Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2918.07
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ekim 2021

Gazete halkın okuludur

Bugün sıcak gündemi şöyle kenara koyup, gazetenin ve gazeteciliğin ortaya nasıl çıktığına dair bir yolculuğa çıkalım. Mâziden âtîye bir “basın tarihi” okuması yapıp, tarihin tozlu raflarındaki bilgilerin ışığında hafızamızı yenileyelim.

Bunu da gerçekleştirmenin en iyi yolu Türkiye’de 1950 yılından bu yana yükseköğretim düzeyinde verilen gazetecilik eğitimindeki “Türk Basın Tarihi” dersi için İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu tarafından hazırlanan “ders notları” niteliğindeki eseri önümüze alıp, Tanzimat Dönemi basınından başlayarak Harf Devrimi’ne (3 Kasım 1928) kadar olan dönemleri irdeleyelim. (Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu’nun ayrıca kaleme aldığı “Osmanlı’da Muhalif Basının Doğuşu” isimli kitabı da basın tarihine ışık tutan çok önemli kaynak eserlerden birisi.)

Gazetecilik Osmanlı Devleti’ne Batıya göre bize 200 yıl gecikmeli gelse de çok yönlü değişim ve dönüşümlerde büyük rol oynamış. 1828 tarihinde başlayan Türkçe gazetecilik deneyimleri, 1928 yılı sonlarına kadar Arap harfleriyle gerçekleştirilmiş.

Bu bir asırlık dönemi Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu hanımefendinin kılı kırk yararak ortaya çıkardığı “basın tarihi” özetinden okumaya gayret edelim.

Gazeteciliğin tarihi Babilonyalılara kadar dayanıyor

Namık Kemal’in bir ulusun ilerlemesinde başlıca etken olarak gördüğü gazete, İbrahim Şinâsî’ye göre halkı yetiştiren, eğiten bir fikir organı, Ebuzziya Tevfik’e göre medeniyetin gelişip ilerlemesinde büyük tesiri olanbu bir vasıtadır.

İnsanlar çevresinde olup bitenleri öğrenmek, kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak, bunlar üzerinde düşünmek ve düşündüklerini de iletmek gereksinimi duymuştur. Bu eğilim gazetecilik mesleğinin doğmasına sebep oluştur.

İlk dönemlerde yalnızca devletin aldığı yeni kararları, yürürlüğe girmiş kanunları halka iletmek amacıyla küçük el ilanları şeklinde hazırlanan gazeteler, ticaretin gelişmesiyle birlikte genellikle ticari etkinliklerin duyurulduğu el ilanları şeklini almıştır.

*

Gazetenin ilk ortaya çıkışı Babilonyalılara kadar dayanmaktadır. Bu dönemde kamu ile ilgili olayları günü gününe yazan ve bunları fırınlanmış çamur tabletler halinde duvar gazetesi olarak şehrin çeşitli köşelerine asan görevlilerden söz edilmektedir. Louvre Müzesi’nde bulunan bazı Mısır papirüslerinden daha o dönemlerde gazetenin var olduğu anlaşılmaktadır.

Hatta M.Ö. 1750’de, III. Thoutmes’in bakanlarından birinin, bir gazetede çıkan yazıyı tekzip ettiği bilinmektedir. İşte bu türden tarihi kalıtlardan, gazetenin geçmişinin M.Ö. 1750’li yıllara kadar gittiği anlaşılmaktadır. Eski Yunan sitelerinde de tarihi olayların yazıldığı “Ori”ler, günlük olayların yazıldığı “Efimerit”ler ilkel gazete niteliğindedir.

Bunun dışında M.Ö. 59’da Julius Caesar’ın (Jül Sezar) buyruğu ile halkı ilgilendiren günlük önemli olayları kapsayan “Acta Diurna” adıyla bildiriler yayımlanmıştır. El ile yazılan bu bültenlerde önemli toplumsal ve siyasal olaylar, iflaslar, idamlar, cenaze ve düğün törenleri, yangınlar, kamuoyunu ilgilendiren anlaşmalar, hatta gladyatör oyunlarına dair halkı ilgilendiren çeşitli haberlere yer verilmiştir. Bu haberleri toplamak için özel kişiler görevlendirilmiştir. Bir çeşit duvar gazetesi olan “Acta Diurna”lar halkın görebileceği şekilde kentin belli başlı yerlerine asılmış, aynı zamanda evlere ve diğer eyaletlere gönderilmiştir. Bu nedenle, Acta Diurna’yı bugünkü modern gazetelerin atası, haberleri toplayan görevliler ise bugünkü muhabirlerin ilk örneği olarak tarihteki yerini almıştır.

Bugünkü anlamda, mevkute olarak tanımlayabileceğimiz, diğer deyişle düzenli yayım aralığına sahip ilk süreli yayımlar 1600’lü yılların başlarında görülmüştür. Johann Carolus tarafından 1609 yılında Strassburg’da Almanca olarak yayımlanmaya başlayan “Relation aller Fürnemmen und gedenckwürdigen Historien” (tüm prenslerin ve unutulmaz geçmişlerin ilişkisi), dünyadaki ilk gazete kabul ediliyor. Relation, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yapılan bilimsel araştırmalar, çalışmalara ilişkin bilgiler içerdiği gibi, iç ve dış politika, savaşlarla ilgili haberler de aktaran bir yayımdı.

