Kaplıcalar diyarı Gönen
(BALIKESİR’İN 3 GÜZELİ -3)
Sırada
kaplıcalar diyarı Gönen var. Sadece kaplıcaları mı?.. Tabii ki de hayır. Gönen
deyince; Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarından Ömer Seyfettin’i, ömrünü Hak davaya adayan Reisü’l Kurra Gönenli Mehmed Efendi’yi (Mehmed Öğütçü), İstanbul
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nın kurucusu Prof. Dr. Ayhan Songar’ı, damak
çatlatan pirincini ve gelinlik kızların hayallerini süsleyen el işi göz nûru
iğne oyalarını anmamak olmaz
GÖNEN OVASI UÇSUZ
BUCAKSIZ...
Bandırma
ile mesafesi 40 kilometre olan Gönen’e saatte bir halk otobüsü kalkıyor. 45
dakikalık yolculuk boyunca uçsuz bucaksız araziler ve 150 hektar üzerine
kurulmuş devasa Bandırma Organize Sanayi Bölgesi, Bandırma’nın ülke
ekonomisindeki yerini daha iyi kavramaya imkân veriyor.
Ufukta
gözüken Gönen Ovası’nın büyüklüğü insanı büyülüyor. Uçsuz bucaksız ovada çeltik
(pirinç) tarlalarından başka göze bir şey çarpmıyor. Trakya Tarımsal Araştırma
Enstitüsü tarafından geliştirilen ve 2002 yılında tescil ettirilen Gönen pirinci, çiftçilerin en önemli
gelir kaynaklarının başında bulunuyor. Daha önce meyve, sebze ve bakliyat
yetiştiriciliği açısından zengin ürün çeşitliliğine sahip olan Gönen’de arazilerin
büyük bir bölümüne çeltik ekilmeye başlanmış.
Tabi
ilçenin her tarafı çeltik tarlalarıyla ekilip, buna bir de kenarından akarak
bölgeye hayat veren Gönen Çayı eklenince sivrisineklere gün doğmuş!.. Bu
nedenlerle Vali Hüseyin Öğütçen Şehir
Parkı’nın her zerresi sivrisinek ordularının işgali altında. Buraya keyifle
gelenlerin, sivrisinek saldırıları yüzünden kaşıntı krizine girmeden gitmesi
neredeyse imkânsız. Nasıl olur bilmiyoruz, fakat daha fazla tedbir şart!..
YENİ TARİHÎ VERİLER ELDE
EDİLDİ
Gönen’deki
kaplıcaların çevresinde yapılan hafriyatlar sırasında ortaya çıkan mozaikler,
yazılı taşlar, sütun başlıkları, madeni paralar Gönen’in, yerleşim yeri olarak
kullanılmasının M.Ö.’ye kadar dayandığını gösteriyor. Bulunan kitâbelerde
şehrin adının “Sıcak Su Şehri, Thermi”,
hamamların ise “Granikaion Hamamları”
olduğu ifade ediliyor. Ayrıca sıcak suyun şehir için önemi ve içinde
bulundurduğu mineraller sayesinde hastalıklara iyi geldiği, insanları
zindeleştirdiği anlatılıyor. Kaplıca suları romatizmal ve eklem ağrıları, bel
ve boyun fıtığı, ameliyat sonrası iyileşme, ortopedik ve nörolojik rahatsızlıklara
iyi geldiği uzmanlarca teyit ediliyor. Şifalı kaynak suyundan hem banyo hem de
içmek suretiyle yararlanılıyor.
75
bin civarında nüfusa sahip olan Gönen’in her ne kadar Marmara Denizi’ne kıyısı
bulunsa da ziyaretçilerini termal kaplıcalarıyla cezbediyor. Şehir merkezinde bulunan
devasa Vali Hüseyin Öğütçen Şehir Parkı’daki
kaplıcalar özel işletmeler tarafından çalıştırılıyor.
Yürüyüş
yolları, kafeler ve çeşitli sosyal alanların bulunduğu parkın içinde bulunan
otellerde; hamam, havuz ve konaklama hizmet veriliyor. Kaynağından 73 ila 82
santigrat derece çıkan şifâlı su soğutularak havuzlara 37 derece olarak ulaştırılıyor.
