FETÖ kumpası emeklerini kül etti
KORAY TAŞDEMİR
Kısa bir süre içinde Türkiye'nin en büyük firma sahiplerinden biri haline gelen ve bir anda ne olduğu anlaşılamadan batan Hangar Ayakkabı sahibi Alpaslan Selçuk, FETÖ'nün kendisine kumpas kurduğunu dile getiriyor. İşlerinin kusursuz işlediği zamanlarda, FETÖ'cülerin adeta yakasına yapıştığını ve peşini bırakmadığını dile getiren Selçuk, "Bir ara beni sözde manevi ziyaret adı altında Amerika'ya götüreceklerini terörist başı Gülen tarafından davet edildiğimi söylediler. Ben de kendilerini kibar bir şekilde reddettim ama başıma gelmeyen kalmadı. Her kanaldan benim üzerime oynadılar. Sonunda da kusursuz işleyen devasa firmayı yok ettiler" diye konuştu.
Günde 60 bin ayakkabı üretiyorduk
Bu işe ilk başladıklarında çok küçük bir firma olduklarını dile getiren Selçuk, "Altı yedi kişiyle başladık. 'Biz çok büyük işler yapacağız' dedik ve 2004 yılından 2006 yılına kadar Hangar zirve yaptı. Hiç kredi kullanmamamıza rağmen bankalar bizden bilanço istiyorlardı veriyorduk ve yıllara göre bilanço artışları karşısında şaşırıyorlardı. Biz sadece bir mağaza markasıydık. Bir ürün markası olmadık. Biz herkesin markasını kendi mağazamızda satıyorduk. Bizim yerimiz kısa bir zamanda bütün ayakkabı firmalarının buluşma noktası haline geldi. Bizim ortaya çıktığımızda Çin'den çok ciddi bir ayakkabı ithalatı vardı. Maliyetler yükseliyordu ve ayakkabılar pahalıya satılıyordu. Biz bunları da kırdık. 2007'e geldiğimizde günde 60 bin ayakkabı satışına ulaştık ve ayda bir buçuk milyon ayakkabı satıyorduk" dedi. Dünyaya ayakkabı satmak adına bir ayakkabı köyü kurma projesini yarıda bırakmak zorunda kalan Selçuk, "Biz dünyaya ayakkabı satmak istedik, bu anlamda Çorum'da aldığımız 135 dönümlük bir arazide ayakkabı köyü kurmak istedik. Bütün planlar yapıldı. '40 bin kişi çalışarak günde 500 bin çift ayakkabı üreteceğiz ve yılda 1 milyar dolar ihracat yapacağız" dedik. Tam zirve yapıp bu proje üzerinde çalışırken başımıza birtakım olaylar gelmeye başladı" diye konuştu.
Adamlar burnumuzun dibindeydi
Selçuk, kısa bir süre içinde birçok iş insanı ile tanıştığını ve "Hayata Hoş Bakanlar" adında bir platform kurduklarını ifade eden Selçuk, "Burada Türkiye'deki birçok marka sahipleri olarak bir araya geldik. Bu platformun toplantılarında Hakan Akbulut diye biri vardı. Herkes bu adama özel bir ihtimam gösteriyordu ama neden böyle davrandıklarını anlayamıyordum. Ben de 'Bu adam marka sahibi değil, bir şey değil ama bu ilgi niye?' diye merak ediyorum. Biz o zamanlar tüm medya gruplarına standart bir reklam ölçümüz vardı reklam veriyorduk ve bütün medya gruplarının davetlerine de icabet ediyordum. Zaman Gazetesi'nden de birçok defa çağırdılar ama birine katıldık. Spor ödülleri verilecekti. O gün de Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu'na bir ödül verilmişti, yanılmıyorsam Hakan Şükür'e de bir ödül verilmişti. Birçok tanıdık davetli vardı. Toplantı bittiğinde orada simokin giymiş biri vardı, isminin Ali Akbulut olduğunu öğrendim. Zaman Gazetesi'nin imtiyaz sahibiymiş. Ali Akbulut, bütün misafirleri ellerini sıkarak uğurluyordu. Ben Ali Akbulut'un yanında daha önce sözünü ettiğim Hakan Akbulut'u gördüm. 'Hakan'a, Ali Bey senin neyin oluyor?' diye sorduğumda babası olduğunu söyledi. Adamlar içimize kadar girmişler" diye konuştu.
Gülen'in beni davet ettiğini söylediler, reddettim
Ali Akbulut bir gün benimle beraber 7-8 kişi Kıraç'ta Ortadoğu Kumaşçılık'ta bir kahvaltıya çağırdı. Burada tek tek firmalarımızı tanıttık. Orada toplantıyı yöneten bir imam vardı, adını Yavuz Sultan Selim'den hatırımda tutmaya çalışmıştım, ya Yavuz ya da Selim'di. Bu toplantıdan birkaç gün sonra bu imam kalabalık bir ekiple bizi ziyarete geldiler. Benden pasaportumu istedi ben de şaşırdım. "Neden?" diye sorduğumda Amerika'ya ziyarete gideceğiz" dediler. Ne tür bir ziyaret olacağını sordum. "Ticari bir ziyaret mi?" dedim. Manevi bir ziyaret olacağını ve bana bir davet geldiğini söylediler. Ben mevzuyu o zaman anladım. "Bu işten nasıl kurtulurum?" diye düşünüyorum. Onlara Amerika'ya gidemeyeceğimi orada bazı ticari sabıkalarım olduğunu söyledim bana vize vermeyeceklerini söyleyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştım ama aldığım cevap gerçekten çok ilginçti. Bana, "Siz pasaportunuzu verin siz konsolosluğa gelmeyeceksiniz, biz size vizenizi getireceğiz" dediler. Kurtulmak için kendilerinin bir gün müsaade istedim. Ertesi gün geldiler. Ben de karar verdiğimi onlarla Amerika'ya gidemeyeceğimi söyledim. "Teklifinize de çok teşekkür ederim" dedim. Bunun üzerine bunlar hiddetli bir şekilde ayaklanıp çekip gittiler.
