Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2957.57
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İsrail''i sarsan istifanın perde arkası

İsrail ile Suudi Arabistan, BAE ve Mısır yönetimleri arasındaki sıkı ilişkinin artık açıktan ortaya konduğu bir dönemde İsrail Savunma Bakanı Liberman''ın istifası ve ardından yaptığı "erken seçim" çağrısı bölgedeki dengeleri nasıl etkileyecek?
İsrail''i sarsan istifanın perde arkası
20 Kasım 2018 08:07:00
İsrail ile Suudi Arabistan, BAE ve Mısır yönetimleri arasındaki sıkı ilişkinin artık açıktan ortaya konduğu bir dönemde İsrail Savunma Bakanı Liberman''ın istifası ve ardından yaptığı "erken seçim" çağrısı bölgedeki dengeleri nasıl etkileyecek?

İsrail sağının şahin politikacılarından, mevcut hükümetin savunma bakanı ve İsrail Evimiz (Yisrael Beytenu) Partisi lideri Avigdor Liberman, 14 Kasım 2016 tarihinde yaptığı basın toplantısında istifasını açıkladı. Konu Liberman ve bölgenin tansiyonu da son günlerde Gazze’de yaşanan olaylar nedeniyle yüksek olunca, bu istifanın İsrail siyasetini nasıl etkileyeceğine dair yorumlar yapılmaya ve muhtemel hükümet senaryoları dillendirilmeye başlandı. Üstelik yaklaşık bir sene sonra zaten genel seçimlerin yapılması planlanmışken bu ani istifa açıklamasıyla birlikte Liberman’ın Netanyahu’ya çağrıda bulunarak bir an önce erken seçim yapılmasını talep etmesi de konuyu İsrail gündeminin ilk sırasına taşıdı.

Liberman’ın istifa karnesi

Liberman’ın bir önceki istifasının erken seçime yol açmış olması, bu sefer de aynı etkiyi yapıp yapamayacağına dair bir merakı da tetikledi. Çünkü tam da bölgede İsrail’in merkezde olduğu sözde yüzyılın barışı, İsrail ile Arap devletleri arasında yaşanan yakınlaşma, İran’a yönelik yaptırımlar ve Arap NATO’sunun kurulması gibi yapısal değişikler yaşanırken, olası siyasi krizlerin bu olayların gidişatını nasıl etkileyeceği sadece İsrail’i değil tüm bölge ülkelerini ilgilendiren bir mesele.

Liberman ilk olarak 2002 yılında Ulusal Altyapı bakanı iken istifa etti. Ardından 2004 yılında dönemin başbakanı Ariel Şaron tarafından Gazze’den çekilme planlarına muhalefet ettiği için ulaştırma bakanlığı görevinden alınmıştı. 2012 yılında dışişleri bakanıyken hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle aklanmak için bir kere daha istifa etti. 2013 yılındaki seçimlere Likud ile ittifak yaparak giren Liberman, seçimin ardından ise tekrar dışişleri bakanı oldu. Temmuz 2014’de düzenlenen Gazze saldırıları sonrası aralık ayında, üstelik Gazze’ye yönelik saldırılarda yaklaşık 2 bin Filistinli hayatını kaybetmiş ve hala yıkıntıların dumanı tütmekteyken, “hükümetin Filistinlilere karşı uyguladığı politikaları gereğinden fazla yumuşak bularak” bir kez daha istifa kararı aldı.

O dönemde 11 sandalyesi olan İsrail Evimiz Partisi’nin hükümetten çekilmesi, İsrail meclisinde çoğunluğu kaybeden Netanyahu’yu erken seçime zorladı. Liberman seçim kampanyasında Netanyahu’yu şiddetli bir şekilde eleştirdi ve bir daha asla kendisiyle çalışmayacağını beyan etti. Mart 2015’teki seçimlerin ardından beklentisinin aksine ancak 6 sandalye çıkarabilen Liberman’ın partisi İsrail Evimiz, ilk başlarda Netanyahu başbakanlığında kurulan 34. hükümette yer almadı. Ancak dönemin savunma bakanı olan Moşe Ya’alon’un Netanyahu ile yaşadığı anlaşmazlık sonrası Mayıs 2016’da istifasının ardından, hem de Likud ile ana muhalefetteki İşçi Parti arasında milli mutabakat hükümeti kurulması beklenirken, sürpriz bir şekilde Netanyahu ile görüşen Liberman, bir yıl önceki sözlerini unutarak kendisine teklif edilen savunma bakanlığı koltuğunu kabul etti. Böylelikle hükümetin meclisteki desteği 61’den 66’ya yükseldi.

