Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2971.27
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kardelen Hareketi Türk ve Dünya siyasetine giriş yaptı

''Bir çiçekle bahar gelmez ama baharı başlatan da bir çiçektir'' sözünü kendine düstur olarak belirleyen Kardelen Hareketi, Zafer EMANETOĞLU liderliğinde Türk ve Dünya siyasetine giriş yaptı.
Kardelen Hareketi Türk ve Dünya siyasetine giriş yaptı
21 Ekim 2024 16:34:52
''Bir çiçekle bahar gelmez ama baharı başlatan da bir çiçektir'' sözünü kendine düstur olarak belirleyen Kardelen Hareketi, Zafer EMANETOĞLU liderliğinde Türk ve Dünya siyasetine giriş yaptı.

İlhamını, derin milli ve manevi değerlerden, toplumsal adalet prensiplerinden ve geçmiş siyasi tecrübelerden alan Kardelen Hareketi, aynı zamanda yeniliğe açık ve küresel vizyon sahibi bir anlayışı benimsemektedir.

Bugün ülkemizde siyaset kurumuna olan güvensizliği besleyen en önemli gerçeklik, siyasetçilerin ve siyasi partilerin, söz ve eylemlerinin birbiriyle örtüşmemesidir. Bu güvensizliği artıran en büyük sebep ise, söylenen sözlerin ‘’Dava’’ başlığı altında yapılıyor olmasıdır.

Ülkemizin ve dünyamızın içinde bulunduğu kaos ortamından kurtulması adına, Zafer EMANETOĞLU liderliğinde Türkiye’nin bütün illerinde teşkilatlanma çalışmalarına başlayan Kardelen Hareketi, 19.10.2024 tarihinde İstanbul Kadıköy’de bulunan Byotell’de ilk istişare toplantısını gerçekleştirdi. Türkiye’nin yaklaşık 35 ilinden 250 katılımcının hazır bulunduğu toplantıda, ülkemizin ve dünyamızın sorunlarına değinilerek, bu konularda neler yapılması gerektiği görüşüldü. Ayrıca Kardelen Harekeketi’nin partileşme sürecinde hangi adımları atacağı da ele alındı. Yaklaşık 4 saat süren toplantıda Kardelen Hareketi Başkanı Zafer Emanetoğlu’nun konuşmasından bazı başlıklar şöyle;

• Bizler vatanına aşık, milletine sevdalı, ümmetine düşkün serdengeçtileriz.

• Bizler; bu toprakları vatan yapan Nene Hatunların, Şerife Bacıların, Gördesli Makbulelerin torunları, Şehit Kamillerin, Yörük Alilerin, Seyit Onbaşıların evlatlarıyız.

• Bizler; Vatanları işgale uğradığında canını hiçe sayıp, mücadele azimlerini imanla süsleyen Şeyh Şamillerin, Ömer Muhtarların, Aliya İzzetbegoviçlerin, Cahar Dudayevlerin, Şeyh Ahmet Yasinlerin mücadele ve mücahede mirasçılarıyız.

• Bizler, yokluk ve yoksullukla mücadele eden, akşam evine bir lokma ekmek götürmekten mahrum bırakılmış mağdur ve mahzun olanların, bu mahzunluklarına rağmen “Allah devlete zeval vermesin” diyen mağrurların sesiyiz.

• Bizler; sözde müttefik olduklarını iddia eden Batılıların tehditlerine maruz kalan, parçalanmış haritaları yayınlanan Bin yıllık İslam yurdu olan vatanımızın bekçileriyiz.

• Minnet eylemem türküsü söyleyenlerin iki makama sekiz takla attığı ilkesizlik çağında, değerlerimizi ve doğrularımızı kimsenin masasında pazarlık unsuru etmedik, etmeyeceğiz!

• Kardelen Hareketini ve bu çalışmaları başlatırken bilmenizi istediğim bir şey var ki o da bunun bir tercih olmadığı, buna mecbur bırakıldığımızdır.

• Kendi ellerimizle kurduğumuz, büyük emekler harcadığımız, büyük fedakârlıklarda bulunduğumuz partinin içerisine düşürüldüğü durum dolayısıyla mecbur bırakıldık.

• Samimiler, sadıklar, dava erleri diye çıkılan yola, hesabiler, siyaset tüccarları, ben merkezciler ve devşirmelerle devam edilmesi nedeniyle mecbur bırakıldık.

• D8, D60 diyerek çıkılan yolda NATO, ABD, İsrail güzellemesi yapanların baş tacı edilmesi nedeniyle mecbur bırakıldık.

• İslam Birliği diye çıkılan yolda, “Avrupa Değil İslam Birliği” sloganları atılan bir yolda AB Uyum Komisyonu Üyeliği’ne tamah edilen bir anlayışa teslim olunduğu için mecbur bırakıldık.

• Yeni ve Adil Bir Dünya Düzeni hedefiyle çıkılan yolda, çocuklarını ve torunlarını Gazze’de şehit veren kendisi de şehadet şerbetini içen İsmail Haniye varken, Siyonizm’in düzeni dediğimiz uluslararası sistem Mahmut Abbas’ı tanıyor diyerek TBMM’de onun konuşturulması çağrısı yapılması nedeniyle mecbur bırakıldık.

• Filistin’de ve Gazze’de İsrail’in 70 yıldır sürdürdüğü işgal, katliam ve soykırıma rağmen “İsrail’le Doğu Akdeniz’deki kaynakların paylaşılması konusunda ortak bir noktada buluşulsun ve İsrail’le ticarette yapılsın” denilip, 7 Ekim’de başlayan yeni soykırım dalgasından sonra “İsrail’le ticaret kesilsin” sözü üzerinden siyaset devşirilmeye çalışılması samimiyetsizliği nedeniyle mecbur bırakıldık.

• Siyaset yapma nedenimiz olan Hakk’ı söylemenin, yerine ve siyasi çıkarlara göre ertelenebildiğini hatta değiştirilebildiğini gördüğümüz için mecbur bırakıldık.

• Siyasi ve kişisel çıkarlar uğruna, bir seçimde kötü dediklerine diğer seçimde iyi denilmesi, bir seçimde iyi dediklerine de diğer seçimde kötü denilmesi nedeniyle mecbur bırakıldık.

• Konuştuk olmadı, sustuk olmadı, sabrettik olmadı.

• Gazze’de sürdürülen, tarihin bu en acımasız soykırımını bütün Dünyayla birlikte biz Müslümanlarda sadece izlemekle yetiniyoruz.

• Yapabildiğimiz tek şey soykırım altında katledilen, şehit olan Gazzeliler’in sayısını, çetelesini tutmak oluyor.

• “Bizi yalnız bıraktınız. Ya Rabbi bizi yalnız bırakan Müslümanları sana şikâyet ediyorum” diyen Gazze’li ablamızın şikâyet ettiği bizleriz maalesef.

• İsmail Haniye Nisan ayında Türkiye’ye geldiğinde kendisini ziyaret edip görüşmediği halde cenazesinde saf tutan, Yahya Sinvar’ın HAMAS’ın yeni lideri seçilmesini ise tebrik etmeyip mesafeli duruş sergileyenler, Yahya Sinvar’ında meydan okuyarak ve meydanda mertçe çarpışarak şehit düşmesi sonrası artık taziye yayınlayabilirler.

• BM’de, Güvenlik Konseyi Daimî üyelik sistemiyle 193 üye ülkenin tüm görüş ve yaklaşımları 5 ülkenin kararlarına ipotek ettirilmiş vaziyettedir. Sn. Cumhurbaşkanımızın bu durumu eleştirmek için yıllardır söylediği “Dünya 5’ten büyüktür” sözü nasıl doğru bir sözse, bu sistemin ortaya çıkardığı ve sürdürdüğü sorunların çözümünü yine bu sistem içerisinde araması bir o kadar yanlıştır. Bu düzeni kuranlardan, bu düzeni değiştirmelerini beklemek beyhude bir bekleyiştir.

• Bunu Sn. Cumhurbaşkanımız “Türkiye olarak biz de daimî üye olmanın gayreti içindeyiz ama şu ana kadar aldığımız bir netice yok. Daimî üyelerin de bizleri daimî üye yapmaları gibi hesapları yok." açıklamasıyla kendisi de ifade etmiştir.

• Kaldı ki; mesele daimî üyelerin sayısının çoğaltılması ve Türkiye’nin bu üyelerden bir tanesi olması değildir. Asıl mesele tek bir daimî üyenin vetosuyla, geride kalan 192 ülkenin kararının hiçe sayıldığı sistemin değiştirilmesidir. Ve bu asla mümkün değildir.

• Devletin merkezi bütçeden Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşları, bakanlıklar ve bağlı kuruluşları ve üniversiteler olmak üzere bir sene boyunca ödediği toplam maaş miktarı 90 Milyar dolar seviyesindeyken, 2024 yılında tek başına faize ödeyeceği miktar 50 Milyar dolar olacak.

• Ekonomide ortaya çıkan olumsuz tablo elbette en çok gençlerimizi etkiliyor. Ülkemizdeki genç işsizlik oranı resmi rakamlara göre %15’in üzerinde bulunmaktadır. Üniversite hayatını tamamlayan birçok gencimiz okuduğu bölüme uygun bir iş sahası bulmaktan mahrum kalmakta, bulabildiği işlerden eline geçen maaş ise geleceğe dair plan yapmak bir tarafa hayal kurmaya bile yetmemektedir.

• Bir ülkenin geleceği gençlerinin umudu kadar parlaktır. Bir ülkenin geleceği gençlerinin hayali kadar zengin ve müreffeh olacaktır.

• Her ile bir üniversite, birçok ile birden fazla üniversite açılmasını ve gençlerimizin yüksek eğitim almalarını eleştirecek değiliz ancak bu süreç içerisinde mesleki eğitimin göz ardı edilmesi, üretim hatlarında çalışacak yeterliliğe sahip iş gücü ihtiyacını karşılayacak eğitim organizasyonunun yapılamaması, bir yandan genç işsizlik oranını yükseltip üniversite mezunu işsizler ordusunu çoğaltırken, ekonomide üretimin sürdürülebilirliğini de olumsuz etkiliyor.

• Can sıkanın canının sıkılmadığı,

• Can yakanın canının yanmadığı,

• Can alanın canının devletin garantisi altına alındığı ceza hukuku anlayışıyla adaletten bahsedemeyiz.

• On yıllar boyunca Laiklik kavramı üzerinden yüzbinlerce insanın mağdur edildiği, üniversite kapılarında başörtülü öğrencilere zulmedildiği, giyim kuşamlarından dolayı insanların sokaklardan toplanıp karakollara götürüldüğü, asker evladının yemin töreni için kışlaya giden annelerin kapı önünde bırakıldığı, siyasi partilerin bu kavrama atıflar yapılarak kapatıldığı nice acı tecrübeleri yaşadı bu ülke.

• Milletimiz Laiklik kavramı üzerinden bir kast sistemine tabi tutuldu adeta. Laiklik kavramı devlet otoritesi tarafından ötekileştirilmenin, dışlanmanın, hor görülmenin, yok sayılmanın mihenk taşı olarak kullanıldı hep.

• Bu tarihsel gerçekliklere rağmen Laiklikle ilgili bir sorunumuz yok diyenler, “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” diyenlerle aynı düzlemde buluşmuş olurlar.

• Bu yaşanılmış acı gerçeklere rağmen, bugün yeni Anayasa için kullanılan “tarafsız ve milleti önceleyen” ilkelerini yok sayan bu kavramın, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olmasını anlamak mümkün değildir.

• Laikliğin tarifinin yapılması ve bu tarifin de bütün inanç sahiplerinin haklarına saygılı olunması şeklinde olmasının sorunu çözeceğini söyleyenlere ise katılmadığımızı ifade etmek isterim.

• Biz ülkemiz için bereket istiyoruz, biz milletimizin huzur içinde yaşamasını istiyoruz, biz gençlerimizin yarınlara güvenle bakmasını istiyoruz, biz mazlum Müslümanlar için kurtuluş istiyoruz, biz bütün insanlık için hak ve adalet istiyoruz.

• Ve biliyoruz ki; bu istediklerimizin hiçbiri, gayret etmeden, ter dökmeden olmaz, dert etmeden olmaz.

• Tüm bu yanlışları düzeltmek izleyerek değil, ancak çalışarak mümkün olur olur.

• Kardelen Hareketi; izlemeyeceğiz diyenlerin buluştuğu ve buluşacağı bir platform olacak.

• Kardelen Hareketi; sessiz kalmayacağız, tüm mazlumlara ses olacağız diyenlerin bulunacağı bir platform olacak.

• Kardelen Hareketi; Bu gök kubbenin altında yaşayan her bir çaresize, varlıklarıyla umut olanların bulunduğu bir platform olacak.

• Kardelen Hareketi; sözünü yeniden kınından çıkartıp adaletle keskinleştirenlerin bulunduğu bir platform olacak.

• Kardelen Hareketi; Türkiye’nin tek bir karışına göz dikenlerin karşısına dikilecek olanların kendini göstereceği bir platform olacak.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin