'Gelin, REKTÖRÜ siz seçin' mi denilecek!
RÖPORTAJ: Mehmet Beyhan
Atatürk Araştırma Merkezi Eski Başkanı ve
İstanbul Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mehmet Ali Beyhan, (sağda) Boğaziçi Üniversitesi olaylarını Milat'a
değerlendirdi.
***
Geçtiğimiz günlerde Beyazıt Meydanı önünde
bir araya gelen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, Boğaziçi
Üniversitesi'nde son günlerde yaşanan olaylara tepki gösterdi.
***
İnsan olmanın gereği,
inanca hakaret edilmez,
kutsal olanlaradil uzatılmaz.
****
Rektör Bulu: İstifa etmeyi düşünmüyorum
Boğaziçi
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bulu: "Boğaziçi Üniversitesi bugün de çok
iyi bir yerdedir ama gerçekten dünyanın ilk 100 üniversitesi arasına sokma
hedefim var. Ben bunu yapabileceğime inanıyorum 4 sene içinde. O yüzden de asla
istifayı düşünmüyorum. Boğaziçi'ni de ilk 100'e sokmak için elimden geleni
yapacağım."
***
Anarşist olduklarını ilan ettiler
Boğaziçi
Üniversitesine Prof. Dr. Melih Bulu'nun rektör atanmasını protesto edenlere
destek vermek amacıyla Kadıköy'de toplanan gurubun taşıdığı pankartlarda "Anarşist Gençlik" amblemi dikkat çekti. Eylemcilerin, bu sloganist
pankartlarla anarşist olmayı baştan kabul ettikleri gözlerden kaçmıyor.
***
Kin kusuyorlar tahrik ediyorlar
-Atanan
rektörü sözde protesto edenler, neden toplumun inancına hakaret ettiler?
Sadece kin kusuyorlar, halkı tahrik ediyorlar.
Milletlerin hassas noktaları, kırmızı çizgileri vardır. Din, inanç,
vatan, namus... Mefhumları, az veya çok, insanoğlunun kutsal değerleridir.
Protestocuları yönlendirenler/güdenler bu değerlerin farkındadırlar elbette.
Hz. Peygambere hakaret etmek, dil uzatmak; bütün Müslümanların kıblesi Kâbe’nin
afiş-resmi üzerinde tepinmek insanlık dışıdır. İnanç-inançsızlık insanlar
içindir. İnsan, bir dine inanır veya inanmaz. Ama insan, insan olmanın gereği
inanca hakaret etmez, kutsala dil uzatmaz.
***
Biden'in sözleri tesadüf müydü!
-Hatırlarsanız
yeni ABD Başkanı Joe Biden seçilmeden önce ‘’iktidara
geldiğimizde muhalefeti destekleyip Erdoğan’ı devireceğiz’’ demişti. Seçilir
seçilmez bu protestoların olması sizce tesadüf mü?
Biden herhalde başka bir seçeneğin
olmadığı, devreye sokulan yöntemlerin iflas ettiğini fark etmiştir. Çareyi
muhalefeti/muhalifleri desteklemekte bulmuştur. Türkiye’de iktidara
müdahalelerin arkasında hep emperyal ruhun desteği olmuştur. 1960 ve 80 askeri
darbeleri dâhil olmak üzere iktidarlara müdahalelerin tamamında bu ruhun
parmağı vardır. Partili sistemlerde halkın desteği ile iktidar olunur. Halktan
destek bulamayanlar, desteği başka yerlerde ararlar.
Türkiye önemli bir süreçten geçerken Boğaziçi
Üniversitesi’ne atanan rektör bahane edilerek kopartılan fırtına, gündemi
meşgul etmeye devam ediyor. Kamuoyunda süren tartışmalara katkı sağlamak için,
önemli bir bilim adamıyla mülakat gerçekleştirdik. Atatürk Araştırma Merkezi
Eski Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mehmet
Ali Beyhan’a devam eden olayların nedenlerini ve bağlantılarını sorduk.
Milat
okuyucusu aşina
Daha önce ‘’Montrö Boğazlar Sözleşmesi’’
kapsamında Milat Gazetesi'ne önemli
açıklamalar yapan Mehmet Ali Beyhan hocamız, şimdi de talebimiz üzerine
Boğaziçi Üniversitesi üzerinden yürütülen tartışmalar çerçevesindeki
sorularımıza, ufuk
açıcı ve kapsamlı cevaplar verdi. Bizi kırmayıp mülâkat talebimizi kabul eden
hocamıza teşekkür eder ilgiyle okuyacağınıza inandığımız mülâkatla sizi
baş başa bırakıyoruz.
Rektör seçimi geçmişi
-Hocam
Sayın Cumhurbaşkanımızın Boğaziçi Üniversitesine rektör
ataması yasalara uygun mu?
Elbette uygundur, kimsenin
atama prosedürüne itirazı yok. 2016 yılından beri rektörler bu
usulle atanıyor. 15 Temmuz 2016 tarihine kadar üniversitelerde rektör atamaları
üç aşamadan geçiyordu. 1980 askeri darbesinden sonra oluşturulan üç aşamalı bir
usuldü. Birinci aşama, üniversitenin seçimi idi. Öğretim üyeleri,
üniversitelerine rektör adayı olanlar için oy kullanırlar; en fazla oy alan
altı adayın isimleri üniversite tarafından listelenir ve YÖK’e gönderilirdi.
İkinci aşamada YÖK; altı isim arasında yaptığı mülakat ile üç ismi belirler ve
Cumhurbaşkanlığına sunardı. Cumhurbaşkanı bu üç isim içinden birini
rektör atar ve üçüncü aşama tamamlanmış olurdu. Bu yöntem 15 Temmuz sonrası
değişti; üniversitelerdeki seçim kaldırıldı. KHK ile yeni bir yöntem
belirlendi. Bu yöntem çerçevesinde; açık bulunan rektörlüklere talip olanlar,
doğrudan müracaatlarını YÖK’e yaparlar; YÖK, talipliler arasından üç ismi
Cumhurbaşkanına gönderir ve bu üç isim içinden biri rektör atanır. Boğaziçi
Üniversitesi rektörü de 2016’dan beri uygulanan bu usulle
atanmıştır.
Mesele
rektör değil
-Yasalara
uygun rektör atayan Cumhurbaşkanın kararını yasa dışı terör
örgütlerinin protesto etmesini nasıl değerlendirirsiniz?
Günlerdir Boğaziçi
Üniversitesi gündemi işgal ediyor. Gündemi oluşturan mesele; “atanan rektörü
istemezük” itirazı. Mesele rektör meselesi değildir, mesele atama üzerinden
protesto bahanesiyle kargaşa çıkarmaktır. Türkiye’yi kaos ortamına
sürüklemektir. Ne olacaktı? “Türkiye’de yüzlerce üniversite var, rektörler
atanıyor. Ama Boğaziçi Üniversitesi farklı, gelin rektör olacak ismi beraber
belirleyelim” mi denilecekti. “Bu atama Boğaziçi’nin geleneklerine aykırı,
Boğaziçi’nin teamülleri vardır. Atanan rektör, doktorasını Boğaziçi’nde yapmış
olsa da, Boğaziçi mezunu değildir.” benzeri gerekçeler protestoya
dayanak yapılıyor. Gerekçelerin görünen yüzü bu. Protestolara destek
verenler de “gerginliğe gerek yok, kimi istiyorlarsa o atansın” demeye
getiriyorlar. Kim kimi istiyor, belli değil, kim isteniyor bilinmiyor.
“Boğaziçi Üniversitesi profesörleri arasında bir isim atansa iyi olur, Boğaziçi
farklı,” demeye getiriliyor. Boğaziçi Üniversitesi, doğrudur, “farklıdır”.
Farkı, diğer üniversitelere nazaran fazla müdahaleye maruz kalmamış,
dokunulmamış olmasıdır. Pek çok üniversitenin; İstanbul, Gazi, Selçuk, İnönü
benzeri, geçmişi olan üniversitelerin yapılarına müdahale edilir, bölünür,
sanki çok gerekliymiş gibi yeni fakülteler, yüksekokullar eklenir; fakültelerin
isimleri değiştirilir, öğrenci kontenjanları artırılır. İkili öğretim yetmez,
bu üniversitelere; açık öğretim/uzaktan eğitim, sürekli eğitim... gibi
uygulamaların yükü taşıtılır. Nedense Boğaziçi, bu gibi uygulamalardan hep muaf
tutulmuştur. Her zaman üniversitelerin bünyesinde görevli profesörlerden rektör
atanmıyor; dışardan, başka üniversitelerde, bilim kurumlarında çalışan
profesörlerden de atama yapılıyor. Kimler protestonun başını çekiyor?
Üniversitenin bir grup öğrencisi, öğretim üyesi ve etrafında, yanında-yöresinde
kümelenen, tahrik eden bir güruh. Terör örgütleri de fırsattan istifade etmeye
çalışıyor. Bu kullanılan sloganlardan da belli oluyor zaten. Bayatlamış,
tarihin çöplüğüne atılmış; rektör atamasıyla, uzaktan-yakından ilgisi olmayan
bir sloganı çıkarıp tekrar piyasaya sürdüler. Türkiye artık otuzlu-kırklı
yılların Türkiye’si değil, geçen zamanın asra merdiven dayadığının farkında
değiller. Fütursuzca “kahrolsun istibdad” dediklerine/diyebildiklerine göre
kendilerine hesap soracak bir istibdadın da olmadığının farkındadırlar.
Dertleri
liyakat değil
-Neden
atanan rektörün liyakati değil de, atama şekli protesto edilmektedir?
Kimsenin liyakati dert ettiği, önemsediği
yok. Gönül isterdi ki, kolej dönemini bir tarafa bırakalım, yarım asrı geride
bırakan Boğaziçi Üniversitesi; yeni bir şey üreterek, keşfederek, yazarak,
uygulayarak insanlığın istifadesine sunarak Türkiye’nin yüzünü ağartacak,
gururu olacak bilimsel bir başarı ile gündem olsun. Yeni bir şeyden kasıt; farmakolojik/kimyevî
bir keşif, fizikte bir buluş, fezada keşfedilen bir galaksi, ilk defa üretilen
ve uygulanan bir mimari tarz; mühendislik alanlarında bir icat; bilgi
alanlarında bir yanlışın düzeltilmesi, eksik bir bilginin tamamlanması,
genişletilmesi; bir teorinin ispatı veya çürütülmesi; beşeri bilimlerde
oluşturulan bir algıya neşter... Saymakla bitmez. Bunlara “ilk/ilkler” denir ve
üniversiteler ilklerle saygınlık kazanır. Üniversitelerin birinci görevi budur;
araştırmak, bulmak... Meşgul olduğu bilgi alanında ilklere imza atan bilim
insanlarının varlığıyla üniversiteler itibar sağlar. Yüksek puanlarla öğrenci
kabul etmek, yabancı dille ülkenin tarihini-sosyolojisini okutmak üniversiteye
itibar kazandırmıyor. Öyle olsaydı, yarım asırlık tarihinde Boğaziçi
Üniversitesi, ilim ậleminin ufuklarında Türkiye için
bir alem/bayrak olurdu.
Eylemci
komünist destekçi kapitalist
-Komünist
solcuların eylemlerine en büyük desteğin Kapitalist
Amerika’dan gelmesini nasıl değerlendirirsiniz?
Emperyal düşünce “komünist-kapitalist”
ayırımı yapmaz. Her ülkede, her coğrafyada devşirebileceği unsurları bulur,
tespit eder ve üzerinde çalışır; geleneğe, tarihe içinde doğduğu, yetiştiği
ülkesine, milletine yabancılaştırır. Bu unsurlar, geleneğine düşmandır,
milletinin inancına küfreder. Devşirilenler, artık emperyal ruhun
çocuklarıdır. Bunları dilediği gibi besler, destekler ve kullanır. Devşirme
süreci uzun zamana muhtaçtır ve süreci kurumlar vasıtasıyla, basın-yayınla veya
sosyal medya ağları üzerinden gerçekleştirir. Süreçte kullandığı aletler
farklıdır; bazen masum bir çizgi filimdir, bir animasyondur, bir televizyon
dizisi veya filmidir. Emperyal ruh; kendisini fark eden, engel olmaya yeltenen
yönetimlere, yöneticilere, devlet adamlarına düşman olur. Yıkmak, yıpratmak,
itibarsızlaştırmak için her çareye, vasıtaya başvurur. Yakın tarihimizde pek
çok örneği vardır.
-Bir
akademisyen olarak yıllarca gençleri eğittiniz. Dâhili ve
harici güçlerin çirkin niyetlerine karşı gençlerimize ne tavsiye edersiniz?
Gençlerin, yetişme çağında olan
nesillerin, düşünme, muhakeme etme, sorgulama yeteneklerinin geliştirilmesi
gerekir. Eğitimin temel amaçlarından biri budur. Bu takdirde nesillerin, tarih
ve vatan şuuru gelişir. Ayakları üzerinde durmasını, aklının ve yüreğinin
sesiyle hareket etmesini öğrenir. Ülkesine borcunu bu şuurla öder, hizmet eder.
Düşünen, muhakeme eden, sorgulayan fert, güdülen olmaz, güdülmesine izin
vermez. Bu fevkalade önemlidir; birinci sınıf fert olmanın göstergesidir.
Birinci sınıf insanların kahır ekseriyeti teşkil ettiği toplumlar birinci sınıf
toplumlardır. Emperyal ruh, bu toplumlarda fidelik bulamaz, fidelik yoksa
güdülecek insanı da sağlayamaz.
-Bize
zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Ben de sizin şansınızda Milat okuyucularına teşekkür
ederim.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.