Dolar (USD)
34.13
Euro (EUR)
37.96
Gram Altın
2883.16
BIST 100
9887.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kayıt Dışı Siyaset İle Mücadele

Kayıt Dışı Siyaset İle Mücadele
05 Mart 2015 01:00:00

Aslan Değirmenci- Analiz

Türkiye siyaseti yakın zamanlara kadar sağ-sol ve irtica/fundamentalizm mihveri üzerinde, kalıp düşünce ve düşünme biçimine bağlı çatışma üzerinde yol almaya çalıştı. Sivil-askeri bürokrasinin yersiz, haksız müdahaleleri, çatışmayı tırmandırmış, tarafları mevzilerinde katılaştırmış ve sonuçta bumerang etkisiyle, şiddet sarmalında sorunlar çözülemez boyutlara taşınmıştır. Darbeciler de her defasında kendilerinin oluşturdukları bu sun'i çatışma ikliminin arkasına saklanarak, kendi egemenlik alanlarını geliştirdiler. İçeride bunlar yaşanırken, dışarıda reel sosyalizm çöktüğü, kapitalizmin neo-liberal tarihsel formunun gerçek yüzü olan sömürgeciliğin daha belirgin bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir vasatta koalisyonlara veda edildi. Nevzuhur, insan ihtiyaçlarına cevap veremeyen, milletin değerlerine yabancılaşmış şovenist-tek tipçi ideolojilere yaslanan, kendi ruhundaki ağırlıkları karşısındakine yükleyerek kendi uçurumlarına çeken siyasi ideolojiler çöktü. Her şeye kar zarar hesabıyla bakan veya geçmişte başlarına gelen kötülükler öfkesinin akıllarını esir almış siyasiler sahneden çekilmeye başladı. Bu aynı zamanda millet egemenliğini esas alan sessiz devrimin de ilanıydı.

Ve 2015 genel seçimleri kapımızı çaldı. Öncelikle şimdiden herkese hayırlı olmasını, alanları barış, kardeşlik, ekonomik ve kültürel meydan okumaları düşünerek geliştirilecek stratejilerin sarmasını diliyorum.

Türkiye 10 yılda geride bıraktığı her seçimde (daha öncesinde de farksız değildi) kritik bir virajı daha aşarken, kalkışmalar ve karanlık planlarla mücadele etmek durumunda kaldı. Siyasetin asli sorunlarından çok siyaseti kuşatmaya çalışan yapıların meydana getirdiği gerilim altında geçirilen süreçlerin ardından yeni bir viraja daha gelindi. Virajda vites yükseltmek elbette kazaya kapı aralar ancak sistem değişikliği için bu riski sivil toplum, siyasetle birlikte almalıdır. Bagajda bekleyen sorunlarla girilen virajda emniyet elden bırakılmadan sivilleşme ve normalleşme için yol alınmalı, kayıt dışı siyaset arayışlarının tümünü sona erdirmek için sisteme dokunulmalı yeni bir paradigmayla Çözüm Süreci taçlandırılmalıdır. Yeni Anayasa ile vesayet arayışlarına son verilmeli, bütünlük sağlanacak şekilde yargı tümüyle yeniden yapılandırılmalı, Siyasi Partiler ve Seçim Yasa'nın da köklü değişiklik yapılmalıdır. Yapılmadığı için krizler bitmiyor, yapılamadığı için her fırsatta vesayet yolunda taşlar döşeniyor; karanlık ilişkiler, kirli pazarlıklar, provokasyonlar zemin buluyor. Tüm bu provokatif eylemleri kayıt dışı siyaset besliyor. Bu arayışın mimarı bazen asker, bazen polis, bazen küresel güçler, bazen faiz lobisi, bazen de sandık aracılığıyla iktidara ortak olmayı bir türlü beceremeyen siyasetçiler, bazen de post-modern darbeci cemaatler olabiliyor. Hatırlayalım! 12 Eylül ve 28 Şubat sürecin de ise tüm bu yapılar ittifak halinde sivil siyaseti alaşağı edip, kayıt dışı siyaseti üretmişlerdi.

Benzer ittifaklar Cumhuriyet Mitingleri'nde karşımıza çıkmış, Gezi'de de bu vesayetçi yapıların büyük bir çoğunluğu aktif rol almış, 17 Aralık darbe girişiminde ortaklık deşifre olmuştu. Hiç vazgeçmeyeceklerini Oslo görüşmelerinde, 7 Şubat'ta hatta Roboski katliamında göstermişlerdi. Kaos, şantaj, kumpas, iftira, fitne ve hatta cinayeti göze alacak kadar gözleri dönmüş yapılar; siyaseti dizayn etmek için her yolu denedi. Siyasi irade şapkasını alıp gitmek yerine her birine dirense de büyük yara aldı, yarayı sarmak millete düştü. Karanlık yapılar siyasete olan güveni zedelemek için her metodu meşru görürken, millet kendi iradesine sahip çıkarak örtülü darbe girişimlerini alaşağı etti. Ama millet her zaman iradesine sahip çıkamayabilir. Ya da küresel operasyonlar her zaman deşifre edilemeyebilir. İşte burada yara alan siyaset artık yarayı sadece tedavi etmemeli bir daha benzer bir saldırıya maruz kalmamak için zırha bürünmeli. Şeffaflaşma sağlanmalı, darbe heveslilerinin sızmaya çalıştığı her alan daraltılmalı, kapılar tamamıyla millete açılmalıdır. Sivil siyaset güçlendirilmeli, sivil toplum sürece dahil edilmeli, devlet yönetiminde boşluk bırakılmamalı, kayıt dışı siyasete boşluk doldurmak için fırsat verilmemeli, bürokratik / Juristokrat liderlerin türemesinin önü tümüyle kesilmelidir.

Tabi tüm bunları yapmak için önce güçlü bir temsiliyet oluşturmak gerekiyor. 7 bölgeyi temsil edecek yürekli, inançlı, değişime inanan, dünyayı anlayan/kavrayan, bilgili, ilkeli, sevgili, vicdan sahibi en önemlisi de yürekli olmalı. Rüzgarda savrulmamalı, algı operasyonlarına gelmemeli, açığı bulunmamalı, atak ve cesur olmalıdır. İyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir kardeş, iyi bir eş, iyi bir örnek, iyi bir direnişçi, iyi bir aktivist ve iyi bir kanaat önderi olmalı, düzeni değiştirme, dünyayı geliştirme, daveti sürdürme, ideali bulunmalıdır. Teslim olacak değil temsil eden, el kaldırıp indirecek değil, yüreğini ortaya koyacak, sorumluluk alacak, erdemli olacak, yeni bir medeniyet inşası için yol almasını bilecek isimler, Yeni Türkiye'nin meclisinde yerini almalıdır. Çünkü yapılacak çok iş, kat edilecek çok yol, çözüm bekleyen çok meselemiz var. Hangi meseleye dokunulursa gürültü çıkarak, hangi reçete sunulsa karşı çıkacak olan orkestraların şefleri, halen aktif ve güçlerini küresel derin güçlerden alıyor. Onları alaşağı edecek, derin okuması olan vekillerdir olacaktır. Onun için bu seçim hayati öneme sahiptir ve TBMM bu öneme göre şekillendirilmelidir.