İstanbul'a Sultan Abdülhamid imzası
FAHRİ SARRAFOĞLU -
İSTANBUL SEYYAHI
İSTANBUL’un fethinden sonra tahta çıkan tüm padişahlar İstanbul için kalıcı
eserlere imza atmışlardır. Sultan 2. Abdülhamid Han, Türkiye dâhil toplam 20 ülkeyi 34 yıl tek
başına yöneten bir hükümdardı. Ondan geriye okul, cami, medrese, hastane,
çeşme, sibyan mektebi gibi tam bin 552 eser kaldı. Sultan 2.
Abdülhamid Han, 34.
pâdişah. 34 yaşında pâdişah oldu. Mîlâdî değil ama hicrî takvimle 34 yıl
saltanat sürdü.
Çocuklara hediye
Sultan 2. Abdülhamit’in kızı Hatice Sultan, 12 Şubat 1898’de sekiz aylıkken
difteri hastalığına yakalanır ve ölür. Sultan, Hatice Sultan’ın hastalığını teşhis eden fakat tedavi
fırsatı bulamayan Bahriye Kolağası Dr. İbrahim Bey’in önerisi üzerine, bir
hastane yaptırma kararı alır ve 17 Şubat 1898’de çocuk hastanesinin yapılması
emrini verir.
Muhteşem bir eser
Haziran 1899’da açılan hastanenin, bahçesine yapılan
mescit ve saat kulesi ise 19 Ağustos 1907’de hizmete girmiştir. Yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki kule, kare planlıdır.
Cephelerinde kırmızı tuğla ve beyaz mermerin bir arada kullanıldığı kulenin,
köşeleri ayrık derzli taş kaplama ile çerçevelenmiş, ortası da tuğla ile
örülmüştür. Eksende, yüksek ve sivri kemerli ve mukarnas üzengili bir nişe
oturan pencereler vardır. Kemer alanının içine saat yerleştirilmiş, pencere
bölümü de bir çift gotik kemerli kayıtla bölünmüştür.
Kapler yanmasın
2. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu
hatıratında hastanenin yapılması konusunda babasının şöyle söylediğini nakleder: “Benim çocuğum kurtulamadı.
Kim bilir fakir fukaranın çocukları nasıl bakılıyor. Hiç olmazsa bir hastane yaptıralım
da benim gibi birçok babaların kalbi yanmasın."
Nihayet 2. Abdülhamid’in 16 Şubat 1898 tarihli
irâdesi ile çocuk hastanesinin yapım hazırlıklarına başlanır. Padişah
hastanenin son tıbbi gelişmelere uygun bir şekilde yapılmasını ister. Padişahın
bu irâdesi üzerine Dr. Ibrahim Bey, Berlin’de dünyanın en iyi çocuk
hastanelerinden biri olan “Kaiser und Kaiserin Friedrich Kinderkrankenhaus”
adlı hastanenin planlarını padişaha takdim eder. Dr. Ibrahim Bey’in getirdiği
planları beğenen 2. Abdülhamid, hastanenin yeri için Hazine-i Hassa’ya
ait olan Balmumcu’daki arsayı bağışlar. Temel atma töreni 2 Haziran 1898
tarihinde yapılarak inşaata başlanı
Yıldız Camii'nde onun
emeği var
Sultan 2. Abdülhamid’den dolayı Hamidiye Camii olarak adlandırılsa da daha çok Yıldız Camii diye bilinir. II.
Abdülhamid 1876’da tahta çıktığında kısa bir süre Dolmabahçe Sarayı’nda kalır
ve ardından Yıldız Sarayı’na yerleşir. Ağabeyi 5. Murad’ın tekrar tahta geçirileceği
endişesiyle, saraydan uzaklaşmamak için cuma selâmlığında kullanılmak üzere
Yıldız Sarayı’nın Koltuk Kapısı’nın girişi önündeki yüksek set üzerine yeni bir
cami yapılmasını ister. 1881-1885 yıllarında inşa edilen, caminin mimarı
Nikolaidis Jelpuylo adlı bir Rum’dur.
Özel
marangozhanesi
Padişah 2. Abdülhamid’in ahşap işçiliğine ilgi
duyduğu, Yıldız Sarayı’ndaki marangozhanesinde boş zamanlarında çalıştığı ve
çeşitli eşyalar ürettiği bilinmektedir. Yıldız Camii’nin hünkâr mahfilinin
sedir ağacından yapılan kafesleri onun el işçiliğidir. Yıldız Camii inşaat keşif
kayıtlarına göre 16.890 lira harcanarak yapılmıştır. Caminin yapımında elektrik
ve havagazı tesisatı yapıldığı halde havagazı tesisatı sonradan kapatılmıştır.
Kendi parasıyla
kurdu
1877 Osmanlı-Rus savaşın
ardından, göçler başlamış
İstanbul’a dört yüz bine yakın göçmen gelmiştir. Sokaklarda evsiz, barksız,
hasta, kimsesiz çocuk ve dilenciler artmıştır. Padişahı II. Abdülhamid Han, bu
durumu bir nebze olsun hafifletmek için bir Darülaceze kurulmasını ferman ile
emir buyurmuştur.
Sultan Abdülhamid Han, Darülaceze’nin kuruluş
masraflarını karşılamak üzere 7 bin altın lira kıymetindeki birçok özel eşyasını (havlu
takımı, yatak takımı, çarşaflar, fincan takımları, masalar, kalem takımı vb. hediye etmiş,
10.000 altın lira da nakit olarak bağışlamıştır.
Ayrıca yardım kampanyası düzenlenmiş, geniş bir
katılım sağlanmış ve toplanan teberrularla 50.000 altın lira toplanmıştır.
Böylelikle temin edilen inşaat parası ile 6 Ekim 1892 tarihinde 21 koyun
kesilerek Darülaceze’nin temeli atılmış ve 19 Ağustos 1895 tarihinde inşaat
tamamlanmıştır.
Sultan,
Dolmabahçe'de neden oturmadı?
PADİŞAH
2.
Abdülhamid’in Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrıldıktan sonra yönetim merkezi olarak seçtiği
ve otuz üç yılını geçirdiği Yıldız Sarayı’nın, imparatorluğun içinden geçtiği
zorlu süreçte oldukça anlamlı bir yeri vardır. Abdülhamid Han, Dolmabahçe Sarayı’nda
otarmak istememişti
Hem babası Sultan Abdülmecid ve
amcası Sultan Abdülaziz’in yaşadıkları dramatik olaylardan ötürü hem de
denizden ve karadan kuşatılması kolay olduğu için Dolmabahçe Sarayı'nı terk eden 2.
Abdülhamid, tahta çıkmasının üzerinden geçen yedi aylık sürenin sonunda buraya
taşınmıştır.
Yıldız Sarayı, 2. Abdülhamid döneminde devletin idari
merkezi olmanın yanında, yıllar içinde eklenen pek çok yapı ve imalat tesisiyle
birlikte aynı zamanda bir kültür ve zanaat merkezi hâline bürünmüştür. Sultan
Abdülhamid, Yıldız Sarayı’ndan 1909 senesinde ayrılmak zorunda kalmıştır.
İstanbul’u Afrika'ya bağlayan cami
Ertuğrul Tekke Camii,
Beşiktaş Barbaros
Bulvarı’nın başlangıcında, Serencebey Yokuşunin başında 1887 tarihinde Sultan 2. Abdülhamit tarafından inşa
ettirilmiştir. Şazeli Tarikatı Medeni kolu’nun kurucusu Trablusgarb’lı Şeyh
Hamza Zafir adına inşa ettirilmiştir. Caminin adı, Osmanlı Hanedanı’nın Ceddi
Ertuğrul Gazi’nin hatırasını canlandırma arzusu
üzerine
verilmiştir. Ertuğrul
Tekkesi’nin bir özelliği burada bulunan Şazeli Tarikatı Şeyhi olan Zafir Efendi
sayesinde İstanbul’u Afrika’ya manen bağlıyordu. Çünkü Şazeliliğin yaygın olduğu bütün Kuzey Afrika’da Şeyh Zafir'in büyük nüfuzu vardı.
