Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İngiltere'de Muhafazakar Partinin 14 yılı: 2 hükümdar, 5 Başbakan, çok sayıda skandal

İngiltere'de 4 Temmuz'da yapılan genel seçimlerin kaybedeni Muhafazakar Parti 14 yıllık iktidarına, 2 hükümdar, 5 başbakan, uluslararası askeri operasyonlar, 3 referandum ve başbakanların istifasına sebep olan skandallar sığdırdı.
İngiltere'de Muhafazakar Partinin 14 yılı: 2 hükümdar, 5 Başbakan, çok sayıda skandal
06 Temmuz 2024 11:04:06
İngiltere'de 4 Temmuz'da yapılan genel seçimlerin kaybedeni Muhafazakar Parti 14 yıllık iktidarına, 2 hükümdar, 5 başbakan, uluslararası askeri operasyonlar, 3 referandum ve başbakanların istifasına sebep olan skandallar sığdırdı.

AA muhabiri, 5 başbakanın görev yaptığı 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarında ülke içinde ve dış politikada yaşanan gelişmeleri derledi.

Muhafazakar Parti, 13 yıllık İşçi Partisi iktidarının ardından 2010'da yapılan genel seçimlerden birinci çıksa da tek başına iktidar olacak parlamento çoğunluğunu yakalayamadı.

O dönemde, partinin 5 yıllık lideri 44 yaşındaki David Cameron, ülkenin 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki ilk koalisyon hükümetini kurmak için Liberal Demokrat Partiyle masaya oturdu. İki parti arasında kurulan hükümetin ardından Cameron, "ülke tarihindeki en genç 2'nci başbakan" olarak göreve başladı.

Göreve başlar başlamaz ülke ekonomisini "beklediğinden daha kötü bulduğunu" açıklayan Cameron, ilk iş olarak tasarruf tedbirlerini açıkladı.

Kamunun eğitim ve sağlık alanı dışındaki harcamalarında tasarrufa giden hükümet, 2015'te bütçe açığını 2010'daki seviyenin yarısına indirmeyi başardı. Cameron, göçü azaltma sözü verse de başarılı olamadı.

Dış politikada ise göreve geldikten 1 yıl sonra Libya'ya uluslararası askeri müdahale için lobi yapan Cameron, "İngiltere'nin, Muammer Kaddafi yönetiminin yıkılmasındaki payından dolayı gurur duyuyorum." dedi.

Cameron döneminde parlamento, Suriye'ye hava saldırısına onay veren önergeyi de kabul etti. Guta'da sarin gazıyla yapılan katliam sonrası alınan kararı, İngiltere Parlamentosu 223'e karşı 397 onayladı.

İskoçya, Brexit ve Falkland referandumları yapıldı

Cameron, 2010'da Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini de destekleyen açıklamalar yapsa da ilerleyen yıllarda bunun için zamanın henüz gelmediğini söyledi.

Sözde Ermeni soykırımını tanımayan Cameron, bu dönemde İsrail'in Mavi Marmara saldırısını da kınayarak Gazze'nin "dev bir açık hava hapishanesi" olduğunu ifade etti.

İsrail'in 2014'teki Gazze saldırılarını kınamadığı için partisinden dahi tepki çeken Cameron, her fırsatta iki devletli çözümü desteklediğini belirtti.

Cameron döneminde, Arjantin'le yaşanan Falkland adaları gerginliği bir kere daha kendisini gösterdi. Arjantin açıklarındaki Falkland adaları halkı, 2013'teki referandumda yüzde 99,8'lik oyla tercihini bir kere daha İngiltere'de kalmaktan yana kullandı.

Cameron döneminde Britanya, iki önemli referandum daha yaptı. İlkinde İskoçya'nın bağımsızlığı oylanırken 2014'teki referandumdan "hayır" oyu çıktı.

Brexit istifa getirdi

İkinci referandum ise Cameron'un istifasına neden olan İngiltere'nin AB'den ayrılma (Brexit) oylaması oldu.

İngiltere'nin AB'den ayrılma yönünde oy kullanmasıyla Cameron, 1 yıl önce tek başına iktidar yaptığı partisinden istifa etti ve yerine Theresa May seçildi.

Kendisi referandumda "hayır" kampanyası yapan May, göreve gelir gelmez karşısında Brexit'i gerçekleştirme problemlerini buldu.

Halkın kararına rağmen Meclisin ayrılma kararı alması gerektiğini belirten yargı kararı ve buna direnen muhalefet karşısında May, önce sert Brexit yanlısı politikacıları kabinesine aldı.

