Birbirimizi ismimizle çağırmamız gerekmektedir. Eğer ismimizin dışında bir vasıfla çağıracaksak o da hoşlandığımız vasıflar olmalıdır. Lakap, seviyesiz, ahlakı düşük kimselerin uygulamasıdır. Müslüman, sözlerinin hesabını vereceğine iman etmiştir. Peki Kötü lakap takmak haram mıdır?

Müslümanları birbirine yaklaştıran, onları sarsılmaz bir güç ve kuvvet olarak muhafaza eden bazı sırlar vardır. Bunlar daha çok ferdi planda olsa da, münasebetlerin sıklığı ölçüsünde doğrudan doğruya toplumu, Müslümanları alakadar etmektedir. Bu da iman ehlinin birbirine şefkatle yaklaşması, sevgi ve müsamaha ile davranması, şeref ve haysiyetlerine hürmetkar bulunmasıdır. Bu güzel vasıfların muhafazası, bunların zıddı olan huyların terkiyle mümkündür.

Bu huyların bir kısmı Kur'an-ı Kerim'de şöyle sıralanır:

"Ey mü'minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidir. Kadınlar da kadınları alaya almasın, belki onlar kendilerinden daha iyidir. Kendi kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın."1

Âyet-i kerimede üç husus dikkate veriliyor:

1. İnsanları alaya almak,
2. İnsanın kendi kendini ayıplayıp kötülemesi,
3. Hoşlanmayan lakaplarla çağrılması.

Mü'minlerin birbirlerini kötü lakapla, sonradan uydurulan adlarla çağırmamaları istenmektedir. İbni Cerir, ayetin yasakladığı lakapların, muhatabın sevmediği ve hoşlanmadığı lakaplar olduğunu açıklamaktadır. Buna göre, hakareti andıran bütün sözler bu yasaklamanın içine girmektedir. O halde, bir insan, Müslüman kardeşini çağırırken ve sohbet ederken onun hoşlanmadığı bir isimle veya bir lakapla hitap etmemeli, seslenmemelidir. Mesela fakir bir insana fakirliğini îma eden bir lakap kullanılamayacağı gibi, sakat bir insana da hoşlanmadığı şekilde sakatlığını, eksikliğini belirtecek bir ifade sarf edilmemelidir.2

Bir insan daha önce günahkar iken sonra tövbe ederse, onu eski hatalarıyla tavsif etmek Kur'an'ın tasvip etmediği hususlardandır. Bir kısım müfessirler, ayet-i kerimenin, bazı mü'minlerin cahiliye zamanında kalma isim ve sıfatlarla çağrılmaları üzerine nazil olduğunu ifade ederler.

Bir hadîs-i şerifte ifade buyurulduğu gibi:

"Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu mahcup etmez ve onu küçük düşürmez. Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük düşürmesi kafidir."3

Baş tarafta mealini verdiğimiz ayet-i kerimenin izahında Fahri Razî bu hadîs-i şerifte geçen "Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük düşürmesi kafidir." ifadesini açıklamış olmaktadır. insanın başkasını hoşlanmadığı şeylerle ayıplaması, lakaplandırması aslında kendi kendini ayıplaması demektir. Zira kötü lakapla lakaplandırdığı arkadaşının yerine kendisi düşer.

Burada bir hususa dikkat etmek lazımdır. Âyet-i kerime hoş olmayan ve kötülüğü andıran lakaplarla çağırmayı yasaklamaktadır. Fakat güzel ve medhi ifade eden lakaplar yasaklananlar kısmına girmez. Bu hususu ifade eden Elmalılı merhum,

"Mü'min kardeşini güzel lakaplarla ve isimlerle çağırmak, mü'minin mü'min üzerindeki hakkıdır."

mealindeki hadisi zikretmekte ve Müslümanların birirlerini güzel lakapla isimlendirmelerinin teşvik edildiğini açıklamaktadır. O halde güzel lakapla çağırmak, isimlendirmek teşvike şayandır.4

Mesela Peygamber Efendimiz (asm), Hz. Ebû Bekir'e "cehennemden azad olunmuş" manasına "Atîk", Hz. Ömer'e "hak ile batılı birbirinden ayırıp adaletle hükmeden" manasında "el-Faruk", Hz. Osman' iki kızını nikahladığı için "Zinnûreyn (iki nur sahibi)", Hz. Ali'ye "Ebû Turab" (toprak babası) ve Halid bin Velid'e "Seyfullah" lakaplarını vererek onları taltif etmiştir.

Bunun yanında, bir insanı kolayca tarif etmek maksadıyla, çağırıldığı zaman rahatsız olmayacağı bir isimle anmak ve seslenmek de yasaklanan kısma girmemektedir. Mesela bir topluluk içinde birden fazla "Ali" isminde şahıs varsa, yaşı küçük olan tanıdığımızı "Küçük Ali" diye çağırmak, mesleği berber olan "Ahmet" ismindeki zata "Berber Ahmet" diye seslenmek gibi.

Bütün bu meselelerde gözden uzak tutulmaması gereken husus, muhatabın hissî durumudur. Onun haysiyet ve izzetinin korunmasıdır. Bir insan başkaları tarafından takılan bir lakapla çağrılmaktan rahatsız oluyorsa, onu artık o isimle çağırmak mü'mine eziyet olacağından, dikkatli olmak lazımdır. Esas olan, "Kendimiz için istemediğimizi, başkaları için de istememektir."

Muhabir: Yazar Silinmiş