Dolar (USD)
34.13
Euro (EUR)
38.04
Gram Altın
2888.76
BIST 100
10063.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

HDP'nin barajı geçmesi zor

Farklı kesimlerden alacağı oylarla yüzde 10'luk barajı geçeceğine inanan HDP'nin söylemine katılmadığını ifade eden Prof. Dr. Haluk Alkan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İhsanoğlu'na oy vermeyen CHP'liler HDP'ye oy verdi. Bu yüzden o seçim bir ölçü değil. Ben HDP'nin barajı aşamayacağını düşünüyorum" dedi.
HDP'nin barajı geçmesi zor
20 Nisan 2015 00:00:00
Farklı kesimlerden alacağı oylarla yüzde 10'luk barajı geçeceğine inanan HDP'nin söylemine katılmadığını ifade eden Prof. Dr. Haluk Alkan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İhsanoğlu'na oy vermeyen CHP'liler HDP'ye oy verdi. Bu yüzden o seçim bir ölçü değil. Ben HDP'nin barajı aşamayacağını düşünüyorum" dedi.

SÖYLEŞİ: Özlem DOĞAN

Türkiye 7 Haziran'da yapılacak olan seçimlere hazırlanıyor. Çözüm Süreci, başkanlık sistemi ve Anayasa değişikliği tartışmaları sürerken, partiler çalışmalarına hız vermiş durumda. Biz de ülkenin siyasi gündemini İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SDE İç Politika Uzmanı Prof. Dr. Haluk Alkan'la konuştuk.

7 Haziran seçimleri öncesinde partilerin genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Partiler bir geçiş süreci yaşıyor. Örneğin AK Parti, kurucu liderini Cumhurbaşkanı yaptıktan sonra bir lider değişimi geçirdi. Buna uyum sağlamaya çalışıyor. Ayrıca Çözüm Süreci'yle kalıcı barışı amaçlarken, yeni bir Anayasa'yla başkanlık sistemini gündeme getirdi.

CHP'DE PARTİ DİSİPLİNİ BOZULDU

Ana muhalefet partisi CHP'nin seçim öncesindeki durumu nedir?

2014'te yapılan seçimlerde en fazla CHP yara aldı. Parti içinde ciddi iç çatışmalar yaşandı ve parti disiplini bozuldu. Bu seçime CHP, Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti içinde tekrar hakimiyeti sağlaması süreci olarak bakıyor.

* Toplumumuz sandığa ve seçimlere çok önem veriyor. Halk çok ince manevralarla Tek Parti döneminde dahi CHP elitine seçimler yoluyla mesaj vermeyi bilmiştir. 1950'den 2002'ye kadar halk muktedirler karşısında farklı iradesini sandığa yansıtarak ülkede konsept değiştirdi.

HDP sizce barajı geçebilecek mi?

HDP, Türkiye partisi olma sloganıyla yola çıktı. Türkiye'nin farklı kesimlerinden alacağı oylarla yüzde 10'luk barajı geçerek meclise gireceklerini iddia ediyorlar. Bu iddialı bir duruş ama ben HDP'nin barajı aşamayacağını düşünüyorum.

CHP'NİN OYLARI HDP'YE GİTTİ

HDP'nin barajı aşma konusunda iddialı olmasının altında yatan neden nedir?

HDP'nin yüzde 7 civarında bir oy oranı var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş yüzde 9'luk bir oy çokluğuna ulaştı ama 2014 seçimleri bir ölçü değil. Çünkü CHP, tabanı için son derece düşük profilli bir aday olan İhsanoğlu'yla seçimlere katılmıştı. İhsanoğlu'na oy vermek istemeyen CHP seçmeninin bir bölümünün Demirtaş'a oy verdiğini düşünüyorum. HDP, Batıda CHP ve AK Parti tabanından oy alabilirse barajı aşabilme ihtimali olabilir.

Bir de BBP ve Saadet ittifakı söz konusu. Bu ittifak iki partiye ne kazandırır?

BBP-Saadet Partisi birleşimi seçmende yankı bulacak bir ittifak değil. Çünkü Saadet Partisi Erbakan'ın duruşunu kaybetti. Erbakan'ın yeri doldurulamadı. Milli Görüş geleneği ciddi bir yara aldı. Aynı şey BBP için de geçerli. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun misyonu konusunda kamuoyu önünde tartışmalar yaşandı. Ayrıca BBP yönetimi Paralel Yapı'yla aralarına mesafe koyamadı.

MEVCUT ANAYASADA BOŞLUKLAR VAR

Anayasa tartışmaları sürüyor. Sizce Türkiye yeni bir anayasa yapmalı mı?

Türkiye'nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı var. Türkiye'de halk kendi anayasasını yapamadı. Ülke, askeri darbeler sonucunda, vesayetçi güçlerin istediği modeli hayata geçiren anayasalarla yönetildi. Şu an ki mevcut anayasada da çok ciddi boşluklar var. Bu yüzden halkın katılımıyla yeni bir anayasa yapılması şart.

* Yargının bağımsızlığına inanmak zorundayız. Mahkemeye işimiz düştüğünde, anlaşmazlıklara sadece hukuk gözüyle bakan, hak ve özgürlüklerimiz çerçevesinde bu meseleleri çözümleyen bir yargı sisteminin olmasını talep etmeliyiz.

