Dolar (USD)
34.43
Euro (EUR)
36.34
Gram Altın
2839.64
BIST 100
9389.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İnsan Vakfı’ndan Sıcak Yemek Dağıtımı

Korona virüs salgın hastalığıyla mücadele kapsamında İnsan Vakfı ekipleri çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Yüzlerce aileye iftar öncesi sıcak yemek dağıtımı gerçekleştirdi.
İnsan Vakfı’ndan Sıcak Yemek Dağıtımı
21 May 2020 11:23:00
Korona virüs salgın hastalığıyla mücadele kapsamında İnsan Vakfı ekipleri çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Yüzlerce aileye iftar öncesi sıcak yemek dağıtımı gerçekleştirdi.

MAAZ İBRAHİMOĞLU

Fransa, Mali'deki isyancı gruplar ile merkezi yönetim arasındaki çatışmaları bahane edip asker göndermesi işgal politikalarını akla getirdi. ABD'nin Afganistan'a demokrasi götürme vaadiyle asker gönderip işgal etmesiyle Fransa'nın demokrasi götürme vaadi aynı. Tarihi olaylara baktığımızda karşımıza hep aynı sömürgecilik hikayesi çıktı. İslam coğrafyasındaki işgal bölgelerine bir göz attık.

İslam coğrafyası zor durumda

Neredeyse her gün İslam ülkelerinden gelen haberlerle vicdanlar dağlanıyor. Bir yandan sömürgeciliğin bıraktığı problemli sınırlar öbür yanda pozitivist ve rasyonalist temelli Batı eksenli laikliğin başka din ve ideolojilere hayat hakkı tanımayan uygulamalarından kaynaklanan işgalci politikalar. Asya tarafındaki neredeyse bütün İslam ülkeleri yıllarca İngiltere, ABD ve Rusya'nın işgalci güçleri tarafından esir alındı, zulme maruz kalındı. Bugün halen başta Afganistan olmak üzere pek çok ülkenin askeri, oralarda Müslüman halka zulmetmeye devam ediyor.

Diğer taraftan yoksulluğun ve kuraklığın hakim olduğu Afrika ülkelerinde Fransızlar, Portekizler ve İtalyanlar başta olmak üzere pek çok ülke ülkenin politikalarına alet olmakta ve sömürülmektedir. İslam ülkeleri bir yandan iç savaşlardan çekerken öbür yanda da sömürgeci zihniyetin oralara çizdiği abuk sabuk sınırlar yüzünden can veriyor. Yıllardan beri Sahra Kuşağı'ndan gelen kuraklıkla zaten fakir olan Afrika halkı, oraya gelen dış güçlerin petrol ve maden kaynaklarına el koymasıyla iyice kıtlığa maruz kaldı. Böylece bir ekmek için birbirini öldüren insanlara dönüştüler.

Sudan bölündü ama rahat yüzü görmedi

Sudan ya da resmu00ee adıyla Sudan Cumhuriyeti ya da Kuzey Sudan, Afrika'nın en geniş 3. ülkesi. Bu İslam ülkesi yıllarca fakirlik ve iç çatışmayla uğraştı. Ülkedeki hakim işgalci güç Fransa, 2011 yılında Sudan ve Güney Sudan olarak ikiye ayrılmasında büyük bir rol aldı.

Bölünme öncesinden dünyanın Darfur sorunu olarak bildiği kronik sorun halen gelen sorun maden kaynakların paylaşılamaması olarak görüldü. Darfur, yerel ve Arap kabilelerin hayvancılıkla geçindiği bölgede su kaynakları ve otlakların paylaşımı konusundaki uyuşmazlıklar, kuraklığın etkisi ile büyüdü. 2003 yılında, yerel bir isyanın ardından, bölgedeki kabileler 'Toro Boro' ile Sudan hükümeti tarafından kurulan ve desteklenen milis kuvvetleri (janjavid) arasında çatışmalar başladı. Bu çatışmalarda Darfur nüfusunun üçte biri -yaklaşık 2 milyon insan- zorla yerinden edilirken, yüz binlerce insan öldürüldü. Halen 1,5 milyon kişi yerleştirildikleri mülteci kamplarında yaşamaktadır.

Hükümetin, Darfur bölgesinde, geniş çaplı bir 'etnik temizlik' başlattığı iddiaları üzerine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 18 Eylül 2004 tarihinde, 1564 no'lu kararıyla genel sekreterden Sudan'da bir araştırma komisyonu kurulmasını istedi. Kurulan komisyon, 25 Ocak 2005'te, BM Genel Sekreteri'ne bir rapor sunmuş ve sivil halkın korunması ve suçluların cezalandırılması için harekete geçilmesini tavsiye etti. Raporun ardından, Güvenlik Konseyi, 31 Mart 2005 tarihli ve 1593 no'lu kararı ile olayı Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıma kararı aldı. Haziran 2005'te UCM savcısı Luis Moreno Ocampo, Darfur'da işlenen suçlar hakkında soruşturmayı resmi olarak açmış ve dosya Hakim Akua Kuenyehia (Gana) başkanlığındaki 1 no'lu Ön Yargılama Dairesine iletildi.