Başıma gelmeyen kalmadı
"O görüşmeden çok kısa bir süre sonra çok iyi çalışmamıza, bankalarda 2 buçuk milyon TL nakit paramız olmasına ve 9 milyon dolar kullanılabilir kredimiz olmasına rağmen 4 katılım bankası da kısa aralıklarla murabahamızı iptal etti ve çek karnesi taleplerimizi geri çevirdi" diyen Selçuk, Kısa bir zaman içinde bütün bankalar kredilerini geri çekmeye başladılar" dedi. Selçuk, Yazılmış tek çekimiz yok, ödenmemiş tek çekimiz yok, yatırılmamış tek faturamız, yatırılmamış işçi faturamız, iş mahkemesinde görülmüş tek bir davamız yok, her anlamda tertemiziz ama bankalar bize zorluk çıkarmaya başladılar. Bankalar, kredilerini geri çağırınca epey bir sarsıldık. Piyasa borçlanması yapmayı denedik ama piyasa da çeklerimizi kabul etmedi. O zaman anladık ki birileri düğmeye bastı" şeklinde konuştu.
Bir anda çalışamaz hale geldik
Hesaplarına bloke koyulduğunu kaydeden Selçuk, "Tüm bankalara yazılar gönderilerek, blokeler kaldırıldı. Defalarca görüşmemize rağmen, düşüm yazısının genel merkeze ulaşmadığını söylediler. Çokça tartışmalardan sonra vergi dairesinden elden ıslak imzalı bir yazı alıp, ilgili şubeye teslim ettik. Zorlamamızla blokeyi kaldırdık. 5-10 dakikayla çeklerimiz yazılmaktan kurtuldu. Zira hesapta çekleri karşılayacak paramız mevcuttu" diye konuştu. Selçuk, "Ön sipariş çekleri vermemize rağmen 2012'nin üçüncü ayından itibaren alacaklı olduğumuz firmalardan dahi hammadde ve ayakkabılar hemen hemen hiç gelmedi. O büyük bayi ve mağaza ağımız, dünya çapındaki fabrikamız hammaddesizlikten çalışamaz hale geldi. Bütün bunlar olurken, iki kez çalışanlarımızın tamamı SGK'lı olmasına rağmen SGK'dan onlarca kişilik ekiple inceleme aldılar. Çalışan bütün işçileri ve bizleri müthiş bir tedirginliğe itti. İşçiler kalan hammaddelerle ayakkabı üretecek pozisyonumuz varken, birçoğu iş bıraktı. Fabrika tamamen işleyemez hale geldi. İşçi sayısının azalmasıyla kalan işçileri kaybetmemek için zararına stoklardan ayakkabı satarak tüm işçilerin maaşlarını ödedik" dedi.
Bütün ürünleri alacaklar karşılığında dağıttık
Kısa bir zamanda durumun iyice içinde çıkılmaz bir hal aldığını dile getiren Selçuk, "İflas erteleme almadan, yakın vadeli ödemelerde büyük sıkıntı yaşayacağımı gördüğümden alacaklılarımla toplantılar yaptım. 'Yakın ödemeleri 4 ay öteleyelim ve ben iflas erteleme almayayım' dedim. Firmayı birtakım değerlerinizi satarak ve küçülterek toparlayacağımı beyan ettim. Bankalara da kredi kartlarımdan başka hiçbir borcum kalmadı. Ben, 'Hiç kimse panik yapmasın. Kimin ne alacağı varsa, fabrikam burada. Mağazalarım bunlar. Araçlarım bunlar. Alacaklarım bunlar, bir konsorsiyum kuralım, iflas erteleme de almıyorum. Alacakların bedeli oranında eşit bir şekilde alın' dedim. 15 gün boyunca tüm alacaklılar yüzlerce kamyonla bana ait firmamıza ait ürünleri faturalarımızı keserek, borcumuz karşılığında dağıttık" şeklinde konuştu.
Ayakkabı köyünü yeniden kurabiliriz
Selçuk sektöre yeniden güçlü bir dönüş hazırlığı içinde olduğunu kaydederek " Benim devlete borcum yok. Eğer fırsat verilirse o zaman engellenen Ayakkabı Köyü projemizi hayata geçirir, ithalatı durdururuz. Ayrıca yılda 1 milyar dolarlık ayakkabı ihracatı hedefimiz için çalışırız. 40 bin kişiye iş, yüzbinlerce aileye aş imkanı veririz. Ülkemize katma değer yaratırız." diye konuştu.
Hangar Ayakkabı'nın sahibi Alpaslan Selçuk, kendisine destek olunması halinde ayakkabıda ithalatı durdurabileceğini ve 40 bin kişiye istihdam sağlayacağını ifade etti.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.