Dolar (USD)
34.15
Euro (EUR)
38.16
Gram Altın
2913.84
BIST 100
9777.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Girit Savaşı'nın sırları

Osmanlı Devleti'nin denizcilik bakımından en parlak devri Kanuni Sultan Süleyman'ın zamanıdır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) Osmanlı Bahriyesi her alanda Avrupa'nın denizci devletlerinden daha üstün bir duruma gelmiş, özellikle Barbaros Hayrettin Paşa ve Turgut Reis gibi denizcilerin tecrübelerinden geniş ölçüde faydalanılmış ve neticede Karadeniz'in bir Türk gölü haline gelmesinden sonra Kızıldeniz ve Akdeniz'de de hakimiyet
Girit Savaşı'nın sırları
27 Ağustos 2015 10:46:00
Osmanlı Devleti'nin denizcilik bakımından en parlak devri Kanuni Sultan Süleyman'ın zamanıdır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) Osmanlı Bahriyesi her alanda Avrupa'nın denizci devletlerinden daha üstün bir duruma gelmiş, özellikle Barbaros Hayrettin Paşa ve Turgut Reis gibi denizcilerin tecrübelerinden geniş ölçüde faydalanılmış ve neticede Karadeniz'in bir Türk gölü haline gelmesinden sonra Kızıldeniz ve Akdeniz'de de hakimiyet

ERDAL şİMŞEK

e-mail: [email protected]

Osmanlı İmparatorluğu, 1521 yılında Rodos'u, 1571 yılında da Kıbrıs'ı alarak, Akdeniz'e egemen olma isteğini tüm Avrupa'ya ilan etmiştir. Bu adaların tamamlayıcısı ise Girit Adası'dır. Tarih göstermiştir ki, özellikle Kıbrıs ve Girit'in akıbetleri birbirine ortaktır. Bir adayı eline geçiren güç gözünü diğer adaya çevirmiştir. Dolayısıyla Kıbrıs Adası Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra artık sıra Girit adasına gelmiştir. Girit Adası'nın Osmanlı için bir başka önemi daha mevcuttur. Girit sadece Doğu Akdeniz egemenliği için değil, Adalar Denizi Çanakkale Boğazı'nın, dolaylı olarak İstanbul'un güvenliği açısından da çok önemlidir. Adalar Denizi'ne bağlanan ticaret ve hac yollarının kilit noktasında olan Girit, XVII. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı için artık mutlaka sınırlarına katılması gereken bir kale konumundadır.

XVII. yüzyılın ortalarına doğru siyasal konjonktürü uygun gören Osmanlı yönetimi, artık Girit'e yönelmenin zamanının geldiğini düşünmüştür. Venediklilere savaş ilan edebilmek için de sebep bulmak kolaydır; zaten adadaki korsanların konumlarından dolayı Venedik yönetimi de böyle bir müdahalenin olabileceğini fark etmiştir. Nitekim 1645 yılında Osmanlı için uygun ortam oluşmuş ve Girit'e karşı sefer başlatılmıştır. 1645 İlkbaharında başlayan savaş umulmadık bir hal almış ve 1669 sonbaharına dek uzamıştır. Bu çeyrek asır süren savaş Osmanlı tarihi için de Venedik tarihi için de farklı bir anlam kazanmıştır. Adanın kaderi ile Doğu Akdeniz egemenliğinin kaderi Girit Savaşı ile adeta özdeşleşmiştir. Bu da Türk tarihi, Venedik tarihi, Avrupa tarihi ve geç tarihli yazımlarda Yunan tarihi açısından kayda değer bir Girit Savaşları literatürünü doğurmuştur.

