İsrail saldırıları, Gazze'nin iklim değişikliği karşısındaki savunmasızlığını artırıyor
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de binlerce sivil hayatını kaybederken bölgedeki tahribat, çevre ve halk sağlığı felaketini de gündeme getirdi. Uzun yıllardır iklim değişikliğinden olumsuz etkilenen Gazze halkı, saldırılar nedeniyle özellikle su kaynaklarına erişim sıkıntısıyla karşı karşıya bulunuyor.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) uzmanları tarafından 2019'da hazırlanan "İsrail-Filistin Su Komitesini Yeniden Yapılandırma" başlıklı araştırmada, bölgede yıllık yağış ortalamasının 2100 yılına kadar yüzde 10 ila yüzde 30 düşeceği, sıcaklıkların 3 ila 5 derece artış göstereceği, bu durumun da bölgenin tarımsal verimliliği ve gıda tedarikini etkileyerek fiyatlarda dengesizliğe ve gıda kıtlığına yol açabileceği kaydedildi.
Birleşmiş Milletler Üniversitesi akademisyenleri tarafından geçen yıl yayımlanan "İşgal Altındaki Filistin Topraklarının İklim ve Su Güvenliği Planlaması Seçenek ve Stratejileri" isimli diğer çalışmada ise sıcaklık, kuraklık ve su konusunda kıtlık çeken bir bölge olarak nitelendirilen Filistin topraklarının, iklim değişikliği konusunda savunmasız bir coğrafyada bulunduğu vurgulandı.
Su ihtiyacının büyük oranda dağ ve kıyı akiferleri ile Ürdün Nehri Havzası’ndan sağlandığı ancak söz konusu kaynakların çoğunun İsrail'in kontrolü altında olduğu aktarılan çalışmada, Ürdün Nehri Havzası'nın yaklaşık yüzde 80'inin birkaç 10 yılda kuruyacağı tahmini paylaşıldı.
Çatışmalar kuraklığı şiddetlendiriyor
Çalışmada, bölgede devam eden çatışmaların doğrudan ve dolaylı olarak kuraklığı şiddetlendirebileceğine, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin devamlılığının sıkıntıya düşürebileceğine, çeşitli böcek ve zararlı parazitlerin artışına neden olabileceğine dikkati çekildi.
Araştırmayı gerçekleştiren uzmanlara göre, İsrail Gazze'de özellikle enerji santrallerini, su arıtma sistemlerini ve su kaynaklarını hedef alıyor ve bunun zorunlu bir sonucu olarak arıtılmamış veya kısmen arıtılmış kanalizasyon suları, doğrudan Akdeniz'e boşaltılırken, bu durum halk sağlığı için ciddi tehditler oluşturuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) günlük kişi başına düşen su alt sınırının 100 litre olduğunu hatırlatırken bu rakam, Gazze’de 45'e, Kudüs ve Batı Şeria'da 50'ye, İsrail'in kontrolü altındaki bazı bölgelerde 20 litreye kadar düşüyor. Ortalama bir İsrailli ise günde 369,5 litre su tüketiyor. Tüm bunların sonucunda Kudüs ve Batı Şeria’da yaşayan 660 bin Filistinlinin suya erişimi yetersiz kalırken, Gazze’de 1 milyon insan su kıtlığı çekiyor.
Çalışmada, Gazze’deki su kıtlığının, halkı, özel şirketlerden daha fazla su almaya ittiği, nüfusun yüzde 97’sinin, su ihtiyacını, düzenlemeye tabi olmayan özel su tankerlerinden ve küçük ölçekli, resmi olmayan arıtma tesislerinden karşılamaya çalıştığı anlatıldı.
Hanelerin gelirlerinin üçte birini, bazı dönemlerde ise yarısını suya harcadığı bilgisine yer verilen çalışmada, nüfusun yüzde 64'ünün yoksulluk içinde olduğu ve içme suyunun pahalı hale geldiği vurgulandı.
