İslâm''ın penceresinden doğaya bakış!
BİR AYET
Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O Koydu ki, dengeden sapmayasınız.
(Rahman Süresi 7-8. ayetler)
BİR HADİS
Kim bir sidre ağacını (lüzumsuz yere) keserse, Allah onun başını Cehenneme uzatır.
(Ebû Dâvûd, Edeb Bahsi 158-159)
Bismillahirrahmanirrahim
Doğal çevreyi bizler için yaratan yüce Allah'ımıza hamd ederim. Doğal çevrenin nasıl incelenmesi gerektiğini bizler için örneklendiren Aziz Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed'e kalbi ihtiramlarımı arz ederim, Rabbim onun ihtişamını arttırsın.
Sevgili kardeşlerim… Bundan böyle Milat Gazetesi’nde “Bilmemiz Gerekenler” genel konusu altındaki sohbetlerimiz olacak hamdolsun. Bu haftaki ilk sohbetimizde “İslâm Penceresinden Doğal Çevreye Bakışımız” konusunu incelemeye çalışacağız.
Bu sohbetimizi etkili kılmasını Yüce Mevlâmız’dan diliyorum.
Sevgili kardeşlerim! Bütün ilmî, hukukî, teknolojik ve siyasî çalışmalar insanı mutlu etmek için yapılıyor. Daha doğrusu söylem böyle, ama kişiler arası tecavüzler, bölgesel çatışmalar, uluslararası soğuk ve sıcak savaşlar da devam ediyor. Erkek, kadın, çocuk, zayıflar ve ülkeler eziliyor, sömürülüyor. İnsanla birlikte doğal çevre de tahrip ediliyor.
Çevrenin tahribatı
Toprak, su, hava kirletiliyor. Denizlere, nehirlere ve su havzalarına zehirli atıklar atılıyor. Pek çok hayvan türleri yok ediliyor. İnsanların genetik yapısı ve sosyal çevresi tahrip ediliyor. Nükleer denemeler ve zarar verici üretimler dünyamızı tehdit etmekte. Yani insan eliyle bozulmalar devam ediyor. Elbette bu bozulmaların sonuçları olacak, çekilecek, katlanılacak. Rabbimiz bizi Rûm suresinde 41. ayette bakınız nasıl uyarıyor.
“İnsanların yapıp, ettikleri sebebiyle karalarda ve denizlerde bozulmalar oldu/olacak, Allah da bu sebebiyet verilen bozulmaların bir kısmının sonuçlarını tattıracak. Belki bu vesileyle hatalardan dönüş yaparlar.”
Doğa tahribinin sebepleri
Sevgili kardeşlerim! İnsan ve doğa tahribinin ana sebebi Allah'a ve ölüm ötesi hayatın sorgulamasına, ceza ve mükâfatlarına inanmamaktır ya da inanç zaafıdır, ana sebep budur. İkinci sebep insanın ve doğanın, doğal çevrenin tanınmayışıdır. İnsanın tanınamayışını pek çok sohbetimize konu ederek insanı vahyin penceresinden bakarak sizlere tanıtmaya çalışmıştık.
İnsanlar sevgili kardeşlerim, Allah'ın kendilerine verdiği değerler çizgisinde tahrip ettiği doğayı nasıl tehdit ettiğinin farkında. Bu sebeple çevrecilik bütün dünyada yükselen değerler arasında.
Çevreciler çırpınıyor ama!
Yaradılış özellikleri ve güzelliklerini koruyan çevreciler çırpınıyor ama yetmez. Yaratılıştan getirdiğimiz güçleri İslâmî imanla takviye etmemiz gerekir. Bir diğer anlatımla çevreciliği iman ahlâk ve ibadet konusu yapmamız gerekir. Çevreciliği bir ömrün sevdası haline getirebilmek için doğal çevreye, çevreyi yaratan Allah'ın koyduğu kurallar açısından incelemek gerekir. İncelemeye konu edilebilecek ölçüler Kur’ân’dadır. Bu sebepledir ki bilgili ve bilinçli Müslüman çevrecidir, çevreci olmak zorundadır. İslâmi imanla doğal çevreye Kur'ân penceresinden bakamayan insanlar hele hele Yaradılış özelliklerini ve güzelliklerini koruyamayan insanlar, doğal çevre için ve de insanlar için potansiyel şer kaynağıdır. Maalesef gerçek budur. Bir örnek vermek isterim:
“Aziz Peygamberimiz efendimiz bir gün sahâbileri ile otururlarken bir cenaze geçer. Peygamberimiz kendi kendine rahata eren ve kendisinden rahata erilen der. Sahâbiler merak eder ve sorarlar: Ey Allah’ın Elçisi! Rahata eren kim kendisinden rahata edilen kim? Allah şanını artırsın Peygamberimiz şöyle buyururlar:
“Müslüman ölür bu dünyanın elemlerinden, kederlerinden, problemlerinden, kurtulur Allah'ın rahmetine ve nimetlerine doğru kanat çırpar. Ama Allah'ı tanımayan ona isyanı hayat düzeni edinmiş olan Facir tipler ölür, onların ölümüyle insanlar, hayvanlar, ormanlar ve şehirler kurtulur.”
Hakikaten, Yaradan’ın huzurunda sorgulanacağı gerçeğine iman etmeyen insanların ölümleri insanlar için de, hayvanlar için de, ormanlar için de ve şehirler için de bir kurtuluştur. Rabbimize hamd ederiz ki bizi hayata Müslümanca bakabilme nimetine erdirdi. İnşallah biz de gayret gösteririz.