Katliamlar yetmemiş

Son istifanın arkasında ise, 11 Kasım akşamı Gazze’ye sızıp Hamas’ın Han Yunus bölgesi komutanını infaz etmeye çalışırken deşifre olup bölgede sıkışan İsrail özel kuvvetleri biriminin tahliyesini kolaylaştırmak maksadıyla başlatılan hava saldırısına Kassam Tugayları ve İslami Cihad’ın roketlerle karşılık vermesiyle genişleyen çatışma ve çatışmanın çözümlenme şekli yatıyor. Olay esnasında I. Dünya Savaşının sona ermesinin 100. yılı nedeniyle yapılan törenlere katılmak için Paris’te bulunan Netanyahu, haberi alır almaz seyahatini yarıda keserek apar topar İsrail’e döndü ve topladığı güvenlik kabinesinde bir uzlaşı sağlanamamasına rağmen inisiyatif kullanarak Hamas’la ateşkes kararı aldı. Ancak Netanyahu’nun güvenlik kabinesinde bu yönde bir karar alınmamış olmasına rağmen ateşkesi kabul etmesi, Liberman için kabul edilebilir değildi. Nitekim Liberman istifa duyurusunu yaptığı basın toplantısında, “ülkenin Hamas terörüne boyun eğdiğini ve terörün İsrail’i teslim aldığını, istifanın maliyeti nedeniyle şimdiye kadar kabineye bağlı kalmaya çalıştığını ancak son olarak Katar’dan gönderilen paranın Gazze’ye girmesine izin verilmesi ve Hamas ile bir ateşkes yapılmasının kendisi için dönüm noktası olduğunu” ifade etti. Aynı açıklamada “ülkenin uzun vadedeki güvenliğine mal olacak kısa süreli ateşkesler” yapıldığını belirterek bu konuda başbakan Netanyahu ile görüş ayrılığı içerisinde olduğunu dile getirdi.

Liberman’ın savunma bakanlığı performansı

22 Mayıs 2016 tarihinden beri savunma bakanlığı görevini yürütmekte olan Liberman, koalisyonu oluşturan partilerden en az milletvekiline sahip olanının başında olsa da kabinedeki en etkili bakanlardan birisiydi. Göreve başladığı tarihten itibaren sergilediği katı ve tavizsiz tavır, bazı askerler tarafından eleştirilse bile özellikle işgal altındaki bölgelerde bulunan Yahudi yerleşimlerinde ve milliyetçi-ulusalcı çevrelerde övgüyle karşılanıyor. Bakanlığı dönemindeki Azaria vakasında, Mescid-i Aksa’nın kullanımına getirilen yasa dışı kısıtlamaları ve ABD’nin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğuna dair kararını protesto etmek için toplananlara şiddetle karşılık verilmesi, İsrail askerlerinin sözde güvenlik bahanesiyle silahsız ve sivil Filistinlileri keyfi olarak tutuklaması, şiddet uygulaması veya öldürmesi ve son olarak Gazzeliler tarafından sınır bölgelerinde 30 Mart’tan itibaren başlatılan ve halen devam eden “büyük dönüş yürüyüşüne” katılanların çoçuk, kadın, yaşlı ayrımı gözetmeksizin keskin nişancı askerler marifetiyle hunharca katledilmesi vakalarında da hep Liberman’ın politikalarının izi bulunuyor.

Gazze sınırına yerleştirilen keskin nişancıların gelişigüzel seçtikleri masum sivilleri vurmalarını “askerler görevlerini yapıyor” diyerek savunan Liberman, Batı Şeria’nın El-Halil kentinde Abdulfettah eş-Şerif adındaki silahsız ve savunmasız bir Filistinliyi öldürdüğü görüntülerle sabit olan ve mahkeme tarafından sadece 18 aylık mahkumiyet kararı verilen Elor Azaria isimli askeri kahraman ilan etmiş ve daha kısa sürede tahliye edilmesi için elinden geleni yapmıştı. Son olaya gelince, başbakanın bilgisi dahilinde olup olmadığı henüz belli olmamakla birlikte, savunma bakanının onayı olmaksızın yapılamayacak gizli bir operasyonun deşifre olması nedeniyle çıkan çatışmanın müsebbibi iken Gazze’deki silahlı grupların meşru müdafaa kabilinde karşılık vermelerini terör olarak lanse etmek ve yapılan ateşkesi eleştirmek ancak kendi terörist eylemini gizleme gayreti olabilir.

