Komşusu açken, tok yatamayanların uğrak yeri: SADAKA TAŞLARI
HAZIRLAYAN: SABRİ GÜLTEKİN
Günün Ayeti 'Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.' (BAKARA, 148)
Günün Hadisi 'Ey Ademoğlu sen ihtiyaçtan fazlasını infak edip dağıtırsan senin için bu hayırlıdır. Geçinecek kadarını biriktirmenden dolayı kınanmazsın sen harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla veren el alan elden daima üstündüru2026' (Müslim, Zekat: 32)
Büyük ve asil ecdadımız, asaleti, fazileti ve hassasiyeti en güzel şekilde çözüme ulaştırmış sadaka taşlarıyla. Genellikle 2 metre boyunda, silindir şeklinde olan bu taşlar, şehir ve kasabalarda cami, çeşme yanı, hastane gibi işlek yerlerde olabildiği gibi, sadakayı alanın da vereninde kimsenin görmeyeceği tenha yerlere de konulmuştur. Bu bakımdan sadaka taşlarına, asalet ve merhametin simgesi olarak da bakılırmış.
Cellat mezarlarındaki gizem...
Sadaka taşları, Osmanlı Devleti'nin hakim olduğu coğrafyada yaygın bir şekilde kullanılmış ve günümüzde de koruma altına alınması gereken kültürel unsurlar arasına girmiştir. Çeşitli bölgelerde 'zekat taşı', 'zekat kuyusu', dilenci mihrabı', 'hacet taşı', 'ihtiyaçgah', 'fıkara taşı', 'hayrat deliği' gibi isimlerle de anılmakta olan bu taşların, genellikle, cami, tekke, medrese avluları, çeşme başları, üç beş semtin birleştiği köşelere, fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önlerine (Üsküdar'daki Miskinler Tekkesi gibi) dikildiği görülmektedir. Bunların dışında cellat mezarlıklarına da sadaka taşlarının dikildiği bilinir. Cellatlar can almaları nedeniyle Osmanlı'da dışlanmış bir grubu oluşturmuşlardır. Bu sebeple genellikle yerleşim yerinden uzak mezarlıklarda, isimleri yazılmadan sadece mezar başlarında bir taş konularak defnedilmişlerdir. Belirli zamanlarda mezarlıkları ziyaret eden kişiler, cellat mezarlığı kenarına konan sadaka taşlarına para bırakarak cellatların ailelerinin geçinebilmesi için sadakalarını buralara bırakmışlardır.
İnfak etmenin başka bir yolu
Kur'an-ı Kerim'de bulunan infakla ilgili ayetler ve Hz. Muhammed'den aktarılan hadisler dolayısıyla Osmanlı kültüründe sadakaya oldukça önem verilmiş, ideal İslam toplumlarında sadaka sosyal dengenin en önemli unsuru olarak görülmüştür.
Sadaka, sürekli olarak uygulanabilen bir fiil olması sebebiyle yardıma ihtiyacı olan kimselerin devamlı surette gözetilmesini, açlığın, muhtaçlığın ve ondan doğacak hırsızlık, isyan gibi kötülüklerin önlenmesini ve böylece toplumsal bir huzur ortamının oluşmasını temin eden bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Sadakanın riyaya düşmeden ve verilen kişiyi incitmeden verilmesi gerekliliğinin şehir kültüründeki yansıması sadaka taşlarıyla görülmektedir.
Bütün mesele kişiyi rencide etmemek
Sadaka taşı Osmanlı'nın en güzel gelenek ve adetlerinden biri. İslam inancıda ihtiyaç sahiplerine yapılacak yardımın yardımı yapılan kişiyi rencide etmemesi ve yardımı yapan kişinin gizli kalması esas. Yardım sahibi eğer bunu ihtiyaç sahibinin başına kakıyorsa yapılan hayırın hiç bir kıymeti kalmıyor. Böyle yapılan bir yardım minarenin şerefisinden kuyunun dibine düşmüş kadar değer kaybediyor. Sadaka taşlarının boyu en fazla iki metre, içinde ya bir oyuk ya da tepesinde yuvarlak boşluk var. Hali vakti yerinde olanlar gece karanlıkta buraya madeni paralar bırakıyor, fakir fukara da yine karanlıkta kimse görmeden buradan ihtiyacı kadar parayı alıyor. Sadaka taşından ihtiyacı kadar parayı alan fakir biliyorki, kendisi gibi birçok ihtiyaç sahibi var, onların rızkına dokunmak günah. Parayı ne veren belli, ne alan ama sosyal yardımlaşma, dürüstlük, iyilik ve güzellik en üst düzeyde.
