''İyi hal indirimi'' açıklaması
TBMM Genel Kurulunda, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri devam ediyor.
İYİ Parti Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, dış borçların, ülkeleri siyasi yönden etkileyen etkenlerden birisi olduğunu söyledi.
Alınan kredileri rasyonel şekilde, verimli alanlarda kullanmak gerektiğini, aksi takdirde vahim sonuçların ortaya çıkabileceğini belirten Erel, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin dış borç sorunu yok ama bir üretim altyapısı da yok. Keşke dış borcumuz 453 milyar dolar değil 1 trilyon dolar olsaydı da yıllık 500 milyar dolar ihracat yapabilseydik. Her yıl 100 milyar dolar dış ticaret fazlası verebilseydik. Keşke 17 yılda teknolojisi ve markası bize ait olmayan 11,8 milyon otomobil satışıyla övünmek yerine, 3 tane dünya markası oluşturabilseydik. AK Parti hükümetlerinin sadece 2013 yılında verdiği açık miktarı, AK Parti hükümetleri öncesinde Türkiye'nin 50 yıllık toplam dış ticaret açığından daha fazladır. Sorun dış borcun olması değil, sorun, üretken bir altyapı üretilememesidir. Bu kadar sıkıntı varken Türkiye'nin önceliği Kanal İstanbul değildir, Türkiye'nin önceliği iş ve aştır."
MHP Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz, 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 5'inci maddesine göre yıl sonu itibarıyla 586 milyar lira iç borç, 479 milyar lira dış borç ve 97 milyar lira da hazine garantili borcun bulunduğunu söyledi.
2017 yılından 2018 yılına geçişte gerek kısa, orta ve uzun vadeli borçlanmada gerekse dış borç miktarında artış olduğunu, ancak bu borç miktarının sürdürülebilir ve yönetilebilir görüldüğünü ifade eden Yılmaz, kamunun borçlanmasına, kamu harcamalarındaki artışın kamu gelirleriyle karşılanamamasının neden olduğunu aktardı.
Borçlanmanın ilk etkisinin bütçe faiz giderlerinde görüldüğünü, ikinci etkisinin ise dış finansmana bağımlılık sorununu ortaya çıkardığını ileri süren Beyaz, "2018 yılında 74 milyar lira faiz öderken, 2019 yılında 103 milyar lira faiz ödüyoruz. 2020 yılında ise 138,9 milyar faiz ödemesi öngörülmektedir. Bu durum, dış finansmana bağımlılık sorununu ortaya çıkardığı gibi devleti dış saldırılara ve müdahalelere açık hale de getirmektedir." ifadelerini kullandı.
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu da Türkiye'de adaletin, en az güvenilen kurumlardan birisi olduğunu iddia etti.
Yurt genelinde herkesin adalet peşinde koştuğunu ileri süren Piroğlu, "Mahkemeleriniz adalet kurumundan çıkıp bir ceza kurumuna dönüşmüştür. Bu ülkeyi cehenneme çeviriyorsunuz. Ayrıca bu bütçe yoksula, işçiye kapalı bir bütçedir. Çalışanlar şu an açlık sınırında. İşçinin kanını emenler, işi bittiğinde emekçileri yoksulluğa mahkum etmenin derdindeler. Bu bütçe zengini daha zengin etmeye hizmet ediyor." diye konuştu.
CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, eskilerin "borç yiğidin kamçısıdır" dediğini ancak Türkiye'nin borcunun taşınmaz durumda ve ayaklara pranga olduğunu öne sürdü.
Durmaz, şunları kaydetti:
"2002 yılında dış borç 130 milyar dolar iken bugün 447 milyar dolar olmuş. 2002 yılına kadar fabrikalar kuran 54 hükümetin toplam harcadığı para 713 milyar dolar. 2003-2018 yılı sonu itibarıyla AK Parti'nin harcadığı para 2 trilyon 94 milyar dolar. 17 yıllık dönemde bütçeden faiz ödemeleri için 830 milyar lira ayıran iktidar, yatırıma sadece 547 milyar lira ayırmış. 73 ilimizde çiftçi sayısında azalma var. Konya ovası büyüklüğündeki bir arazi ekilemez durumda. Çiftçilerin kredi borçlarının toplamı 105 milyar doları geçmiş."
"Kanal İstanbul adeta boğazın özgürlük projesi"
Şahsı adına söz alan AK Parti İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca ise 2020 yılı bütçesinin hizmet ve yatırım bütçesi olduğunu söyledi.