Olağanüstü bir savaş

1645 yılında adanın iki büyük merkezi Hanya ve Resmo Osmanlı yönetimine girmiş, XVII. yüzyılın ortasına gelindiğinde adanın merkezi durumundaki Kandiye hariç, ada alınmıştır. Kandiye'nin Osmanlı yönetimine girmesi ise 1669 yılı sonbaharında olacaktır. Osmanlı askerleri Girit'te Venedikliler ile yirmi beş yıla yakın bir süre savaşmışlardır. Osmanlı kaynakları da Batı kaynakları da gerek Türk askerlerinin gerekse Venedik askerlerinin olağanüstü bir savaş gerçekleştirdiklerini yazmaktadır. Farklı sayılar verilse de 110.000-140.000 Müslüman, 40.000-50.000 Hıristiyan bu savaşta can vermiştir. Randolph, savaştan bir kaç yıl sonra bile Kandiye'de dolaşırken sürekli yerlerde insan kemiklerinin olduğunu anlatmaktadır. Girit savaşları aynı zamanda çok önemli kara savaşlarının da yaşandığı bir savaştır.

Adem Canı Irmak Gibi Aktı

Özellikle Kandiye Savaşı tarihe, lağım savaşları olarak geçmiştir. Osmanlı askerleri surlara doğru, Venedikliler Osmanlılara doğru karşılıklı binlerce lağım yürütmüşler bu lağımların içinde binlerce kantar barut patlatmışlardır. İki grup asker metrislerin önünde kimi zaman boğaz boğaza çarpışmışlar, Evliya Çelebi'nin deyimi ile, "Adem Kanı Değil Adem Canı Irmak Gibi Akmıştır." Savaş boyunca askerler arasında önemli sorunlar yaşanmıştır. 1661 yılında ortaya çıkan veba iki taraftan da çok sayıda insanın ölümüne yol açmış, açılan metrislerin su baskınına uğraması ve soğuk, şartları oldukça ağırlaştırmıştır. Askerlere geç ulaşan yardımlar, maaşlarını alamamaları asker arasında bıkkınlıkları hatta küçük çaplı karşı koymaları da gündeme getirmiştir. Kandiye Kalesi'nin altındaki bu didişme sonucu Türkler, neredeyse "kalenin perili olduğunu inanmaya başlamışlardır."

Hem deniz, hem de kara savaşı

Girit Savaşlarının en önemli özelliği, deniz savaşı ile kara savaşının birlikte olmasıdır. Fetih alanı içindeki coğrafyanın ada olması öncelikle savaşı bir deniz çatışması haline getirmiştir. Deniz gücü Osmanlının çok farklı coğrafyalarından asker, silah vecühimmat, yiyecek, takviye kuvvet getirilebilmesi için çok önemlidir. Keza Venedikliler için de tüm bu ulaşımın sağlanabilmesi için deniz yolu kullanılmaktadır. İşte bu noktada Girit Savaşının düğüm noktasını tarafların birbirlerinin deniz ulaşımlarını kesebilme yeteneği belirlemiştir. Öncelikle, Venedik donanması Osmanlı donanmasından çok güçlüdür. Buna karşın İngiliz ve Hollanda tüccar gemileri kiralanarak deniz nakliyatı bir ölçüde sağlanabilmiştir.

Değişen güç dengeleri

Tüccar gemilerinin kiralanması şüphesiz ki bu ulaşımı tamamen yüklenmemiştir. Osmanlı bandıralı gemiler de bu işte kullanılmıştır. İşte bu noktada Venedik denizcileri ile Osmanlı denizcileri arasında çok büyük çatışmalar yaşanmıştır. Denizlerdeki iki devletin donanmalarının yanı sıra farklı güç dengeleri de kendisini göstermiştir. Venediklilerin farklı zamanlarda yardımlarına gelen Avrupa'nın değişik ülkelerine ait gemilerin yanı sıra Osmanlı donanmasında da yine Osmanlıya bağlı Cezayir ve Mısır donanmaları da önemli rol oynamıştır. Bu sırada korsanların da etkin bir unsur olarak savaşa müdahil olduklarını görülmektedir. Malta ve Venedik korsanları Adalar Denizi'nde dolaşarak Türk gemilerine engel olmuş, karşılık olarak az sayıda da olsa Osmanlı korsanları da bu çatışmalara katılmışlardır. 1667 baharında Vezir-i Azam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın Kandiye'ye gelmesi ile Girit Savaşı'nın son evresi başlamıştır. İki buçuk yıl süren bu mücadele, Kandiye Kalesi'nin önünde bir ölüm kalım savaşına dönüşmüştür.

Yarın: Yelesindeki pireyi aslanla bir tutmak