93 HARBİ SONRASI
DEMOGRAFİSİ DEĞİŞMİŞ...
Marmara
Bölgesi’nin güneyinde, Balıkesir ilinin kuzey batısında yer alan Gönen, 1152
kilometrekare yüzölçümüne sahip bir ilçe. Kaz Dağları’ndan doğan Gönen Çayı,
şehrin kenarından geçerek Marmara Denizi’ne dökülüyor. İlçe topraklarının
merkezi ve kuzey doğu bölümünde Gönen Ovası bulunuyor.
Antik
çağlardaki isimleri Asepsus ve Artemea olan ilçenin, Truvalılar, İyonyalılar,
Lidyalılar, Persler, Helenler, Bergama krallıkları ile Roma ve Bizans
devletleri gibi çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yaptığı birçok kaynakta yer
alıyor.
Gönen
Çayı ve onun kollarını oluşturan derelerin meydana getirdiği vadi içinde yer
alan bölge uzun bir süre Bizans yönetiminde kalmış. 13. yüzyılda Anadolu
Selçuklularının eline geçip, bu devletin dağılmasından sonra Karesi Beyliği
yönetiminde kalarak nihayetinde 1334 yılında Osmanlı idaresine katılmış. İlçe,
Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra, 14. Yüzyılın başlarında Bolu yöresinden
gelen aşiretlerin yerleşimiyle, eski Artemea şehrinin kalıntıları üzerinde oluşmaya
başlamış.
1859
yılında Kırım ve Kafkasya’dan, 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonrası Rumeli
ve Balkanlar ile Kafkaslardan gelen göçmenlerle nüfus artmış. Erdek kazâsına
bağlı olan Gönen, 1881 yılında Erdek’ten ayrılarak ilçe hüviyetine
kavuşturulmuş. Gönen, 1920’de Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922’de ise
verilen büyük mücadeleler sonucu düşman işgalinden kurtarılmış.
* * *
------
TURİZMİN PARLAYAN
YILDIZI ERDEK
Dillere
destan tatil beldesi Erdek için sabah erkenden kalkıp, doğruca sahildeki Mehmed
Âkif Ersoy Caddesi ve sahil boyunca uzanan durakların sonundan kalkan Erdek otobüsüne
biniyoruz. Burada ulaşım Büyükşehir Belediyesi’nin BALKART’ıyla sağlanıyor.
Fiyatlar tıpkı taksimetre gibi, ineceğiniz durağa göre şoför fiyat tarifesi
uyguluyor. Erdek 28, Edincik 12, Gönen ise 50 Türk Lirası.
Otobüsler
ortalama yarım saatte bir kalkarak; Bandırma Limanı, Tren İstasyonu, Bandırma
Kalesi, her ne kadar maddi olarak millî ekonomiye katkıları olsa da havayı,
karayı ve denizi kirleten fabrikaları ve Bandırma Körfezi bandını takip ederek
devam ediyoruz. Otobüs duraklarındaki kahyanın dediği kadar varmış; bu
bunaltıcı sıcakta otobüslerdeki klimanın serinliği için bile Erdek’e gidilip
gelinir!.. Püfür püfür esiyor.
Sağımızda
Bandırma Körfezi, solumuzda Edincik sahili, Düzler Plajı ve Erdek Körfezi,
önümüzde ise sırtını Kapıdağ Yarımadası’na sırtını dayamış henüz betona teslim
olmamış devasa yemyeşil bir ova. Ve bu ovanın içinde asırların öncesine ulaklık
yapan Belkıs ve Kyzikos Antik Kenti. Oteller, campingler, TSK Yerel Eğitim
Merkezi Askeri Kampı, Özel Eğitim Merkez Komutanlığı derken Erdek Otobüs
Terminali’ne ulaşıyoruz.
ERDEK ÂDETA HEYKELE
BOĞULMUŞ!..