Zengin medeniyetimizin zirveye ulaşmasında bir sadaka taşının bile ne kadar önemli olduğu ortada. Zira onların tarih sahnesindeki yerini kaybetmesiyle birlikte sokaklar dilenci kaynamaya başladı. Belki sadaka taşlarını tekrar ihdas etmek hemen hemen imkansız, fakat hiç değilse birbirimize gülümseyelim. Belki, dünyevi sıkıntılardan katılaşan kalplerimiz biraz yumuşar.
SOSYAL ADALETİN KAYIP SİMGELERİ
Konya, Erzurum, Sivas gibi bir çok Osmanlı vilayetinde sadaka taşlarının varlığından bahsedilirken, diğer taraftan Nidayi Sevim'in hazırladığı 'Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları' adlı kitapta İstanbul'un çeşitli semtlerinde 25 adet sadaka taşının varlığına dikkat çekiliyor. Sadaka taşı veya sadaka taşı olması muhtemel taşların bulunduğu yerlerin haritası ise şu şekilde çiziliyor:
lÜsküdar Doğancılar İmrahor Cami yanında, Karacaahmet Sultan Türbesi karşısında bulunan Fethi Ahmet Paşa Cami yanında ve yine aynı bölgede türbenin iki sokak arkasında. lFatih'te Mehmet Ağa Cami'nin yanında ve Aksaray Gazi Süleyman Paşa Çeşmesi'nin sol bitişiğinde. lKocamustafapaşa'da bulunan Sümbül Efendi'de dört tane, Kocamustafapaşa, Hekimoğlu Ali Cami avlusunda iki tane, yine aynı bölgede Yoluş Çeşme Sokağı yakınında. lEdirnekapı'da Hoca Kasım Gürani Cami karşısında ve köşesinde. lSüleymaniye Cami avlusu içinde iki tane, Haliç yönündeki dükkanların arasında. lEminönü, Yeni Cami'nin Sultan Hamam yönünde, Karaköy'de Arap Cami'nin Perşembepazarı yönündeki giriş kapısında ve arka kısımdaki avluda, Karaköy, Kemankeş Mustafa Paşa Cami yanında. l Laleli'de Laleli Camii'nin, Aksaray tarafından girişinde ve Şehzadebaşı girişinde. lNuruosmaniye Cami, Cağaloğlu tarafından girişte, Cağaloğlu'nda Hacı Beşir Ağa Çeşmesi karşı köşesinde. lEyüp Sultan'daki mezarlıkların arasında, Zal Mahmut Paşa Cami külliyesi avlusunda, Feshane tarafından girişte, yol üzerinde dikilmiş olan fidanların arasında. lEyüp Sultan'da Cafer Paşa Medresesi avlusunda, Zalpaşa Caddesi üzerinde, Hatuniye Dergahı'nda, Nişancı Mustafa Paşa Cami bitişiğinde. Piyer Loti'ye uzanan yol üzerinde. lSultanahmet Cami'nin meydana açılan bahçe kapısının iki yanında, Ayasofya Camii girişinde sadaka taşları bulunmaktadır.
Esma-ül Hüsna
EL-METİN: Pek güçlü.
EL-VELİYY: Seçkin kullarının dostu.
EL-HAMİD: Ancak kendine hamd edilen, bütün varlığın diliyle övülen.
Ramazan ilmihali
ISKAT-I SAVM
mediği oruç borcunun fidye yoluyla telafi edilmesi, düşürülmesi anlamına gelmektedir. Zaten ıskat-ı savm ile, ölen kimsenin namaz borcunun fidye ödenerek düşürme girişiminin adı olan ıskat-ı salat arasında sıkı bir bağ vardır. Esasen, tekrar sağlığına kavuşup oruç tutabilir hale gelmeleri ümit edilmeyen hasta ve yaşlı kimseler için ilgili ayette önerilen fidye yoluyla telafi şekli, sonraları hükmün konuluş amacına uygun görülmeyebilecek zorlama yorumlarla ıskat-ı savm (ve arkasından ıskat-ı salat) anlayış ve tatbikatına dönüşmüştür.
Mükellefin oruç borcunun vefatından sonra fidye ödenerek düşürülmesi (ıskat-ı savm) arzu ve teşebbüsünün, sürekli mazereti sebebiyle oruç tutamayan veya geçici mazereti sebebiyle oruç tutamayıp daha sonra da bu orucunu kaza edemeden vefat eden kimselerin durumuyla sınırlı kalması beklenirken hangi dönemde başladığı tam olarak bilinemeyen fakat hicru00ee ikinci asrın sonlarına doğru ortaya çıkmış olması muhtemel olan bir yorum ve kıyaslama ile, sağlığında mazeretsiz olarak oruç tutmamış ve kaza da etmemiş kimse adına vefatından sonra fidye verilebileceği ve bu fidyenin ölenin oruç borcunu ıskat etmesinin muhtemel olduğu görüşü gündeme gelmiş ve uygulama alanına girmeye başlamıştır. Bu görüş, sağlığında mazeretsiz olarak oruç tutmayıp kaza da etmeyen kimsenin vefat etmekle kaza etme imkanını yitirdiği için, mazerete binaen oruç tutamayan kimsenin durumuna kıyasen bu kimse adına da fidye verilebileceği, vasiyeti varsa kıyasın daha güçlü olacağı gerekçelerine sahiptir.
Her ne kadar içerisinde masum ve insancıl duygular barındırdığı iddia edilebilirse de ıskat-ı savm ve ıskat-ı salat anlayışının yeşerip, her türlü mantıku00ee ve dinu00ee ölçüler zorlanarak oldukça geniş bir kullanım alanına kavuşturulması, ibadetlerin aslu00ee fonksiyonlarının göz ardı edilip, nasıl birtakım şeklu00ee şart ve gösterilere indirgenmiş 'borçtan kurtulma törenleri'ne dönüştüğünün bir göstergesi mesabesindedir. Ruhun Allah'a yükselişini sembolize ettiği gibi, kişinin kendini geliştirip ispat etmesine katkı sağlayan ve insan için daha birçok manevu00ee ve derunu00ee yararlar içeren ibadetlerin sıradan bir borç ödeme çerçevesinde değerlendirilmesi, ibadetlerin ruh ve amacına aykırı olduğu gibi, insanların sağlıklarında ibadetleri ifada tembellik etmesine ve ihmalkar davranmasına da yol açabilmektedir.
Fıkıh Penceresi
DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN
Zekat ne kadar verilir?
- Asli ihtiyaçlar çıktıktan sonra, nakit para, altın ve gümüşlerde kırkta bir ya da % 2.5 oranında zekat verilir. Diğer mallarda oranlar değişmektedir.
Zekatı mutlaka para olarak vermek gerekir mi?
- Zekat para olarak verilebileceği gibi, bu paranın karşılığı mal ile de ödenebilir.
Akşamleyin, henüz bir orucu açmaksızın ertesi günün orucu için niyet edilebilir mi?
- Hayır edilemez. En erken, orucu açtıktan sonra ertesi günün orucuna niyet edilebilir.
Ertesi günün orucuna şartlı olarak niyet etmek geçerli midir?
- Hayır geçerli değildir. Niyet bir işte kesinliği ifade eder. Özellikle Ramazan'ın ne zaman başladığı ile ilgili tartışmalarda, ertesi günü Ramazan'sa farz olan oruca değilse nafile oruca niyet ediyorum demek geçerli değildir.
Doktorunuzdan Tavsiyeler
PROF. DR. SEFA SAYGILI
Oruç Allah için tutulur
Muayene için gelen açık giyimli ve makyajlı hanımın oruç tuttuğunu öğrenmem hem sevindirici hem de şaşırtıcı olmuştu. Fakat söylediği şu sözlere üzüldüm;
'Doktor bey' diyordu. 'Evet, oruç tutuyorum. Çünkü bir yıl boyunca yorulan sindirim sistemini dinlendirmek hoş bir şey. Ayrıca incelmek için rejim de yapmış oluyorum. Zor ama faydası için katlanıyorum.'
Bir bayanın orucu gayesinden saptırdığı için makbul değildir. Bu nefis imtihanı, ancak Allah (cc) rızası için yapılırsa külfet yerine zevk olur. Huzur ve mutluluk getirir.
Oruç, Allah-u00fb Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de, 'Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz olunduğu gibi size de oruç tutmak farz olundu, taki korunasınız' ayet-i kerimesi ile emrettiği ibadettir. İbadetler, Allah rızası için, Allah'a karşı bir borç, ödenmesi, yerine getirilmesi gereken bir vecibe olduğu için yapılır. Bu sebeplerdir ki, ibadetlerin temelinde herhangi bir karşılık, bir fayda kaygısı yatmamalıdır.
Bayana bunları anlattıktan sonra, 'Oruç dediğiniz faydaları, hatta daha pek çoklarını sağlar. Ama rıza-ı İlahu00ee için tutulmadıktan sonra kıymeti yoktur' dedim.
Orucun sağlığımıza gerçekten pek çok faydası olsa da öncelikle ibadettir. Yaradanımıza kulluk vazifemizdir. Ramazan-ı şerifte aç kalmak, Rabbimizin emrine uymamızdan dolayı zevklidir, haz vericidir.
Tebessüm
Kalkın Darulaceze'ye gidelim
Bir Ramazan gecesi Meşrutiyet devrinin şöhretli simalarından Kör Kadri, Topal Faik ve Çolak Aziz, Şehzadebaşı'nda bir çayhanede buluşarak o geceyi nasıl geçireceklerini görüşmeye başlarlar. Topal Faik der ki:
'Arkadaşlar, haydi bu gece Darulelhan'a gidelim, doya doya saz-ü söz dinleyelim.
Çolak Aziz itiraz eder:
'Yok canım, bu gecemiz biraz neşeli geçsin; Darulbedayi'ye gidelim de komedi seyredelim.'
Bunlar aralarında Darulelhan, yok Darulbedayi diye münakaşa edip dururken Kör Kadri:
'Yahu mademki bir alay sakat bir araya geldik, kalkın Darulaceze'ye gidelim!' der.
Mani
Sahur oldu ışıyor,
Bülbüller ötüşüyor,
İftara çay deyince,
Yüreğim tutuşuyor
Bekçiniz kapıya geldi
Cümlenize selam verdi
Darılmayın iki gözüm
Bahşişin almaya geldi
HAZIRLAYAN: SABRİ GÜLTEKİN
Günün Ayeti "Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter." (BAKARA, 148)
Günün Hadisi "Ey Ademoğlu sen ihtiyaçtan fazlasını infak edip dağıtırsan senin için bu hayırlıdır. Geçinecek kadarını biriktirmenden dolayı kınanmazsın sen harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla veren el alan elden daima üstündüru2026" (Müslim, Zekat: 32)
Büyük ve asil ecdadımız, asaleti, fazileti ve hassasiyeti en güzel şekilde çözüme ulaştırmış sadaka taşlarıyla. Genellikle 2 metre boyunda, silindir şeklinde olan bu taşlar, şehir ve kasabalarda cami, çeşme yanı, hastane gibi işlek yerlerde olabildiği gibi, sadakayı alanın da vereninde kimsenin görmeyeceği tenha yerlere de konulmuştur. Bu bakımdan sadaka taşlarına, asalet ve merhametin simgesi olarak da bakılırmış.
Cellat mezarlarındaki gizem...
Sadaka taşları, Osmanlı Devleti'nin hakim olduğu coğrafyada yaygın bir şekilde kullanılmış ve günümüzde de koruma altına alınması gereken kültürel unsurlar arasına girmiştir. Çeşitli bölgelerde "zekat taşı", "zekat kuyusu", dilenci mihrabı", "hacet taşı", "ihtiyaçgah", "fıkara taşı", "hayrat deliği" gibi isimlerle de anılmakta olan bu taşların, genellikle, cami, tekke, medrese avluları, çeşme başları, üç beş semtin birleştiği köşelere, fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önlerine (Üsküdar'daki Miskinler Tekkesi gibi) dikildiği görülmektedir. Bunların dışında cellat mezarlıklarına da sadaka taşlarının dikildiği bilinir. Cellatlar can almaları nedeniyle Osmanlı'da dışlanmış bir grubu oluşturmuşlardır. Bu sebeple genellikle yerleşim yerinden uzak mezarlıklarda, isimleri yazılmadan sadece mezar başlarında bir taş konularak defnedilmişlerdir. Belirli zamanlarda mezarlıkları ziyaret eden kişiler, cellat mezarlığı kenarına konan sadaka taşlarına para bırakarak cellatların ailelerinin geçinebilmesi için sadakalarını buralara bırakmışlardır.