Kaynarca, "Bu bütçe, eğitimi ilk sıraya almış, beraberinde de sağlık, güvenlik, sosyal hizmetlerle birlikte 82 milyon vatandaşımızı kapsayan insan merkezli bir bütçedir. Bir cümleyle ifade etmek gerekirse 2020 bütçesi yerli ve milli bir bütçedir. Bu bütçe terörün başını ezen, dosta güven düşmana korku salan bir bütçedir." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynarca, Türkiye'nin önemli projelerinden birini de Kanal İstanbul'un oluşturduğuna dikkati çekerek bunun bir anlamda boğazın içini koruma ve kurtarma projesi olduğuna değindi.
Kanal İstanbul'un "Adeta boğazın özgürlük projesi" niteliğinde olduğunu vurgulayan Kaynarca, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın desteğiyle, yaklaşık sekiz yıldır bu proje üzerine çalışılıyor. 13 bin sayfalık bir rapor var, 57 kuruluştan alınan bilgiler mevcut. Akademisyenler, çevre uzmanları, belediyeler ve her kuruluştan alınan görüşlerle hazırlanan raporlar var. Halkımıza da soruldu ve Kanal İstanbul'a yüzde 70 destek veriliyor. Yani uzmanlar 'Tamam' diyor, halk destek veriyor ama İstanbul Belediye Başkanı karşıymış. Olabilir. Tıpkı Marmaray'a karşı oldukları gibi, tıpkı İstanbul Havaalanı'na karşı oldukları gibi hatta tünellere, köprülere karşı oldukları gibi... O yüzden biz hizmet yolculuğumuza devam edeceğiz."
Kaynarca'nın konuşması üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 25 yıldır İstanbul'u Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ya da onun aday gösterdiği belediye başkanlarının yönetttiğini söyledi.
İstanbul halkının değerlendirmeleri sonrasında "Artık, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'dan elini çeksin." dediğini öne sürün Özel, şöyle konuştu:
"Halk İstanbul'a bir belediye başkanı seçti; seçimlerin tekrarında da daha ağır bir cevap verdi. O yüzden, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına karşı yapılan bu nezaketsiz üslubu kabul etmiyoruz. İstanbul'da her şey çok güzel oldu, daha da güzel olacak. Siz gelmeden önce İstanbul'da 4 tane çok katlı bina vardı, bunu 45 rakamına ulaştıran da genel başkanınızın ya da atadıklarının yönettiği dönemlerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Bu kente biz ihanet ettik.' dedi."
AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan ise Cumhurbaşkanının o ifadeyi İstanbul adına, bütün şehirler adına, ilçeler adına kullandığını vurgulayarak, "İstanbul'da göğü adeta delerek yükselen kulelerin bulunduğu ilçeler; Ataşehir, Sarıyer, Şişli, Beylikdüzü, Bakırköy. Buralarda AK Partili belediyeler yok. Oradaki ruhsatları kimlerin verdiğini çok iyi biliyoruz. Kulelerin yükseldiği binalar, bugün, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının kendi ilçesinde, ilçe belediye başkanlığı döneminde yükselmiştir." diye konuştu.
"Eğer şiddet engellenecekse bunun için anayasa bile değer"
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanması yönünde yayımladıkları genelgenin olumlu karşılanmasının kendileri için değerli olduğunu söyledi.
Kadına yönelik şiddetin sadece bir genelge ile son erdirilecek bir konu olmadığını, ancak özellikle bu konularda bir farkındalık oluşturma amacını taşıdığını vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
"Ancak genelgedeki bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığını görüyoruz, bunları da dikkatle takip ediyoruz. Genelge bir statik değildir, kamunun ve sivil toplumun önerilerine açıktır. Önemli olan netice almaktır. Ancak bu konu yargıya gelen konularla ilgilidir. Esasen şiddete hiçbir şekilde maruz kalmamak üzere sorunları temelinden çözmektir.
İnfial yaratan bir hadisede sanığın duruşmadaki tavrından dolayı iyi hal indirimi yapılmasını bir hukukçu olarak asla anlayamıyorum. Bu konuda uygulamadan kaynaklı Yargıtayın da iyi hal indirimi ile ilgili bozduğu kararlar da var. Bu konuda hem farkındalık hem yasal düzenleme anlamında akademisyenlerle yaptığımız bir çalışma da var."
Bakan Gül, elektronik tebligatla ilgili değerlendirmede de bulundu.
Adliyelerin tebligatlarının 1 Ocak 2019'dan itibaren elektronik tebligat yoluyla gerçekleştirildiğini anımsatan Gül, "Adliyelerde artık doğru, tarafa yönelik tebligat yapılmaktadır. Böylece usulsüz tebligatın önüne geçilmiş, davaların uzamasının önüne geçilmiş olundu. 14 milyondan fazla tebligat yapılırken, 175 milyonun üzerinde tasarruf gerçekleştirildi. Ayrıca çevreci bir uygulama olan bu sistem sayesinde 8 binin üzerinde ağaç kesilmekten kurtulmuştur. Bu uygulamaları artırarak sürdüreceğiz." dedi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.