2007'de Sudan hükümeti destekli Janjavid adı verilen paramiliter gruplarla, (Toro Boro) Sudan Özgürlük Hareketi (Haraka Tahrir Sudan) denen asiler arasındaki çatışmalara sahne olmaktadır. Militer gruplara destek olduğunu ve etnik temizliği kabul etmeyen Sudan hükümeti, Nisan 2007'de Amerikan ambargosu ve diğer baskılara da dayanamayarak, Birleşmiş Milletler'in (BM) Darfur'da barışı sağlamaya yönelik operasyonlarını, 'silahlı havadan konuşlandırma dahil' kabul ettiklerini açıkladı. 4 Mart 2009 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesi Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkında Darfur Bölgesinde soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten dolayı tutuklama emri çıkartmıştır. Böylece görev başındaki bir lidere ilk kez soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suç cezası onanmış oldu. Ömer el-Beşir, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kuruşundan (2002 yılından) bu yana hakkında tutuklama emri çıkartılan en üst düzey yetkili.


Somali'de etnik temizlik yapıldı

Yıllarca İtalya'nın işgali altında inleyen Somali daha sonra İngiltere'nin işgaline uğradı. Ancak 1960 yılında kuzey ve güneyi kapsayan bağımsız Somali Cumhuriyeti kuruldu. Mohamed Siad Barre 1969 yılında iktidarı ele geçirdi ve Somali Demokratik Cumhuriyeti'ni kurdu. Oysa Somali hiç rahat yüzü görmedi. Sürekli devam eden iç çatışmalar 1991 yılında Somali İç Savaşı'na neden oldu. Bu savaşla Barre hükümeti düştü. 1991'de Somali İç Savaşı'nın başlamasından beri devletin çoğu bölgesinde merkezi bir hükümet kontrolü yoktur. Uluslararası olarak tanınmış Federal Geçiş Hükümeti, ülkenin sadece küçük bir parçasını yönetmektedir. Somali aciz bir devlet konumunda olup, dünyadaki en fakir ve güvenlikten yoksun ülkelerden biridir. 1991 yılından bu yana çeşitli girişimlerine rağmen ülkenin tamamını kontrol eden merkezi bir hükümet kurulamamıştır. Ülkenin kuzeybatısında de facto şekliyle varlığını sürdüren, bağımsızlığını ilan etmiş Somaliland nispeten daha istikrarlı olmuştur. Puntland ülkenin kuzeydoğusunda yer alan özerk bir bölgedir ve Somali'den bağımsızlığını ilan etmemiştir. El Şebab ülkenin güneyinde etkin olmak üzere ülkenin %85'ini kontrol etmektedir. Yirmi yıl boyunca savaş ve hükümet olmaması Somali'de ağırlıklı olarak hayvancılık, havale / para transfer şirketleri ve telekomünikasyona dayalı bir kayıt dışı ekonomi oluşmasına sebep olmuştu

Esed katletmeye devam ediyor

Suriye 1963'ten beri ülke Baas Partisi tarafından yönetilmektedir; devletin başında 1970'ten beri Esed ailesinden biri olmuştur. Suriye'nin şimdiki devlet başkanı, ülkeyi 1970'ten öldüğü 2000 yılına kadar yöneten Hafız Esed'in oğlu Beşşar Esed'dir.

Yıllarca Müslümanlara her türlü zulmü yapan baba Esed'ten sonra oğul Beşşar Esed de babasının bildiği yolda ilerledi. İlk önce suriye'nin kuzeyindeki Kürtleri katletti. Daha sonra patlak veren Arap Baharı'nın rüzgarlarını durdurmak için bu sefer silahını Suriye Muhalefetine yöneltti. Ülkenin başta Halep olmak üzere pek çok şehri harap oldu. On binlerce insan öldürüldü. Suriye'deki karışıklık şuan devam ettiği gibi Esed katletmeye devam ediyor.

Pakistan askeri darbelerden kurtulamadı

Pakistan veya resmu00ee adıyla Pakistan İslam Cumhuriyeti, Güney Asya'da olup nüfus bakımından dünyadaki en kalabalık ülkelerden biridir. Yıllarca İngilizlerin sömürdüğü bu topraklar bir yandan fakir bırakılmışken öbür yandan da bağımsızlık mücadelesiyle kan kaybetti. 1947'de İngiliz sömürgesindeki Hindistan'dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947'de kurulmuştur. Daha sonrasında yine bir bölünme yaşayıp, batısı bugünkü Pakistan doğusu da Bangladeş olmuştur.

Pakistan'da Pencap, Sind, Kuzeybatı Sınır Eyaleti ve Belucistan olmak üzere 4 eyalet vardır. Federal başkenti İslamabad'dır. İngilizlerin siyasetteki etkinliği her zaman kendini hissettirdiği gibi ülkedeki askeri darbelerin tamamı İngiltere'nin etkisiyle oldu.

