Hainlerin tahttan indirdiği Padişah: Sultan Abdülhamid Han
Özlem DOĞAN
"Bütün ef'alimin (eylemlerimin) hesabını vermeye hazırım. Biz turan yapmak istedik, viran olduk. Bizim asıl mes'uliyetimiz, Sultan Hamid'i anlamamak ve Siyonizme alet olmaklığımızdır. Acıdır, fakat hakikat bu!"
-Enver Paşa-
34. Osmanlı padişahı ve İslam halifesi olan Sultan Abdülhamid, Tanzimat padişahı Sultan Abdülmecid'in oğludur. Ağabeyi V. Murad'ın ruhi bunalımları neticesi tahttan indirilmesinin ardından 31 Ağustos 1876'da tahta çıkan Sultan Abdülhamid, devletin en buhranlı zamanında; çöküş yıllarında iktidar olmuş ve dünyanın Osmanlı Devleti üzerindeki kirli emellerine engel olabilmek için otuz üç yıl çabalamaktan bir an bile geri durmamıştır.
İstibdatçı olarak anılan padişaha düzenlenen suikastları görmezden gelenler, elbette Abdülhamid'in kurallarının nedenini de anlamak istemediler. Oysa tarihlere Bomba Vak'ası olarak geçen suikastın niteliği bile Abdülhamid'i anlamak için yeterlidir.
21 Temmuz 1905'te Cuma namazından çıkan Sultan Abdülhamid, caminin çıkış kapısına doğru ilerlerken çevresindeki vekil ve vezirlerle sohbet ediyordu. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi'yle bir hususu görüşürlerken Ermeni suikastçıların onu avluda beklediğinden habersizdi. Suikastçıların padişahı gördükleri anda harekete geçirdikleri bomba patladı fakat Abdülhamid'in şeyhülislamla yaptığı anlık görüşme nedeniyle amaçlarına ulaşamadılar. Bu öyle şiddetli bir patlamaydı ki; Avlonyalı Ferid Paşa olayı şöyle tarif etmiştir:
u2026Müthiş bir infilak duyulmuş, insanlar, hayvanlar parça parça göğe fırlamış, ortalığı bir duman sarmış, yaverler kamış, devlet erkanı camiye sığınmıştıu2026
Bu patlama neticesinde soğukkanlılığını koruyan padişah, çevresindekileri yatıştırdıktan sonra saraya geri döndü. Abdülhamid'e düzenlenen ve planlanan suikastlar Bomba Vak'ası'yla sınırlı değildi. Üstelik Bomba Vak'ası olarak tarihe geçen suikastı düzenleyenlerin, padişahın hal' edilişini gerçekleştirenler gibi azınlık olduklarına dikkat çekelim.
İttihatçı azınlık halifeyi sürgüne yolluyor
Sultan Abdülhamid, daha fazla toprak kaybetmemek için elinden geleni yaparken, onu tahttan indirme planları yapanlar çoktan harekete geçmişti bile. Padişahı hal' edenler arasında yer alan Emanuel Karaso, İtalya'dan para alan bir casus olup, Libya'nın İtalya tarafından yutulmasında meş'um bir rol oynamış, sonradan İtalya'ya kaçmış bir vatan hainidir. Diğer halcilerden biri olan Jandarma paşası Esad Toptani ise devlete isyan ederek Arnavut istiklali için silah çekmiş ve nice Türk'ün kanına girmiş bir adamdır. Aynı gruba mensup olan Aram Efendi, Ermeni ihtilal komiteleri ile yakın ilgisi olup Abdülhamid'den Ermeniler'in intikamını almak için hal heyetine sokulmuş bir kişiliktir. İşte geçmiş ve geleceği karanlık olan azınlık mensubu bu adamlar, Osmanlı padişahı ve İslam halifesi olan bir zatı millet adına(!) tahtından indirip sürgüne yolladılar.
Osmanlı tahtından Selanik'e
Hal fetvasının ilk metnini u2013ölüm tehdidiyle yazdırıldığı iddia ediliyor- Elmalılı Hamdi Efendi kaleme aldı. Sultan Abdülhamid'i ivedilikle sürgüne yollayacak ve yerine Şehzade Mehmet Reşat'ı padişah ilan edeceklerdi. Bu kararı Sultan'a tebliğ edenler; eski Bahriye Nazırı Arif Hikmet Paşa, Ermeni Aram Efendi, Draç Mebusu Arnavut Esad Toptani Paşa ve Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karaso'ydu. Padişah'a:"Millet seni azletti" diyerek yaklaşık otuz üç yıl süren saltanatının sona erdiğini bildirdiler. "Hüküm Allah'ındır" sözüyle durumu kabullenen Abdülhamid için artık Selanik'te Alatini Köşkü'nde esaret günleri başlıyordu. Sürgün yıllarında devletin içine düştüğü durum yüzünden üzüntüsü kat be kat artan ve milletinin selameti için bir şey yapmasına müsaade edilmeyen sabık padişah, üç yıl boyunca Selanik'te ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'na getirildi. İttihatçılar memleketi içinden çıkılmaz bir yola sürüklemişlerdi. Artık Osmanlı Devleti dağılma sürecindeydi ve Abdülhamid bu elim durumun ızdırabı içinde 10 Şubat 1918'de İstanbul'da vefat etti. Mezarı, büyük babası için Divanyolu'nda yaptırılmış Sultan II.Mahmut Türbesi'nde bulunmaktadır.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.