Gündemde olan bir diğer siyasi değişim ise başkanlık sistemi. Bu sistem Türkiye'de neleri değiştirir?

1980'le 2007 yılları arasında cumhurbaşkanları, anayasadaki yetkilerini hükümete karşı çok katı bir biçimde kullanmışlardır. 2007 yılında seçimli cumhurbaşkanlığına geçtik ve değişikliklerle meşruiyet temelinde iki yürütme otoritesinin bir arada çalışacağı bir sistem çıktı. Ancak mevcut Anayasa böyle bir işleyişi kaldıracak yeterlilikte değil. Bu yüzden demokratik bir biçimde işleyecek olan başkanlık sistemini artık tartışmak zorundayız. Başkanlık sistemine geçiş kişisel değil, kurumsal bir hadisedir. Vesayetçi bir sistemden demokratik bir sisteme geçmek için başkanlık sistemi gerekli.

BAŞKANLIK SİSTEMİ OTORİTEYE DİRENÇLİDİR

İddia edildiği gibi başkanlık sistemi otoriter bir eğilim taşıyor mu?

Türkiye hiçbir zaman parlamenter sistemle yönetilmedi. Parlamentoda çoğunluğa sahip olan hükümetler, vesayetçi organlarla bir arada çalışmaya zorlandılar. Başta 28 Şubat olmak üzere, 1961 Anayasasından beri bu durumu yaşıyoruz. Sanılanın aksine; başkanlık sistemi, otoriter eğilimlere daha dirençlidir. Hitler ve Mussolini gibi büyük diktatörler parlamenter sistem üzerinden gelmiştir. Dolayısıyla hukuk devleti ve demokrasiye önem veren modeller ışığında tartışmaları yürütmeliyiz.

Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edildiği günlerde zor bir süreçten geçtik. Ayrıca Ortadoğu'daki komşularımız da sıkıntılı dönemler yaşıyor. Türkiye'nin Ortadoğu'daki ülkelere nazaran dik duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, Ortadoğu'da ayakları üzerinde durabilen ve Batı hegemonyasına karşı bir duruş sergileyebilen tek ülke. Türkiye farklı bir medeniyet konseptine sahip. Biz Sünni bir halka sahip olan ama farklı mezhepleri de içeren, onlara saygı gösteren tarihsel bir dinamiğe sahibiz. Bunun birçok Ortadoğu ülkesinde olmadığını ve bu özelliğin çoğulcu bir bir arada yaşama geleneğinin oluşmasına katkı sağladığını düşünüyorum. Yine Türk halkı da siyasal farklılıkları aşan şekilde imparatorluk geleneğine sahip olmasının bir sonucu olarak, antiemperyalist bir karakter taşıyor. Bu orta vadede Türkiye'nin önem kazanmasına yardımcı olacak.

GÜÇLÜ BİR ARŞİV ÇALIŞMASI YAPILMALI

Papa'nın Ermeni Soykırımı söylemi üzerine AP, Ermeni soykırımı tasarısını kabul etti. Belli çevreler tarafından bu konuda sürekli köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye, Ermeni sorununa yönelik neler yapabilir?

Ermeni soykırımı iddiaları ve Papa'nın söylemlerine eş değer konuşmalar her zaman olacaktır. Bununla birlikte Ermeni sorunu konusunda Türkiye bu konuya yeterince yatırım yapmadı. Oysa geniş bir perspektifte arşiv çalışması yapılsaydı, bugün Türkiye dünya politikasında daha güçlü bir yerde durabilirdi. Fakat son 10 yıldır bu çalışmaların başladığının altını çizmek lazım.

Türkiye'nin en hassas konularından biri de Çözüm Süreci. Seçimlere kısa bir süre kala sürecin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çözüm Süreci samimiyetlerin test edildiği bir noktaya geldi. Bir tarafta sürece milli kardeşlik projesi olarak bakan bir hükümet, diğer tarafta ise Türkiye partisi olma iddiası taşıyan bir HDP var. HDP artık silahı bir faktör olarak kullanmamalı. Bu konu da HDP'nin bir samimiyet problemi var. En ufak bir gelişmeye Çözüm Süreci'nin feda edilebileceğini Kobani'de gördük. O dönem HDP ve Kandil çok rahat bir şekilde süreci feda etme noktasına geldi. Ancak bu sorunun dış güçlerin dahil olduğu mekanizmalarla değil, bu ülke insanlarının iradesi ile çözümlenmesi gerektiğini herkes görmeli. Bunun en güzel yansıması bölge halkının çözüm sürecine verdiği destek. Bu HDP, Kandil ve İmralı üzerinde baskı oluşturuyor.

TOPYEKÜN BİR DEĞİŞİM GEREK

Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı Adalet Reform Paketi Paralel Yapı'yla mücadele de etkin bir rol oynayabilir mi?

Türkiye'de yargı hiçbir zaman bireysel hak ve özgürlükler perspektifinden hareket etmedi. Topyekün bir değişime ihtiyacımız var. Halkın egemenliğini yargıya yansıtabilirsek ne vesayetçi güçler ne de paralel yapı yargı içinde barınamaz.