Hayatın sanatçısıyla tanışmak
Hazırlayan: AHMET YASİN ALDI
Altıncı Koğuş altmış sekiz sayfadan oluşuyor fakat yazarın oluşturduğu olağanüstü atmosfer ise çok etkileyici… Kitap âdeta sizi içine çekiyor, bambaşka bir dünyanın kapısını aralıyor. Kendisi de doktor olan Çehov eserinde mektep görmüş hasta İvan Dmitriç Gromov ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır.
Koğuşa Kapatılma Hissi
Hasta, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat şartlara karşı çıkar. Doktor
ise bunları görmezden gelmekte ısrarcıdır ve durumu değiştirmek için kılını
bile kıpırdatmaz. Altıncı Koğuş,
Rusya’nın sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden
Rus aydınının aklını yitirmesinin simgesi kabul edilir. Rusya’daki Bolşevik
Devrimi liderlerinden Lenin’in de eseri okuduktan sonra dehşete kapıldığı,
“Kendimi Altıncı Koğuş’a kapatılmış
gibi hissettim.” dediği söylenir.
Kitaba adını veren koğuş akıl
hastalarının kapatıldığı bir yerdir. Hastanede beş kişi bulunmaktadır,
bunlardan yalnızca Gromov eğitimlidir.
Koğuşun asker emeklisi Nikita adlı bir bekçisi vardır ki, kendisi saf ve
işine bağlı biridir. Yefimıç ise mesleğinden hiç memnun değildir. Kendisi
ilahiyat okumak isterken babasının zorlamasıyla tıp okumuş, nazik ve her şeyin
iyi tarafına bakmasıyla bilinir.
Tolstoy şöyle der: “Çehov eşi
bulunmaz bir sanatçıydı. Hayatın bir sanatçısı. Eserinin yüksek niteliği,
herkesçe anlaşılabilir olmasıdır… Yalnızca Ruslara değil genel olarak her
milletten tüm insanlara yakın olmasıdır.”
Gerçekten de eser, yazıyla Rus toplumunun resmini çizmeyi başarmıştır. Her insanın bambaşka dünyasını incelikle sunar.
Mesela Yefimıç düşüncenin önemini şu şekilde açıklamakta: “Sıradan bir insan
iyiyi ya da kötüyü dışarıdan yani bir atlı arabadan ya da çalışma odasından
bekler. Düşünen bir insan ise kendinde bulur.” Hayatı küçümsememeyi de hasta
İvan Dmitriç’ten duyuyoruz: “Hayatın yükü altında ezilebilirsiniz fakat onu
küçümseyemezsiniz.”
Yefimıç kasabada konuşabileceği
bir insanla karşılaşamamaktan yakınır. Sadece dostu Mihail Averyaniç ile sohbet
eder ancak o da sürekli kendi hikâyelerini anlatır. Bu yüzden kendini okumaya
vermiştir Yefimıç. Hiç bozulmayan günlük bir rutini vardır ancak görevlilerin
dışında kimsenin uğramadığı Altıncı Koğuş’a
girene kadar. Burada Dimitriç ile tanışır onunla gün geçtikçe derin derin sohbet
etmeye başlar. Öyle ki onunla konuştukça rutini bile değişir, kurulu düzeni
bozulur, hayata bakış açısı değişir ve kasabadakiler bunu fark ederler.
Bir gün kasabaya gelen yeni
doktor Hobotov ve sağlık memuru bu ikisinin konuşmalarına kulak kabartırlar.
Yeni doktor, eski doktorun kafasını üşüttüğünü söyler, bu durumu Sergey Sergeiç’e
o da Yevgeni Fedoriç’e anlatır. Hobotov’un uğraşmasıyla Yefimıç kandırılır ve
bir kurulun karşısına çıkarılır. Kendisine yöneltilen sorulara cevap vermesi
istenir. Andrey ise tüm soruları doğal
bir şekilde cevaplar fakat tam ayrılırken kendisinin yargılandığını anlar.
Olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra emekliye ayrılan doktorun başından
bir dizi olay geçer. En sonunda Altıncı
Koğuş’a kapatılan Yefimıç yersiz iyimserliğin zararını anlar. Birkaç gün
sonra hayatını kaybeden doktorun cenazesine dostu Mihail ve hizmetçisi Daryuşka
dışında kimse katılmamıştır.
Anton Çehov, kasabanın hastanesindeki
küçük bir koğuş üzerinden hayatta olup bitenleri anlatmayı başarmış. Okumuşların
açmazlarıyla sıradan halkın doğallığı hemen göze çarpıyor. Bu yönüyle Altıncı Koğuş Çarlık Rusya’sında
yaşananları gayet başarılı bir şekilde anlatmaktadır. Zaten ince gözlemlerle
anlatılan kasabanın adının olmaması bile ülkenin büyük bir kasaba olarak
görülmesindendir.
1) Gelin Mevlidi
Hazırlayan:
Fethi Gedikli, Zeytinburnu Belediyesi
Kültür Yayınları, İstanbul, 2020.
Gelin Mevlidi’nde Peygamber Efendimizin (s.) anne-babasının; Abdullah ile Âmine’nin evliliği çok canlı bir biçimde anlatılmakadır.
2) Marko Paşa
Sefa Saygılı&
Cihan Okuyucu, Büyüyenay Yayınları, İstanbul, 2020.
Hayatını Türk tıbbına vakfeden ve bu ülkeyi ülkesi bilen Marko
Paşa bugün Kuzguncuk sırtlarında, denize nâzır kabristanında son uykusunu
uyuyor ve geçmişteki ortak tarihe tanıklıkta bulunuyor. Bu çalışma Türk
Tıbbının ona olan şükran borcunun küçük bir ifadesi.
Kültegin Ögel, İletişim Yayınları, İstanbul, 2020.
Kitap, bağımlılık
olgusunu sosyolojik, siyasi ve tarihsel bağlamında ele alıyor. Bağımlılığın
nasıl inşa edildiğini zengin ve akıcı örneklerle inceliyor.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.