Hamidiye Su
Yolu'nu Sultan yaptırdı
Sanayi Mahallesi, Diken Sokak kenarında yer alan Hamidiye Su Terazisinin
hikâyesi de ilginçtir. Hamidiye
Suyolu, Şehrin Galata-Beyoğlu bölgesine düzenli içme suyu getiren vakıf su hatlarının son halkası
olarak, 1899-1902 yılları arasında inşa edilmiş bir su yoludur. Bu suyolunun
önemli bir yapısı olan “Hamidiye Su Terazi” ne yazık ki günümüzde perişan durumda bulunuyor.
155 yıldır ayakta
kalan Darüşşafaka
Fatih İlçesi
Darüşşafaka Sokaktan geçerken bu büyük tarihi binayı görmeden gitmeyiniz. 155 yıllık ecdat yadigarı bu binada kimler yetişti
kimler. Ne âlimler, ne sanatçılar, siyasetçiler. Burada kimler okuyabiliyordu
derseniz eğer yoksul ve kimsesiz yetim, öksüz çocukların hem şefkat yuvası hem
de ilim yuvasıydı burası. Padişah Abdülhamit,
Darüşşafaka’yı himayesi altına aldı. Devletten imtiyaz alan şirketlerin Darüşşafaka’ya
nakdi yardım yapmaları usulünü başlattı ve mali sıkıntı sona erdi.
Saray'ın
yemekleri fakirlere...
Sultan 2. Abdülhamid Han çok merhametli bir
insandı. Yıldız Sarayı'nda pişen yemeklerin bir kısmı Ortaköy semtinde oturan ahaliye
çok
ucuz fiyatla sıtılırdı. O dönemde Ortaköy'de oturan
yoksul aileler, ne öğle yemeği
ne de akşam yemeği pişirirlerdi. Saray yemeklerinin fiyatları o kadar ucuzdu ki, o
zamanın 3. sınıf lokantalarının piyasa fiyatı, Yıldız Sarayı’ndan gelen
yemeklerin 6-7 katıydı. Aslında 2. Abdülhamit Han, para dahi almak istemiyordu bu
yemeklerden lâkin halkın onurunun kırılmaması düşüncesiyle cüz`î bir para alınıyordu.
.
Büyük Postane tam 110 yıldır hizmet
veriyor
İstanbul'un sembol binalarından biri olan Sirkeci'deki Büyük Postane, ihtişamı ve dikkati çeken
mimari yapısıyla 110 yıldır tarihe tanıklık ediyor. İhtişamı ve mimari yapısı
ile dikkati çeken binanın yapımına 1905'te başlandı.
Binanın temeli
kazılırken altın ve gümüş Osmanlı paraları atıldı. Binanın açılışı 23 Temmuz
1909'da yapıldı, ancak 2. Abdülhamid 27 Nisan 1909'da tahtan indirildiği için
bu görkemli binanın resmi açılışını göremedi.
Yıldız Çini-Porselen Fabrikası
Türk çini sanatını canlandırmak, yeni bir yön ve hız vermek amacıyla Sultan 2. Abdülhamid (1876-1909) tarafından 1891
yılında Yıldız Sarayı bahçesinde Yıldız Çini Fabrika-i Hümâyûnu adıyla
kurulmuştur. Üretime başlayan Fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, aynı yıl
İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’ya yeniden yaptırılmıştır. Yıldız Çini ve
Porselen Fabrikası’nda üretilen eserlerin tümünde, fabrikanın orijinal amblemi
olan ay-yıldız damgası bulunurdu.
SULTAN'IN İSTANBUL'A
KAZANDIRDIĞI ESERLER
*Çapa mektepleri
* Hamidiye çeşmeleri
* Beykoz cam fabrikası
* Sultanahmet sanâyi mektebi,
* Küçükçekmece kibrit fabrikası
* Hereke dokuma fabrikası
* Beyoğlu Kadın Hastanesi
* Güzel Sanatlar Akademisi
* Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi
* Kâğıthane'de Poligon
* Üsküdar Lisesi, Rüştiye mektepleri
* Yeni PTT binâsı
* Osmanlı Bankası
* Hamidiye kâğıt fabrikası
* Kadıköy havagazı fabrikası
* Küçüksu Barajı
* Galata Tophane rıhtımı
* Dolmabahçe saat kulesi
* Mum fabrikası
* İstanbul-Selânik demiryolu
* Bakırköy Akıl Hastanesi
* Haydarpaşa istasyonu
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.