Kızılay ekibi insani yardım için Tel Abyad''a girdi
Türk Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, bu sabah Türk Kızılay ekibinin insani yardım amacıyla bir konvoyla Tel Abyad'a girdiğini belirterek, "Kızılay çalışanlarımız, o bölgelerde etkilenmiş olan insanlara ihtiyaç duydukları insani yardım ağırlıklı, gıda ve hijyen malzemelerini dağıtıyorlar." dedi.
Türk Kızılay'ın ev sahipliğinde, insani yardım alanında faaliyet gösteren aktörler arasında ilişkileri geliştirmek ve iş birliği olanaklarını artırmak amacıyla "İnsanlıkta Onur" temasıyla düzenlenen Dünya İnsani Eylem Forumu'nda (World Humanitarian Action Forum) Barış Pınarı Harekatı kapsamında bölgeye yapılan insani yardımlara ilişkin, bilgi verdi.
Kınık, Türkiye'nin, güvenli bölge sağlanması, terör örgütlerinin o bölgeden temizlenmesi ve bölgenin eski ev sahiplerine dönmesi amacıyla başlatmış olduğu Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde, Türk Kızılay olarak ellerinden geldiğince sivillerin korunması, insani yardımların kesintisiz olarak bölgeye ulaştırılması, orta ve uzun vadede güven artırıcı tedbirlerle barışın tesisi, gönüllü geri dönüşün teşvik edilmesi, bölgedeki hayatın normalleşmesi noktasında bir dizi plan gerçekleştirdiklerini söyledi.
Kerem Kınık, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda akut fazındayız. Acil dönemindeyiz. Bu acil döneminde, elimizden geldiği kadar etkilenmiş olan insanların acil insani ihtiyaçlarının karşılanması için çalışıyoruz. Bu sabah arkadaşlarımız bir konvoyla bir tır, iki kamyon ile Tel Abyad'a girdi. Kızılay çalışanlarımız, o bölgelerde etkilenmiş olan insanlara ihtiyaç duydukları insani yardım ağırlıklı, gıda ve hijyen malzemelerini dağıtıyorlar.
2011'den bu yana 12 kapıda sürdürdüğümüz sınır ötesi insani destek operasyonumuz, terör örgütlerinin bölgeyi işgalinden sonra 6'ya düşmüştü. Şimdi bu sayıya iki yeni kapı daha ilave ediliyor. Akçakale ve Ceylanpınar kapıları ile beraber, Suriye'nin içine yönelik yeni bir insani kapı açılmış olacak. Bu süre içinde Kızılay bir taraftan sahadaki operasyonu yürütürken bir taraftan da insancıl diplomasi noktasında da daha önceden bölgede bulunan aktörlerin yürüttüğü faaliyetlerin sürekliliğinin sağlanması, BM, Kızılay ve Kızılhaç hareketi, sivil toplum kuruluşlarının o bölgedeki faaliyetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi, Türkiye içinden bu anlamda lojistiğin sağlanması noktasında da bir dizi faaliyet yürütüyor."
"Bütün Kızılay şubelerimiz seferber oldu"
Türkiye'de Dünya İnsani Eylem Forumu'nun bu anlamda toplandığını, 65 ülkeden 360 farklı kuruluşun İstanbul'a geldiğini belirten Kınık, bu platformda da özellikle dünyanın ilgi odağının faklı noktalara kaydığı, çatışmaların yoğun yaşandığı Yemen, Suriye gibi bölgelerdeki uzamış insani krizlerin sahipsiz kaldığı bu dönemde daha fazla ilgi oluşturmak, kaynakları buraya daha fazla mobilize etmek için çok boyutlu çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.
Kınık, Türk Kızılay'ın bölgede 2011 yılından beri çalıştığını, özellikle son iki barış operasyonu sonrasında devlet, TSK, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlar ile bir çalışma modeli oluşturduklarını anlattı.
Bu anlamda daha önceki operasyon bölgelerinde Sağlık Bakanlığı ile eş güdüm halinde, onların yönettiği 6 hastane, 34 tıp merkezini çalıştırdıklarını aktaran Kınık, "2300 Kızılay sağlık personeli bu hastanelerde, Maarif Vakfının 10 bin öğretmeni okullarda çalışıyor. Sadece gıda ve hijyen paketi dağıtımı değil, yaptığımız daha kalıcı kamu hizmetlerini ve kamu güvenliğini oluşturacak hizmetler. Bu kapasitemizi şimdi geri kalan 400 kilometrelik sınır hattında oluşturulacak güvenli bölge için de planladık Türkiye içinde Şanlıurfa merkez olmak üzere. Bütün Kızılay şubelerimiz seferber oldu. Gerek yardımların toplanması, depolanması gerekse sınır ötesine sevki noktasında Türkiye içindeki kapasitelerimizi oluşturduk." diye konuştu.