"Filistin kuraklık ve yağış azlığıyla da mücadele ediyor"
Bölgedeki durum hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Butmeh, iklim değişikliği nedeniyle Filistin'in kuraklık ve yağış azlığıyla da mücadele ettiğini, sıcaklıkların yazın çok aşırı yükseldiğini, kışın ise çok düştüğünü söyledi.
Butmeh, yağış yoğunluğunda son 14 yılda düşüşler yaşandığını, sıcaklık ve yağış üzerine yaşanan değişimlerin de tarımsal mahsul ve yer altı suyu seviyesi üzerinde etkili olduğunu kaydetti.
İsrail'in saldırı ve kısıtlamalarının bölgenin iklim değişikliği karşısındaki savunmasızlığını artırdığı görüşünü paylaşan Butmeh, "İsrail, Filistin yönetiminin kontrolü altındaki bölgelerdeki su kaynaklarını yetkisi olmadığı halde sınırlıyor. Bölgede su kuyusu açmak, arıtma tesisi inşa etmek gibi faaliyetler için İsrail’den izin alınmak zorunda ve bu taleplerin çoğu reddediliyor." dedi.
İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze’ye çok az miktarda yakıt girişine izin verdiğini hatırlatan Butmeh, şöyle devam etti:
"Su arıtma tesislerinin enerji ihtiyacı karşılanamadığı için bu tesisler her zaman çalışamıyor. Bu durum da atık suların arıtılmadan denize boşaltılması anlamına geliyor. Boşatılan atık suyun da kıyısal akiferlere nüfuz etmesi sonucu bölgedeki suyun yüzde 96’sı içilmek için uygun kriterlere sahip değil. Bunun yanı sıra İsrail hükümeti Gazze’nin doğu sınırına bir baraj inşa etti. Barajı aniden açıp tarım arazilerinin sular altında kalmasına sebep oluyorlar. Bu da Gazze’de tarım arazilerinin ve mahsulün büyük bir kısmında tahribata yol açıyor. İklim krizi Filistin’de sadece doğal değil aynı zamanda politik bir mesele. İklim değişikliği İsrail saldırılarıyla birleşince tarım arazileri kuruyor çünkü burada yetiştirilen mahsulü sulamak için su yok ve bu sebeple insanlar arazilerini ekmeyi bırakıyor."
Butmeh, özelikle buğday üretiminin bu durumdan çok etkilendiğinin ve buğday üretiminde 2010-2020 yılları arasında yüzde 10 düşüş yaşandığının altını çizdi.
"Filistinliler iki tehdidin altında yaşıyor; İsrail işgali ve iklim değişikliği"
Son saldırıların uzun vadede ciddi çevresel etkilerinin olacağını dile getiren Butmeh, "Bu etkileri toprakta, suda, deniz habitatında, havada ve tabii en önemlisi insan sağlığı üzerinde göreceğiz. Şu anda İsrail, Gazze’deki su kaynaklarını kesmiş durumda ve Gazze’de içilebilir sular bitti. İnsanlar içmek için bile tuzla suya bağımlılar." diye konuştu.
Butmeh, sözlerini şöyle tamamladı:
"Filistinliler iki tehdidin altında yaşıyor; İsrail işgali ve iklim değişikliği. Biz, İsrail'in kısıtlamaları olduğu sürece, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele edemiyoruz. Bir Filistinli olarak iklim değişikliğine adapte olabilmek için farklı çözümler üretmeye çalışıyoruz. Filistinliler olarak kendi su kaynaklarımızdan gelen su hakkımızı elde etmek için mücadele ediyoruz. Tüm bu kısıtlamalara rağmen çözüm bulmak için çalışmaya devam edeceğiz. Filistin’de iklim adaletine ulaşmak için elimizden geleni yapıyoruz ama işgal altında bir iklim adaleti de yok."
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.