Kıbrıs'ta neler oluyor?
Malûm;
Kuzey Kıbrıs Anayasa Mahkemesi,
Din İşleri Komisyonu'nun Kur'an kursu düzenlemek ve hafızlık belgesi
vermek gibi yetkilerini “laiklik ilkesine” aykırı buldu!
Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül olmak üzere devletin
zirvesi bu karara sert tepki gösterdi.
*
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu
ile ortak basın toplantısında yöneltilen soruya cevap verirken, "KKTC'de böyle bir mesele olamaz. Bizler 1571'den beri bu
topraklarda evvela Müslüman olarak, İslam'ın bir parçası olarak mücadelemizi
hep inançlarımızla götürdük ve bugünlere kadar imanımızla geldik. KKTC'de
Kur'an kurslarının kapanması gibi bir durum asla olamaz." dedi.
*
Şöyle bir Kıbrıs gazetelerine baktık…
Bazıları, “Sağduyu” çağrısı
yapmış…
“Anayasa
Mahkemesi’nin kararıyla gündeme gelen tartışmaların Rum tarafı ile mücadelede
Türk tarafının elini zayıflatacağı” uyarısında bulunmuş.
Bazıları da, “Erdoğan’dan
Yargıya Tehdit!” diyerek, Türkiye’deki “Sözcü, Cumhuriyet, Birgün”
zihniyetini ortaya koymuş.
*
Kıbrıs’taki “Anadolu
Ruhlu” sivil toplum yöneticilerinden bazılarını ve oralardaki başka
tanıdıklarımızı arayarak nabzı tutmaya çalıştık…
“Militan Laiklik” anlayışını ölesiye savunan 28 Şubatçılar ve
Kur’an Kurslarının kapatılmasını engellemek için gayret gösteren bazı “hassas” gruplar dışında konuya ilgi
duyan pek yok gibi.
Kadim okuyucularımız, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde
olan bitenlere dair yazı dizilerimizi, makalelerimizi, televizyon
konuşmalarımızı hatırlatarak “Bu konuya
etkili bir şekilde girmemizi” talep ediyorlar.
Doğrusu…
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ümmet coğrafyası için,
hassaten Anadolu için ne kadar önemli olduğunun yüzlerce kez çizdik ama konuya
ilgiyi arttırmayı başaramadık.
Genel bir “his kaybı” durumu mu var, ne.
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın gerçekleştirildiği 1974 yılında
bendeniz 9 yaşındaydım.
O günlerde, yediden yetmiş yediye hemen herkes ülke ve
dünya meseleleriyle yakından ilgilenirdi.
Tek kanallı memleketin o heyecanlı atmosferinde, Kıbrıs’ta
olan bitenleri hep gündemimizde tutardık ve o yaşlarda bile arkadaşlarımızla,
“Yavru Vatan”da neler olup bittiğini konuşurduk.
Bunda, büyüklerimizin bizleri “boşlukta” bırakmamalarının
büyük etkisi vardı.
Kıbrıs Barış Harekâtı’na Rahmetli Erbakan ile Bülent
Ecevit’in koalisyonu döneminde karar vermiş ve çok daha büyük olmasını “CHP’nin
engellediği” bir “zafer”e hep
birlikte imza atmıştık.
O günlerden bugünlere çok şeyler değişti.
Türkiye’nin bırakınız 9 yaşındaki çocuklarını, sokaktaki
büyüklerinin bile kahir ekseriyeti Kıbrıs Meselesi’ne pek takılmıyor.
Memleket kadınlarının tamamına yakını ya iş hayatında ya da
“gündüz kuşağı”nın “ruh hastalıklarına” davetiye çıkartan “feminist” programlarında…
Memleket erkeklerin kahir ekseriyeti de başka hallerde;
Bir kısmı geçim telâşı, bir kısmı “masa, kasa, nisa”
tuzaklarından en az birine düşmüş halde,bir kısmı “süresiz nafaka” açmazı,
evlenememe, iş bulamama sendromlarında filan derken, konu dışında…
Türkiye’deki haller böyle, Kıbrıs ise çok daha sıkıntılı.
Hemen hatırlayacaksınız;
Bir önceki KKTC Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi alabildiğine
hedefe yerleştiren, binlerce Türk’ün katili Yunan tarafını ise adeta aklayan konuşmalarına rağmen, seçimi neredeyse kazanıyordu.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Ersin Tatar lehine iyice
abandı da, ikinci turda, güç belâ “alınabildi”
o seçim.
Ben 9 yaşındayken bile, “günün birinde böyle bir şeyin olabileceğine” inanmazdım.
Hele hele…
Kıbrıs’a her gittiğimde acı duyarak işittiğim “Aslında Rumlarla aramızda hiçbir sorun
olmazdı, bütün sıkıntıyı Türkiye çıkartıyor!” zırvalarının KKTC gençliğinin
çoğunu etkisi altına alacağına asla ihtimal vermezdim.
Öyle şeyler gördüm ki Kıbrıs’ta…
Yazı dizilerimden hatırlarsınız;
“Hassasiyet” sahibi vatandaşlarımızın “Cami Yapılsın” diye
vakfettikleri arazilerin üzerinde ne berbat mekânların faaliyet gösterdiğini
belge belge, fotoğraf fotoğraf ortaya koyduk…
Oraların en güzel kıyılarında, “Siyonist Yerleşim” alanları
oluşturulmak istendiğini de öyle...
Bunları yaptığımız için, Kıbrıs’taki “28 Şubatçılar” bizi hedefe yerleştirdi.
Haberlerimizin etkisiyle, KKTC’den “Cami yapılmak üzere vakfedilen alanlardaki kötü mekânların
faaliyetlerine sözleşme bitimlerinde son verilmesi” kararı çıkınca, iyice
köpürdü bu çevreler.
Onlar köpürse de, bizim taraflar ilgisiz kalsa da…
Olan oldu.
Yani hiçbir şey olmadı.
Durumlar aynen devam.
Hakkını yemeyelim, Türkiye’deki iktidar, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin manevi zemininin kaymaması için gayret gösterdi, daha önce “olmayan” tedrisat müesseselerinin
faaliyete geçirilmesini sağladı…
Ama…
Bu faaliyetler, Kıbrıs Gençliği’nde dikkati çeker bir “şuurlanma”yı beraberinde getiremedi.
“Türkiye’yi yönetenlerin, bırakınız Kıbrıs Gençliğini, Anadolu’da
yaşayan gençliğe bile ulaşmakta sıkıntılarının olduğunu” bilmeyen yok.
Bu böyleyken, Türkiye’deki “beyaz sosyete”nin “Kumarhaneler mekânı” olarak gördüğü ve maalesef “manevi zeminin kaymasına” büyük ölçüde sebep olduğu Kıbrıs’ta, Anadolu Ruhu’nun çok da büyük karşılık bulmasını beklemek, şu aşamada hâyâl olur.
Üstelik…
İçinde bulunduğumuz “pandemi-plândemi” sürecinde işler
iyice dağılabilir.
“Fiziki
mesafe, sosyal mesafe” derken, Güzelim
Anadolu’nun Güzelim Yavru Vatan’la aynı ruh ikliminde yol yürümesi çabaları
iyice aksamaya uğrayabilir.
Sonuç olarak, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin kararı, KKTC’nin yeni
bir “28 Şubat hamlesi” ile
karşı karşıya olduğunu düşündürdü.
Malûm, Türkiye’de de dikkat çekici bir hareketliliği var bu
takımın.
Bir de KKTC’de “yabancı” ajanların cirit attığını; İsrail’in, Yunanistan’ın, ABD’nin, Almanya’nın oraların zeminini kaydırmak için “Anadolu karşıtı” STK’larla yakın işbirliği içinde olduğunu bu işleri takip eden herkes çok iyi biliyor.
Ve üstelik…
Orada “Feminist” hareketlerin etkinliği de gittikçe
artıyor.
Dışarıdan fonlananlar işleri iyice karıştırıyor ve KKTC’de
Türkiye’nin “İstanbul Sözleşmesi’ni
iptal etmesi” üzerinden aleyhte propaganda malzemeleri üretilebiliyor!..
*
İşler zor.
Türkiye’yi Akdeniz’de sandal bile yüzdüremez hale düşürmek
isteyenlerin gözlerine iyice kestirdikleri Kıbrıs’tan acı sinyaller geliyor.
Ümmet coğrafyasının her köşesine olduğu gibi Kıbrıs’a da,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ın iyice ağırlığını koyması bekleniyor.
Çok ağır yük.
Allah kolaylık versin.