Göreve geldikten 9 ay sonra da erken genel seçim kararı alan May, daha güçlü ve yeni kadrolarla Brexit'i gerçekleştirmeyi hedefledi.

May, Haziran 2017'de yapılan seçimde tek başına iktidar olmak için gereken 326 sayısının 9 sandalye altında kalsa da yaptığı ortaklıklarla iktidarını 2019'a kadar sürdürdü.

Bu dönemde Muhafazakar Parti, daha çok Brexit'le ilgilendi. AB ile yapılan Brexit anlaşmalarını Meclise onaylatmayı başaramayan May, 2019'da görevinden istifa etti ve yerine AB'den sert çıkış yanlısı Boris Johnson seçildi.

May döneminde, Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Türkiye'ye destek veren May, İngiltere'nin Türkiye'nin gerçek dostu olduğunu ifade etti.

Johnson, Kraliçe'nin Meclisi askıya almasını sağladı

Johnson, 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarının en çalkantılı dönemlerinde "ülkeyi 3 yıl yöneten Başbakan" olarak tarihe geçti.

Ülkenin 31 Ekim 2019'da anlaşma olmasa dahi AB'den ayrılacağını söyleyen Johnson, Kraliçe Elizabeth'i de parlamentoyu yaz tatili bitiminde askıya alması konusunda ikna etti. Böylelikle muhalefetin Brexit'e karşı atacağı adımlarda zamanını daraltmayı amaçlayan Johnson'ın bu hamlesi, "Britanya usulü darbe" olarak nitelendirildi.

Ancak Johnson'ın talebi, mahkemeden döndü ve parlamento, eylülde çalışmaya başladı. Bu hamleyi, Johnson'ın erken seçim adımı izledi. Johnson, Aralık 2019'da seçim kararı alınmasını sağlayarak ülkeyi 4 yılda üçüncü defa seçime götürdü.

Anketler, İşçi Partisi zaferini gösterirken seçimden Johnson'ın Muhafazakar Partisi tek başına iktidar çıktı.

Kampanyasını Brexit üzerine kuran Johnson'ın önüne bu sefer de Kovid-19 engeli çıktı. İki yılda 230 binden fazla kişinin ölümüne sebep olan virüs, ülkenin hareketli siyasetini ise etkilemedi.

Avrupa'da okulları kapatıp kısıtlama uygulamaya başlayan son ülke olan İngiltere'de muhalefet, Kovid-19 ölümlerinin artmasına sebep olarak Johnson'ın "sürü bağışıklığı" politikasını gösterdi.

Johnson, sokağa çıkma yasaklarının ilanından 4 gün sonra kendisi de Kovid-19'a yakalandı ve hastaneye kaldırıldı. 6 Nisan 2020'de ise yoğun bakıma alınan Johnson, burada 3 gün kaldı.

- Johnson döneminin sonunu skandallar getirdi

Kovid-19 döneminde yaşanan skandallar, Johnson'ın Başbakanlığının da sonunu getirdi.

Skandallardan ilki, Johnson'ın danışmanlarından Dominic Cummings'in Kovid-19 semptomları taşırken ve seyahat kısıtlaması uygulanırken, ailesiyle saatler süren bir yolculuk yapması oldu.

Cummings'i görevden almayı reddeden Johnson tepkilerin hedefi olurken bir diğer skandal ise toplanma yasağının olduğu günlerde Başbakanlık Ofisi 10 Numara'da verilen partiler sebebiyle yaşandı.

Johnson, partilere katılmadığını hatta haberinin bile olmadığını söylese de daha sonra Johnson'ın da katıldığını gösteren fotoğraflar ve ifadeler ortaya çıktı.

Parlamentoyu ve soruşturmayı yürütenleri yanıltmakla suçlanan Johnson, parti yönetimine getirdiği Chris Pincher'ın taciz iddialarından haberdar olmasına rağmen bu kararı aldığı için parti içinde de tepki çekti.

"Partygate" adı verilen Kovid-19 dönemi partileri ve Pincher olayı üzerine bakan, parlamento grubu yöneticisi, Başbakan Özel Temsilcisi ve parti yöneticisi 179 isimden 62'si aynı gün görevinden ayrılınca Johnson da 7 Temmuz 2022'de istifa edeceğini açıkladı.

Muhafazakar Parti, Johnson'ın Dışişleri Bakanı Liz Truss'ı seçti.

Johnson döneminde, Türkiye'yle ilişkiler durgun geçti. Henüz Başbakan değilken Brexit referandumu sürecinde, Türkiye'nin AB'ye katılmasıyla 80 milyon Türk'ün İngiltere'ye geleceği kampanyasını yürüten Johnson, Başbakan olduktan sonra 2019'da ise "Türkiye' ifadesini kullanmadım." dedi.

- En kısa süreli Başbakanlık döneminde tarihe tanıklık etti

İngiltere, 49 günle "tarihin en kısa Başbakanlık görevini yürüten" Truss döneminde, dünya tarihinin en önemli olaylarından birine şahitlik etti.

Truss'ın Başbakanlık görevini devralmasından 2 gün sonra İngiltere'nin 70 yıllık Kraliçesi Elizabeth hayatını kaybetti.

Truss, Galler Prensi Charles'ın tahta çıkacağı ve "3. Charles" ismiyle hükümdarlık yapacağı açıklamasını yapan ilk Başbakan olurken bir Kraliyet ailesi üyesinin tahta çıktığını belirten "Taht Konseyi açıklamasında imzası bulunan ilk kadın başbakan" oldu.

Tarihin en kısa süreli Başbakanı, ara dönem bütçesi hazırlama kararı nedeniyle tepkilerin hedefi oldu ve görevinden istifa etti.

Muhafazakar Parti, Truss'tan boşalan liderlik ve Başbakanlık koltuğuna Rishi Sunak'ı getirdi. Hint kökenli Sunak, "farklı bir etnik gruptan gelip başbakan olan ilk siyasetçi" olarak adını tarihe yazdırdı.

- Sunak dönemi: Göç, hayat pahalılığı ve çöken sağlık sisteminin oluşturduğu yük

Ekim 2022'nin son haftası başlayan Sunak dönemi, Ukrayna savaşının getirdiği zorluklar, artan hayat pahalılığı, çöken sağlık ve sığınmacı sisteminin oluşturduğu yükü çözmekle geçti.

Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Ukrayna'ya askeri yardımlarını artıran İngiltere, savunma harcamalarında da artışa gitti. Rusya'yla ticarete de son veren İngiltere, enerji alanında yeni işbirlikleri arayışına koyuldu.

Sunak, göreve geldiğinde düzensiz göçü durdurma, enflasyonu düşürme, borçları azaltma ve hastanelerdeki bekleme sıralarını azaltma sözü verdi. Bu kapsamda ilk kez Johnson tarafından açıklanan Ruanda Planı'nı gerçekleştireceklerini belirten Sunak, ülkedeki düzensiz göçmenleri ise topluca yaşayacakları kamu tesislerine taşıma vaadinde bulundu.

Bu amaç doğrultusunda daha önce otellerde tutulan 500'e yakın erkek göçmen, "Bibi Stockholm" adlı gemiye yerleştirilirken binlerce düzensiz göçmen ise iki farklı hava üssündeki kullanılmayan binalara taşındı.

Ruanda Planı'nı da mahkeme kararlarına rağmen uygulamakta kararlı olduğunu açıklayan Sunak, bu yılın ilkbaharında başlayacak Ruanda uçuşlarını gerçekleştiremediği gibi düzensiz göçün de önüne geçemedi.

Ülkeye Manş Denizi üzerinden geçen düzensiz göçmen sayısı on binleri aşarken Sunak, bu sayının hala Avrupa ülkelerinden daha az olduğunu savundu.

Enflasyonu yüzde 10'lardan yüzde 2'lere kadar gerilemesini sağlayan politikaları hayata geçiren Sunak yönetimi, hayat pahalılığı ve artan faizlere ise çare bulamadı.

- "Gazze'de ateşkes" demedi

Göreve geldiği günden bu yana zam talebinde bulunan memurların grevleriyle de karşı karşıya kalan Sunak yönetimi, Gazze'deki İsrail bombardımanları karşısında ise halkın yoğun tepkisini çekti.

İlk günden bu yana "ateşkes" çağrısında bulunmayan Sunak, "Hamas'ın olmadığı bir ortamda, sürdürülebilir ateşkes" tezini savundu.

Londra'da yapılan Filistin'e destek yürüyüşlerine de Yahudi vatandaşları tedirgin ettiği gerekçesiyle tepki gösteren Sunak, parlamentodaki ateşkes önergelerine de destek vermedi.

Her fırsatta İsrail'in kendisini savunma hakkına olan desteğini yineleyen Sunak döneminde, İngiltere'nin İsrail'e silah satışı ise kesilmeden devam etti.

Sunak, Muhafazakar Parti tarihinin en büyük hezimetinin yaşandığı 4 Temmuz genel seçimlerinden sonra partisinden istifa etti.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin