Dolar (USD)
34.12
Euro (EUR)
38.10
Gram Altın
2876.41
BIST 100
9900.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Halepli Muhammed: 'Erdoğan başımıza gelsin, bizi de yönetsin'

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) ve İHH işbirliğince Azez'de düzenlenen "Sınırsız Şenlik'' programına katıldık. Bir günlük Azez gezisi, savaşın çocuklarının gözündeki hüzünlü tebessümden Halepli Muhammed'in 'Başımıza Erdoğan gelip bizi yönetsin' duasına kadar bize çok şey kattı.
Halepli Muhammed: 'Erdoğan başımıza gelsin, bizi de yönetsin'
25 Eylül 2017 09:50:00
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) ve İHH işbirliğince Azez'de düzenlenen "Sınırsız Şenlik'' programına katıldık. Bir günlük Azez gezisi, savaşın çocuklarının gözündeki hüzünlü tebessümden Halepli Muhammed'in 'Başımıza Erdoğan gelip bizi yönetsin' duasına kadar bize çok şey kattı.

ÖZLEM DOĞAN'IN KALEMİNDEN...

Suriye'nin Azez ilçesinde iç savaşta doğan ve çadır kentte yaşayan çocuklara yönelik "Sınırsız Şenlik'' programına katılmak üzere geçtiğimiz Çarşamba günü Gaziantep'e doğru yola çıktık. İstanbul merkezli Uluslararası Mülteci Hakları Derneğinin (UMHD) ve İHH işbirliğince Azez'deki Uluslararası Şam Üniversitesi kampüsünde düzenleyeceği şenlik benim için de bir tecrübe olacaktı. Savaşın yıkıcı ve yokluğun getirdiği sarsıcı etkiyle büyüyen mazlum çocuklara sarılmak, onları düşünen birilerinin de olduğunu hissettirmek için Azez'e gidiyorduk. Uçaktan indikten sonra ilk durağımız Gaziantep Kilis'teki İHH Lojistik Merkezi oldu. Burada her gün 60 bin ekmek üretilip sınırın öbür tarafındaki İHH fırınlarındakilerle birlikte kamplara 150 bin ekmek dağıtılıyor. Bu fırınları bizzat gördük. Temiz ve hijyenik ortamda üretilen ekmekler poşetlenip kamplara gönderiliyor. Yılların tecrübeli kuruluşu İHH harika bir sistem oturtmuş. Bölgedeki mültecilerin adeta eli ayağı olmuş durumda.

Savaşın derin izleri arasında yaşam

Öncüpınar Gümrük Kapısı'ndan sorunsuz bir şekilde içeri girdik. Zira program konusunda gerekli makamlara bilgi verilmişti. Toz toprak içindeki yollarda, eski püskü, camları kırık otobüslerdeki bir yığın insan sınıra çok yakın yerde bekliyorlardı. Tozlu ve engebeli yollarda ilerlerken yanımızdan gelip geçen motosikletliler, dükkan olarak söz edemeyeceğimiz barakalarda satış yapmaya çalışan ayakkabıcılar, araba ve diğer araçların egzoz dumanı bulaşığı havanın bir ince tül gibi örttüğü meyve ve sebze satıcıları Azez kırsalında yer alan birkaç dikkat çekici unsurdu.

Her şeye rağmen onlar çocuk

Yolun her iki tarafı da birkaç zeytin ağacı dışında kurak topraklara teslim olmuştu. Kuru birkaç keçi ile zayıflıktan kemikleri çıkmış bir at savaşın karanlık yüzünde gizlenen açlığın adeta birer vesikasıydı. Yaklaşık yedi yıl boyunca o bölgede ne kadar bulunduğu belirsiz paslı kamyonlara tırmanan çocuklar her şeye rağmen oyun oynayarak hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Bir de araba tamircisinde çalışan ya da yol kenarındaki çöp yığınının içinde bir şeyler arayan çocuklar vardıu2026

Yedi düvelin Suriye planı

Kilis sol tarafımızda kalırken iki araç önümüzdeki pikabın kasasında bulunan ÖSO mücahitleri çekti dikkatimi. Trafikten ötürü yavaşladığımız bir anda sol yanımızda bize bakan 15 yaşlarında iki çocuk zafer işareti yaparak bizi selamladı. Biz de aynı şekilde karşılık verdik. Keşke gülümseyen yüzlerimizle onların acılarını dindirebilseydik. Tertemiz yataklarda yatıp, her sabah annesinin 'haydi kahvaltıya' sesiyle uyanıp okula gitmek bu çocukların da hakkı değil mi? Fakat başta zalim Esad ve ABD olmak üzere Osmanlı'nın tabiriyle 'Düvel-i Muazzama' bölgedeki çıkarlarını, kundaktaki bebekten ahirete göçmeye az kalmış yaşlıya kadar herkesin canından üstün görüyor. Akan kan da Müslümanların olduğu için umursamıyorlar. Osmanlı'nın bakiyesi Türkiye de olmasa bunca insan savaşta ölmese açlık ve sefaletten ölecek.

Bir güvercin uçtu mavi gökyüzüne

Dinimiz bir yetimin başını okşamayı bile sadaka olarak değerlendiriyor. İşte bu bağlamda "Sınırsız Şenlik'' programıyla Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) ve İHH Azezli çocuklara muhteşem bir gün hazırlamıştı. Yıllardır kamplarda yaşayan ve yaşları 11-13 arasında değişen Abbas, Merve, Henna, Mahmut, Lina, Fatma, Hatice, Hanadi ve Meryem, hayatlarında ilk defa eğlence gördüklerini söylediler. Palyaçolar, balonlar, eğlenceli çocuk müzikleri, çocuklara giydirilmiş pırıl pırıl giysiler, ağzından alev çıkaran, birkaç topu aynı anda çeviren jonglörlerle 'Sınırsız Şenlik' birkaç saatlik de olsa sınırları kaldırmış, çocukları bir kuş gibi kanatlandırmış ve mutlu kılmıştı. Sanatçı Metin Şentürk, şenlikte çocuklar için konser verdi. Sunucu İkbal Gürpınar'ın da katıldığı bu güzel günde Şentürk ve programı düzenleyen UMHD yetkilileri ülkeye barışın gelmesi için hep birlikte güvercin uçurdular.

Çocuk sesleri bizi mutlu ediyor

UMHD Başkanı Uğur Yıldırım, "Savaşın başladığı günden bu yana Suriye'ye gerek gözlem gerek insani yardım amacıyla geldik. Burada çocukların A4 kağıdına dahi ihtiyaçlarını olduğunu gördük. Çocuklarla resim çizdiğimizde onların ne kadar mutlu olduğunu gördükten sonra burada barışı hiç yaşamamış, savaşın içinde doğmuş bu çocukların eğlenmeye de ihtiyaçları olduğu anladık" şeklinde konuştu. İHH Başkan Yardımcısı Hüseyin Oruç da, "Çocukların güldükleri ve oynadıkları bir ortamın olması, ilk defa yedi yıldan sonra program yapılırken çocuk seslerinin bizim sesimizden çok daha fazla çıkması bizi mutlu ediyor" dedi.

Ünlü isimlerden etkinliğe destek

Büyük hüznün yaşandığı bölgede bu mutlu günü paylaşmak benim için çok önemli diyen Şarkıcı Metin Şentürk, "Allah, buraya gözlerini kapayan tüm dünya ülkelerinin hem gönül hem de gerçek gözlerini açar da burada yaşanan hazanı, yokluğu ve ihtiyaçları görürler. Aksi takdirde buranın vebali hep üstlerinde, omuzlarında ve kalplerinde olacak" dedi. Mazlumların yanında yer alan İHH ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği'ne teşekkür eden Sunucu İkbal Gürpınar ise şöyle konuştu: "Buraya gelirken dedim ki biz Suriye'ye savaşın çocuklarına çocuk olduklarını hatırlatmaya gidiyoruz. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun."

Eğitimden uzak kayıp bir nesil yetişiyor

İHH'nın açtığı Uluslararası Şam Üniversitesi'ni de ziyaret ettik. Hukuk-İlahiyat, Siyasal Bilgiler, İktisadi ve İdari Bilimler ile Mühendislik olmak üzere dört fakülte bulunan üniversite hakkında rektörden bilgi aldık. Maalesef Suriye'de eğitimden yoksun kayıp bir savaş nesli yetişiyor. İşte bunun önüne geçebilmek için bu üniversite kurulmuş.

Ülkemle ve insanımla gurur duyuyorum

Etkinlik alanından uzaklaşırken en çok göze çarpan ayrıntı duvarların ve hatta çöp kamyonlarının üzerinde dahi İHH yazmasıydı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanıyla, STK'ları ve halkıyla birlikte Suriyeli mazlumların maddi ve manevi anlamda yanında olduğuna şahit olmanın gururunu yaşadım.