Adnan
Menderes Caddesi’ni takip ederek, gönderilen selâmı tevdî için bölgenin esnaflarından
İsmail Batmantaş’a uğruyoruz. Bugün Erdek’in pazarı olduğundan çarşıda bir
yoğunluk var. Çay ve limonatalar söyleniyor, bunlar yudumlanırken İsmail beyin
babası Kaya abi ile bir muhabbet sofrası kuruluyor ki, sormayın. Sivas İmam
Hatip Lisesi’nde okuduğu yıllara gidip politikacı Abdüllatif Şener, gönül insanı
Kenan Yabanigül ve Hamit Ersoy’un kulaklarını çınlatıyoruz. Erciyes
Üniversitesi Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdikten bir dönem öğretmenlik yapan
Kaya abi, daha sonra ticaretle iştigal etmeye başlamış. Hikâye uzun, müşteriler
sabırsız!..
Batmantaşlar’a
ikramları için teşekkür edip, sahile doğru yöneliyoruz. Yolumuzu yeşilliğin
zirve yaptığı meydandaki küçük parkta bir korsan kesiyor!.. 2015 ile 2016
yılları arasında düzenlenen “Kyzikos
Uluslararası Heykel Sempozyumu” sonucu alanında ünlü sanatçılar Erdek’i
âdeta heykele boğmuş. Bunlardan birisi de Mert Çıkılmazkaya’ya ait korsan görünümlü
bu heykel.
Bölgenin
en eski yerleşim yerlerinden olan Erdek’in sokaklarından sahile inerken hâlâ
gözümüze kadîm tarihi çağrıştıran bir yapı çarpmadı. Birbirine girmiş evlerin
arasından yürürken insanın içi daralıyor, nefesi kesiliyor ve nihâyet sahil
gözüküyor.
SICAKLARDAN BUNALAN KENDİNİ
SAHİLE ATMIŞ
Çok
da temiz olmadığı ifade edilen Zeytinli
Ada’nın bulunduğu Kurbağalı Sahil tarafını gezmektense Erdek Körfezi’nin
Ali Haydar Sarı Sahil bandında yürümeyi tercih ediyoruz. Ocaklar ve Narlı’ya
kadar uzanan bu sahil bandı iğne atsan yere düşmeyecek derecede insan kaynıyor.
Sahildeki çınar ağaçlarının gölgesini kafeler parsellemiş, palmiye ağaçlarının
gölgesi ise ancak kendine yetiyor.
Tatilciler,
deniz suyu fazla temiz olmasa da Erdek Plajı’nda denizde serinlemeye çalışıyor.
Hele öğleden sonra rüzgârın karaya esmesiyle birlikte vahim tablo daha net
ortaya çıkıyor. İnsanlar para vermiş, otellerde, motellerde, pansiyonlarda,
kiralık dairelerde rezervasyon yaptırmış, temiz de olmasa denizin tuzlu suyunda
şırıl şırıl terleyecek. Yapacak bir şey yok!..
TARİHİ MİLATTAN ÖNCEYE KADAR DAYANIYOR
Son
günlerde güneş ışığının ince, yüksek bulutlarda bulunan buz kristallerinde
kırılmasıyla oluşan “Ateş Gökkuşağı”
olayıyla gündemde olan Erdek’in biraz da tarihinden bahsedelim.
Antik
kentleri, denizi ve kumsalı ile turizmin önemli destinasyonlarından olan Erdek,
Marmara Bölgesi’nin, Marmara Denizi’ne doğru uzanan Kapıdağ Yarımadası’ndaki
Erdek Körfezi’nde yer alıyor. Eski adı Arktonnesos olan Kapıdağ Yarımadası’ndan
oluşan Erdek’in kuzey ve batı çevresinde Marmara ilçesine bağlı Marmara Adaları
bulunuyor.
Sitler
tarafından kurulan ve Artake adıyla anılan ilçenin tarihi milattan önceye kadar
dayanıyormuş. Miletos önderliğinde başlatılan Batı Anadolu ayaklanmasına
katılan kentleri cezalandırmak için Perslerin gönderdiği donanma ise diğer kıyı
kentleri gibi Artake’yi de talan ederek, yakıp yıkmış. Buradan kaçan halk da
günümüzdeki Erdek’in olduğu yere kaçarak oraya yerleşmiş. Bölgeyi M.Ö. 8.