Doğal Çevrenin tanımını yapalım
Sevgili kardeşlerim! Doğal çevreden söz ettiğimize göre onu tanımlayalım:
Toprak, hava, dağlar, denizler, nehirler, ormanlar, ağaçlar, bitkiler, çiçekler, kuşlar, böcekler, yabani ve ehil hayvanlar, madenler, hatta güneş ve ay… Bütün bu saydıklarımız bizim doğal çevremizi oluştururlar. Yaradan’ın insanlığa son mesajlarını içeren Kur'ân'a iman eden insanlar olarak ilk görevimiz biraz evvel saydığımız doğal çevreyi Müslümanca okumaya çalışmaktır.
Biliyorsunuz ya da bilmeniz gerektiği üzere Kur'ân'la Rabbimizin bize ilk emri Oku’dur. Bu emri hatırladığımızda çağrışım yaptığımız Kur'ân okumadır. Oysa ki böyle değil. Çünkü bu ilk emrin indirilişi döneminde okunacak Kur'ân ayetleri yoktu. O halde “İkra Bism-i Rabbikellezi Halak /Yaratan Rabbinin adıyla oku” ifadeleri ile başlayan okumayı içeren ayetlerin amacı genelde bizi kuşatan doğal çevreyi, özelde de insanı okumaya çalışmaktır. Sonra da Yaratıcıya, çevreye ve insana karşı yapılması gerekenleri öğretecek Kur'ân ayetlerini okumaktır. Demek ki ilk inen ve okumayı emreden ayetlerin anlamı Allah'ın adıyla ve Allah'a iman temeli üzerinde bizi kuşatan doğal çevreyi okumaktır.
Peki bu okuma nasıl olacaktır? Örnekler vereceğiz. Güneş de ay da, dağlar da, denizler de okunur, çiçekler de kuşlar da okunur. Çünkü her bir varlık bir ayettir .
Okunacak Doğal Çevre Âyetleri
Sohbetlerimizden hatırlayacaksınız, Kur'ân dilinde âyetler iki kısımdır; Yaratılan ve İndirilen âyetler… Zerreciklerden galaksilere, tek hücrelilerden balinalar gibi dev canlılara kadar sayıya sığmaz varlıkların her biri Yaratılan âyettir . Bir de Kur'ân'ın yaşamımıza ışık tutan âyetleri vardır. Eğer doğal çevremizi oluşturan Yaratılan ayetlerle hayatımıza yön verecek İndirilen Kur’ân ayetlerini birlikte okuyamazsak okuyamazsak azgınlaşırız, edineceğimiz bilgi de kirli olur. İnsana fayda vermekten çok zarar üretir. Yirminci asır medeniyetinin ürettiği bilgilerin önemli bir bölümü böyledir. Onun için bu ilk sûrenin ilk ayetlerinin devamında Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Hayır, hayır eğer insan Rabbinin bu Yaratılan ve İndirilen ayetlerini okuma gereğini duymazsa gerçekten azar.”
Evet insan değinilen ayetleri okuma ihtiyacını duymazsa azar, oysaki “ O Yaratanın o huzuruna döndürülecektir,” ve iradeli hayatının bütününden sorgulanacaktır.
Sevgili kardeşlerim! Dile getirmiştik ilk görevimiz doğal çevreyi okumaktır. Doğal çevreyi Kur'ân penceresinden bakarak okumaya çalıştığımızda öyle hakikatler öğreniriz ki inanın dünyamızın hiçbir eğitim sisteminde bunları öğrenmek mümkün değildir. Bir an için bildiğiniz dünyanın en ileri üniversitelerini ve de maddi çevreyi konu alan programları çağrıştırın. Açık ve seçik olarak ifade ediyorum size 7 başlık halinde bu ve bir sonraki sohbetimizde açıklayacağımız Kur’ân ayetlerine dayalı olarak açıklayacağımız bilgileri edinmeniz hiçbir şekilde mümkün değildir.
Şimdilik size Kur'ân penceresinden baktığımızda doğal çevre ile ilgili 7 hakikat, gerçek tespit ettim. Bunları bu sohbetimizin devamında ve gelecek sohbetimizde açıklayacağım. Ama müsaade buyurunuz şimdilik 7 olarak belirlenen bu 7 hakikati kısaca hatırlatayım ve açıklamalara başlayalım. Evet, Kur’ân penceresinden doğal çevreye baktığımızda şu 7 gerçeği hatırlarız.
- İnsan ve doğal çevresi Allah'ın mülküdür,
- Bütün yeryüzü ve tüm doğal çevre biz insanlar için yaratılmıştır,
- Doğal varlıklar Allah'ın varlığı ve birliğine ve ölümle başlayacak ahiret hayatına belgedir,
- Doğal çevre bize Allah'a şükredici insanlar olmamız için verilmiştir,
- Doğal çevre Allah'ı anmakla yükümlü duygulu varlıklardır,
- Bizler için yaratılan doğal çevre, biz insanları tanır ve biz insanların hizmetinde olduğunun bilincindedir,
- Doğal çevre, doğal varlıklar bize Rabbimiz tarafından bir emanet olarak verilmiştir. Sadece bizim neslimize değil insanlığa emanet olarak verilmiştir.
---------------------
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.