Bizim başımıza Erdoğan gelsin

Azez'e kadar gelmişken kamplardan birini ziyaret etmek istedik. Babüsselam kampı için izin aldık. Kampın içinde motosikletiyle önümüzde duran ve beş sene önce Halep'ten Azez'e gelen iki çocuk babası 27 yaşındaki Muhammed'le tanıştık. Savaştan önce Halep'te terzilik yapan Muhammed, Türk olduğumuzu öğrenince "Türkiye bize çok yardım etti. Erdoğan bizim de başımıza gelsin, bizi de o yönetsin diye sürekli dua ediyorum" dedi. Kampı gezerken harap olduğu halde ayakta duran bir taş binadan içeri girdik. Kamptaki çocuklar bir eğitmen eşliğinde spor faaliyetinde bulunuyorlardı. İçeride herhangi bir lüks ya da spor aletine dair hiçbir fazlalık yoktu fakat diğer çadırlara nazaran durumu daha iyiydi. Eğitmenle konuştuğumuzda burayı yabancı bir derneğin yaptırdığını, giderlerinin ve eğitmen maaşlarının bu dernek tarafından karşılandığını öğrendim. 'Yabancı öğretmenler de eğitim veriyor mu' sorumu 'hayır' diye yanıtladıktan sonra salondan ayrıldım.

Türkçe arabesk dinleyen küçük terzi

Savaş sırasında ilk kurulan ve yedi yılda çadırlarının sadece iki defa değiştirildiği Babüsselam kampının yolda şahit olduğumuz manzaralardan hiçbir farkı yok. Çadır dediğimiz yapılar sadece üç dört battaniyeden müteşekkil derme çatma sığınaklar. Eski ve yıpranmış çamaşırlarını bu çadırların üzerine seren kadınların bazıları ise tepsi üzerindeki dolmaları güneşte kuruması için yerleştiriyordu. Bir dikiş makinası, üç dört askı, renkli birkaç iplik bobininden derme çatma tuğlalardan örülmüş terzi dükkanında duvara dayanmış 16 yaşlarındaki küçük terzi, Türkçe arabesk şarkı dinliyordu. Selamlaştık, mahçup bir edayla gülümsedi. Onunla vedalaşırken az ötede güreşen çocukların neşesi ise masumiyetin adeta bir simgesiydi.

Eski zamanlardan bir bakkal dükkanı

Rengi solmuş ve her yeri yıpranmış bir halının üzerine oturan bir nine çekti dikkatimizi. Omuzlarında yüzlerce yılın yükü varmışçasına elini başına koymuş derin derin düşünüyordu. Belki de beni en çok etkileyen bu manzara oldu. Bir de her şeyi kadere teslim etmiş ve kabullenen bir tavırla 80'li yılların Türkiye'sindeki bakkallarındaki samimiyeti ve görünümüne benzeyen bir amca bakkal dükkanının içinden bize el sallıyordu.

Osmanlı'nın yokluğu zalimin varlığı oldu

AFAD ve KIZILAY yardım çuvallarını ve İHH'nın bölgedeki faaliyetlerini gördükçe Türkiye olmasa Suriyeli kardeşlerimizin ilk başta açlıktan öleceklerine yüzde yüz kanaat getirdim. Zira Türkiye hiçbir zaman işgalci olmamış, mazlumun yanında yer almış bir ülkedir. Bu vicdan ve insan sevgisi üzerine kurulan anlayışımız bize atalarımız Osmanlı'nın mirası. Umarım bir gün Ortadoğu yeniden huzura kavuşur. Umarım kan emici Amerika, Rusya, sinsi İran, İşini gizlice halleden İngiltere ve bu toprakları sömürmek için sırada bekleyen diğer ülkeler bu coğrafyadan defolup giderler. Osmanlı tarih sahnesinden çekildiğinden beri bu ülkeler yüzünden Ortadoğu'da kan ve gözyaşı durulmuyor.

Mazlumların son kalesi biziz

Hiçbir zaman gerçekten müttefikimiz olmayacak ülkelerin liderlerinin PYD/PKK'ya açıkça silah yardımı yapması bile bunun bir göstergesi. Fakat bizler batıl karşısında daima en zor şartlarda bile galip gelmiş bir millet bir ümmetiz. Selahattin Eyyubi'den Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni'den Sultan Abdülhamid'e kadar tüm komutanlar ve liderler yüzümüzü haçlıya karşı eğdirmedi. Şimdi de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 'Dünya beşten büyüktür' diyerek bu çürümüş ve vicdanını kaybetmiş sırtlan ordularına sahip ülkelere karşı mazlumların sesi oluyor. Biz de dua ediyoruz ki; Son kale Türkiye'ye Allah zeval göstermesin. Masum ve mazlumlar yetim ve öksüz kalmasın.