İslam dininin KADINA bakışı
RÖPORTAJ-FAHRİ SARRAFOĞLU
İSLÂM dininde kadının önemi, yeri ve anne olmanın getirdiği sorumluluklar nelerdir? Bu konuda Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'yle yapılan mülakatta önemli noktalara parmak basıldı.
-Muhterem Efendim, İslâm’dan
evvel, yani câhiliye devrinde kadına bakış açısı nasıldı? Kadınların -daha doğrusu-
hakları diyoruz ama olmayan hakları nelerdi?
Şu hakîkati
baştan ifade etmek isteriz ki, insanlık tarihinde kadın, lâyık olduğu mevkiyi ve îtibârı, ancak
İslâm’ın ulvî ikliminde bulabilmiştir. İslâm, kadının ferdî ve ictimâî hayatında
büyük bir değişiklik meydana getirmiş, ona müstesnâ bir kıymet kazandırmıştır.
Bunu daha net bir şekilde anlayabilmek için, İslâm’dan önce, yani câhiliye
döneminde yaşamış olan kadınların toplum içindeki zelil durumlarını bilmek
kâfîdir.
Nihâyet güçlünün
güçsüzü ezdiği, fakir, kimsesiz ve yoksulların horlandığı, vicdanların dumûra uğradığı,
merhametten nasipsiz zâlimlerin ve insafsız zorbaların kol gezdiği câhiliye
döneminde kadınlar, hanımlık haysiyetini rencide eden, insanlık dışı bir
muameleye mâruz kalıyorlardı.
-İslam nasıl bir değer
verdi hanımlara?
Kadın, çarşıdaki
bir mal gibi alınıp bırakılıyordu. Hiçbir değeri yoktu. Kimse de; “Niye böyle
yapıyorsun?” diyemezdi. Alışveriş metâıydı tamamen. Hiçbir hakkı yoktu. Üstünlüğü
yoktu. Fakat İslâm ise:
Kadın ve erkek
farkı ayırmadan; “(İçinizde
en keremliniz) Allah yanında en üstününüz, takvâ sahibidir.” (el-Hucurât, 13)
buyuruyor.
Bir defa kadın-erkeğin
birbirine olan üstünlüğünü ancak “takvâ”da bildiriyor Cenâb-ı Hak.
Yine Bakara
Sûresi’nde:
“…(Erkeklerin kadınlar
üzerinde hakları olduğu gibi) kadınların da erkekler üzerinde hakları
vardır (buyuruyor). Yalnız erkeklerin (onların üzerinde) kadınlar üzerinde bir
derece farkı vardır.” (el-Bakara, 228) buyuruyor. O bir derece de kadının himâye edilmesi, zor
işleri erkeğin îfâ etmesi, hanımların daha kendi istîdatlarına uygun işlerde
bulunması.
-O bir derece fark
nedir efendim?
Yani o bir derece
farkı; erkeklerin bünye olarak güçlü-kuvvetli olması, hanımların daha
nârin yapılı olması. Bu bakımdan bu nârinliğin getirdiği noksanlığı erkeğin
telâfi etmesidir. Çünkü erkek, dâimâ bir zorluklar; âilenin gelirini temin
edecek, onun birtakım çilelere daha ziyade erkek katlanacak, bir derece üstünlüğü
vardır, buyruluyor.
Zira erkekler ve
hanımlar üzerinde, Allah katında, fazilette bir fark yoktur.
Ahzâb Sûresi 35. âyette Cenâb-ı Hak: “Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve
mü’min kadınlar, tâate devam eden erkekler ve tâate devam eden kadınlar, doğru
erkekler ve doğru hanımlar, sabreden erkekler ve sabreden hanımlar, mütevâzı
erkekler ve mütevâzı hanımlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren hanımlar…”
- İslamiyet, kadını olması
gereken seviyeye çıkarttı diyebilir miyiz?
"Allâh’ı (zikreden) çok zikreden
erkekler ve (çok) zikreden hanımlar var ya; işte Allah bunlar için bir mağfiret
ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
Burada, âyet-i kerîmeye baktığımız zaman, hanımlarla erkekler arasında ancak fark, fazîlette bir fark var. Zira Cenâb-ı Hak: “(En ekreminiz) Allah indinde en kıymetliniz, takvâ sahibi olanınızdır.” (el-Hucurât, 13) buyruluyor. Yine: “…Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var (buyruluyor). Kadınlara da kazandıklarından nasipleri var…” (en-Nisâ, 32) buyrulmak sûretiyle onların da bir mülkiyet hakkı bildiriliyor. Daha evvel böyle bir şey yoktu. Mülkiyet hakkı bildiriliyor. Yani Hatice Vâlidemiz, ticarette kazandığı malında serbestti.
Dinimiz, kadına büyük değer verir
-İslâmiyetle birlikte artık yavaş yavaş kadın yerini
buluyor toplumda değil mi?
Yerini buluyor,
mevkiini buluyor. Evet. En önemlisi de bu. Bir kişi, Halife Hazret-i Ömer'in -radıyallâhu anh-
kapısına geliyor. Hanımını şikâyet edecek. Ben ne yapayım diye çâre arayacak.
Bakıyor, halifenin
hanımı, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’a karşı çok sert, acayip sözler
söylüyor. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da susuyor. Hayret ediyor. Bu kadar
celâlli bir kişi diyor, nasıl
sükût ediyor diye. Kapıda
bekliyor. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- dışarı çıkarken bakıyor, adamı
görüyor:
–Hayrola, kapıdasın,
derdin ne?” diyor.
Adam da: –Ey mü’minlerin emîri! Zevcemin/hanımımın kötü
huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin hanımının
da sana daha beter şekilde taarruz ettiğini duydum ve şikâyetimden vazgeçtim. Mü’minlerin emîri
hanımıyla böyle olunca benim derdime nasıl devâ bulur dedim kendi kendime…”
O zaman Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- adama şunları söylüyor: “–Bak kardeşim
diyor. Hanımımın, benim üzerimde hakları vardır. Katlanmaya çalışıyorum Zira, o benim hem aşçımdır,
yemeğimi pişirir, hem fırıncımdır, ekmeğimi yapar, hem çamaşırımı yıkar, hem de
çocuklarımın annesidir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine de engel olan odur. Bu
sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum diyor, hoş görüyorum” diyor.
Bu sözleri duyan
adam:
–Ey mü’minlerin
emîri! Benim zevcem de aynen öyle.” dedi.
Bunun üzerine
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-:
–Haydi kardeşim, hanımınla aranı düzelt. Hayat
dediğin göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.” diye tesellî etti.
SOHBETTEN KISA NOTLAR....
Annelerin değeri ayrıdır
-Dinimizde, anneye verilen değerin yeri çok ayrıdır. Bu konuda ne söylemek gerekir?
Evet, anneye ayrı
bir önem verilmiş. Yine bir gün bir zât geldi: “Yâ Rasûlâllah dedi. Benim
kime daha çok iyi davranmam lâzım? Benim üzerimde kimin daha çok hakkı vardır?”
Efendimiz: “–Annen.” buyurdu.
“–Ondan sonra yâ
Rasûlâllah?”
“–Yine annen.”
Üçüncüde: “–Yine
annen.”
Dördüncü
olarak: “–Baban, daha sonra da akraban.”
buyurdu.
Anne; merhamette, şefkatte zirvedir. Yani baba bunu yapamaz. Çocuk eğer uyumuyorsa, anne de uyumaz. Çocuk açsa, anne de yemez. Fakat baba öyle yapamaz. Çocuğun altını baba bir sefer, iki sefer temizler, temizleyemez ondan sonra, iğrenir. Anne iğrenmez.
İslamiyet kadınları nasıl görür ?
İslâm, kadını
yalnız biyolojik bir varlık olarak görmez. Bu, kadının mânevî yapısında büyük
bir sabır, tahammül, şefkat ve merhamet gerektiren terbiye etme özelliği vardır.
Bu sebeple anne yüreği, çocuğun eğitim gördüğü bir yerdir. Yani anne bir mekteptir.
Ayrıca o, nikâhın feyz ve
nûru ile toplumu aydınlatır. Nesli ve namusu korur. Evi tanzim
eder/düzenler. Malı muhâfaza eder. Aileye rûhânî neşeler verir. Günah girdapları
ve ahlâksızlık erozyonlarına karşı âilenin koruyucu zırhı, -tâbir yerindeyse-
bir paratoneri gibidir.
Kadına karşı pozitif bir ayrımcılık!
İslâm ile kadın, toplumda iffet ve fazîlet timsâli görülmüş, yani evin baş tâcı olarak görülmüştür. Bunun için de Efendimiz buyuruyor: “Cennet (sâliha) annelerin ayakları altındadır.” (Ahmed, III, 429; Nesâî, Cihâd, 6) Burada, “erkekler” buyrulmuyor. Cennet erkeklerin ayakları altında buyrulmuyor. Cennet, sâliha annelerin ayakları altında buyruluyor. Burada hanıma, bir erkekten çok, o fazîletli hanıma, o nesli yetiştiren hanıma, böyle bir iltifat var, pozitif bir ayrımcılık var.
Annelerin merhameti
İsmail Hakkı Hazretleri, Rûhu’l-Beyan tefsirinde, anne ve çocuğu hakkında şöyle diyor:
-Eğer çocuk sele düşse, anne kendini sele atar yavrusunu kurtarmak için.
Fakat baba atamaz.
Demek ki Cenâb-ı
Hak hanıma, ev hayatı, nesil yetiştirme hususunda ona ayrı bir hissiyatveriyor. Cenâb-ı Hak, erkeğin
çok üzerinde bir hissiyat
nasip ediyor hanıma...
Tabi bu da kime
ait? “Sâliha” hanıma ait. Sıradan bir hanıma değil.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.