Yüzyılda ele geçiren Miletoslu göçmenler burada yaşayanları asimile ederek
Hellenleştirmiş.
Ortaçağ’da
Artake bir ara canlı bir kent konumuna geçmeye çalışmışsa da sonuçta her zaman 9
kilometre uzaklıktaki Kyzikos’a bağımlı kalmış. Helenistik çağ boyunca sürekli
olarak yükselip parlayan Kyzikos’un yanında gittikçe önemini yitiren Artake’den
geçirdiği yangın ve depremlerden dolayı günümüze hiçbir tarihî kalıntı
ulaşamamış.
GÂZİ SÜLEYMAN PAŞA
TARAFINDAN FETHEDİLMİŞ
Artake,
1339 yılında Orhan Gâzi’nin oğlu Gâzi Süleyman Paşa tarafından fethedilip Türk egemenliğine geçmiş.
Osmanlı
dönemindeki Erdek’i ise 1658’de bölgeyi ziyaret eden ve en güzel şekilde Evliyâ
Çelebi anlatır. Seyahatnâmesi’ne Erdek’in idarî yapısı için, “Erdek Anadolu
eyâletinde Bursa şehrinde Çelebi Sultân Mehemmed Vakfı mütevellîsi tarafından
hâkimi subaşıdır ve İslâmbol’daki Galata mollasına bağlı kazâsıdır” notunu
düşer.
Erdek’in
fizikî, inanç ve demografik özellikleriyle ilgili olarak da, “Şehirin, deniz
kıyısında işlek iskelesi vardır. Zeytinli Ada’daki ılıca suyunda gusledenler
sıhatül vücut olur. Kıble tarafı bayırlı dağlar üstü baştanbaşa bağlıktır.
Üzümü, şarabı, zeytin ve yağı meşhurdur. Havası ve suyu gayet güzeldir.
Buraları Hz. Süleyman ve Belkıs’ın gülistan yerleridir. Bin adetten oluşan eski
yapı dört köşe, kiremitli ve altlı üstlü evleri vardır. Cum’a namazı kılınır.
Bir mahalle Müslüman, diğer mahalleleri gayrimüslimdir. Meyhaneleri boldur...”
bilgisini verir.
YAZ MEVSİMİNDE NÜFUS
PATLAMASI YAŞANIYOR
1807’de
de Karesi Sancağı’na bağlanan Erdek, 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sancağa
bağlı bir kazâ olarak tarihteki yerini alırken (bu tarihlerde Bandırma, Erdek
kazâsına bağlı bir bucaktı), daha sonra 1930’lu yıllara kadar Bandırma’ya bağlı
bir bucak haline gelmiş.
1924
Lozan Mübadelesi’yle Rumların boşalttığı Erdek merkez ve köylere Selânik’e
bağlı Karacaova ve Kavala Pomakları, Giritli ve Boşnak göçmenler
yerleştirilmiş. Daha sonra ise bunlara Çerkezler ve Romanlar da eklenmiş.
Turizmde
Türkiye’nin öncü beldelerinden birisi olan Erdek, 12 kilometreyi bulan sahil
şeridindeki turistik otel, motel ve dinlenme tesislerinin yanında, zeytincilik,
soğan üretimi ve balıkçılık önemli bir yere sahip. 1987 yılında Marmara
ilçesinin kurulması ile birlikte nüfusu azalan Erdek’in bugünkü nüfusu 33 bin
civarında. Fakat yaz mevsimlerinde turizmin de etkisiyle nüfus bazı illerin
nüfusunu katbekat aşmakta.
***
Erdek’te
güneş gurûb ederken, telefonuma hüzünlü bir ses düşüyor. Fersiz ses tonu
saniyeler içinde sıkıntıyı aşikâr ediyor: “Başımız sağ olsun. Mustafa’yı
kaybettik...” Vuslata erene ne denilebilir ki, “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râciûn”. Velhâsıl kelâm; dünya işte böyle bir yurt, her şeyi tamam eylemeye
vakit yok.