İnfak etmenin başka bir yolu
Kur'an-ı Kerim'de bulunan infakla ilgili ayetler ve Hz. Muhammed'den aktarılan hadisler dolayısıyla Osmanlı kültüründe sadakaya oldukça önem verilmiş, ideal İslam toplumlarında sadaka sosyal dengenin en önemli unsuru olarak görülmüştür.
Sadaka, sürekli olarak uygulanabilen bir fiil olması sebebiyle yardıma ihtiyacı olan kimselerin devamlı surette gözetilmesini, açlığın, muhtaçlığın ve ondan doğacak hırsızlık, isyan gibi kötülüklerin önlenmesini ve böylece toplumsal bir huzur ortamının oluşmasını temin eden bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Sadakanın riyaya düşmeden ve verilen kişiyi incitmeden verilmesi gerekliliğinin şehir kültüründeki yansıması sadaka taşlarıyla görülmektedir.
Bütün mesele kişiyi rencide etmemek
Sadaka taşı Osmanlı'nın en güzel gelenek ve adetlerinden biri. İslam inancıda ihtiyaç sahiplerine yapılacak yardımın yardımı yapılan kişiyi rencide etmemesi ve yardımı yapan kişinin gizli kalması esas. Yardım sahibi eğer bunu ihtiyaç sahibinin başına kakıyorsa yapılan hayırın hiç bir kıymeti kalmıyor. Böyle yapılan bir yardım minarenin şerefisinden kuyunun dibine düşmüş kadar değer kaybediyor. Sadaka taşlarının boyu en fazla iki metre, içinde ya bir oyuk ya da tepesinde yuvarlak boşluk var. Hali vakti yerinde olanlar gece karanlıkta buraya madeni paralar bırakıyor, fakir fukara da yine karanlıkta kimse görmeden buradan ihtiyacı kadar parayı alıyor. Sadaka taşından ihtiyacı kadar parayı alan fakir biliyorki, kendisi gibi birçok ihtiyaç sahibi var, onların rızkına dokunmak günah. Parayı ne veren belli, ne alan ama sosyal yardımlaşma, dürüstlük, iyilik ve güzellik en üst düzeyde.
Zengin medeniyetimizin zirveye ulaşmasında bir sadaka taşının bile ne kadar önemli olduğu ortada. Zira onların tarih sahnesindeki yerini kaybetmesiyle birlikte sokaklar dilenci kaynamaya başladı. Belki sadaka taşlarını tekrar ihdas etmek hemen hemen imkansız, fakat hiç değilse birbirimize gülümseyelim. Belki, dünyevi sıkıntılardan katılaşan kalplerimiz biraz yumuşar.
SOSYAL ADALETİN KAYIP SİMGELERİ
Konya, Erzurum, Sivas gibi bir çok Osmanlı vilayetinde sadaka taşlarının varlığından bahsedilirken, diğer taraftan Nidayi Sevim'in hazırladığı "Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları" adlı kitapta İstanbul'un çeşitli semtlerinde 25 adet sadaka taşının varlığına dikkat çekiliyor. Sadaka taşı veya sadaka taşı olması muhtemel taşların bulunduğu yerlerin haritası ise şu şekilde çiziliyor:
lÜsküdar Doğancılar İmrahor Cami yanında, Karacaahmet Sultan Türbesi karşısında bulunan Fethi Ahmet Paşa Cami yanında ve yine aynı bölgede türbenin iki sokak arkasında. lFatih'te Mehmet Ağa Cami'nin yanında ve Aksaray Gazi Süleyman Paşa Çeşmesi'nin sol bitişiğinde. lKocamustafapaşa'da bulunan Sümbül Efendi'de dört tane, Kocamustafapaşa, Hekimoğlu Ali Cami avlusunda iki tane, yine aynı bölgede Yoluş Çeşme Sokağı yakınında. lEdirnekapı'da Hoca Kasım Gürani Cami karşısında ve köşesinde. lSüleymaniye Cami avlusu içinde iki tane, Haliç yönündeki dükkanların arasında. lEminönü, Yeni Cami'nin Sultan Hamam yönünde, Karaköy'de Arap Cami'nin Perşembepazarı yönündeki giriş kapısında ve arka kısımdaki avluda, Karaköy, Kemankeş Mustafa Paşa Cami yanında. l Laleli'de Laleli Camii'nin, Aksaray tarafından girişinde ve Şehzadebaşı girişinde. lNuruosmaniye Cami, Cağaloğlu tarafından girişte, Cağaloğlu'nda Hacı Beşir Ağa Çeşmesi karşı köşesinde. lEyüp Sultan'daki mezarlıkların arasında, Zal Mahmut Paşa Cami külliyesi avlusunda, Feshane tarafından girişte, yol üzerinde dikilmiş olan fidanların arasında. lEyüp Sultan'da Cafer Paşa Medresesi avlusunda, Zalpaşa Caddesi üzerinde, Hatuniye Dergahı'nda, Nişancı Mustafa Paşa Cami bitişiğinde. Piyer Loti'ye uzanan yol üzerinde. lSultanahmet Cami'nin meydana açılan bahçe kapısının iki yanında, Ayasofya Camii girişinde sadaka taşları bulunmaktadır.
Esma-ül Hüsna
EL-METİN: Pek güçlü.
EL-VELİYY: Seçkin kullarının dostu.
EL-HAMİD: Ancak kendine hamd edilen, bütün varlığın diliyle övülen.
Ramazan ilmihali
ISKAT-I SAVM
mediği oruç borcunun fidye yoluyla telafi edilmesi, düşürülmesi anlamına gelmektedir. Zaten ıskat-ı savm ile, ölen kimsenin namaz borcunun fidye ödenerek düşürme girişiminin adı olan ıskat-ı salat arasında sıkı bir bağ vardır. Esasen, tekrar sağlığına kavuşup oruç tutabilir hale gelmeleri ümit edilmeyen hasta ve yaşlı kimseler için ilgili ayette önerilen fidye yoluyla telafi şekli, sonraları hükmün konuluş amacına uygun görülmeyebilecek zorlama yorumlarla ıskat-ı savm (ve arkasından ıskat-ı salat) anlayış ve tatbikatına dönüşmüştür.
Mükellefin oruç borcunun vefatından sonra fidye ödenerek düşürülmesi (ıskat-ı savm) arzu ve teşebbüsünün, sürekli mazereti sebebiyle oruç tutamayan veya geçici mazereti sebebiyle oruç tutamayıp daha sonra da bu orucunu kaza edemeden vefat eden kimselerin durumuyla sınırlı kalması beklenirken hangi dönemde başladığı tam olarak bilinemeyen fakat hicru00ee ikinci asrın sonlarına doğru ortaya çıkmış olması muhtemel olan bir yorum ve kıyaslama ile, sağlığında mazeretsiz olarak oruç tutmamış ve kaza da etmemiş kimse adına vefatından sonra fidye verilebileceği ve bu fidyenin ölenin oruç borcunu ıskat etmesinin muhtemel olduğu görüşü gündeme gelmiş ve uygulama alanına girmeye başlamıştır. Bu görüş, sağlığında mazeretsiz olarak oruç tutmayıp kaza da etmeyen kimsenin vefat etmekle kaza etme imkanını yitirdiği için, mazerete binaen oruç tutamayan kimsenin durumuna kıyasen bu kimse adına da fidye verilebileceği, vasiyeti varsa kıyasın daha güçlü olacağı gerekçelerine sahiptir.
Her ne kadar içerisinde masum ve insancıl duygular barındırdığı iddia edilebilirse de ıskat-ı savm ve ıskat-ı salat anlayışının yeşerip, her türlü mantıku00ee ve dinu00ee ölçüler zorlanarak oldukça geniş bir kullanım alanına kavuşturulması, ibadetlerin aslu00ee fonksiyonlarının göz ardı edilip, nasıl birtakım şeklu00ee şart ve gösterilere indirgenmiş "borçtan kurtulma törenleri"ne dönüştüğünün bir göstergesi mesabesindedir. Ruhun Allah'a yükselişini sembolize ettiği gibi, kişinin kendini geliştirip ispat etmesine katkı sağlayan ve insan için daha birçok manevu00ee ve derunu00ee yararlar içeren ibadetlerin sıradan bir borç ödeme çerçevesinde değerlendirilmesi, ibadetlerin ruh ve amacına aykırı olduğu gibi, insanların sağlıklarında ibadetleri ifada tembellik etmesine ve ihmalkar davranmasına da yol açabilmektedir.
Fıkıh Penceresi
DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN
Zekat ne kadar verilir?
- Asli ihtiyaçlar çıktıktan sonra, nakit para, altın ve gümüşlerde kırkta bir ya da % 2.5 oranında zekat verilir. Diğer mallarda oranlar değişmektedir.
Zekatı mutlaka para olarak vermek gerekir mi?
- Zekat para olarak verilebileceği gibi, bu paranın karşılığı mal ile de ödenebilir.
Akşamleyin, henüz bir orucu açmaksızın ertesi günün orucu için niyet edilebilir mi?
- Hayır edilemez. En erken, orucu açtıktan sonra ertesi günün orucuna niyet edilebilir.
Ertesi günün orucuna şartlı olarak niyet etmek geçerli midir?
- Hayır geçerli değildir. Niyet bir işte kesinliği ifade eder. Özellikle Ramazan'ın ne zaman başladığı ile ilgili tartışmalarda, ertesi günü Ramazan'sa farz olan oruca değilse nafile oruca niyet ediyorum demek geçerli değildir.
Doktorunuzdan Tavsiyeler
PROF. DR. SEFA SAYGILI
Oruç Allah için tutulur
Muayene için gelen açık giyimli ve makyajlı hanımın oruç tuttuğunu öğrenmem hem sevindirici hem de şaşırtıcı olmuştu. Fakat söylediği şu sözlere üzüldüm;
"Doktor bey" diyordu. "Evet, oruç tutuyorum. Çünkü bir yıl boyunca yorulan sindirim sistemini dinlendirmek hoş bir şey. Ayrıca incelmek için rejim de yapmış oluyorum. Zor ama faydası için katlanıyorum."
Bir bayanın orucu gayesinden saptırdığı için makbul değildir. Bu nefis imtihanı, ancak Allah (cc) rızası için yapılırsa külfet yerine zevk olur. Huzur ve mutluluk getirir.
Oruç, Allah-u00fb Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de, "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz olunduğu gibi size de oruç tutmak farz olundu, taki korunasınız" ayet-i kerimesi ile emrettiği ibadettir. İbadetler, Allah rızası için, Allah'a karşı bir borç, ödenmesi, yerine getirilmesi gereken bir vecibe olduğu için yapılır. Bu sebeplerdir ki, ibadetlerin temelinde herhangi bir karşılık, bir fayda kaygısı yatmamalıdır.
Bayana bunları anlattıktan sonra, "Oruç dediğiniz faydaları, hatta daha pek çoklarını sağlar. Ama rıza-ı İlahu00ee için tutulmadıktan sonra kıymeti yoktur" dedim.
Orucun sağlığımıza gerçekten pek çok faydası olsa da öncelikle ibadettir. Yaradanımıza kulluk vazifemizdir. Ramazan-ı şerifte aç kalmak, Rabbimizin emrine uymamızdan dolayı zevklidir, haz vericidir.
Tebessüm
Kalkın Darulaceze'ye gidelim
Bir Ramazan gecesi Meşrutiyet devrinin şöhretli simalarından Kör Kadri, Topal Faik ve Çolak Aziz, Şehzadebaşı'nda bir çayhanede buluşarak o geceyi nasıl geçireceklerini görüşmeye başlarlar. Topal Faik der ki:
"Arkadaşlar, haydi bu gece Darulelhan'a gidelim, doya doya saz-ü söz dinleyelim.
Çolak Aziz itiraz eder:
"Yok canım, bu gecemiz biraz neşeli geçsin; Darulbedayi'ye gidelim de komedi seyredelim."
Bunlar aralarında Darulelhan, yok Darulbedayi diye münakaşa edip dururken Kör Kadri:
"Yahu mademki bir alay sakat bir araya geldik, kalkın Darulaceze'ye gidelim!" der.
Mani
Sahur oldu ışıyor,
Bülbüller ötüşüyor,
İftara çay deyince,
Yüreğim tutuşuyor
Bekçiniz kapıya geldi
Cümlenize selam verdi
Darılmayın iki gözüm
Bahşişin almaya geldi
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.