- Hükümetin geleceğine yönelik senaryolar

2014’ün aksine bugün Liberman’ın mevcut 5 sandalye ile koalisyona sağladığı destek geri çekildiğinde bile hükümet, bıçak sırtında da olsa 120 sandalyeli parlamentoda 61 sandalye ile çoğunluğu sağlayabiliyor. Ancak Liberman’ın istifasıyla boşalan savunma bakanlığı koltuğuna koalisyonun diğer ortağı Yahudi Evi (HaBayit HaYehudi) Partisi lideri ve Eğitim Bakanı Naftali Bennett’in talip olması ancak bu talebin hem Başbakan Netanyahu hem de Likud Partisi tarafından kabul görmemesi yeni bir krizin fitilini ateşleyebilir. Nitekim Liberman’ın istifası sonrasında acil olarak partisinin yetkili kurulunu toplayan Bennett yaptığı açıklamada, koltuğun kendilerine tevdi edilmemesi halinde 8 sandalyeli Yahudi Evi Partisi’nin de koalisyondan çekilebileceğini ifade etti. Eğer böyle bir gelişme yaşanırsa meclisteki sayısı 54’e düşecek olan hükümetin matematiksel olarak devamı mümkün olmayacak.

Bu gelişmeler üzerine Netanyahu’yu ziyaret eden Bennett’in bu görevi resmen istediği, Netanyahu’nun “tamam ama şimdi değil” diyerek Bennett’i ikna ettiğine dair haberler, İsrail basınına yansıdı. Bazı siyasi analistler Bennett’in bu cevabı kabul etmeyeceğini söyleseler de son kertede bir erken seçim olsa dahi bundan kimin kazançlı çıkacağı net değil. Bennett’in muhtemelen Liberman’ın istifası sonrası yapılan anketlerde Likud’un oy oranının yüzde 35’lerden yüzde 29’lara düşeceğinini öngörülmesinden hareketle Netanyahu üzerinde baskı kurmaya çalıştığı düşünülebilir. Buna mukabil Likud’dan kaçan oyların Yahudi Evi’ne tahvil edileceğini gösteren bir veri mevcut değil. Bilakis Netanyahu’nun içerisinden geçilmekte olan hassas dönemin bir erken seçim riskini kaldıramayacağı ve yaşanabilecek olumsuz gelişmelerin İsrail’in menfaatlerine hizmet etmeyeceğini söyleyerek şimdilik Bennett’i yatıştırdığına dair haberler de basında yer alıyor.

Aslına bakılırsa Liberman’ın istifasından bağımsız olarak hükümetin devamına yönelik soru işaretleri mevcuttu. Netanyahu’nun 19 Temmuz’da kabul edilen “Yahudi ulus devlet yasası”nın desteklenmesi karşılığında koalisyondaki iki aşrı sağcı partiye, ultra-Ortodoks Yahudilerin dini okullarında (Yeşiva) eğitim gören öğrencilerine askerlik muafiyeti getirecek tasarının yasalaşması için söz verdiği bilinmekteydi. Ama meclisin bu düzenlemeyi yapmadan tatile girmesiyle koalisyonun çok uzun soluklu olamayacağına dair yorumlar yapılmaya başlamıştı. Hatta ekim ayının ortasında açılan mecliste bahse konu yasanın henüz gündeme alınmamasını eleştiren bu partilerin, koalisyondan desteklerini çekecekleri ve 2019 baharında bir erken seçimin muhtemel olduğu ifade edilmekteydi. Hatta Liberman’ın istifasından hemen sonra servis edilen bazı anketlerin bu sebeple yaptırılmış anketler olduğuna dair iddialar da var. Böylesine hassas dengeler üzerine kurulu olan hükümet formasyonunun bu meydan okumalara dayanıp dayanamayacağı kısa süre içerisinde belli olacak.

Muhtemel bir erken seçimde favori yine Likud olmakla birlikte Liberman’ın basın toplantısında Netanyahu’yu halka şikayet etmesi ve ardından Gazze sınırına yakın şehirlerde Hamas ile yapılan ateşkesin protesto edilmesi koşulların değişebileceğine dair işaret olarak yorumlanabilir. Netanyahu gibi İsrail’i yönetmeye başladığı 1996 yılından itibaren tedrici olarak ülkeyi muhafazakârlaştıran hatta ırkçı politikalar uygulamakla eleştirilen bir politikacının ateşkesi kabul ettiği için barış elçisi gibi zikredilmesi ve Netanyahu ile onun fikriyatını buralara kadar getiren kitlelerin gelinen noktada onu da protesto eder hale gelmeleri, İsrail siyaseti ve toplumunda savrulmanın da açık bir tezahürü.

(Haydar Oruç / Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü)

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin