'Gençlerimiz yeni destanlar yazacaklar'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, dünkü Çanakkale ziyareti sırasında, Troya Müzesi'nde düzenlenen Ezineli Yahya Çavuş Belgeseli'nin galasında gençlerle bir araya geldiği programın görüntüleri paylaşıldı. Buradaki konuşmasında, gözleri yaşlı bir şekilde belgeseli izlediğini söyleyen Erdoğan, filmde emeği geçenleri selamladı.
Erdoğan, Türkiye'ye kazandırdıkları en güzel ve en anlamlı kültür sanat eserlerinden biri olan Troya Müzesi'nin açılışını yapmanın kendisine nasip olduğunu ifade etti.
Müzeyi gezen ziyaretçilerin, kendilerini 7 başlık altında sergilenen bir hikayenin içinde bulduğunu hatırlatan Erdoğan, "Öncelikle belirtmek isterim Troya Anadolu'dur. Troya, Anadolu'da yaşamış tüm halklar gibi bizi de temsil eden bir geçmişin sembolüdür." dedi.
Homeros'un İlyada Destanı'nda geçen Troya Savaşı ve Troya'nın yıkılışı hadisesinin, izleri bugüne kadar süren bir mücadeleyi anlattığını belirten Erdoğan, "Millet olarak yaşadığımız tüm coğrafyalar gibi Anadolu'da da iyi olan, güzel olan, insanımız için hayırlı olan ne bulduysak, ne gördüysek hepsine de sahip çıktık ve bunları da geliştirdik. Hamdolsun kendine güvenen bir millet olarak hiçbir komplekse kapılmadan bu topraklarda var olan her değeri korumak, yaşatmak, geleceğe aktarmak için çalıştık, çalışıyoruz. Adeta bir açık hava müzesi olan Anadolu'nun bu vasfına verilen zararlar, bilinçli bir politikanın değil, kimi zaman zorlukların kimi zaman cehaletin, çoğunlukla da açgözlülüğün yol açtığı hoyratlıkların ürünüdür." değerlendirmesinde bulundu.
"Müzeler noktasında da dünyayla yarışıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık kendilerinin, bu müzede olduğu gibi bilinen en eski çağlardan bugüne tüm tarihi korumak için her türlü adımı attıklarını, her türlü yatırımı yapmaya devam edeceklerini belirterek, "Müzeler fakiri bir ülke olmaktan çıkıyoruz, çıkacağız. Müzeler noktasında da dünyayla yarışıyoruz, yarışacağız." dedi.
Türkiye'nin dört bir yanındaki en modern müzelerin kendi dönemlerinde yapıldığını ve yapmaya da devam edeceklerini dile getiren Erdoğan, "Sadece tarihin maddi kalıntılarını değil insani değerlerini de koruyor ve sahipleniyoruz. Bugün gala gösterimi vesilesiyle bir arada olduğumuz Ezineli Yahya Çavuş Belgeseli bunun örneklerinden biridir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, belgeselin oyuncularına ve senaristlerine teşekkür ederek, Ezineli Yahya Çavuş'un, tıpkı Bigalı Mehmet Çavuş gibi mücadelesi, kahramanlığı, cesareti ve mütevazılığıyla Çanakkale Savaşı'nı ölümsüz kılan sembollerden biri olduğunu söyledi.
Az sayıda kişiyle 2 bin kişiye karşı mücadele verildiğini hatırlatarak, Mehmet Akif Ersoy'un "İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür." dizelerini aktaran Erdoğan, "Burası çok çok farklı. Çok büyük bir düşman birliğinin topraklarımıza çıkarma yapmasını az sayıdaki askeriyle uzun süre engelleyen Yahya Çavuş, savaşın gidişatını değiştiren kahramanlarımızdan biri olarak adını tarihe yazdırmıştır. Bölük komutanı yüzbaşının ağır şekilde yaralanması üzerine başına geçtiği birliğiyle giriştiği çatışmada yaralanan Ezineli Yahya Çavuş, tedavisinin ardından yeniden cepheye koşmuştur." diye konuştu.
3'üncü Kirte Muharebesi'nde şehit olan Ezineli Yahya Çavuş'un hatırasının Ertuğrul Koyu'ndaki diğer şehit arkadaşlarıyla birlikte adına yaptırılan anıtta yaşatıldığını hatırlatan Erdoğan, tüm kahramanlar gibi Yahya Çavuş'un da milletin kalbinde yaşamaya devam edeceğini belirtti.
Erdoğan, millet olmanın gereklerinden birinin de tarihteki bu tür sembol isimleri destanlar, türküler, hikayeler, romanlar, sinema filmleri, televizyon dizileri ve belgesellerle nesilden nesile aktarmak olduğunu söyledi.
Verdikleri desteklerle ve yaptıkları yönlendirmelerle son dönemde bu doğrultuda pek çok projenin hayata geçmesini sağladıklarına işaret eden Erdoğan, "Selçuklu'dan Osmanlı'ya nice ismi ve hadiseyi günümüz teknikleriyle başta çocuklarımız olmak üzere tüm vatandaşlarımıza en etkili, en estetik, en güzel şekilde ulaştırmayı hedefliyoruz. Hamdolsun bu doğrultuda önemli bir mesafe de kat ettik, hatta ortaya çıkan eserler kendi sınırlarımızı da aşan bir ilgiye ve beğeniye mazhar oldu. Ezineli Yahya Çavuş Belgeseli'ni de bu kapsamda değerli bir çalışma olarak görüyorum." değerlendirmesini yaptı.
Belgeselin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, yapımında emeği geçenleri tebrik etti, belgeselde rol alan ancak kanser hastalığına yenik düşerek hayatını kaybeden sanatçı Semra Dinçer'e de Allah'tan rahmet diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gençlerimizin Ezineli Yahya Çavuş'un, Bigalı Mehmet Çavuş'un ve diğer kahramanlarımızın izinden giderek ülkelerinin ve milletlerinin istiklali için yeni destanlar yazacaklarına inanıyorum. Bu millet büyük bir millet, güçlü bir millet ve bu millet hep şehadete yürüyen bir millet. Bu millet, şehadetle inanıyorum ki bedeller ödeyerek işte bu toprakları vatan yapmış bir millet." dedi.
Gençlerin sorularını yanıtladı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından sözü, programa katılan gençlere verdi, onların sorularını yanıtladı.
Hatice Mızrak isimli gencin, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün tamamlanmasıyla bölgenin nasıl bir değişime uğrayacağını düşündüğünü sorması üzerine Erdoğan, denizin dalgalı olduğu dönemlerde feribot seferlerinin durduğunu hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir yerde eğer işin kaderini değiştirecekseniz işte büyük oynamak budur. Bize önce adeta dalga geçmek suretiyle 'bu hayal, bu yapılamaz' demişlerdi ama bunların hayal dediklerini elhamdülillah biz gerçeğe dönüştürdük." ifadelerini kullandı.
"Lafla modernlik olmaz"
Köprünün, dünyada 1 numara olduğunu ve bunu övünerek söylediğini belirten Erdoğan, "Bu bizim hakkımız, niye? Birileri bunu yapmamışsa, biz yapmışsak bu hakkımızı, marifet iltifata tabidir, koruyacağız. Her şeyden öte burası Çanakkale, iki kıtayı birbirine bununla bağlıyorsunuz, zaman geliyor seferlerin durduğu bu yerde Çanakkale destanının yazıldığı gibi şimdi biz de 6 dakikada bir yakadan bir diğer yakaya geçmek suretiyle adeta zamanı durdurduk. Bunun adı zamanı durdurmaktır. Bu aynı zamanda moderniteyi, modernizmi yakalamaktır. Öyle lafla modernlik olmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yol medeniyettir" ifadesini her zaman kullandığını belirterek, "Medeni olmak işte bu eserlerle olur. Şimdi biz bunu, ana muhalefetin başındaki zat diyor ki 'Peki nereden, neyi buldunuz da nasıl yaptınız'. Zaten kabiliyet burada, biz kaynak ürettik, yap-işlet-devret bir kaynaktır. Eğer siz kasanızdaki parayla bunu yapmaya kalksanız belki de yapamayacaksınız. Ama biz yap-işlet-devret usulüyle bu kaynağı ortaya koyduk ve 'Arkadaş sen yapmak mı istiyorsun, buyur yap, kaynağı da bul'. Kaynağı da buldular, geldiler ve şimdi burası yapıldı ve belki de inşallah 18 Mart'a bile kalmadan daha önce buranın açılışını yapacağız." diye konuştu.
Köprünün son tabliyesinin de yerleştirildiğini anımsatan Erdoğan, "Biz şimdi açılıştan sonra burada bir başka süreci yaşayacağız. Nedir? Kınalı-Tekirdağ, bu otobanı da inşallah bununla birlikte yapmayı planlıyoruz. Bugün bunun da görüşmelerini yaptık." dedi.
Tekirdağ'ın İzmir ile bağlantısını kuracaklarını söyleyen Erdoğan, "Gerek yolcu taşımacılığında gerek yük taşımacılığında, buralar bize büyük fırsatlar verecek. Onun için biz de diyoruz ki; bizim görevimiz bu millete efendi olmak değil, bu millete hizmetkar olmak, hizmetkar olmamızın gereğini inşallah bununla da yapmış oluyoruz." diye konuştu.
Yüklenici firmanın, "Bunu öne çekmemizde bir mani var mı?" dediğini aktaran Erdoğan, "Biz de dedik ki; gökten ne yağar ki yer kabul etmez, yeter ki öne çekin. Onlar bu işi öne çektikleri takdirde diyelim ki 2 ay daha öne çekmeleri tüm vatandaşımızın, halkımızın 2 ay önceden bu köprüden istifade etmesini sağlayacaktır. Biz de gelir o zaman toplu açılışını yaparız." şeklinde konuştu.
Erdoğan, Ceren Ercan isimli gencin, seçilme yaşı 18'e indirildiğinde muhalefetin "Gençlere ülke yönetimi mi teslim edilir" dediğini ancak şimdi gençlerden oy beklediğini ifade ederek, "Bu ikilemci siyaseti nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna "Ceren, öyle bir yere böyle vurdun ki hani Müslüm Baba'nın biliyorsun 'damardan girmek' gibi bir özelliği vardı, Ceren sen de tam damardan girdin." karşılığını verdi.
Seçilme yaşının o dönem 30 olduğunu, bunu 18'e çektiklerini söyleyen Erdoğan, "Bu millet Fatihlerin torunları." dedi.
Erdoğan, seçilme yaşının önce 25 yapılmasını düşündüklerini anlatarak, "Ardından dedik ki dünyada bunun örnekleri de var seçme de seçilme de 18 olsun." diye konuştu.
"Gençliği seven biziz"
Bu durumun getirdiklerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Bu gençliğinize güvenmeyi getiriyor, biz gençliğimize güveniyor muyuz? Güveniyoruz. O zaman tabii ki bunu 18'e indirelim. Şimdi Ceren'in söylediği çok çok önemli, yani daha önce iktidarlarında bu gençliği kalkıp da muhatap almayan, onlara böyle bir imkanı vermeyen bu muhalefet, şimdi biz seçme seçilme yaşını 18'e çekince şimdi gençlik üzerinde hesaplar yapmaya başladılar. 'Biz gençliği şöyle seviyoruz, böyle seviyoruz' hepsi yalan. Gençliği seven biziz." dedi.
Göreve geldiklerinde üniversite için harç alındığını, burs ödemelerinin 45 lira olduğunu hatırlatan Erdoğan, burs ödemesini ilk etapta 300-400 lira seviyelerine çıkardıklarını, şimdi ise bu miktarın 600 liraya geldiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, lisansüstü öğrencilerin burs imkanlarını daha da artırdıklarını, doktorayı adeta asgari ücrete çıkardıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunları yapan biziz, bunları biz yaptığımız halde kalkıp hala utanmadan, sıkılmadan gençleri sevmekten, gençlere muhabbetten bahsediyorlar. Yok ya gençliğin sevdalısı biziz çünkü bu gençlik bu milletin geleceğidir, bu gençlik bu milletin medarıiftiharıdır. Bunları biz sağa sola, affedersiniz ahlaksız bir yapıya kaptıramayız. Onun için yatırımlarımızı gençlik üzerinde yapıyoruz. Şimdi ne diyorlar? 'X kuşağı, Z kuşağı, Y kuşağı' bütün bunlara karşı hepsi güzel de biz de şimdi ne diyoruz? Biz de Teknofest kuşağı... Ve gerçekten akıl, zeka, bütün bunlarla beraber artık uzaya oynayan bir gençlik, uzaya yatırım yapan bir gençlik yetiştirmenin gayreti içerisindeyiz. Bu konuda Teknofest kuşağı Türkiye'de çok ciddi rağbet görmeye başladı ve onlarla da iftihar ediyoruz, yatırımlarımızı onun üzerine yapıyoruz."
Salih Gedikoğlu isimli gencin, sporcu geçmişini hatırlatarak, "Geçmişe dönme şansınız olsaydı, tekrar bir tercih yapma şansınız olsaydı futbolu mu yoksa zorlu siyaseti mi tercih ederdiniz?" şeklindeki sorusu üzerine ise Erdoğan, "Artık siyasette malum ciddi bir mesafe aldık, çünkü hizmete aşık olduğumuza göre, hizmette aldığımız mesafe var." karşılığını verdi.
Futbolun yanında şimdi baskette de mesafe aldığını ifade eden Erdoğan, "Mehmet kardeşimle beraber karşılıklı oynuyoruz ama Mehmet kardeşlerimi şu ana kadar hep yendik. Daha henüz bizi yenemediler. Fena değilim değil mi yani orada da? Şu anda ömrümüzü geri dönmek vesaire bu hesabı yapmadan millete hizmet yolunda, millet bize ne kadar görev verirse bu görevde inşallah milletimin hizmetkarıyım ve bu hizmette de bütün tecrübemi, deneyimimi, arkadaşlarımızla kardeşlerimizle beraber bu millet uğrunda yorulacağız, yorulmaya mecburuz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, dünyadaki liderler içerisinde en kıdemli liderin kendisi olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
"Tabii bunu 'ben' diye söylemek istemiyorum, sadece dünyadaki diğer liderlere göre konumumuzu ifade edeyim ki milletim kimin kim olduğunu bilmesi bakımından bu önemli. Milletim bu görevi bize verdiği için, böyle bir kıdemi bize yakıştırdığı için şu ana kadar hamdolsun belediye başkanlığı yıllarından itibaren gerek başbakanlık yıllarım gerek cumhurbaşkanlığı yıllarım olmak üzere hamdolsun milletimize hizmette gerek ulusal, gerek uluslararası platformda milletim bize böyle bir görevi yükledi ve kıdem noktasında da iyi bir konuma taşıdı. Bundan sonraki süreçte de milletim bu görevi bize verirse yine milletimize hizmetkarlığa devam ederiz, yapacağımız çok iş var. İşte 18 Mart Köprüsü gibi abide eserleri inşallah yapmaya devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yola çıkarken "Dört temel unsur üzerinde Türkiye'yi ayağa kaldıracağız" dediklerini, bunların eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olduğunu hatırlatarak, "Bunun üzerinde ne var? Bunun üzerinde tarım var, bunun üzerinde ulaşım var, bunun üzerinde dış politika var, bunun üzerinde enerji var vesaire. Biz bunlarla birlikte yürüdük mü? Yürüdük." dedi.
Kendilerinin ders çalışacak kitap bulamadıklarını söyleyen Erdoğan, "Bay Kemal bunu iyi bilir aslında." ifadesini kullandı.
Teksir makinalarıyla çoğaltılan notlarla çalıştıklarını hatırlatan Erdoğan, "Biz teksir kağıtlarıyla bir eğitim öğretim gördük ama biz bu nesle teksir kağıtlarıyla değil kuşe kitaplarla eğitim öğretimi vereceğiz dedik." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'de okul kitabını almak için kırtasiyeye giden öğrencilerin 1 hafta bekletildiği günlerin yaşandığını, şimdi böyle bir şeyin olmadığını, öğrencilerin artık kitaplarını sıralarının üzerinde bulduğunu söyledi.
Sınıflara akıllı tahtaları, bilişim teknolojisini getirdiklerini, öğrencilere tablet, bilgisayar dağıtır hale geldiklerini belirten Erdoğan, bunun eğitim öğretimde bir devrim olduğunu vurguladı.
Kendi dönemlerinde 75 kişi ve üzerinde sınıflar olduğunu hatırlatan Erdoğan, şimdi sınıfların 30'un altında olduğunu, bunun kaliteyi de yükselttiğini ifade etti.
Okulların sayısını daha da artırdıklarını dile getiren Erdoğan, göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısını 207'ye çıkardıklarını, üniversitenin bulunmadığı ilin olmadığını kaydetti.
Muhalefetin "Bu kadar üniversiteye ne gerek var?" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu kadar üniversiteye gerek olmazsa benim Hakkari'deki kardeşim evladını nasıl üniversiteye gönderecek? Kaldı ki üniversiteye girme şansı evladının olacak mı? Bizim dönemimizde 10'da 1'di. Yani 10 kişiden 1 kişinin üniversiteye girme şansı vardı. Ama şimdi neredeyse 10'da 10 üniversiteye girme şansını yakaladıkları gibi bir de Hakkari'deki yavrumuz Hakkari'de, Şırnak'taki Şırnak'ta okuma şansına sahip. Ankara'ya, İstanbul'a gelecek, gelebilir. Buralarda da şansı var. Oralardan şimdi birinci çıkıyor. Bakıyorsunuz yılın birincisi Şırnak'tan, Hakkari'den çıkmış. Bu nedir? Bu artık niteliğin arttığını gösteriyor. Bu da bizim gururumuz oluyor."
Sağlık alanında atılan adımlara değinen Erdoğan, "Sizin yaşınızda ben, diyelim ki evde hastamız var, babam Emekli Sandığı mensubuydu, deniz yollarında kaptandı. Rahatsızlık var, onun sıra numarası için Kasımpaşa'dan Tophane'ye gider deniz hastanesinden numarasını alırdım. Bu devirleri biz artık geride bıraktık. Şimdi böyle bir şey hamdolsun yok. Öyle git kuyruklarda bekle, ondan sonra gel babanı evden al, bunlar yok artık." dedi.
Şimdi devasa hastanelerin olduğunu anlatan Erdoğan, "Şehir hastaneleri yapıyoruz. Ana muhalefetin başındaki Bay Kemal diyor ki 'Bunlara ne gerek var?' Şu anda hastanemizin olmadığı il yok. Neredeyse hastanemizin olmadığı ilçeler yok. Artık evinden çık, ilçedeki hastaneye gidebiliyorsun. Orada eğer sıkıntı varsa hemen merkeze gidebiliyorsun. Bu duruma geldik." diye konuştu.
"Büyük devlet olmanın eseri"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda tek eksiğin, doktorlardaki, hemşirelerdeki, sağlık memurlarındaki sayıyı daha da artırmak olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin geçmiş dönemlere göre bu konuda da mukayese edilemeyecek kadar ileride olduğunu söyledi.
Hassasiyet gösterdikleri konulardan birinin de adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Adalet sarayları diye bir şey yoktu. Merdiven altlarında yargı adalet dağıtırdı. Bunların hepsini geride bıraktık. Şimdi adalet saraylarını sadece il merkezlerinde değil, ilçelere kadar yaygınlaştırdık ki adalet çok daha rahat bir şekilde dağıtılabilsin. Ne diyor muhalefet? 'Böyle güzel saraylar yapmakla bu iş olmaz' diyor. Hakim, savcı hepsi aynı odanın içerisinde bu işleri yaparken mi daha sağlıklı adalet dağıtılabilirdi, yoksa hepsinin rahatlıkla kendi odalarında sanık vesaire geldiği zaman onları dinleyerek mi bu daha rahat olabilirdi? İşte biz bunu da başardık. Şimdi Türkiye'nin her ilinde adalet saraylarımız var ve bu adalet saraylarımızda şu anda yargı çok farklı işliyor. Göreve geldiğimizde, hemen Başbakanlığımızın karşısında Yargıtay vardı, çok sıkıntılı çalışıyorlardı. Danıştay, aynı şekilde çok sıkıntılı çalışıyordu. Danıştayı sağlıklı çalışabileceği bir binaya biz kavuşturduk. Anayasa Mahkemesinin sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Anayasa Mahkemesini sağlıklı çalışabileceği modern bir binaya biz kavuşturduk. Yargıtayın sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Şu anda Yargıtaya ve Yargıtay Başsavcılığına öyle muhteşem bir külliye yaptık ki bu da bize nasip oldu. Fakat, niye bunları yaptık diye biz bir de suçlanıyoruz. Büyük devlet olmanın, büyük ülke olmanın işte bunlar en önemli eserleridir."
"Daha da ileri gidecekler"
İstihbarat örgütünün, dünyada en önemli örgüt olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim Milli İstihbarat Teşkilatımızın örgütü bir mahalle arasındaydı. Ama şu anda biz, MİT'i öyle bir külliyeye kavuşturduk ki şu anda dünya geliyor, görüyor, gördüğü zaman da takdir ediyor. Ve tabii bütün donanımını da orada, her şeyiyle, bütün elektronik tesisatlarından tutunuz, çok güçlü bir istihbarat teşkilatına sahibiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Şimdi çok akıllılar çıkıyor, diyorlar ki 'Başınıza dert aldınız.' Niye 'Bu kadar elektronik cihazlar, şunlar bunlarla...' Biz, bugün varız, görevimizi yaptık, eğer millet, bize 'Artık sen bu kadar yaptın, hayırlı olsun' diyorsa, eyvallah. Bizden sonra gelenler eğer burayı yıkacaklarsa yıksınlar, çalıştırmayacaklarsa çalıştırmasınlar. Pentagon ne ise benim ülkemin Milli İstihbaratı, Pentagon'dan daha ileri olması lazım. Çünkü bizim hayırda yarışmamız lazım. Pentagon'dan daha güçlü olmamız lazım. Şimdi milli savunma sisteminde düşünün... Göreve geldiğimizde terörle mücadele edeceğiz, ilk Amerika seyahatimde o zaman Bush, kendisiyle konuştum, bize insansız hava aracı vermiyorlardı. Condoleezza Rice'ı çağırdı, dedi ki 'Niye vermiyorsunuz? Ne kadar zamanda veriyorsunuz? Ne kadar süre için veriyorsunuz?' İşte '2-3-4 gün' falan. Yok dedim, böyle bir şey bize bugüne kadar uygulanmadı. Ondan sonra talimat verdi sağ olsun ve "Bize hiç gecikmeyecek, en az 2 günlüğüne, 48 saatliğine Türkiye'ye İHA'ları vereceksiniz' dediler. Ve o andan itibaren böyle bir süreç başladı. Ama Allah rahmet etsin BAYKAR bu işi kendisi için görev telakki etti ve süratle ilk etapta İHA'yı yaptılar, arkasından da SİHA'yı yaptılar ve şimdi de Akıncı'yı yaptılar ve sürekli yükseliyor. Keyfiyet itibarıyla yükseliyor. Daha da ileri gidecekler inşallah."
Bunun Türkiye'ye sınıf atlattığının altını çize Erdoğan, "Bütün bunlarla beraber bir de zırhlı taşıyıcılarda vesaire Türkiye ciddi bir konuma geldi. Bu bir şeyi gösteriyor, Türkiye savunma sanayinde yüzde 20 yerliyken, şimdi yüzde 80'e çıktı. Bu ne demektir? Biz kendi kendimize yeter hale geliyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, ABD'nin, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 Hava Savunma Sistemi'ni iade etmesini istediğini belirterek "Kendilerine biz şunu söyledik, biz niye geri iade edelim? Siz, bize verdiniz de biz almadık mı? Hem vermeyeceksin... Biz de başımızın çaresine bakacağız. Ruslardan böyle bir teklif bize geldi, oradan aldık. Siz veriyor musunuz? Vermediler." ifadelerini kullandı.
F-35 meselesinde de aynı yanlışın yapıldığını vurgulayan Erdoğan, "Biz, F-35'lerde 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ama F-35'ler bize verilmedi. Şimdi yeni yeni bazı teklifler geliyor, bakalım ne olacak, ne derece doğru, sağlıklı bilmiyoruz. Ama bunlar bizi en sonunda ev sahibi yapacaklar. İnşallah onları da üreteceğiz. " diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin enerji konusunda da iyi bir noktada bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık sismik araştırma gemilerimizi bizzat satın aldık. Sondaj gemilerimizi aldık. Bunlar bizde yoktu. Kiralama sistemiyle gidiyorduk. Gerek Berat Bey döneminde gerekse Fatih Bey döneminde 5 tane bu şekilde gemiye sahip olduk. Şimdi Karadeniz'de, Akdeniz'de bu sismik araştırmalarda olumlu sinyaller geliyor. Doğal gazımızı biz üretmeye başladığımız anda hava değişecek ve vatandaşımız da bunun bereketinden istifade edecek. Aynı şekilde tarımda çok ciddi yatırımların peşindeyiz. Barajlarda iyi bir noktaya doğru geliyoruz. Baraj noktasında en son geçen hafta Mardin, Siirt, Batman bu bölgenin ortak kullanımında olan Ilısu Barajı'nın açılışını yaptık. Bu barajın özelliği neydi? Bir defa burada bir tarih vardı. Bütün bu tarihi eserleri kurtardık. Mesela bir küçük saray orada var. Bu küçük sarayı 6 metre yükselterek, barajın altında, sular altında kalmaktan kurtardık. Kervansaraylar, camiler, bütün hepsi orada. Köprüler... Bütün bunların hepsini kurtardığımız gibi şimdi buradaki Ilısu Barajı'ndan hem sulama imkanlarını yakalayacağız hem sulamanın yanında kullanma suyunu da oradan elde etmiş olacağız."
Erdoğan, barajların ülke için önemine işaret ederek "Türkiye olarak barajlardan başka çıkış yolumuz yok. Çünkü biz, bol suya sahip olan bir ülkede değiliz. Ama bütün bunlara rağmen barajlarda attığımız adımlarla her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Açık kanalet sistemiyle değil, inşallah kapalı sisteme de geçmek suretiyle sulamada farklı bir yere doğru ülkemizi taşıyacağız." diye konuştu.
"Kemal amca, gençlerin ne dediğini duydun mu"
"Yakın dönemde CHP, Türkiye'nin dört bir yanına 'Sınır Namustur' pankartları asmıştı ve bunun propagandasını yapmıştı. Ancak tezkereye 'hayır' oyu kullandılar. 'Evet oyu kullananları, Cumhuriyet'e ihanet ve hainlikle' itham ettiler. İttifak ortakları da 'evet' oyu kullandı. CHP, ittifak ortağı olan İYİ Partiyi hainlikle, Cumhuriyet'e ihanetle mi itham etmekte, yoksa İYİ Parti bir seçim stratejisi olarak samimiyetsiz bir evet tezkeresi içine mi girdi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Gençlik ne düşünüyor? Bay Kemal diyor ki 'Gençler bizimle beraber, amcanız size ne derse amcanızın dediğini yapın' diyor." yanıtını verdi.
Bu sırada bir gencin "Gençler seninle Cumhurbaşkanım" demesi üzerine Erdoğan, "Kemal amca, gençlerin ne dediğini duydun mu? Bak, gençlik ne düşünüyor. Ama Bay Kemal, 'Cumhuriyet'e ihanettir' diyor. Bu ne safdilliktir. Ve kendi ittifakları içinde de birbirlerine giriyorlar. Çok açık, net, birisi 'evet', birisi 'hayır' diyor. Birisi de çıkıyor, geçmişten kalan tekerlemesini yapıyor. Kim o? Terörist başı. 'Hayırda hayır vardır' diyor. Bunlar birbirlerine girmişler." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sınırlardaki korumayı biz Bay Kemal'e sorarak yapmayız. Bay Kemal, şunu bir defa bilecek, biz Cudi'de teröristleri gömdük, biz Gabar'da teröristleri gömdük, biz Tendürek'te teröristleri gömdük, biz Bestler Dereler'de teröristleri gömdük. Sınırın içinde gömdük, sınırın dışında gömdük. Utanmadan diyor ki daha da ileri gidiyor 'Kandil'i yerle yeksan edecekmiş.' Böyle bir kafa Kandil'i yerle yeksan edebilir mi? Kandil'i yerle yeksan eden biziz. Ve mağaraların içine giren biziz. Hamdolsun, şu an itibarıyla sınır içinde, sınır dışında her yerde biz varız. Gerek Irak kuzeyinde gerek Suriye sınırlarımıza yakın bölgelerde gerekli olan mücadeleyi en üst düzeyde veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Çünkü biz Çanakkale ruhunu yaşayan ve yaşatanız, farkımız bu. Biz ilhamımızı buradan alıyoruz. O ise ilhamını Batı'dan alıyor. Kim o Batı'dakiler? Hani bizi şikayet ediyorlar ya, onlardan alıyor. Bay Kemal, biz 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan' diyerek bu yola çıktık. Ve yine biz 'Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyerek bu yolda yürüyoruz."
"Çünkü dert başka"
Erdoğan, bu toplantıyı Çanakkale'de yapmalarının önemine işaret ederek "Çanakkale'de 'Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, sana aguşunu açmış duruyor Peygamber...' Şimdi biz, böyle yürüyoruz. Ama Bay Kemal maalesef oylamada ne yazık ki 'hayır' diyor. Çünkü dert başka. Ama bizim derdimiz bambaşka." dedi.
Cumhur İttifakı olarak teröristlere bulundukları yerleri mezar ettiklerini, Cudi'de, Bestler Dereler'de, Gabar'da nasıl bunu yaptılarsa yapmaya devam edeceklerini vurgulayarak "Gerek İHA'larımızla gerek SİHA'larımızla gerek Akıncılarımızla inşallah buna devam ediyoruz, devam edeceğiz. Şu şöyle demiş, bu böyle demiş hiç bizi enterese etmiyor. Çünkü biz, şairin dediği gibi, 'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol, yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol' diyerek bu yola çıktık."
"2023 TEKNOFEST Çanakkale'de olabilir mi?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda TEKNOFEST'in yol haritasını, planlamasını daha çok BAYKAR yapıyor. Şu an itibarıyla da önümüzdeki 2022 olsun, 2023 olsun bir tanesinin yine İstanbul olduğunu biliyorum. Bir diğerinin Samsun olduğunu biliyorum. Yani Karadeniz, onları planladılar. Bir diğerinin de Azerbaycan'da olacağını biliyorum. İnşallah ondan sonraki sıraya Çanakkale girer mi girmez mi ona artık BAYKAR yönetimi, Selçuk Bayraktar Bey, daha çok o işleri organize ediyor. Zaten şimdi dinlemiştir sizin talebinizi. Hayırlısı olsun bakalım." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı program, Çanakkale Türküsü'nün seslendirilmesiyle sona erdi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.