Bilinenin aksine matbaanın mucidi Uygur Türkleridir

Uygarlık tarihini değişikliğe uğratan en önemli buluşlardan kabul edilmesi gereken oynar harfli matbaanın mucidi olarak her ne kadar Alman Johannes Gutenberg gösteriliyor olsa da, Gutenberg’in bu yeni tip matbaayı geliştirdiği iddia edilen 1440 yılından önce hem de asırlar önce Asya’da Gutenberg’in hareketli harfleri kullandığı bu yöntemin Uygur Türkleri tarafından kullanıldığı Doğu Türkistan’da yapılan kazılar sonucunda bulunan tahtadan Uygur harflerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Uygurların komşuları olan Çinlilerin, henüz M.S. 2. yüz yılda, taş ve tahta kalıplara kazınan metinlerin baskıyla çok sayıda kopyasının çıkarılması yöntemini kullandıklarına dair bilgiler vardır. 19. yüzyılın sonunda Kansu bölgesinde bir mağarada yapılan araştırmalarda Uygur Türklerinden kalan basılı malzemenin yanı sıra tahtadan yapılmış Uygur harfleri de bulunmuştur.

Ancak bu yöntem, yani oynar harfli baskı yöntemi yaygınlaşmamış, bu yolla çoğaltılan metinler daha çok siyasî ve dinî içerikli metinlerle sınırlı kalmıştır. Bu yöntem asırlar sonra Avrupa’da Gutenberg’in de dâhil olduğu bir kısım matbaa ustası tarafından yeniden ele alınarak geliştirilmiştir. Ortaçağ Avrupa’sında oynar harfli matbaanın geliştirildikten sonra tam anlamıyla işlevsellik kazanması iki asır sürmüştür.

El yazmalarına göre metinleri hızlı ve ucuz çoğaltması üstünlüğüyle ortaya çıkan matbaa önce Almanya’da, 15. yüz yılın sonlarına gelindiğinde ise Almanya’dan Avrupa’nın diğer bölgelerine hızla yayılmıştır. Bu dönemde Kuzey Denizi’nde yoğunlaşan ticaret, haber alma ihtiyacını artırmış, gazeteler, “keşifler çağı” ve sömürgecilikle birlikte denizciler kanalıyla Avrupa’dan tüm dünyaya dağılmıştır.

Osmanlı döneminde yayımlanan ilk gazeteler

Osmanlı Devleti’nde Türkçe bölümler içeren ilk gazete 1828’de ve tamamı Türkçe ilk gazete de 1831 yılı sonunda yayıma girebilmiştir. Batı’da ise günümüz formatındaki gazeteler henüz 1600’lerin başında görülmeye başlanmıştır.

Osmanlı döneminde ilk gazeteler Fransız Büyükelçiliğince yayımlanmış olan gazetelerdir. Bunlardan ilki Bulletin des Nouvelles’dir. (İstanbul,1795) 15 günde bir 6-8 sayfadan ibaret olarak yayımlanmıştır. Yaklaşık bir yıl kadar yayımda kaldıktan sonra yayımı durmuş, bu gazetenin yerine Gazette Française de Constantinople (İstanbul,1796-98) yayıma başlatılmıştır. Bu gazete de 4 sayfa olarak ayda bir kez yayımlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde yayımlanan sonraki gazeteler de Osmanlı Devleti’nde yerleşik Levantenler tarafından yayımlanmıştır.

Bu dönemde İngilizce henüz evrensel dil konumunda Fransızca’nın yerini almamıştı. Osmanlı Devleti’nde de aydın zümre arasında yabancı dil olarak Fransızca revaçtaydı. Yayımlanan gazeteler sadece Türkiye’deki Levantenler tarafından değil, Fransızca bilen Türk aydın kesim tarafından da takip ediliyordu. Osmanlı Devleti’nde gelişen siyasî, ekonomik, toplumsal duruma ilişkin ayrıntılı ve birinci elden enformasyon içeren bu yayımlar, Osmanlı Devleti’ne ilişkin bir kısım planları olan Avrupa devletlerinde de ilgiyle takip ediliyordu.

Fransızca dışındaki dillerde yayımlanan tüm diğer yayımlar, Osmanlı topraklarında Türkçe gazeteciliğin başladığı 1828 senesinden sonra, bir kısmı da bu tarih itibarıyla zuhur etmiştir. Anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti’nde gazetecilik faaliyetleri Türk olmayan unsurlar tarafından ve Türkçe dışında başlatılmıştır. Avrupa dilli basında yazan, çizenler de Avrupalıların kendilerinin dışında genellikle yabancı dile hâkim azınlık vatandaşlarımızdan olmuştur.

Türkçe İlk Gazete Vekâyî-i Mısriye

Türkçe ilk gazete olan Vekâyî-i Mısriye, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın isteği ve emriyle 4 Aralık 1828’de 4 sayfa olarak 15 günde bir yayımlanmaya başlamıştır. Yayımcısı, İbrahim Paşa (Vali Mehmed Ali Paşa’nın oğlu)’dır. Gazete 600 nüsha basılıyordu, ancak gazeteye rağbet yoktu. Yeterli aboneye ulaşılamamıştı, bu sebeple devlet dairelerine çoğu ücretsiz olarak dağıtılıyordu. Ancak çıkışından beş ay kadar sonra, devlet dairelerine gönderilen bir genelgeyle, gazetenin memurlarca satın alınmasının zorunlu olduğu bildirilmiştir. Hatta gazetenin abonelik bedelinin, memurların maaşlarından peşinen kesilmesi öngörülmüştür.

Vekâyî-i Mısriye, öncelikle Türkçe olarak kaleme alınıp sonra Arapça’ya çevrilen metinlerle, her sayfa biri Türkçe diğeri Arapça olarak iki sütundan oluştuğu halde hazırlanmıştır.

Vekâyî-i Mısriye, içeriği itibarıyla gerek günümüz ve gerekse kendi döneminin Avrupa’sındaki resmî gazetelerden farklıydı. Zira onda bir resmî gazetede bulunması gereken divan kararları, çeşitli talimatlar, yasalar gibi idarî konularla ilgili yazılar yanında, çeşitli konularda makaleler, özellikle haberler ve ilanlar bulunabiliyordu. Bununla birlikte Vekâyî-i Mısriye’nin esas amacı, Mehmed Ali Paşa’nın yaptıklarının ve yapacaklarının duyurulması, bu doğrultuda idarecileri yönlendirmek olmuştur.

İkinci Türkçe gazete Vekayi-i Giridiye

İkinci Türkçe gazete olan Vekayi-i Giridiye ise 1821’de Mora’da başlayan Rum isyanını bastırmaktaki katkıları (1827) dolayısıyla Girit Valiliği’nin de Mehmed Ali Paşa’ya verilmesi üzerine, Paşa tarafından Girit’te girişilen ıslahatın bir parçası olmak üzere çıkarılmıştır.

Yayımına Ocak 1831’de başlanmıştır. Gazete aynı nüshada, Türkçe-Rumca olarak iki dilde yayımlanmıştır. Hanya’da Türkçe-Rumca olarak yayımlanmış olan Vakâyî-i Giridiye (Rumca adı: Kritiki Efimeri) 1841’e kadar varlığını devam ettirmiştir.

Vakâyî-i Giridiye’nin yayım amacı, Vakâyî-i Mısriye’de olduğu gibi yönetimin yeni icraatları, reform faaliyetleri, yeni kurulan sanayi müesseseleri, eğitim müesseseleri, kurulan Divanlar ve bunların karar ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri halka bildirmek olmuştur.

Tamamı Türkçe ilk gazete Takvim-i Vekayi

Tamamı Türkçe ilk gazete olan Takvim-i Vekayi, Sultan 2. Mahmud’un isteği ve emriyle 1 Kasım 1831’de İstanbul’da yayımlanmaya başlamıştır. Tamamı Türkçe ilk gazetedir. 2. Mahmud, 1821’de Mora’da başlayıp uzun yıllar tam anlamıyla sonuçlandırılamayan Rum isyanı ve bu uzun süreçte gelişen bir takım olaylar sonrası Türkçe bir gazetenin gerekliliğine kâni olduktan sonra Takvim-i Vekayi’nin çıkarılmasını emir buyurmuştur. Aynı gazetenin Fransızca, Farsça, Arapça, Ermenice, Rumca nüshalarının da neşrini emretmiştir.

Özel sermayeli ilk gazete Ceride-i Havadis

William Churchill isimli İstanbul’da yaşayan bir İngiliz tüccar tarafından 1 Ağustos 1840 tarihinde çıkarılan Ceride-i Havadis, özel sermaye ile kurulan ilk Türkçe gazete olma özelliğini taşır. Müşterilerinin ekserisi toplumun üst tabakasından kimselerle devlet ve vilayet memurlarından olan Ceride-i Havadis, ancak birkaç yüz satar olup, üç yılın sonunda abone sayısı 150’ye kadar düşünce kapanma tehlikesiyle yüz yüze kalmıştır. Churchill’in durumu Saray’a bildirip destek talebi sonrası kendisine aylık 2 bin 500 kuruş ödenek bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren gazete, devletin sözcüsü durumuna gelmiş, yarı resmî bir hüviyete bürünmüştür.

İlk özel gazetelerin yayıma başlaması ve Tercümân-ı Ahvâl

Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis döneminde; monarşinin dışında bir yönetim şeklinin benimsenmesi gerekliliği düşüncesi, hükümeti ve icraatlarını eleştirme ve denetleme düşüncesi, henüz kimsenin aklında yer etmemişti. Ancak bu durum, Tercümân-ı Ahvâl gazetesiyle birlikte değişmiştir. Devletten herhangi bir mali destek almadan, tamamen şahsi sermayeyle kendi gazetelerini kuran ve kurdukları gazetenin daha kuruluşunda kamu görevi yapmayı, eleştirel gazetecilik yapmayı kafalarına koyan, ileri görüşlü iki aydın Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî gazetenin sütunlarında siyasi makalelere yer vererek fikir gazeteciliğini başlatan ilk Türk gazetecileri olmuşlardır.

İbrahim Şinâsî, Tercümân-ı Ahvâl’de daha başlangıç yazısında, halktan kimselerin ülkenin menfaati gereği siyasi, iktisadi, içtimai veya kültürel sahada, toplumun genelini ilgilendiren konularda mevcut sorunları dile getirmesi ve bunlara çözüm önerileri üretmesi, yorum getirmesi ve bu yorumlarını da sözlü veya yazılı olarak kitlelere ulaştırmasının en doğal insanlık hakkı olduğunu ifade etmiştir.

Halkın içinden gelen Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî, ilk sayısı 21 Ekim 1860’de yayımlanmaya başlanan Tercümân-ı Ahvâl’de, halkın, diğer deyişle kamunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik yayım yapmayı amaçlamıştır.

Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî’nin girişimiyle Maârif Nezareti’ne yapılan başvuru, Meclis-i Maârif-i Umumiye’ce onaylandıktan sonra Bakanlar Kurulu’na sunulmuş ve buranın da onayından geçtikten sonra çıktığı padişah katından da izin alınmış ve gazetenin neşrine başlanmıştır.

Tabii, Türkiye’de bu türden gazetecilik daha önce yapılmadığından, padişahın ve yöneticilerin tepkisinin kaçınılmaz olacağı önceden tahmin edilerek eleştiri dozunun oldukça sınırlı tutulmasına özen gösterilmiştir. Ancak, bu sınırlı ölçüler dâhilinde de olsa hükümet politikalarını eleştirmekten geri durmamışlardır.

Havadis-i Dahiliye, Havadis-i Hariciye ve İlanat şeklinde üç ana başlık altında yayımlanan Tercümân-ı Ahvâl çıktığı ilk andan itibaren halk tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. Tercümân-ı Ahvâl’in o güne kadar çıkan Türkçe ve diğer gazetelerden fazla ilgi görmesi, şekil, dil, ve içerik açısından geniş kitlelerin özlemine cevap veriyor olmasından; toplumsal, halka ait konulara sıklıkla yer verilmesinden; hükümetin iç ve dış siyasetteki bazı uygulamalarına yönelik eleştirilerde bulunabilmesinden kaynaklanmıştır.

Tercümân-ı Ahvâl’de siyasi haber ve makalelerin dışında, şehrin alt yapı, ulaşım sorunlarına dair haberlere, hırsızlık, cinayet olaylarının ayrıntılarıyla ve hikâyemsi bir üslupla kaleme alınmış olduğu ilgi çekici haberlere de sıklıkla yer verilmiştir. Hatta mikro ekonomi haberleri de yine gazetede yer bulmuştur.

Tefrika usulü de Türk basınında yine Tercümân-ı Ahvâl ile başlatılmıştır. Şinasi Efendi’nin “Şair Evlenmesi” isimli piyesi Tercümân-ı Ahvâl’in ikinci nüshasından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. İlk başyazı usulü de bu gazeteyle Türk basınına girmiştir. Tercüman-ı Ahvâl’de ilk başyazı “Politika-ı zamaneye dair bend-i mahsusadır” başlığıyla 30. sayıdan itibaren yayımlanmaya başlamıştır.

Eleştirel yayıncılık hayata geçirilemedi

Takvîm-i Vekâyî devletin resmi yayımı olması sebebiyle içerik olarak resmi söylemin dışına çıkılamamış, eleştirel yayımcılık hayata geçirilememiştir. Sultan 2. Mahmud’un sade bir dil kullanılmasını talep etmesi üzerine gazeteyi hazırlayanlar bu hususta gayret göstermiş, fakat yeterince halka hitap edebilecek bir düzeye inilememiştir. Takvîm-i Vekâyî’nin yayım aralığı, logonun altında haftalık olarak belirtilmiş olmasına rağmen, bazen ayda bir yayımlanıyordu.

Ceride-i Havadis de, iç ve dış havadis olarak iki ana başlık altında haberler içeriyorsa da, yayımcısının yabancı olması dolayısıyla dış basından haberlerin çevirilerini büyük oranda kullanmayı tercih etmiştir. Devlet kademelerine yönelik herhangi bir eleştirel tutum takınması mümkün olmayan bu gazetenin okur kitlesini büyük çoğunluğu üst kademelerde görevli devlet memurları, eğitimli zümre oluşturmuştur. Ceride-i Havadis de haftada 1 yayımlanmaktaydı.

Bu türden yayımcılık anlayışı Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin gelişmesini sekteye uğratarak, pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da gecikmeye sebep olmuştur.

Kadına, çocuğa, mizaha, eğlenceye dair gazeteler

İlk resimli Türkçe gazete olarak anılan Ayine-i Vatan, sıklıkla yayımına ara vermek zorunda kalan gazetelerden bir olmuştur. 17 Ocak 1867’de 14 ila18 sayfadan ibaret, resimli olarak yayımlanmaya başlayan gazetenin sahibi Mehmed Arif Bey’dir. Gazete “Maârif ve Edebiyata Dair Konuları İçeren Gazete” ibaresiyle Matbaa-ı Âmire’de basılarak haftada 1 yayımlanırdı. 27 Mayıs 1869 tarihli sayısıyla yayımı son bulur.

Tanzimat Dönemi’nde İstanbul’da Musullu Sami Efendi tarafından yayımlanan diğer bir gazete Utarid’dir. Sami imzasıyla ilk sayısı 14 Mayıs 1867’de neşredilen gazete, yalnızca beş sayı yayımlanabilmiştir.

Terakki gazetesinin ilk sayısı 21 Kasım 1868 tarihlidir. Haftanın beş günü (Cuma ve Pazar günleri hariç) yayımlanan bu siyasi gazetenin Cuma günleri verdiği mizah eki, Terakki okurlarına ücretsiz olarak sunulmuştur. Türkçe ilk mizah gazetesi Filip Efendi’nin kontrolünde çıkan Terakki gazetesinin, Terakki başlığı altında “Eğlenceye Dair Gazetedir” ibaresiyle yayımlanan bu dört sayfalık ekidir. Bu ekte gündemi meşgul eden siyasî, ekonomik, kültürel meseleler oldukça ince bir mizah anlayışıyla irdelenmiştir. Türkiye’de ilk defa kadınlara mahsus bir yayım hazırlayan gazete de Terakki olmuştur. 27 Haziran 1869 tarihli nüshasında Terakki başlığının altında “Muhadderat İçin Gazetedir” ibaresini yazmak suretiyle haftada bir, Pazar günleri kadınlara özel bir nüsha çıkarmaya başlamıştır. Burada ilmî ve siyasî gündeme dair bilgilendirici makaleler, genel anlamda kadın konulu makaleler (örneğin İslâm’da kadının yeri, emziren kadınlara faydalı bilgiler, çocuk terbiyesi vs.), hikâyeler ve kadın okurlardan gelen çeşitli mektuplara yer verilmiştir.

Mizah yayımcılığında çığır açan Terakki’nin ardından yayım hayatına başlayan Diyojen, Tiyatro, Şafak, Kahkaha, Latife, Meddah, Geveze, Çaylak gazetelerinde siyasî, ekonomik gündem takip edilerek mizahî bir üslupla eleştiriler dile getirilmiştir. İstanbul’un alt yapı sorunları; ulaşım sorunları; eğitim sahasında yaşanan sorunlar; pahalılık; esnafın içinde bulunduğu olumsuz şartlar; postaların alıcılara son derece geç ulaşıyor olması gibi güncel meseleler bu mizah gazetelerinde işlenmiştir.

Ebuzziya Tevfik, Muhib gazetesi için Ebuzziya Tevfik, “Andon Efendi tarafından çıkarılan ve memleketimizde görülen gazeteler içinde bunun kadar isim değiştirmiş hiçbir gazete yoktur. Hatta bir senede iki-üç isim değiştirdiği olmuştur. Türkistan, Memâlik-i Mahrûsa, Hülasat-ül Efkâr, Lisan-ı Sıdk unvanlarıyla da olmak üzere beş defa isim değiştirmiş ve her defasında 2’şer 3’er nüsha olarak neşredilmiştir. Daha tuhafı şudur ki, gazetenin namı değiştikçe sahibinin adı da değişirdi” şeklinde bilgi vermiştir.

Mümeyyiz isimli siyasi gazete Kırım Türklerinden Sıdkı Efendi adında bir eğitimci-gazeteci tarafından ilk sayısı 28 Temmuz 1869 çıkarılmıştır. Dahili ve harici politika haberlerinin aktarıldığı gazetede, çocuklara özel ilk Türkçe süreli yayım gerçekleştirilmiştir. Mümeyyiz’in haftalık eki olarak haftada bir gün Cuma günleri Mümeyyiz adıyla, ancak isminin hemen altında yer alan “Çocuklar İçin Gazetedir” ibaresiyle yayımlanmıştır.

İstikbal, Vakit, Mecmua-i Maarif, Ceride-i Vukuat, Sabah, Kevkeb-i Şarki, Vakayi-i Zaptiye, Ceride-i Askeriye, Ceride-i Ticaret, Takvim-i Ticaret, Şark, Medeniyet/Musavver Medeniyet, Kamer, İttihad dönemin diğer siyasi gazeteleridir.

Türkçe yayımlanan ilk bilim dergisi Mecmûa-i Fünûn

Burada gazete yayımcılığına bir es verip dönemin ilk Türkçe dergilerinden kısaca bahsedelim.

Bu dönemde gazetelerle birlikte dergiciliğe de adım atılmış, Temmuz 1862’de Mecmûa-i Fünûn dergisi, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin yayım organı olarak neşre başlamıştır. Mecmûa-i Fünûn, Tahir Münif Efendi’nin sorumluluğunda düzenli olarak ayda bir yayımlanan ilk Türkçe dergidir. Dergiyi yayımlayan cemiyetin maksadı; kitap telif ve tercümesi, umuma ders verilmesi, mümkün olabilen her türlü vesait ile Osmanlı Devleti’nde ilim ve bilimin yayılmasına çalışmaktır. Dergi 33. Sayıya kadar düzenli çıkarılırken, 34. Sayısı yaklaşık 16 ay sonra, 7 sayıyla devam ederek 47. sayısını takiben kapanır.

Düzenli yayım aralığına sahip ikinci Türkçe dergi ise Ocak 1863’de yayımına başlanan Mecmûa-i İber-i İntibah’tır. İlmî bir dergi olup, Ali Haydar Bey tarafından kurulan Cemiyet-i Kitabet isimli derneğin yayım organıdır.

Jön Türkler yayımcılığa çok önem verdi

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğru vukû bulan değişik gelişmeler yeni oluşumları beslemiş, bunun sonucu olarak da Jön Türk hareketi doğmuştur. Jön Türkler bir taraftan politik arenada yerlerini alırken diğer taraftan ise Jön Türk yayımcılığına önem vermişlerdir. Bu bağlamda Jön Türk hareketinin uzun yıllar liderliğini yürüten Ahmed Rıza’nın çıkarmış olduğu Meşveret ve fikir ayrılığı sonucu harekete yeni lider olarak belirlenen Mehmed Murad Bey’in çıkardığı Mizan gazetesidir.

ABD mandasını kabul eden gazeteciler

Birinci Dünya Savaşı’nı takiben Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Mondros Ateş Antlaşması sonrası işgale uğrayan Türkiye topraklarında Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı sürecinde Anadolu ve İstanbul basını çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmiştir. Bu dönemde Anadolu basınının önemli bir kısmı Millî Mücadele’yi destekleyerek bu yolda kamuoyu oluşturmayı hedeflerken, diğer taraftan İstanbul basınının bir kısmı da Anadolu’da yürütülmekte olan mücadelenin Osmanlı Devleti’ni hızla sona götüreceği yönünde yayımlar icra etti.

8 Ocak 1918’de ABD Kongresi’nde başkan Thomas Woodrow Wilson’un yaptığı konuşmanın ardından dönemin pek çok gazeteci ve edipleri bir araya gelerek Wilson Prensiplerini Cemiyeti’ni kurdu. Bu cemiyetin üyeleri arasında Halide Edip Adıvar, Dr. Celal Muhtar, Ali Kemal, Refik Halit Karay, Celal Nuri İleri, Necmettin Sadak, Velid Ebuzziya, Cevat, Ahmet Emin Yalman, Mahmud Sadık, Yunus Nadi bulunmaktadır.

Cemiyet yöneticileri 5 Aralık 1918 tarihinde Amerika Başkanı Wilson’a gönderdikleri 9 maddelik bir muhtıra ile resmen Amerikan mandasını talep etmiştir.

5656656_9dc16319675a5dbe7e6ae492c0ab84d9.PNG

Millî Mücadele döneminde İstanbul basını ikiye bölündü

İstanbul’da yayımlanan gazetelerin bir kısmı, Anadolu’da yürütülen Kurtuluş Savaşı’nı destekliyor, ancak İstanbul’un işgalinden sonra hem padişahın hem de işgal kuvvetlerinin sansürü yüzünden cesur ve bilinçli bir yayım yapamıyorlardı. Gazetecilerde tam bir kararlılık da söz konusu değildi. İstanbul’da, millî mücadele hareketini içten içe destekleyip de kesin tavırlarını dilediklerince ortaya koyamayan gazeteler olduğu gibi, tam anlamıyla millî mücadele karşısında duran gazeteler de vardı.

Yeni Tasvir-i Efkar (Ziyad Ebuzziya), İkdam (Ahmet Cevdet), Vakit (Ahmet Emin Yalman ve Mehmed Asım Us), Akşam (Kazım Şinasi Dersan, Necmeddin Sadak, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan), Âtî-İleri (Celal Nuri İleri ile Suphi Nuri İleri), Yeni Gün (Yunus Nadi), Alemdar (Refii Cevat Ulunay), Peyam ve Peyam-ı Sabah (Mihran Bey, Ali Kemal) gazeteleri bu döneme damga vuran İstanbul gazeteleridir.

Tasvir-i Efkar / İbrahim Şinâsî’nin 1862’de yayımlamaya başladığı, daha sonra yayımına son verilen gazete, 1908’de Yeni Tasvir-i Efkar adıyla Ebüzziya Tevfik tarafından devam ettirilmiştir. 1913’de ölümünden sonra oğulları Velid ve Talha Ebuzziya tarafından çıkarılmıştır. Velid Ebuzziya millî mücadeleyi destekler türdeki yazılarından dolayı 1920’de Malta’ya sürülünce gazete kapanmış, 1921’de tekrar yayımlanmaya başlamıştır.

İkdam / 1894 tarihinde yayım hayatına giren İkdam gazetesi Ahmet Cevdet tarafından

çıkartılmıştır. Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Necip Asım, Teodor Kasap Efendi, Şinasi Hikmet bu yazar kadrosunda bulunuyordu. Millî mücadeleyi destekleyen türde yayımlar yapıyordu. 1928 yılında kapanmıştır. Yakup Kadri, Ankara’ya giderek, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü ile röportaj yapmış ve İkdam’da yayımlamıştır.

Vakit / İstanbul’da 22 Ekim 1917’de, Tanin’den ayrılan Ahmet Emin Yalman ve Mehmed Asım Us tarafından çıkartılmıştır. Yazı işleri müdürlüğünü önce Ali Naci Karacan, daha sonra Enis Tahsin Til’in yaptığı gazetede Necmeddin Sadak, Kazım Şinasi, Hakkı Tarık Us yazılar yazıyor, Reşat Nuri, Halide Edip, Ziya Gökalp gibi isimlerin yazılarına da zaman zaman yer veriliyordu. Anadolu’da yürütülmekte olan mücadeleye destek veriyordu. Mondros Mütarekesi’nden (1918) sonra birkaç kez kapatılmışsa da, Muvakkit, Mütevakkit, Evkat gibi isimlerle çıkmıştır. Mustafa Kemal, Mehmed Asım Us’un imzasıyla bazı düşüncelerini Vakit gazetesinden kamuoyuna ulaştırabiliyordu. 1923’de Yalman, gazeteden ayrılarak Vatan gazetesini çıkarmaya başlamıştır.

Akşam / İstanbul’da, Eylül 1918- Ocak 1982 tarihleri arasında yayımlanmıştır. Kazım Şinâsî Dersan, Necmeddin Sadak, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan tarafından bir akşam gazetesi olarak kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen bir politika izlemiştir.

Âtî-İleri / Âtî gazetesini Celal Nuri İleri ile Suphi Nuri İleri birlikte çıkarmıştır. Gazete yayımlarında İttihatçıları ve İstanbul hükümetini sert bir dille eleştirir ve millî mücadeleyi destekler. Âtî 19 Şubat 1919’da adını değiştirerek 394. sayıdan sonra İleri adıyla yayımlanmıştır. Anadolu hükümeti tarafından maddi yönden destek görmüş, millî mücadelenin İstanbul sözcüsü haline gelmiştir. Gazetede Mustafa Kemal’in göndermiş olduğu yazıların başka adlar altında yayımlandığı bilinir. İleri adeta Millî Mücadele’nin İstanbul sözcüsü konuma gelmiştir. İleri, 1924’te kapandı.

Yeni Gün / İstanbul ve Ankara’da Yunus Nadi tarafından 2 Eylül 1918 - 11 Mayıs 1924 tarihleri arasında yayımlanmıştır. Mütareke döneminde, Kurtuluş Savaşı’nı desteklediği için İngilizlerce birkaç kez kapatılmıştır.

Alemdar / Refii Cevat Ulunay tarafından 1911 yılında çıkarılan gazete, öncesinde İttihatçılara, daha sonra da millî mücadele hareketini yönetenlere karşı bir tutum izlemekteydi. Hürriyet ve İtilaf Partisi taraftarı idi. Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra İttihatçılar tarafından gazetesi kapatılmış, kendisi Sinop, Konya ve Çorum’a sürülmüş, 5 yıl sonra İstanbul’a dönünce Alemdar’ı yeniden çıkartmaya başlamıştır. İngiliz mandasını destekleyen gazetenin yazı kadrosunda Refik Halit Karay, Muammer Asaf, Mustafa Sabri gibi isimler bulunmuştur.

Peyam ve Peyam-ı Sabah / 1876 yılında Papadopulos adında bir Rum tarafından yayımlanan gazete (Sabah), 1884’de Mihran Bey tarafından satın alınmıştır. Gazetenin sahibi Mihran Bey, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, yayımlarını 1913’den beri sürdüren ve İttihatçılara olan düşmanlığıyla tanınan Peyam gazetesinin başyazarı Ali Kemal’i gazetenin başına getirmiş ve daha sonra iki gazete birleşmiş, gazetenin ismi de 1 Ocak 1920’de, Peyam-ı Sabah olarak değiştirilmiştir.Kurtuluş Savaşı başladığında gazete Türk kurtuluş hareketinin karşısında yer almış Saray ve Şeyhülislâmlığın destekçisi olmuştur.

Anadolu basınından Millî Mücadeleye tam destek

Millî Mücadele’ye tam destek veren gazetelerin başında Erzurum’da yayımlanan Türk basın tarihinde Anadolu’da yayımlanan ilk Türkçe gazete olma özelliğini taşıyan Envar-ı Şarkiyye vardı. Yeni Adana, Kastamonu’da yayımlanan Açık Söz, millî mücadelenin ateşinin yakıldığı Sivas Kongresi sonrası Mustafa Kemal’in kurulmasına öncülük ettiği ve bildireler yayımlayıp, yazılar kaleme aldığı İrade-i Millîye ve Hâkimiyet-i Millîye bu dönemde çok önemli misyonlar yüklenmiş, kalemin gücü cepheye sürülmüştür.

Envar-ı Şarkiyye / 1867 yılında Erzurum’da yayımlanmaya başlayan gazete, Türk basın tarihinde Anadolu’da yayımlanan ilk Türkçe gazete olma özelliğini taşır. Abdülaziz’in isteğiyle kurulan ve Erzurum Vilayet Matbaasında basılan gazete, millî mücadele döneminde Ankara hükümetine destek veren bir tutum izlemiştir.

Yeni Adana / 25 Aralık 1918’de, Adana adıyla yayım hayatına başlayan gazete Ahmed Remzi Yüregir ve Avni Doğan Beyler tarafından çıkarılmıştır. Üç sayı çıktıktan sonra Fransız işgal yönetimince kapatılan gazete, Temmuz 1920’de çok güç koşullar altında ve bu kez Yeni Adana adıyla yeniden yayıma başlamıştır. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen, İstanbul hükûmetinin ve Fransızların propagandalarını etkisiz hâle getirme amacını güden Yeni Adana’nın birçok sayısı Karaisalı ve Pozantı tren istasyonlarında bir vagon içerisinde hazırlanıp küçük bir pedallı makineyle basılabilmiştir.

Açık Söz / Kastamonu’da yayımlanan (15 Haziran 1919-14 Aralık 1931) gazete, millî mücadeleyi destekleyen belli başlı Anadolu gazetelerindendir. Hüsnü Açıksöz, Ahmet Hamdi Çelen (sahibi ve başyazarı) ve Tahir Karauğuz tarafından kurulmuştur. Önceleri maddi imkânsızlıklar nedeniyle haftada bir gün 300 adet olarak basılıyordu. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın da yazılarıyla katkıda bulunduğu gazete, 1921’den sonra haftada altı gün yayımlanmaya başlamıştır.

İrade-i Millîye / İrade-i Millîye gazetesinin ilk sayısı 14 Eylül 1919’da çıkmıştır. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların yayımlandığı İrade-i Millîye, Sivas vilayet matbaasında, önceleri haftada bir, daha sonra haftada iki ve ardından da günlük olarak yayımlanmıştır. Gazete, İstanbul aydınlarının, ulusal bağımsızlık savaşının safhalarından haberdar olabilmeleri düşüncesiyle gizli yollarla İstanbul’a sokulmuştur. Sivas Vilayeti Baytar Dairesinin kaşesini taşıyan zarflarla İstanbul’a sokulabilen gazetenin bütün sayfaları Mustafa Kemal Paşa’nın bildirileri, yayımlamış olduğu beyannameler, Heyet-i Temsiliye’nin kararları ile doludur. Mustafa Kemal, Sivas’ta olduğu müddetçe gazetenin yazı işleri ile yakından ilgilenmiş, Ankara’ya hareketi sonrası Hakimiyet-i Millîye gazetesini neşretmiştir.

Hâkimiyet-i Millîye / Haftada iki gün yayımlanan gazete, Ankara Vilayet Matbaasında, 1800’lü yılların başından kalma, kollu bir baskı makinesiyle ve az bir hurufatla hazırlanmıştır. Mustafa Kemal gazetenin her işiyle yakından ilgilenmiştir. Mustafa Kemal, gazetenin İstanbul’da da dağıtımın başarıyla yapılabilmesi için tedbir almış, gazetenin her nüshasından 700 adedi İstanbul’a gönderilmiştir. Amaç, bu gazetelerin Ayan ve Mebuslar Meclisleri mensuplarına ve ayrıca halka ulaştırılmasıdır. Başyazıların çoğunda imza yoktur. Bu imzasız yazıların Mustafa Kemal tarafından yazıldığı düşünülmektedir.

Mehmed Âkif’in Sebîlürreşâd’ı büyük ilgi gördü

Ayrıca Millî Mücadele’ye büyük kakı sağlayan Mehmed Âkif Ersoy’un Sebîlürreşâd ve Şefik Hüsnü’nün Aydınlık dergilerini de unutmamak gerekir.

Sebîlürreşâd’ın inanç, ahlak, ibadet, felsefe, hukuk, eğitim gibi toplumun yaşamını düzenleyen her alanda İslâmiyet’in etkisini arttırma, dini düşünceyi taklit ve hurafelerden arındırma, İslâm âleminin uyanması ve çalışmaya başlaması ve bununla birlikte Türk- İslâm anlayışı çerçevesinde batının yeniliklerini alma gibi fikir temelleriyle Mehmed Âkif Ersoy tarafından neşre geçirilmiş yazar kadrosu çok geniş bir dergidir.

İşgal döneminde İstanbul basınının hangi tarafta olacağından emin olmadığı bir dönemde, Sebîlürreşâd dergisi en baştan beri her türlü denetime, baskıya ve sansüre rağmen tarafını belli ederek yalnızca Türkiye’de değil, birçok İslâm ülkesinde büyük ilgi görmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı kuruldu

Ayrıca İstanbul ve Anadolu basınına olarak; hem Anadolu’daki basına hem de İstanbul basınına, yürütülmekte olan bağımsızlık mücadelesi ile ilgili süratli ve sürekli bilgi akışını sağlamak, iç ve dış kamuoyuna, milletin birlik ve beraberlik içinde olduğu, milletin Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı’nı kazanma azminde olduğunu duyurmak için 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kuruldu. Anadolu Ajansı (AA), Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî haber ajansıdır.

Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da, mütareke döneminde olduğu gibi kitle iletişim araçları üzerindeki denetimini sürdürmüştür. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti çok genç bir devlettir, dolayısıyla olası iç ve dış müdahaleler ve fikir ayrılıkları henüz tam oturmamış devlet mekanizmalarına zarar verebilecektir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’da Hakimiyet-i Millîye, Yeni Gün gazeteleri, İstanbul’da Vakit, Akşam, İkdam, Tanin ve Tevhid-i Efkâr, İleri yayımlanmakta olan önemli gazetelerdendir. Daha sonra Ahmet Emin Yalman, Vatan gazetesini; Yunus Nadi, Yeni Gün’ü kapatarak Cumhuriyet’i çıkarmıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki en ateşli tartışma konusu: Harf Devrimi

Cumhuriyetin ilanı sonrası gazetelerde yoğun olarak işlenen konulardan birisi Latin alfabesine geçiş konusu olmuştur. Alfabe tartışmalarındaki ilk kıvılcım, 1923 yılının Şubat ayında İzmir’de toplanan “Millî İktisat Kongresi’ne katılan işçi delegelerden İzmirli Nazmi ile iki arkadaşının “Latin harflerinin kabulü” konusunda kongreye bir önerge vermesiyle başlamıştır. Ancak bu önerge, Kongre Başkanı Kazım Karabekir Paşa tarafından “konunun daha çok maarifi ilgilendirdiği” ve “Latin harflerinin İslâm birliğini bozacağı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Latin alfabesini savunanların gerekçeleri ve Arap alfabesinde kalınması gerektiği fikrinde ısrar edenlerin tartışmaları gündemi uzun süre meşgul etmiştir.

En nihayetinde, Harf Devrimi, 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un kabul edilmesiyle 3 Kasım 1928 günü Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

*

Harf Devrimi ile birlikte toplum âdeta akşam âlim yatıp, sabah cahil kalkmıştır. Bu öyle bir travma ki, nesilden nesile devam ediyor.