Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2905.29
BIST 100
9395.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İran, İdlib’i Türkiye ve Rusya’nın meselesiymiş gibi gösteriyor

Rus savaş uçakları ve katil Esed rejiminin 4 milyona yakın sivilin bulunduğu İdlib''e operasyon başlatmasının ardından dünyanın gündemi yeniden Suriye oldu. Astana ruhuna sadık kalan Türkiye''nin çözüm önerileri İran ve Rusya tarafından kesin olarak kabul edilmezken İran, Suriye meselesini Rusya ve Türkiye''nin meselesiymiş gibi göstermeye çalışıyor. Halihazırda ekonomik bunalım ve Irak''taki siyasi tablo, İran''ı Suriye için çözüm üretecek bir aktör olmaktan uzak tutuyor.
İran, İdlib’i Türkiye ve Rusya’nın meselesiymiş gibi gösteriyor
11 Eylül 2018 12:29:00
Rus savaş uçakları ve katil Esed rejiminin 4 milyona yakın sivilin bulunduğu İdlib''e operasyon başlatmasının ardından dünyanın gündemi yeniden Suriye oldu. Astana ruhuna sadık kalan Türkiye''nin çözüm önerileri İran ve Rusya tarafından kesin olarak kabul edilmezken İran, Suriye meselesini Rusya ve Türkiye''nin meselesiymiş gibi göstermeye çalışıyor. Halihazırda ekonomik bunalım ve Irak''taki siyasi tablo, İran''ı Suriye için çözüm üretecek bir aktör olmaktan uzak tutuyor.

Geçen haftadan bu yana çeşitli bahanelerle sivillerin yaşadığı yerler vuruluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Eylül’de gerçekleşen Tahran zirvesine yaptığı ateşkes çağrısı da saldırıları durdurmaya yetmedi. Dünya Bülteni olarak, son yılların en büyük insani krizinin yaşanabileceği İdlib operasyonun siyasi, insani ve askeri yönlerini uzmanlarla konuştuk.

Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar: TÜRKİYE HER ZAMAN İSTİKRARI ARZULADI

Türkiye’nin İdlib operasyonu başladıktan sonra Suriye sınırına askeri birliklerini sevk etmesinin akıllara Türkiye de müdahil mi olacak sorusunu getirdi. Bu meseleyle alakalı Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, sınıra yapılan askeri sevkiyatın böyle bir amaçla yapılmadığını belirtti.

Ağar, ‘’Türkiye’nin böyle bir amacının, hevesinin olduğunu öngörmüyorum ama Türkiye buna mecbur kalabilir. Yani orada sorunun çözülmesine engel olan yapıların üzerine tekil veya çoklu bir taraf olmak zorunda kalabilir. Bu anlamda Türkiye tabii ki kendi güvenliğini, menfaatlerini ve sivil toplum üzerinden ortaya çıkabilecek herhangi bir türbülansı engellemek üzerine doğal olarak orada bir yığınak yapıyor veya var olan yığınını arttırıyor. Türkiye hiçbir zaman İdlib’te bir çatışma arzulamadı orada her zaman istikrarı arzuladı’’ açıklamasını yaptı.

Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelmeyi istemez

İdlib operasyonunda Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelme ihtimalinin askeri anlamda nasıl bir durumu ifade edeceğine dair görüşlerini belirten Ağar, ‘’Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelmeyi istemez ama gelmeyle ilgili de risk var. Çünkü İdlib, Fırat Kalkanı’ndaki gibi, Türkiye’nin uçağının düşürülmesi gibi berrak bir alanda değil. Orada Türkiye’ye karşı yapılmış açık bir manipülasyon vardı. Ama bu meselede pek yok çünkü Rusya kendi menfaatlerine halel geldiğini düşündüğü anda doğrusal bir saldırı üretebilir. Küçük de olsa böyle bir olasılık var.’’ dedi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran zirvesindeki ateşkes ısrarına İran’ın olumlu yaklaşmama meselesine dair Ağar, ‘’Rusya’nın Tahran zirvesinde ateşkes çağrısına olumlu yaklaşmaması akıllılık olarak algılanabilir çünkü orada kötü polis Rusya oldu. Sonuçta İran gayet ustaca bir manevrayla İdlib’i, Türkiye ile Rusya arasındaki bir meseleymiş gibi gösterdi ama herhalükarda İran’ın da bu meseleye dahil olduğunu görüyoruz.’’ dedi.

UMHD Başkanı Av. Uğur Yıldırım: DEVLETLER İNSANİ KORDİNASYONU SAĞLAYAMIYOR

4 milyona yakın sivilin bulunduğu İdlib'e rejim karşıtlarını ve terör gruplarını vurma bahanesiyle başlatılan operasyonun ilerleyen günlerde büyük bir insani krize dönüşebileceği gerçeği birçok sorunu da beraberinde getirdi. Sivillerin hayatlarının tehlikede olduğunu belirten Uğur Yıldırım, ‘’Siviller için yine maalesef korku verici vakitlerdeyiz. Birçok meselenin askeri, siyasi birden fazla yönü oluyor ama insani yönü hep en geride kalan kısmı oluyor ne yazık ki. Devletler savaş kararı ya da herhangi bir yere müdahale kararı alırken, koalisyon oluştururken oradaki insanlar nereye gidecek, hayatlarına nasıl devam edecekler bunu önemsemiyor. İnsani anlamda böyle bir koordinasyonu sağlayamıyorlar. İnsanlar da hayata tutunmak için yollara düşüyor, topraklarından ayrılmak zorunda kalıyor.’’ İfadelerini kullandı.

Bu operasyonun mevcut bir göç dalgasını da tetikleyebileceğinin altını çizen Yıldırım,

‘’İdlib zaten nüfus itibariyle kendi nüfusu haricinde Suriye’de yaşadığı yerden edilmiş, kendi yurdu içinde mülteci durumuna düşmüş insanları ağırlayan bir bölge. Dolayısıyla oradaki insanların tekrar Cerablus’a, Azez’e veya başka bir yere gitme şansı yok. Gitseler bile yarın öbür gün o sığındıkları yerlerin de yine aynı gerekçelerle vurulacağını biliyoruz.’’ dedi.

Devletler emperyalist çıkarlar uğruna operasyon yapıyor

Rusya'nın henüz müzakere masasına oturmadan operasyona başlaması operasyona dahil olan devletlerin İdlib üzerinden başka bir planı olduğunu da gösteriyor. Çeşitli bahanelerle İdlib’in vurulduğunu söyleyen Yıldırım,

‘’İdlib’te terör unsurlarının olduğuna dair dikkat ederseniz kamuoyunda herhangi bir şey konuşulmuyordu orada hayat normalleşmişti. Emperyalist çıkarlar uğruna büyük devletler bir operasyon hazırlığındalar. Zaten Güney İdlib bombalanmaya başlandı. Ufak çapta da olsa bir göç hareketinin yaşandığını biliyoruz. Özellikle insanların tedirgin olduğu, adeta diken üstünde yaşadığı bir noktada tekrar en ufak bir kıvılcım da hareketliliği çok daha büyük bir oranda tetikleyecektir’’ açıklamasını yaptı.

Mülteciliği doğuran sebepleri ortadan kaldırmamız gerekiyor

Erdoğan’ın Tahran zirvesinde yaptığı ateşkes çağrısının olumlu anlamda karşılığını bulmasını istediğini söyleyen Yıldırım,

‘’Endişe içinde bekliyoruz ateşkes temenni ediyoruz. Bir operasyon yapılsa dahi devletlerin bu insanlar için bir güvenli bölge oluşturup sivilleri oraya tahliye etmek zorunda. Bugüne kadar göremedik bunu hatta bombardımanın okullardan, hastanelerden başladığını biliyoruz. Tüm dünyanın konuştuğu mülteci krizine son vermek istiyorsak mülteciliği doğuran sebepleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Koca koca devletler ordularını birleştirip hangi devletin uçak vereceğini hangi devletin kara operasyonunda bulunacağını tartışırken bu siviller nereye gidecek, nerede barınacak, buna kim fon ayıracak hiçbir zaman konuşulmuyor ne yazık ki.’’ dedi.

