrupa’nın artan enerji ihtiyacını karşılamakta bir gereklilik olduğunu belirterek, mevcut enerji fiyatlarının bu süreci etkilemeyeceğini savunması da üzerinde durulması gereken bir başka unsur olarak ortaya çıkıyor.
Bu bağlamda, hem Kovid-19 pandemisinin etkisiyle talebin düşmesi hem de Rusya-Suudi Arabistan petrol fiyatı savaşı neticesinde petrol fiyatlarının düşmesi yenilenebilir enerji sektörünü kısa vadede etkileyebilecek olsa bile uzun vadede olumsuz etkilemeyeceği sonucuna varmak mümkün.
Çünkü, ilk olarak Kovid-19 etkisiyle gerçekleşen talep azalmasının geçici bir durum olduğunu söylemek gerekir. Pandemi sonrası ülkelerin hem iç hem de ülkeler arası kısıtlamaları kaldırmalarıyla talep artışı gerçekleşecek ve arz talep değerlendirmesi bu dönemde tekrar yapılacaktır. Geçici olduğu düşünülen böyle bir talep azalmasının da, petrol fiyatlarındaki düşüşlerin de uzun vadeli yatırımları ifade eden yenilenebilir enerji sektörünü olumsuz etkilemesi zor görünmektedir.
Bunun dışında, konvansiyonel yakıtlar olarak tanımlanan fosil yakıtların kıt kaynaklar olması ve BP Dünya Enerji İstatistikleri raporuna göre, mevcut kullanım trendlerinin devamı durumunda petrol rezervlerinin 48 yıl içinde biteceğinin öngörülmesi, enerji piyasasının geleceği için yenilenebilir enerji kaynaklarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Aynı zamanda devletler, iklim değişikliği gibi, etkilerini farklı ama mutlak şekilde dünyanın her yerinde hissettiren bir olgu ile mücadele etmek zorundalar. Bu mücadelede de aslolan, kullanılan enerji tipini değiştirmek. Bu dönüşümün temel ayağını da yine yenilenebilir enerji oluşturuyor. Bu çerçevede, yenilenebilir enerji sektörü sürdürülebilir kalkınma için temel unsurlardan biri. Bu niteliğiyle de en azından uzun vadede devletlerin yatırım planlamaları içinde olması gereklilik arz eden unsurlardan biri olarak kalacak.
[Dr. Öğretim Üyesi İlhan Sağsen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde enerji ve enerji jeopolitiği alanında çalışmalarını yürütmektedir]
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.