Joe Biden ve sonrası
ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Joe Biden galibiyetini açıkladıktan sonra, Filistin çözüm için umutlanırken, Körfez ülkeleri ise, İran’la müzakerelerin yeniden başlamasından endişe etmektedir. Önümüzdeki süreçte umut ve endişelere ilişkin ABD’nin somut tavrını daha net göreceğiz ama Filistin konusunda köklü bir değişikliğin olacağını beklemiyorum.
Başkanların dış
politika üzerinde sınırlı bir etkisi olsa da radikal değişimler pek görülmemiştir.
Bunun temel nedeni ABD dış politikası kişiler üzerinden değil, kurumlar
üzerinden yürütüldüğü içindir.
ABD’deki bazı düşünce
kuruluşlarından yansıyan yorumlara göre, Joe Biden yönetimi, dikkatini büyük
ölçüde Asya Pasifik bölgesine verecektir. ABD’de İster Cumhuriyetçiler, ister
Demokratlar yönetime gelsin en öncelikli konu Çin’dir. ABD Çin’in yükselişini
hem ekonomik hem de güvenlik açısından kendisine tehdit görmektedir.
Trump’ın son dört
yılda Çin’e karşı yürüttüğü politika ile iki ülke arasındaki ilişkiler çok gerilmişti.
Konuştuğum bazı Amerikalılar: ‘’Trump’ın
Çin ürünlerine gümrük vergilerini artırmasını doğru bulduklarını’’ söylediler.
ABD siyasetinde, Çin’in gücü bertaraf edilmediği sürece güven ve kuşkunun
bitmeyeceği konusunda fikir birliği var. Ancak yöntem konusunda farklılıklar
bulunmaktadır.
‘’Ortadoğu’’
ABD medyasından
anladığımız kadarıyla ‘’Ortadoğu’da’’
Biden’ın gündemine hâkim olması beklenen dört konu var. Şimdi bu konulara kısaca
bakalım.
Birinci konu İran; bilindiği gibi Trump yönetimi İran
politikasında 2018’de tek taraflı olarak nükleer anlaşmasından ABD’yi çekmişti.
Tahran üzerinde eşi görülmemiş düzeyde baskıya neden olan bu tutum değişebilir.
Ancak Biden nükleer anlaşmaya geri dönse bile İran’a yeni şartlar dayatacaktır.
İkinci konu İsrail; ABD, İsrail ve Arap ülkelerindeki statükoyla
olan ilişkilerini devam ettirecektir. Batı Şeria’daki işgal sürecek, iki
devletli çözüm ifadeleri de söylemin ötesine geçmeyecektir. İsrail’in güvenliği
ve niteliksel üstünlüğü, topyekûn ABD siyasetinin ortak konusu olduğu
unutulmamalıdır.
Üçüncü konu diktatör Arap rejimleri; Biden Körfez ülkelerinin İsrail’le normalleşme
anlaşmalarını memnuniyetle karşılamıştı. Ancak Trump’ın yaptığı gibi diğer Arap
ülkelerini bu anlaşmaya zorlamayacaktır. ABD’nin insan hakları, demokrasi,
hukukun üstünlüğü gibi söylemlerinin pratikte hiçbir karşılığı görülmemiştir. Tam
aksine bütün otoriter rejimlerin destekleyicisi ABD olduğu herkesçe
bilinmektedir.
Dördüncü konu Türkiye; Türk-ABD ilişkileri Sovyet tehdidine karşı iki
ülke güvenlik endişelerinin bir noktada kesişmesi ile gelişmişti. Ama Türkiye
süreç içinde ABD’nin güvenilmez bir ülke olduğunu defalarca tecrübe etti.
Türk-ABD ilişkiler tarihine darbelerin, siyasi entrikaların, iç çatışmaların
tarihidir diyebiliriz.
Herkesin merak
ettiği soru; Biden ile Türk-ABD ilişkilerinin geleceği nasıl olacak? ABD Dış
işlerine danışmanlık yapmış ve dış politika konusunda 20’nın üzerinde kitabı
bulunan Robert D. Kaplan ile yapmış olduğum bir röportajda bu soruyu sormuştum.
Robert’ın bana verdiği cevap: ‘’ABD gücünü
korumak istiyor, Türkiye ise tarihteki gücüne erişmek istiyor. Türk-ABD
ilişkilerinin geleceği bu iki istek etrafında çatışacak’’ demişti.