Ortadoğu muhabiri Cihat Arpacık: ESED'İN GÜCÜ TÜKENİYOR

İdlib operasyonunun gücü her geçen gün tükenen Beşar Esed rejimi için hem askeri hem siyasi bir zafer anlamına geldiğini söylemek mümkün. Bu meseleye dair görüşlerini belirten Arpacık,

‘’Cerablus-Azez hattı Türkiye, Münbiç, Tel Rıfat, Rakka, Deyr ez Zor gibi kentler ABD/PYD hakimiyetine girdi. Ruslar yaptıklarının karşılığını ülkedeki gaz yataklarının denetimini ve Akdeniz’deki üsleri dilediği gibi kullanma imtiyazı şeklinde aldı. İran, dünyanın dört bir yanından getirdiği Şii militanlar sayesinde karada önemli bir hakimiyet elde etti. Rejimin yerli Kara gücü neredeyse kalmadı. İdlib, Şam rejiminin kontrolü altına girse de asıl hakimiyet Şam’da olmayacak. İdlib’in büyüklüğü göz önüne alındığında kentte tam kontrol sağlanması için uzun bir süreç olduğunu görmemek için hiçbir neden yok.’’ ifadelerini kullandı.

Astana mutabakatına sadece Türkiye’nin sadık kaldı

Erdoğan'ın tüm dünyanın izlediği Tahran zirvesinde ısrarla yaptığı ateşkes çağrısının olumlu anlamda bir karşılık bulup bulmayacağına dair görüşlerini belirten Arpacık,

‘’Astana mutabakatı kapsamında Tahran’da yapılan zirve silahların susması amacıyla mücadele eden tek ülkenin Türkiye olduğunu gösterdi. Astana’da asıl amaç ateşkesin sağlamasıydı. Bu yönde mutabakata sadece Türkiye’nin sadık kaldığı anlaşıldı. Tahran yönetiminin kapalı yapılması gereken toplantıyı canlı yayınlayarak gerçekleştirmeye çalıştığı provokasyon bu yönde bir işe yaradı. Ancak tarafların açıklamalarından anladığımız şu: Şam yönetimi de, Rusya da, İran da İdlib’teki tüm muhalif yapıları terörist olarak görüyor ve cezalandırmak istiyor. Zaten zirveden hemen sonra hava saldırılarının yoğunlaşması bunun göstergesi.’’ dedi.

Türkiye Suriye konusunda başından bu yana yalnız bırakıldı

Türkiye’nin Müslüman devletler ve dünya tarafından İdlib konusunda da siyasi olarak yalnız bırakıldığını söyleyen Arpacık,

‘’Türkiye Suriye konusunda başından bu yana yalnız bırakıldı. Kendi göbeğini Afrin ve Cerablus’ta kendisi kesti. Şam’ın Rusya ve İran’ın desteğiyle cephede bu denli kazanımlar sağlamasının ardından o kampta bir geri adım beklemiyorum. Şu anda politika İdlib’te yaşanacak insani krizi hatırlatarak uluslarası kamuoyu vicdanını harekete geçirmek. Ancak bunun gerçekleşmesi de bir hayli zor. Dünya vahşi kimyasal katliamlarda dahi harekete geçmedi. kimyasal saldırı konusu artık trajikomik bir hal almaya başladı. Konvansiyonel silahlarla öldürülen insan sayısı çok daha fazla. ‘’ ifadelerini kullandı.

Esed’in tek amacı idam edilmekten kurtulmak

İran, Rusya ve Esed'in Suriye genelinde ve İdlib özelindeki siyasi idealine değinen Arpacık, ‘’İran, Irak’taki enerji yolu ile Lübnan’daki Hizbullah’a ulaşan ikmal hattını korumak için hamleler yaptı. Rusya İran’ın bu etkinliğinden oldukça rahatsız ve İsrail ile örtülü ortaklıklar kurarak İran’ı zayıflatmak istiyor. Rusya, Akdeniz’deki kazanımları ve gaz yataklarındaki denetiminden vazgeçmesi olası değil. Suriye’deki operasyonlarla Ortadoğu’da önemli bir hakimiyet ağırlığı kazandı. Esed’in tek amacı iktidarını devam ettirerek idam edilmekten kurtulmak. Bunun için şu anda kendisinden başka herkes söz sahibi.’’ dedi. (Elif Kübra Ongun | Dunyabulteni.net)

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin