Herkes Türk olacak mı?
A.Kadir İkbal
1980 ihtilal inden sonra yürürlüğe giren 1982 askeri anayasasının ilk dört maddesinde yer alan değiştirilemez hükümleri o tarihte hiçbir tartışma ve karşı bir anayasa çalışması olmaksızın, halk oylamasına sunulması o anayasanın hukuki açıdan tartışmalı ve sıkıntılıdır.
Zira her askeri ihtilalden sonra yeni bir anayasa halka dayatılmış, oyları sandıkta net olarak belli olan bilhassa köylülere baskı yapıldığını o dönemi yaşayanlar çok iyi bilirler.
1982 anayasanın ilk dört maddesi asla değiştirilemez hükmü Fravun ve Nemrudların kurallarından farksızdır.
Zaten 1982 anayasası sanki kendini ilah sananların halka dayattığı bir anayasadır. Yapılacak yeni anayasada eski anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesinin yürürlükte kalması halinde geleceğimizi karartma endişesi her aklı selimin kabul edeceği bir gerçektir. Bu maddelerin uygulanması ülkemizin geçmişini büyük felaketlere maruz bırakmıştır. Çünkü değiştirilemez hükmü halkı aşan ve halkın onayına sunulamayacak niteliğine sahiptir.
Ülkemizde otuz yıl gibi uzun süren bir iç çatışmaya ve bu çatışma sebebiyle boşuna giden dörtyüz milyar doların ekonomide yaptığı tahribata, binlerce insanın ölümü, binlerce ailenin feryadü figanını yüreğimizde hissederek bu felaketi sonlandırmak İslami bir vecibedir.
Mevcut sistem yeni felaketlerin meydana gelmesine müsait bir zemini olmakla birlikte insanlarımızı birbirine düşüren Türkçülük perdesi altında yapılan menfi ırkçılığın şeytani desiseleriyle kol koladır.
Yeni hazırlanan anayasa da başkalarını inkar ve öteleyen anlayışın ortadan kaldırılması gerekirken bazılarının doksan yıllık hatada ısrar etmeleri açıkça gösteriyor ki , milleti birbirine düşüren bu karanlık anlayış geçmişten ders almayanların korkunç bir hezeyanı ve aynı hataların devamı olacaktır.
Allah; gönderdiği Islama bile her kesi dahil etmeyi zorlamazken, herkesi Türklüğe dahil etmek, Türkçülük esasını yazanlar ve onu hayata geçirenlerin bu ülkeye verdikleri vahim zararın sonuçlarını görmezlikten gelmek, akıldan ve izandan istifa etmek ve aynı zamanda, halkın arzu ettiği barışın temeline adeta dinamit koyarak anlamsız hale getirmektir. Bu uygulama tamamen çağ dışıdır. Bu anlayış devam ettiği takdirde çağların gerisinde ve çağdaş dünyanın kenarında yaşamaya devam edeceğiz.
Bir insan ben Türk değilim diyorsa, başkalarının illa da sen Türk olmalısın ve hatta bunu anayasanın teminatı altına alıyoruz demeleri, ne hukuki ne insani ve ne de İslamidir. Hangi gerekçe ile olursa olsun bir ırkı üstün gören zihniyet, Sünnetullahı inkar etmekte, İnsanlığın ve hikmetin tamamen dışında kalmaktadır.
Türk kelimesi, Türkiye de yaşayan herkesin Türk olduğuna dair kavramsallaştırma yönündeki çabalar ve yorumlar hangi lügattan, hangi kamustan ve hangi kaynaktan alınmıştır. Zira Türklük bir ulusu ifade etmektedir. Hiçbir zaman ümmet kavramı gibi geniş bir çerçeveye oturtulamaz. Başka ulusları Türk kavramına dahil etmek menfi milliyetçiliktir.
Irkçılık belasını henüz insanlık alemi atlatmamış son zamanlarda Müslümanlara ve bazı Müslüman ırklara mensup insanlara yönelik katliamlarla sonuçlanan Avrupada meydana gelen olaylar acaba Hitler, Mussoloni ve onların şakirtleri gerimi geliyorlar endişesi gittikçe hissettirmektedir. Bu menhus ve bulaşıcı hastalığı batı dünyası asla tedavi edemez İslamdan uzaklaşan ve geri kalan ülkeler bu bataklığa çoktan saplanmışlardır.
Yüzlerini batıya çevirenler aynı hastalığa müptela olurlar.Bu uygulama İslamın tevhid ve birleştirici anlayışını imha etmeye yöneliktir.
Ülkemizde doksan yıldır Türklük perdesi altında diğer milletler inkar ve üst kimlik olarak hep bu ırki anlayış esas alındı. Acaba bu ülkede yaşayan herkes Kürt tür diye bir yıllık, hatta daha kısa sürelide olsa böyle bir anlayışı Anayasaya yerleştirsek, menfi milliyetçiler böyle bir uygulamayı asla kabul etmezler.Bırakın kabul etmeyi Kürtlerin Kürt olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Ey benim aziz Türk kardeşim devletin resmi dili Türkçe, maarifin tamamı Türklük üzerine ,bayrak Türk, Devlet Türk, Her şey Türk olduğu halde, milliyetçilik adı altında ortalıkta dolaşmana bir mana vermek hayli zordur. Hangi hakkın kaybolmuş ki hala Türk milliyetçiliği için ortaya çıkıp, duru suyu bulandırmaya çalışıyorsun. Bu ülkede yaşayan Türk olmayanları anlamak mümkün. Onlar kaybolmuş ve ellerinden alınmış bazı temel ve insani ve İslami haklardan bahsediyorlar.
Bu gün ülkemizin saadet ve huzurunu temin edecek bir barış konusu gündem de var. Barışa karşı çıkan var mı deniliyor. Bir yerde bir çatışma varsa elbette çatışmanın taraflar da olacak. Çünkü barış olursa çatışma ortadan kalkacak.. Siz eğer çatışmanın taraflarını göz ardı edersiniz ve muhatap almazsanız, barışı kiminle sağlayacaksınız. Muhatapsız bir barış olabilir mi..
Bakınız zaman zaman başta Amerika, İsrail, İngiliz, Fransız, Rus, Çin, Yunan, Bulgar, Ermeni, Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ve bir çok ülkelerle antlaşma yapıyorsunuz da, Kendi insanlarınızla neden barış yapmak istemiyorsunuz.Türkçülüğün belasından zarar görmüş tüm halkların gasp edilmiş haklarının tevdi edilmesine barış deniliyorsa buna karşı çıkmak insan haklarına karşı çıkmaktır. . Bu derin yaranın bir an evvel tedavi edilmesi bütün ülkenin, hem Türklerin hem Kürtlerin de yararınadır.
Apo ile görüşülmez ve bir bebek katilidir diyenler hep olmuştur. İyide Apo Kenyadan alınarak büyük güçler tarafından Türkiyeye teslim edildi. Elbette Apoy şartsız olarak alın götürün demediler. Bunun şartlarını da elbette hazırladılar. Yoksa durup dururken Apoyu Türkiye ye neden teslim etsinler. Henüz bu bilgiler halkımıza yansımadı. Türkiye kendi imkanları ile Kenyadan Apoyu getirebilirmiy di..Buda ayrı bir mesele..
Malum olduğu üzere Apo Türkiyeye teslim edildiği tarihlerde Ceza kanununda idam cezası vardı. Bu yasa ile yargılanacağı zan ediliyordu. Birden bire idam kanunu kaldırıldı. Bunun anlamı son derece açıktı. Apo idam edilemeyecekti.
Apo belki de hiç ummadığı bir muameleyle karşı karşıya kaldı. Bunun da ötesinde Apo'ya koca bir ada tahsis edildi. Bunu yapanlar Apo'nun bir lider olduğunu zaten kabul etmişlerdi.. Kaldığı oda bir santim daraldı mı daralmadı mı münakaşaları bile yapıldı. Özel doktor ve aşçılar Apo'ya hizmet verdiler. Bu teveccüh ve koruma zırhı sonucunda, ölümlerin sonlandırılmasında, etbaının talimatlarına uymasında nihai sonuç olarak beraberinde bir statü getirmeyecek mi?
Böyle bir durumda Apo'nun kendini çok büyük bir adam görme hakkı yok mu? Apo'yu dünyada emsali olmayan bir şekilde o zamanın bilinen veya bilinmeyen güçleri her geçen gün biraz daha büyüttü. Böyle bir durumda Apo'yu muhatap almadan bu çatışmayı önleyebilir misiniz.
Malum olduğu üzere Şemdin Sakık PKK nin ikinci adamıydı. Normal bir ceza evine konuldu. Ona da bir tanıklık rolü verildi.
Türklerin bilinen ve bilinmeyen rol sahipleri kimlerdir. Ergenekon deşifre edildi amma, masonlar için aynı şeyi hiç kimse söyleyemez.
Evet bu değerlendirmelerden sonra Menfi Türk milliyetçileri şöyle bir geçmişi hatırlayıp yaptıklarına bakmalıdırlar..
Tarihin berrak aynasında doksan yıllık hangi kirli yüzleri görüyorlar.
Hükümet sonucu ne olursa olsun aldığı bu büyük riskin sonucuna katlanmalıdır.
Cesur davranıp doğrular üzerinde karar verenler kazanırlar. Cesaretle hareket etmeyenler kaybederler. Risk almadan asla siyaset yapılamaz.
Barışı isteyenler çocukları dağda veya askerde olan anne ve babalardır. Barışı, kaynaşma ve kardeşliği tevhidi bir anlayışla yeniden ihya ve inşa etmek mümkündür. Olan olmuş, hataları tespit edip, doğruyu bulmak gerek. Tabii bir de helalleşerek..
Haydi kalın sağlıcakla..
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.