Moritanya darbelerden kurtulmuyor

Moritanya 1920'den itibaren sekiz eyaletten oluşan Fransız Batı Afrika'sının bir eyaleti oldu. Moritanya'nın 1960 yılında bağımsızlığını elde etmesiyle başkent Nouakchott kuruldu. Bağımsızlıkla beraber siyah Afrikalı kavimler(Haalpulaar, Soninke, ve Wolof), kalabalık gruplar halinde ülkelerine döndüler.

Fransızca eğitim öğretimden geçmiş bu kavimler yeni devlet yönetiminde söz sahibi oldular, orduda yer aldılar. Bir yandan Fransızlar, güneydeki en uzlaşmaz kavimlerden biri olarak görülen Hassanileri bastırma faaliyetlerinde bulunurken bir yandan da iktidar dengeleri değişti, bu durum güneyde yaşayanlarla Mağrib halk arasında yeni bir anlaşmazlığa temel oluşturdu. Geçmişte köle olan ama Araplaştırılmış ve Mağrib toplumu içinde alt sınıfta kabul edilen Haratinler yer alıyordu. Mağribler arasında Moritanya'yı bir Arap ülkesi olarak görenlerle bölgenin Mağrip kökenli olmayan asıl sakinlerinin baskın bir rol üstlenmesini isteyenler ayrıştı.

Etnik anlaşmazlıklar 1989'da yaşanan iç çatışmalarla doruk noktaya ulaştı. Etnik gerginlikler ve hassas bir konu olan kölelik, geçmişte olduğu kadar hala siyasi tartışmaların merkezinde yer alıyor. Moritanya demokratikleşme çabalarını elden geldiğince sürdürmesine rağmen 5 Ağustos 2008 yılında Fransızların etkisiyle askeri darbeye maruz kaldı. Şuan bir yadan kıtlık, fakirlik bir yandan da işgalcilerin bıraktığı problemlerle uğraşıyor.

Mali'de kanlı çatışmalar

Mali, dünyanın en fakir ülkelerinden biri sayılmaktadır. 1960 yılında bağımsız olan Mali devleti, uzun yıllar tek-partili dönem yaşadı. 1991 gerçekleşen askeri darbenin ardından yeni bir anayasa yazıldı ve Mali demokratik, çok-partili bir devlet oldu. Ancak bir yandan Fransızların sömürgeciliği öbür yandan Mali'deki etnik grupların farklılığı ülkeyi sürekle problemli hale getirdi. Bir başta Tuaregler olmak üzere pek çok grup burada merkezi yönetimle kanlı çatışmalara girdi. Kabileciliğin etkin olduğu bu coğrafyada ülke ne zaman belini doğrultsa askeri darbelerle karşı karşıya geliyor. Ülkenin kuzeyinde ayrılıkçı gruplarla yaşanan çatışmalar nedeniyle 22 Mart 2012'de yine Darbeye maruz kalan Mali'nin anayasası lağvedildi. Askerlerin yönetime el koymasından sonra bütün dünyanın ambargosuna maruz kalan Mali, geçtiğimiz günlerde rehine kriziyle gündeme geldi.

Libya, Kaddafi'den çok çekti

Bir Afrika ülkesi olan Libya yıllarca muammer Kaddafi'nin zulmü altında inledi. Arap Baharı'nın etkisiyle iç çatışmalara giren Libya, hem fakirlik ve kıtlık yaşadı hem de birçok kanlı çatışmalara sahne oldu. İç savaş sonrası Kaddafi'nin düşmesiyle Libya Cumhuriyeti adını almıştır. Libya halen savaş travmasını atlatamadı.

Direnen Filistin

1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasının ardından Arap-İsrail Savaşları patlak vermiştir. BM Filistin'deki toprakların bir kısmını Yahudilere bir kısmını Filistinlilere bırakmış olsa da bu pek uygulanmadı. Filistin'deki gariban halk, bir yandan Siyonist politikaları olan işgalci İsrail ile çatışırken bir yandan da iç çatışmalara maruz kaldı. El Fetih ile Hamas arasında yıllarca devam eden iç çatışma da binlerce Filistinli hayatını kaybetti. 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda İsrail, Kudüs'ü Müslümanlardan aldı. Şuanda sadece Batı Şeria ve Gazze olmak üzere iki bölge Filistin'in elinde bulunuyor.

Afganistan'da kan ağlıyor

Afganistan, yıllarca Sovyet Rusya'nın işgaline maruz kaldı. İçindeki etnik yapıların farklı olması işgalcilerin işini kolaylaştırdı. Yoksul ve gariban bir şekilde hayatını sürdüren Afgan halkı, sömürgeci mantığın etkisiyle iyice yoksullaştı. Sırasıyla İngilizler, Sovyet Rusya'nın işgalinden sonra bu sefer ABD oraya saldırdı. Yıllarca savaşlardan bunalan halkı bir yandan Taliban ve El Kaide gibi unsurlarla kafa karışıklığı ve iç karışıklık da yaşadı. İşgalcilerin oralardaki politikaları sonucu yüz binlerce insan öldürüldü, binlerce insan tecavüze uğradı. Ülke sefalete terk edildi. Tüm bu olanlardan sonra halen orada ABD askeri başta olmak üzere pek çok ülkenin askerleri bulunuyor.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin