Koronavirüs, plandemi, Bill Gates ve tapınakçılar!..
Bir süredir, “pandemi” yerine “Plândemi” kelimesini kullandığımı
bilirsiniz.
“FOX
TV” zihniyetindeki kanallar, ortada bir “tezgâh” olduğunu ısrarla reddeder ve bütün karşı çıkışları “komplo teorisi”ne bağlayarak
etkisizleştirmeye çalışırken…
“Farklı
dünya”nın yazarlarında ve kanallarında “PLÂNDEMİ” gerçeğine vurgular dikkat
çekmeye başladı.
Önceki günlerde Kanal 24 ‘te bu yönde yaklaşımlar
dikkatimi çekmişti.
“Plândemi”
denmiyordu ama bir “tezgâha” işaret
ediliyordu.
Dün baktım…
Star’ın internet sitesinde bir haber.
Orada da, bu kirli plâna dikkat çekiliyor ve “Bill Gates”e özellikle vurgu yapılıyor.
Oradan şöyle bir alıntı:
“Dünya nüfusunu azaltmanın gerekli olduğunu söyleyen Microsoft'un
kurucu ortağı milyarder Bill Gates, fonladığı
Covid-19 aşılarının patentini paylaşmayacağını açıkça söyledi. Amerikalı
gazeteci Bradley Blankenship, Gates'in
Covid-19'u bitirmeyeceğini, çünkü bunun o ve diğer milyarderlerin çıkarına
olmadığını söyledi!”
Haberde “PLÂNDEMİ”
kavramı geçmiyor ama işaret edilen gerçek düpedüz bu.
Çok kirli bir tezgâh.
Dünya nüfusunu iyice azaltmak istiyorlar.
Star
Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın yazısı da epeyce ses
getirdi.
Ses size kadar ulaşmadıysa, bu yazı duymanıza vesile olsun.
Kıymetli meslektaşımız Nuh Albayrak, “Koranavirüsü ‘Yeni
Tapınakçılar’
mı Yönetiyor?” başlıklı yazısında, Tapınak Şövalyeleri’nin
şekil değiştirerek dünyayı yönetmeye devam ettiğine vurgu yapıyor…
Yahudi Cizvit Weishaupt Tarikatı’na ve Yahudi banker
Rothschild’e, İlluminati (aydınlanma) Tarikatı’na Fabian Cemiyeti’ne dikkat
çekiyor.
*
“Komplo teorilerine” meraklı bir yazar
olmadığının altını çizen Albayrak’ın yazısındaki şu satırlar “özet”
niteliğinde:
“
Salgının
ilk dönemlerinde bu virüsün ‘laboratuvar ürünü’ olduğu çok konuşulmuştu. 1,5
yıl sonunda soru işaretleri daha da arttı. Uzmanları sürekli yanıltan virüs,
ezber bozarak ilerliyor.
‘Salgını
birileri mi yönetiyor’ sorusu artık bana ütopik gelmiyor. Emperyalistlerin
savaş ve işgale dayalı eski sömürüleri, son derece sinsi ve acımasız devam eden
yeni sömürü yöntemleri yanında nerdeyse masum kalıyor! ‘Derin devlet, üst akıl’
gibi isimler taktığımız bu yeni küresel güç, Tapınak Şövalyeleri' tarikatının güncel versiyonudur.”
*
Dikkat
çekici tespitler değil mi?
Durun, çok daha dikkat çekici olan bölüme gelmedik daha…
“İstanbul Sözleşmesi”ne atfın da bulunduğu şu satırları da okuyalım Kıymetli Nuh Albayrak’tan:
“Yeni dünya düzeni için farklı yöntemlerle aralıksız çalışan
yeni Tapınakçıların, yıllardır kullandığı söylemlerden biri de ‘kadınların özgürleştirilmesi’dir. ‘Kadınlar, ekonomik özgürlük kazanarak 'koca
köleliği'nden kurtuluyor’ diyerek kadınları
kendi sistemlerinin kölesi yapıyorlar. İşgücünde
kadın oranı arttıkça boşanmaların da arttığını gösteren istatistikler onları
pek ilgilendirmiyor. Nitekim Cizvit filozof Voltaire ve Adam Smith gibi
Aydınlanmacılar, her türlü bakım maliyetine katlandıkları kölelerden oluşan
işgücünün, sistemin hür kölelerinden daha pahalıya mal olduğu için köleliğe
karşı çıkmışlardı. İstanbul Sözleşmesi'ni
başta AB üyelerinin uygulamaması, içeriğindeki derin Fabian etkisinden olabilir
mi?”
*
Bu
yazı, güzel bir yazı.
“Kadına özgürlük” maskesiyle
yapılanları hep birlikte gördük ve görüyoruz.
Bu
konuda çok şeyler yazmak geliyor içimden, lâkin, lâfın tamamı benim kıymetli
okuyucularıma söylenmez.
Arife tarif gerekmez.
“Plândemi”nin kaynak kodlarına,
uzandığı yerlere, niyetlerine dikkat çekenlerin sayısı arttıkça, şuurlanma
düzeyi de artacak İnşAllah.
Aklımızı
başımıza alalım ve bu büyük “tezgâha”
dikkat çeken herkesi aynı kaba yerleştirip, “niyet” sorgulamasına girişmektense…
Başımızdaki
“belâ”nın farkına varalım.
Yoksa…
Fena!..
“KORONA SALGINI OLABİLSEYDİ!”
Fabian önderlerinden Bertrand Russel, Tapınakçılara şu tavsiyede bulunuyor:
"Mutlaka negatif nüfusu gerçekleştirmeliyiz. Nüfus azaltılamazsa planımız gerçekleşmez. Dünya savaşlarının bu hedefe büyük bir katkısı olmadı. Fakat bakteriyolojik savaş daha efektif olabilir. Eğer dünyanın her yerinde her nesilde bir veba (veya Korona) salgını olabilseydi, kalanlar dünyayı böyle tıka basa dolduramazdı."
Görüldüğü gibi iki dünya savaşındaki 100 milyona
yakın kayıp Tapınakçı üstadı tatmin etmemiş, salgından; daha büyük bir
"katkı" beklemektedir. Dünyanın işi çok zor...
Metal
Yorgunluğu, Dikkat Dağınıklığı!
Metal Yorgunluğu, çok geç kalıncaya kadar fark
edilmeyen, “en tehlikeli” arıza türlerinden biri. Belli bir yük döngüsünden
sonra, metal üzerinde mikro çatlaklar oluşmaya başlıyor…Bu mikro çatlakların boyutları
yükleme ve zaman etkisiyle gittikçe artıyor…
Çatlak iyice yayıldığında da “metal arızası” denilen durum meydana geliyor.
Metal yorgunluğunun önlenmesi için “baştan” uygun malzeme seçimi, meydana
geldiğinde azaltılabilmesi için de, sağlam bir “yazılım analizi”, “yeniden
tasarım” gibi çalışmaların yapılması gerekiyor.
Gerekli işlemler sağlıklı bir şekilde yapılmadığında, yapılamadığında “çöküş” kaçınılmaz hale geliyor.
Bunlar, metal yorgunluğu hakkında alan mühendislerinin
verdiği bilgiler.
Bir de, “dikkat
dağınıklığı” dedik.
Psikiyatristler bu rahatsızlığın belirtilerini
şöyle sıralıyorlar:
-Odaklanmakta
güçlük çekmek,
-Dikkatini
sürdürememek,
-Göz
teması kuramamak,
-Sık
hata yapmak,
-Karşısındakini
dinlemekte zorlanmak,
-Detayları
gözden kaçırmak,
-Unutkanlık.
*
“Dikkat
Dağınıklığı” ya da “eksikliği”
bir an evvel tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak nitelendiriliyor.
Tedavi yoluna gidilmediği takdirde,
karşılaşılabilecek sıkıntılar da şöyle sıralanıyor:
-Özgüvende
azalma,
-Kapasite
altında başarı gösterme,
-Özellikle
yakın çevre ile, dostlarla ilişkilerde sıkıntılar,
-Kazalar,
yaralanmalar,
-Zararlı
maddelere yönelimler,
-Yasal
problemler,
-Yaşam
süresinin kısalması.
*
“Metal
yorgunluğu” ve “dikkat dağınıklığı ya da eksikliği”
son derece tehlikeli rahatsızlıklar.
Her ikisi de vaktinde tedavi edilmediğinde büyük
sıkıntılara yol açıyor.
Böyle
bir günde, bu iki rahatsızlığa dikkat çekmemin esas sebeplerini ise bizi uzun
yıllardır takip eden kıymetli okuyucularımız çok iyi biliyor.
Yukarıda
bir yerlerde dedim ya,
arife
tarif gerekmez!..
Anlayan çoktan anladı nerelere işaret ettiğimizi!