Bundan sonraki süreçte, bu bölgeden sürgün edilmiş gerçek sahipleri olan Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin o bölgedeki kendi evlerine kavuşması, Türkiye'den ve Suriye içinden bölgeye geri dönüşleri ile ilgili desteklerinin olacağını dile getiren Kınık, şunları aktardı:
"Sonrasında da Türkiye'den bu bölgede inşa edilecek olan yeni yerleşim yerlerine göç etmek isteyen Suriyeli misafirlerimizin dönüşlerine destek olacağız. Orada hayata tutunmaları için psikolojik destek ve finans kaynaklarının sağlanması gibi faaliyetlerimiz olacak.
İlk etaptaki planımız yaklaşık 50 bin insana acil 3 aylık destek sağlayabilecek bir büyüklükte bir operasyondu, yaklaşık 40 milyon liralık bir bütçeyle yürütülen çalışma. İlerleyen süreçte dünyanın da taşın altına elini koyması gerektiğini düşünüyoruz ve çağrı yapıyoruz. Bölgeye giden insan sayısıyla orantılı olarak da kapasitemiz artırılacaktır."
Bölge coğrafyasında yaşayanların, kardeş ve akraba halklar olduğunu dile getiren Kınık, şunları söyledi:
"Burada bir parçalanma ve bölünme zaten yok. Fırat ve Dicle, yüzyıllardır olduğu gibi yine aynı yolundan akıyor. Dolayısıyla Mezopotamya halkları arasında herhangi bir sorun veya bir sıkıntı yok. Politik anlamda Türkiye'nin de bu bölgelerdeki daha önceden yapmış olduğu anlaşmalara yönelik herhangi bir ihlaline yönelik veya farklı bir amaç taşımadığını, dünyanın daha önceki operasyonlardan görmesi gerekiyor. Fırat Kalkanı'nda, Zeytin Dalı'nda aynı şeyler yaşandıktan sonra şu anda o bölgeleri yerel meclisler yönetiyor, o bölgenin insanları yönetiyor. O bölgelerin insanlarının yönetmesine izin vermeyen terör örgütleri ve dünyanın başka birtakım güçleri maalesef bundan rahatsız, o bölgenin gerçek insanlarına buranın teslim edilmesinden rahatsız."
"Bu coğrafyanın bütünlüğünü parçalatmayacağız"
Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, söz konusu toprakların, bölgede yaşayan Suriyeli insanlara ait olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bizim yapmamız gereken, 2011'den beri olduğu gibi bu insanların elinden tutmak, onurunu korumak, hayatını muhafaza etmek ve sorunlarını dünyaya anlatmak. Bu çerçevede biz insani aktör olarak, devletimiz devlet olarak, politikalarını insancıl perspektifte, insancıl diplomasi araçlarıyla yürütüyor. Arap dünyasının gerçekleri bildiğini düşünüyorum. Birtakım medya veya farklı politik kaynaklardan yapılan kötü ve kara propagandaya katılmadıklarını çünkü bu topraklara aşina olduğumuzu, bu toprakların bizi tanıdığını biliyoruz. Bugün Tel Abyad'a Hilal-i Ahmer'in bayrağıyla giren arkadaşlarımızın nasıl karşılandığını fotoğraflardan görerek o insanlar işgalci mi yoksa onların elinden tutmaya çalışan insanlar mı görebilirler. Bu topraklarda bizim herhangi bir gözümüz yok, işgal edilecek bir toprak değil, zaten kardeşler, bizim ailemiz içindeki insanlar. Dolayısıyla bu sınırlar çekilmiş olabilir ama biz akrabayız, birlikteyiz, buradaki kardeşliğimizin sürmesi için çalışıyoruz. Bazı örgütler aramıza duvarlar örerek, setler çekerek, barikatlar açarak, mayınlar döşeyerek bizi kopartmaya çalışıyor. Bu coğrafyanın bütünlüğünü parçalatmayacağız, bu coğrafyanın bütünlüğü, kardeşliğin bütünlüğü devam edecek."
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.